Dünyada 34 milyon kişi HIV taşıyor

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, 2009 yılı itibariyle dünyada 34 milyon kişi HIV taşıyor. Türkiye’de ise resmi verilere göre HIV taşıyıcılarının sayısı 1630.

Dünyada 34 milyon kişi HIV taşıyor

Ancak bu verilerin gerçek sayıyı yansıtmadığı düşünülüyor. Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Sesin Kocagöz, “Cinsel yolla bulaşan hastalıklar bildirimi zorunlu hastalıklardır. Sağlıklı istatistikler oluşturulamadığı için bu rakamları en az 10 ile çarpmak gerekiyor. Üstelik ülkemize gelen yabancı turistlerin artması ve çok eşliliğin yaygınlaşması nedeniyle bu artışın her geçen gün daha hızlı arttığı tahmin ediliyor. AIDS’ten korunmak da öncelikle her ilişkide mutlaka prezervatif kullanmak ve tek eşliliği benimsemekten geçiyor” diyor.

AŞI ÇALIŞMALARI SÜRÜYOR
Uzun yıllardır AIDS aşısıyla ilgili çalışmalar devam ediyor. Ancak henüz piyasaya sürülmüş bir aşı bulunmuyor. Prof. Dr. Ayşe Sesin Kocagöz, yakın bir tarihte aşının çıkabileceğini ümit ettiklerini belirterek, “Hastalığın tedavisinde çok yeni ilaçlar var. Bu ilaçlar sayesinde kronik bir hastalığı tedavi eder gibi, sürekli ilaç kullanılarak HIV taşıyıcılarının normal yaşamlarını sürdürmeleri mümkün olabiliyor. Tek bir ilacın içinde farklı kombinasyonlar olduğu için eskisi gibi çok sayıda ilaç kullanmak zorunda kalmadan tedavilerine devam edebiliyorlar. İlaç tedavisiyle 30 yıldır normal hayatını sürdürenler var” diye konuşuyor.

Hastalığı ilaç tedavileriyle taşıyıcılık döneminde tutmaya çalıştıklarını vurgulayan Prof. Kocagöz, taşıyıcılıktan hastalığa gelinmesi halinde ise bağışıklık sisteminin çökmesi nedeniyle birtakım koruyucu destek tedavilerin verilmesinin zorunlu olduğuna değiniyor. Bu durumda yan etkilerin arttığını ve tedavi maliyetinin de yükseldiğini söyleyen Prof. Kocagöz, şunları söylüyor:

“AIDS hastalığının tedavisinde kullanılan ilaçlar pahalı. Bu bedeli ülkemizde devlet karşılıyor. Eskiden ilaçlar zor bulunurdu, artık daha kolay bulunabiliyor. Taşıyıcılara ve hastalara kan ve organ nakli yaptırmamalarını, eğer gebelik planlıyorlarsa önce hekime başvurmalarını öneriyoruz.”

KADINLAR VE ÇOCUKLARDA RİSK FAZLA
Hastalığın bulaşmasında kadınların erkeklere göre daha fazla risk altında bulunduğunu, özellikle de eşi yurtdışında ya da turizm sektöründe çalışan kadınların risk altında olabileceğini anlatan Prof. Dr. Ayşe Sesin Kocagöz, şu bilgileri veriyor:

“Birden fazla partneri bulunan erkekler hastalığı daha kolay bulaştırıyor, çünkü risk fazla. Ne kadar çok partner değiştiriliyorsa ve korunma önlemlerine dikkat edilmiyorsa risk artıyor. En kötüsü de fazla partneri olan erkekler bunu sadece kadınlara bulaştırmakla kalmıyor çocuklarına da bulaştırabiliyorlar. Doğum öncesi, doğum sırasında ve anne sütüyle geçebiliyor, anne HIV taşıyıcısıysa süt vermesini istemiyoruz.”

ABD VE AVRUPA ARTIŞI KONTROL ALTINA ALDI
Taşıyıcılık ve hastalık oranının artmasından endişe duyulan ABD’de eğitim çalışmaları sayesinde nüfusun yüksek olması, göçmen sayısının fazlalığı gibi dezavantajlara rağmen son yıllarda artışın kontrol altına alındığını ifade eden Prof. Kocagöz, Avrupa’nın da eğitim sayesinde AIDS sayılarında artış bulunmadığının bildirildiğini söylüyor. Türkiye’de de eğitim çalışmalarının hız kesmeden devam etmesi gerektiğini söyleyen Prof. Kocagöz, hastalığın bulaşma yolları hakkında şu bilgileri verdi:

CİNSEL YOLLA BULAŞMA
“HIV enfeksiyonunun en önemli bulaş yolu cinsel temastır. HIV/AIDS her türlü cinsel temasla bulaşabiliyor. Semen (meni) ya da kanla temasa neden olabilecek her türlü cinsel etkinlikte bulaş riski bulunuyor. Bulaş için HIV (+) kişi ile yapılan tek bir cinsel temas bile yeterli oluyor ve cinsel temas sayısı arttıkça bulaş riski artıyor. Cinsel aktiviteden bütünüyle kaçınarak ya da enfekte olmayan eşle monogamik bir ilişki sürdürerek HIV enfeksiyonunun bulaşı önlenebiliyor. Cinsel temas sırasında prezervatif (kondom, kılıf) kullanılmasının koruyuculuğu, kondomun lâteks olması, doğru ve sürekli kullanılması, yırtık ya da delik olmaması kaydıyla kanıtlanmıştır. Kadınlar için hazırlanmış olan intravajinal kondomlar da doğru ve sürekli kullanımla etkili oluyor.

KAN VE KAN ÜRÜNLERİ İLE BULAŞMA
Kanda virüsün yoğun miktarda bulunması nedeni ile virüsü taşıyan kişilerden alınmış kan ve kan ürünleri ile hastalık bulaşabiliyor. 1985 yılında antikor testlerinin bulunması ile dünyanın her yerinde kan ve kan ürünlerinin hastaya verilmeden önce HIV yönünden test edilmesi zorunlu kılınmıştır. Türkiye’de 1987 yılından beri tüm kan ve kan ürünlerine ELISA yöntemi ile antikor saptandıktan sonra hastaya veriliyor, bu nedenle kan ve kan ürünleri ile olan bulaş azalmış görünüyor.

Dünyada 34 milyon kişi HIV taşıyor - 1


Ancak hastalığın pencere döneminin (Bulaştıktan sonraki 3 ay) olması, acil durumlarda test yapılmadan kan ve kan ürünlerinin kullanılabilmesi nedenleri ile oranı çok az da olsa bu yolla geçiş bildirilmektedir. Damar içi madde kullanımı alışkanlığının önlenmesi, tedavi edilmesi, kullanılıyorsa ortak enjektör kullanımı risklerinin anlatılması bu grup hastalarda HIV bulaş riskini azaltıyor. Bazı Avrupa ülkelerinde ve ABD’de devlet tarafından temiz enjektör dağıtım programları uygulanıyor ve çalışmalarda önemli ölçüde başarı sağlandığı bildiriliyor. Gelişmiş ülkelerde enjektör paylaşımının azaldığı, steril iğne satın alınışında ve iğne temizleme işlemlerinde artma gözlendiği saptandı.

ANNEDEN BEBEĞE BULAŞMA
HIV gebelik süresince, doğum sırasında ve doğum sonrası dönemde emzirmekle yüzde 20-30 oranında bebeğe geçebiliyor. Ancak HIV (+) anneye gebeliğinin son üç ayında, doğumdan sonra da bebeğe antiretroviral tedavi başlanır ve sezaryen uygulanırsa bu oran yüzde 8-10′ lara düşebiliyor. HIV (+) ise ve gebe kalmışsa, erken dönemde kürtaj yapılması pek çok ülke tarafından kabul edilmiş bir doğrudur. Eğer anne adayı bebeği doğurmak istiyorsa gebeliğin son üç ayında anneye, doğumdan sonra da bebeğe antiretroviral tedavi başlanarak hasta yakın izlemeye alınıyor.

Hastalığın tüm bunların dışında sağlık personeline de görevleri sırasında bulaşması söz konusu olabiliyor. personeli öykü ve fizik inceleme ile enfekte hastaları ayırt etme olanağına sahip olamadıklarından korunmak için tüm hastaların kan ve diğer vücut sıvılarını potansiyel enfekte kabul ederek evrensel önlemlere uyarak çalışmak zorundadır.”

Sayfa Yükleniyor...