“Hoşgörü mutlu ediyor, başarıya ulaştırıyor” (16 Kasım Uluslararası Hoşgörü Günü)

Hoşgörülü davranmanın insanı hem mutlu ettiğini hem de başarıya ulaştırdığını belirten Psikiyatrist Prof. Nevzat Tarhan, hoşgörüde en önemli noktanın ise “ölçülü tutum” olduğunu söyledi.

“Hoşgörü mutlu ediyor, başarıya ulaştırıyor” (16 Kasım Uluslararası Hoşgörü Günü)

16 Kasım, UNESCO’nun kuruluş yıldönümü anısına Uluslararası Günü olarak anılıyor. 

nün alçakgönüllülüğün kardeşi sayılabilecek değerlerden biri olduğunu söyleyen Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hoşgörünün karşıtı, katı olmaktır. Katılığın arkasında ise yine benmerkezcilik yatar” diyerek hoşgörünün sınırları hakkında şunları söyledi: 

“Benmerkezcilikte düşünce katılığı söz konusudur. Düşünceler esnek olmadığı için de kişi karşı tarafı değil, kendi istek ve beklentilerini ön planda tutar. Muhatabının hatalarını görmezden gelemez. Hoşgörü, karşı tarafa hata yapma hakkı tanımaktır. Bir insanın her zaman haklı olması mümkün değildir; hoşgörü kişinin diğer insanların çıkarlarıyla kendi çıkarları arasındaki dengeyi kurması ve diğer kişilere inisiyatif ve söz hakkı verebilmesi demektir.”

HOŞGÖRÜ ÖNYARGILARI YOK EDER 

Narsisizmin bu derece yükseldiği ve benmerkezciliğin bu denli ortada olduğu günümüzde en çok aşınmaya uğrayan değerin hoşgörü olduğunu ifade eden Psikiyatristin bu konudaki değerlendirmesi ise şöyle:

“Benmerkezcilik, önyargıları pekiştirir. Kişiyi, mantıklı düşünce yerine baskıcılığa, otoriter uygulamalara yöneltir ve sorunlara otoriter uygulamalarla çözüm bulmaya çalışır. Halbuki yapılması gereken, sorunları mantıklı düşünceler yardımıyla çözmektir. Önyargılar, mantıklı düşünmeyi engeller. Önyargıları yok etmek için ise hoşgörüye ihtiyaç vardır. Önyargılı kişi eleştirildiği zaman, eleştiren kimseye ‘Bu benim düşmanım’ diye yaklaşırken, hoşgörülü kimse ‘Belki onun da bir bildiği vardır’ diye düşünür. Toplumsal iletişim için hoşgörü önemlidir; hoşgörü insanların birbirlerini doğru anlamalarını sağlar.” 

DUYGULARI BASTIRMAK HOŞGÖRÜ DEĞİLDİR
 

İnsanların çevreyle ve kendileriyle olan ilişkilerinde hoşgörülü davranmalarının onları hem mutlu ettiğini hem de başarıya ulaştırdığını belirten Uzmanı, duyguları bastırmanın hoşgörü olmadığını aktardı: 

“Bu noktada mühim olan, kişinin ölçülü bir tutum sergileyebilmesidir. Kişinin duygularını bastırmak ile hoşgörülü olmayı birbirine karıştırmaması gerekir. Hoşgörü, karşı tarafın her dediğine “evet” demek değildir. Hoşgörü ve diyalog birbirini tamamlayan kavramlardır.” 

“Hoşgörü mutlu ediyor, başarıya ulaştırıyor” (16 Kasım Uluslararası Hoşgörü Günü) - 1

HOŞGÖRÜ İÇİN DİYALOG ŞART 

Hoşgörüyü hayata geçirebilmek için diyalog gerektiğine dikkat çeken Tarhan, hoşgörünün, farklı fikirlere saygı anlamına geldiğini vurgulayarak şöyle konuştu:

“Hoşgörü aynı zamanda toplumda tolerans karşılığında da kullanılmaktadır. Karşı taraftaki insanların farklı fikirlerine tolerans gösterme anlamına gelir. Yaklaşık 250 sene önce Voltaire’in “Söylediklerinizin hiçbirine katılmıyorum, fakat bunları söyleme hakkınızı ölünceye kadar savunacağım” sözü pozitif toleransın (hoşgörünün) en güzel örneğini göstermiştir. Bu davranış, aynı zamanda kendine güvenin işaretidir. Kendi fikrine güvenen insan hoşgörüye ve diyaloğa açıktır.” 

EVLİLİKLERDE POZİTİF HOŞGÖRÜ ÖN PLANDA OLMALI 

İnsan ilişkilerinde farklılıklar ve benzerlikler olduğunu ifade eden Prof. Tarhan, özellikle evlilikte pozitif hoşgörünün ön plana çıkması gerektiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı:

“Hoşgörülü kişi farklılıklardan değil, benzerliklerden hareketle karşısındakiyle ilişki kurmaya çalışır. Fakat hoşgörüsü zayıf insan benzerlikleri değil, farklılıkları görerek hareket eder. Mesela hoşgörüsüz kişi, 10 tane iyi davranışı değil, bir tane yanlış davranışı görür. Bunlar narsistik özellikteki kişilerdir. Kendi egolarını yüceltirler, diğer kişilerin egolarını değersizleştirirler. Hoşgörüsüz insanların mükemmeliyetçilik özelliği de vardır. Alçakgönüllü gibi gözüküp karşıdaki kişiden mükemmellik beklerler. Bu da gizli kibirden kaynaklanır ve evlilikteki en büyük problemlerdendir. Eşler birbirini düzeltmeye ve kendine benzetmeye çalışırsa karşı taraf kendini kötü hisseder ve çatışma çıkar. Hâlbuki herkes kendini düzeltmeye ve geliştirmeye çalışır; farklı yönleriyle değil, benzer yönleriyle diyalog kurarsa, biz bilinci oluşur. Evlilikte diyalog oluşması için pozitif hoşgörünün ön plana çıkması gerekir. Karşı tarafın benzerliklerinden hareketle onu anlamaya çalışmak burada kullanılacak etkili yöntemdir.”

Sayfa Yükleniyor...