Hacamat, sülük, akupunktur, fitoterapide yol haritası belirleniyor

Son yılların çok tartışılan konularından olan hacamat, akupunktur, fitoterapi gibi uygulamalar, İstanbul’da yapılan kongrede mercek altına alınıyor. Kongrenin, tamamlayıcı tıbbın merdiven altından kurtarılması ve suiistimallerin önlenmesi açısından önemli olduğunu belirten Fitoterapist Dr. Aktaş, “Ülkemizde tıp camiası tarafından hakir görülen bu tedaviler yurtdışında baş tacı ediliyor, örneğin; tüm dünyada kanser hastalarına bağışıklık sistemini destekleyen bitkisel tedaviler bir seçenek olarak sunuluyor” dedi. Bazı onkologlar ise aynı görüşte değil: Tedaviyi olumsuz etkiler, yarar yerine zarar verebilir.

Hacamat, sülük, akupunktur, fitoterapide yol haritası belirleniyor

“Medeniyetlerin Beşiğinde; Anadolu Tıbbı” sloganı ile yapılan Geleneksel ve Kongresi İstanbul Kongre Merkezinde başladı.

22 Nisan 2018'e kadar sürecek olan kongrenin tamamlayıcı tıp uygulamalarının merdiven altından çıkarılması, “şarlatanların” elinden alınması ve hastaların suiistimallerden kurtarılması açısından önemli olduğunu belirten Fitoterapist Dr. Ümit Aktaş, bunun da ancak tamamlayıcı tıp uygulamalarının, tıp eğitimi almış doktorlar tarafından yapılmasıyla mümkün olabileceğini söyledi.

Kongrenin co-sponsorluğunu Dünya Örgütü’nün (WHO) üstlendiğini belirten Dr. Aktaş, ntv.com.tr’ye yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“WHO, üst düzey katılım göstererek kongremize verdiği önemi vurguluyor. Tüm dünyada yükselişte, memleketimizde de olumlu çalışmalar yapılıyor. Bitkisel tedavilerde çok zengin bir kültüre sahip olduğumuz, bugünün Batı tıbbını şekillendiren pek çok tedavinin bu coğrafyada doğduğu düşünülürse durum çok anlamlı. Beslenmeden fitoterapiye, sülük tedavisinden akupunktura ve mikrobiyotanın önemine kadar pek çok başlığın inceleneceği kongreye tüm dünyadan çok sayıda doktor ve bilim insanı katılıyor.”

HASTALAR NE YAPMALI?

Tamamlayıcı tıp uygulamalarına bazı doktorlar karşı çıkıyor, hastalara yarar yerine zarar verdiğini söyleyerek modern tıbbın tanı ve tedavi yöntemlerinin dışına çıkılmaması gerektiği konusunda uyarıyor. Ancak şifa peşinde koşan hastalar zaman zaman tamamlayıcı tıp uygulamalarına başvurabiliyor. Bunların arasında özellikle kemoterapi yan etkilerini tolere etmek isteyen kanser hastaları ağırlıkta. Kanserle mücadelede güçlü immün sisteminin önemini ortaya koyan bilimsel çalışmalar da kanser hastalarının, bağışıklık sistemini güçlendirecek yöntemlere başvurmalarında etkili oluyor. Ancak hastaların bu tür uygulamalara yönelirken bilinçli olması, etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmamış uygulamalardan uzak durması, bu yöntemleri tıp eğitimi almamış kişilere yaptırmaması ve doktorlarını kullandıkları yöntemler hakkında mutlaka bilgilendirmesi çok büyük önem taşıyor.

“BİLİNÇLİ VE BU KONUDA EĞİTİM ALMIŞ DOKTORLARIN SAYISI ARTMALI”
 
Tamamlayıcı tıp uygulamalarının sağlığın korunması ve geliştirilmesi açısından yarar sağladığına ancak bunların eğitimli tıp doktorları tarafından yapılması gerektiğine vurgu yapan Dr. Aktaş da aksi takdirde, alanın eğitimsiz kişilere kalacağı ve suiistimallerin kaçınılmaz olacağı görüşünde:    

 “Tamamlayıcı tıp nasıl beslendiğinizle ilgilenir. Çünkü hastalıklardan korunmak isteyen herkesin bakması gereken ilk yer sofralarıdır. Doğru beslenmeyi doğru şekilde destekleyerek hastalıkları önleyebilirsiniz. Tamamlayıcı tıp, etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış bitkiler, akupunktur, ozon terapisi gibi tedavilerden faydalanır. En önemlisi de bu tedavilerin hiçbiri hastaya zarar vermez. Bu uygulamaların geliştirilmesi, desteklenmesi toplum sağlığı açısından son derece önemlidir. Bilinçli ve bu konuda eğitim almış doktorların sayısı artmalıdır. Aksi halde, alan bugün olduğu gibi eğitimsiz kişilere kalır ve hastalar suiistimale açık hale gelir.”  

UYGULAMALARIN ÖDEME LİSTESİNE ALINMASI GÜNDEMDE

Tamamlayıcı tıp uygulamalarının SGK ödeme kapsamına alınması da kongrede öne çıkan başlıklardan biri. Pek çok Batı ülkesinde, bu tür uygulamaların devlet tarafından desteklendiğini, hastanelerde bu konularda uzmanlaşmış doktorların bulunduğunu belirten Dr. Aktaş, “Özellikle Almanya fitoterapide çok ileri. Tüm dünyada, kanserden diyabete pek çok hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde bitkiler, bitkisel takviyeler kullanılıyor. Kronik ağrılarda gibi tedavilerden faydalanılıyor. Eğer amaç hastaya şifa vermekse, etkinliği kanıtlanmış tüm tedaviler, yaklaşımlar desteklenmeli, tanınmalı ve bu tedavilerden faydalanmak hastanın en doğal hakkı olmalı” ifadesini kullandı.

“KORUNMANIN MALİYETİ, HASTALIKLARI TEDAVİ ETMEKTEN DAHA DÜŞÜK”

Tamamlayıcı ve geleneksel tıp uygulamalarında maliyetin devlet tarafından ödenmesinin, sağlık harcamalarını da azaltacağı, hastalıklardan korunmanın maliyetinin, hastalıkları tedavi etmekten daha düşük olduğu görüşünü dile getiren Fitoterapi Uzmanı, “Önemli olan hastalık ortaya çıkmadan önlemektir. Bu nedenle koruyucu tıp ön plana çıkmalı, fitoterapi eğitimi almış doktorların sayısı artmalı. En önemlisi de tıp eğitiminde beslenmenin önemi işlenmeli. Kronik hastalıklardaki patlamanın nedeni kötü beslenmedir ama maalesef tıp eğitiminde beslenme dersi yoktur. Yani kökten bir değişiklik gerekiyor. Hastayı kronik hastalıklardan korumak yerine ilaca mahkûm eden bu sistemin yükü, maddi ve manevi çok ağırdır” şeklinde konuştu.  

“BU TEDAVİLERİN KIYMETİNİ AMERİKALILAR VE AVRUPALILAR DAHA ÇOK BİLİYOR”

Tamamlayıcı tıp uygulamalarının ülkemizde bazı doktorlar tarafından hakir görüldüğünü söyleyen Dr. Aktaş’a göre, bu yöntemler, eğitimli doktorlar tarafından uygulanırsa birçok hastalığın tedavisinde önemli rol oynayabilir ve hastalara da zarar vermez: 

Sülük tedavisi örneğin, mikrocerrahide bile kullanılan bir yöntem. Kopan uzuvların, kesilerin iyileşmesi için ameliyat sonrasında uygulanıyor. Sülük salgısının pek çok özelliğinden biri de damarları açarak iyileşme sürecini hızlandırmasıdır. Kültürümüzde yüzlerce, binlerce yıldır kullanılan sülük tedavisinin kıymetini kim biliyor peki? Amerikalılar ve Avrupalılar! Ülkemizde tıp camiası tarafından hakir görülen bu tedavi yurtdışında baş tacı ediliyor. Maalesef bu yaklaşım fitoterapi ve akupunktur için de geçerli.

“KANSER TEDAVİSİNDE OLUMLU ETKİ YAPIYOR”

Ülkemizde kanser tedavisinde hastaya tek seçenek olarak radyoterapi, kemoterapi ve cerrahi üçlemesinden oluşan bir tedavi önerilir. Hasta tedavisini bitkisel takviyelerle desteklemek istese bile doktoru yasaklar. Kemoterapi bağışıklık sistemini çökertir, hâlbuki kanser hastasının bağışıklık sistemi ne kadar kuvvetliyse kanserle savaşma gücü de o kadar artar. Tüm dünyada kanser hastalarına bağışıklık sistemini destekleyen bitkisel tedaviler bir seçenek olarak sunuluyor. tedavisinde de, hastalığı tedavi etmek yerine semptomları baskılayan ilaçlar veriliyor. Hâlbuki beslenme düzenlense, etkinliği kanıtlanmış bitkisel tedaviler verilse hastanın şifa bulması mümkün olabilir.”

ONKOLOGLAR NE DİYOR?

Fitoterapist Aktaş, etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış tamamlayıcı tıp uygulamalarının özellikle kanser gibi kronik hastalıkların mücadelesinde önemli rol oynayacağını ancak eğitimli tıp doktorları tarafından yapılması gerektiğini söylüyor. Peki bu konuda onkologlar ne düşünüyor?

“SERTİFİKALI DOKTORLAR TARAFINDAN YAPILMASI OLUMLU BİR YAKLAŞIM”

Medikal Onkolog Prof. Dr. Serdar Turhal görüşünü, “Bu yöntemlerin hastalarımızda uygulanması için önce bilimsel deneme sonuçlarının bu tedaviler lehine olumlu çıkması gerekir düşüncesindeyim. Bu tedavi yaklaşımlarına her halükarda yönelen kişilerin tedavilerinin hastane ortamı dışında ve doktor olmayan kişilerce yapılmasındansa, hastane ortamında ve Sağlık Bakanlığı tarafından eğitime tabi tutularak sertifika almış doktorlar tarafından yapılması olumlu bir yaklaşımdır kanaatindeyim” şeklinde dile getirirken, Onkolog Prof. Dr. Sezer Sağlam’ın görüşü şöyle:

“İLAÇ FİRMASINDAN İSTENEN SÜLÜK ÇALIŞMASI YAPANDAN DA İSTENMELİ”

“SGK, dünyada yeni bir ilaç onayı geldiğinde yapılan çalışmalara bakıyor. Bu çalışmalar faz III dediğimiz ciddi çalışmalar. 500 veya 1000 hastanın katıldığı çalışmalar. SGK, ‘Yarar varsa halkın ödediği vergiler ile bu tedaviyi vatandaşıma bedava sağlarım’ diyor. Sülük, hacamat gibi bir konuda karşılaştırmalı (etik kurallara uygun olarak, diğer tedavi kolu mağdur edilmeden) bilimsel çalışma yapılsın, sonuçları uluslararası dış hakemli bir dergide yayınlansın o zaman vergilerimizle geri ödeme yapılabilir. Aksi takdirde hastaya zarar ve mali kayıptır. Bir ilaç firmasından ne isteniyorsa, sülük çalışmasını yapandan da o istenmelidir.”

tedavisi esnasında uygulanacak tamamlayıcı tedavi yöntemlerinin, tedaviyi yürüten onkoloji uzmanının bilgisi dahilinde olması gerektiğinin altını çizen Fitoterapi ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı, Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Canfeza Sezgin de şunları söyledi:

“YETKİNLİĞİ OLMAYANLARIN HASTALARA ZARAR VEREBİLECEĞİ UNUTULMAMALI”

“Yan etkisi olmadığı iddia edilen birçok tamamlayıcı tedavi yönteminin kanser tedavisiyle etkileşebildiğini biliyoruz. Bu konuda hiçbir eğitim almadan sadece sertifikalı bir programla kanser tedavisi yetkinliği olduğunu iddia eden kişilerin kanser hastalarına büyük zarar verebileceği unutulmamalıdır. Sadece alternatif veya tamamlayıcı kanser tedavisi alan hastaların yaşam süresi daha kısa olup, tıbbi tedaviyle beraber tamamlayıcı tedavi alan hastaların yarısı kadardır. 

Hacamat, sülük, akupunktur, fitoterapide yol haritası belirleniyor - 1

“HACAMAT VEYA SÜLÜK GİBİ UYGULAMALARDAN KAÇINILMALI”

Radyoterapi veya kemoterapi esnasında vücut bütünlüğünü bozan hacamat veya sülük uygulaması gibi müdahalelerden kaçınılmalıdır. Bu müdahaleler enfeksiyona, yara yeri iyileşme sorununa ve kanamaya neden olabilmektedir. Sağlığın korunmasına veya kanser tedavisinden sonra vücudun kendisini tamir etmesine yardımcı olabilecek bu uygulamaların kanseri tedavi edici özelliği bulunmamaktadır. Kan sulandırıcı kullanan veya tedaviye bağlı kan değerlerinde bozukluklar olan hastalar bu uygulamaları yaptırmamalıdır.     

“TEDAVİYLE ETKİLEŞMEYECEK FİTOTERAPİ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ DESTEKLER”


Fitoterapi ile ise radyoterapi veya kemoterapi esnasında tedaviyle etkileşmeyecek uygun bitkisel preparatlar seçildiğinde tedavinin yan etkilerinin azaltılması, iyileşme şansının arttırılması ve bağışıklık sisteminin desteklenmesinde fayda elde edilmektedir. 

“TEDAVİNİN YAN ETKİLERİNİN AZALTMADA FAYDALI OLABİLİR”

Akupunktur ve homeopati gibi tamamlayıcı tedavi uygulamaları da kanser tedavisi esnasında emniyetli bir şekilde uygulanabilen yöntemlerdir. Yaşam kalitesinin arttırılması veya tedavinin yan etkilerinin azaltılmasında faydalıdır.” 

“BİLİMSEL KANITI YOK, SAĞLIK AÇISINDAN TEHDİT OLUŞTURUYOR”

Tıbbi Onkolog Prof. Dr. Başak Oyan Uluç’un görüşleri ise şu şekilde:

“Bu uygulamaların bilimsel olarak kanıtlanmış iyileştirici etkileri yoktur. Tam tersine sağlık açısından tehdit oluşturmaktadır. En büyük zararı insanların fayda göreceği bir tedaviyi almalarına engel olmalarıdır. Bir diğer zararı çoğunlukla hijyen, sterilizasyon kurallarına dikkat edilmeden yapılan hacamat ve sülük uygulamaları, insanların hepatit, HIV gibi enfeksiyonlara maruz kalmalarına sebep olmaktadır.

“AKUPUNKTUR AĞRI, BULANTI VE KUSMA TEDAVİSİNDE ETKİLİ OLABİLİR”

Akupunktur, bu uygulamalardan farklıdır. Akupunktur doğru şekilde uygulandığında ağrı, bulantı ve kusma tedavisinde etkili olabilmektedir. Fitoterapi ürünleri ise ilaç kabul edilmeyip gıda takviyesi olarak kabul edildikleri için, piyasaya çıkmadan önce ilaçların geçtiği aşamalardan geçmek zorunda değildir.

“KEMOTERAPİ İLAÇLARIYLA ETKİLEŞİME GİREREK ETKİLERİNİ AZALTIYOR”

Biz onkologlar hastalarımıza; bilimsel olarak kanıtlanmış tedavilerden şaşmamalarını öneriyoruz. Bir ilacın bitkisel oluşu, onun mutlaka yararlı veya zararsız olduğu anlamına gelmez. Normal koşullarda zararı değil, yararı olabilecek bazı bitkisel ürünler, ilaçlarla etkileşime girerek tedavinin etkisini önleyebilmekte veya kemoterapinin yan etkilerini artırabilmektedir. Buna en güzel örnekler greyfurt ve nardır. Normalde yararlı olan nar ve greyfurt,  kemoterapi sırasında yendiğinde etkileşime girerek ilaçların etkilerini azaltabilmekte veya toksik etkilerini artırabilmektedir. Özetle; hasta bitkisel ürünler kullanıyorsa, bunu doktoruna mutlaka söylemelidir.”

Sayfa Yükleniyor...