Kemoterapide 2000'lerin başarı karnesi

Kemoterapi ilaçlarının 10 yıl öncesine göre sayıları ve etki gücü artarken, yan etkilerinin daha az olması için uygun destek tedavileri geliştirildi.

Kemoterapide 2000'lerin başarı karnesi

Ancak kemoterapi ilaçları hala normal hücrelere de etki ederek istenmeyen yan etkilere neden olabiliyor.

Kanser hücrelerinin taşıdığı, ancak normal hücrelerde bulunmayan hedefleri belirleyen, etkinliği yüksek, yan etkisi az biyolojik tedaviler, son 10 yılın kanser tedavisindeki en önemli gelişmeler oldu. 

Acıbadem Maslak Hastanesi'nden Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Özlem Er, kemoterapinin amacını, yapılarındaki bazı değişiklikler nedeniyle kontrolsüz büyüyen hücrelerin yok edilmesini sağlamak olarak özetliyor.

Kemoterapide hedefin, hızlı çoğalan hücrelerin yapısını bozarak çoğalmalarını durdurmak olduğunu belirten Doç. Dr. Er, “Çoğu durumda, farklı etki mekanizmaları olan birkaç ilaç birlikte verilerek kanser hücresinin öldürülmesi hedeflenir” diyor.

YAŞAM ORANI 20 YILDA YÜZDE 16 ARTTI
Kanser tedavisinde geliştirilen hedefe yönelik tedaviler birçok kanser türünde etkili seçenekler olarak karşımıza çıkmaktadır. Meme kanseri, bağırsak kanseri, renal hücreli (böbrek) kanserler başta olmak üzere birçok kanserde, hedefe yönelik tedaviler başarılı olarak uygulanmaktadır.

Tüm kanserler ele alındığında erken tanı ve etkili tedavi yöntemlerinin gelişmesi ile 1980'li yıllarda 5 yıllık yaşam oranı yüzde 50 iken, 2000'li yılların başında yüzde 66 olmuştur. Bu oran günümüzde daha da başarılıdır. Kemoterapiye duyarlı kanserleri ele aldığımızda 5 yıllık yaşam oranı testis kanserlerinde yüzde 96, meme kanserinde yüzde 89, Hodgkin hastalığında yüzde 86, kolon kanserinde yüzde 65'tir.

MEME KANSERİ TANISINDA 40 YAŞ ÇOK ÖNEMLİ
Kanserde erken tanı hastanın muayenesi ve amaca uygun tetkiklerin birlikte yapılması ile sağlanır. Tarama testleri bağırsak kanserleri, serviks (rahim ağzı) kanseri ve özellikle kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinde erken tanıda yardımcıdır. Meme kanseri erken tanısı için tüm kadınlarda 40 yaşından itibaren doktor kontrolü ve mamografi yapılmasını öneriliyor.

Meme kanseri açısından risk faktörü taşıyanlarda, tarama testlerine daha erken yaşlarda başlanması gerekir. Rahimağzı kanserinin erken tanısında “papsmear testi” cinsel aktivitenin başlaması ile düzenli aralıklarla yapılmalıdır. Kolorektal kanser erken tanısı için hem kadınlarda hem erkeklerde rektal tuşe, dışkıda gizli kan ve kolonoskopi tetkiklerine 50 yaşından itibaren başlanmalı ve düzenli aralıklarla devam edilmelidir.

Erken tanı ile meme kanseri başta olmak üzere serviks (rahim ağzı), endometrium (rahim), kolorektal (kalınbağırsak), prostat kanserlerinde, hastalığı olmayan insanlardakine benzer normal yaşam süreleri ve kaliteli bir yaşam sağlanması mümkün olabilmektedir. Kanser tanı ve tedavisinin birçok alanı kapsayan multidisipliner bir yaklaşımın olduğu merkezlerde başarı şansı yüksektir.

KEMOTERAPİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Kimyasal maddelerin ilaç olarak uygulanması çok eski dönemlere dayanmaktadır. 10. yüzyılda bakır, arsenik tuzları, civa, alkol tıbbi amaçlarla kullanılmıştır. Kanser kemoterapisi amacıyla ilaç kullanımı ise ilk olarak 20. yüzyılın başında karşımıza çıkmaktadır.

“Mustard” gazının Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'nda kullanılması sırasında beyaz kürelerde düşüklük yaptığı saptanınca, hızlı çoğalan kanser hücrelerinde de benzer şekilde öldürücü özellik göstereceği düşünülmüş. 1940'lı yıllarda lenfomaların tedavisinde damar yoluyla uygulanarak tedavide, o günün koşullarında, başarılı bir adım atılmıştır.

Bu gelişme, kanserde etkili olabilecek diğer maddelerin araştırılmasına yol açmış ve günümüze gelindiğinde çok sayıda kemoterapötik ilaç geliştirilmiştir. Türkiye'de de bu alandaki gelişmeler dünya ile paralel olarak izlenmekte ve etkili tedaviler uygulanmaktadır.

Sayfa Yükleniyor...