Konuşulan her kelime DNA'yı etkiliyor

DNA'yı etkileyen çevre faktörlerini bulmaya çalışan gen uzmanları DNA’nın, konuşulan kelimeden solunan havaya, görülen olaylardan yaşanılan strese, içilen sudan yenilen yemeğe kadar her şeyden etkilendiğini söylüyor.

Konuşulan her kelime DNA'yı etkiliyor

Genetiği, 'bir derya' olarak tanımlayan Genetik Uzmanı ve Bezmialem Vakıf Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Yüksel her şeyden etkilenen DNA'yı korumak için, ''Spor yapalım, yürüyelim veya yüzelim. Yediklerimize dikkat edelim. Bakkal ürünü, konserve gıdalar ve lokantadan yemek yemeyi azaltalım. Kabullenici bir fıtrat oluşturalım. Uykuyu tam alalım. Stresten uzak duralım'' dedi.

Yüksel, genetik hastalıkların tek gen, kromozom ve kompleks genetik hastalıklar olarak 3'e ayrıldığını belirterek, down sendromu gibi kromozom hastalıkların yüzde 1'in altında, tek gen hastalıklarının ise yüzde 5-7 arasında görüldüğünü söyledi. Asıl sorunun kompleks genetik hastalıklarda olduğunu ifade eden Yüksel, şöyle konuştu:

''Gözle görülen bir noktada, 10 mikron çapında 100 tane hücre var. Her 100 hücrenin de binde biri DNA. DNA da 3 milyar 164 bin 700 bazdan oluşuyor. İki insanın yaklaşık bin bazından bir bazı değişik. Bu bir baz değişikliği, binlerce değişiklik yapıyor. Ne sizin gözünüz kardeşinizin gözüne benziyor ne babanızın ne annenizin ne de dedenizin. Hepimizin birbirimizden bir farklılığı var. Hastalık yapmayan farklılıklar bir fenotip oluşturuyor. Genetik hastalıkların yüzde 90'dan fazlası kompleks genetik hastalıklar. Kompleks genetik hastalıklarda, diyabet, kalp, çevre, nörolojik hastalıklar, psikiyatrik hastalıklar gibi binlerce faktör var. 20 bin çeşit genetik hastalık var. Şu ana kadar geni bilinen 5 bin tane hastalık bulundu. Çoğu kompleks genetik hastalık olduğu için bunları bulmak zor. Çünkü çok çeşitli çevre faktörü var. Aynı kardeş, aynı genleri taşıyorsunuz, ama farklı yerlerde büyüdünüz, farklı yediniz, farklı streslere maruz kaldınız, farklı televizyon seyrettiniz, onda o hastalık çıkıyor, sizde çıkmıyor. Bu tamamen çevre faktörleri ile ilgili.''

Genetiğin bu çevre faktörlerini ve geni bulmak için uğraşan bir bilim dalı olduğunu anlatan Yüksel, bu faktörler bulunduğu zaman insanlara erken yaşta teşhis konacağını, erken yaşta tedavi olacaklarını ve erken yaşta bu risk faktörlerinin ortadan kaldırılacağını söyledi. Yüksel, ''Bir adam Parkinson ya da Alzheimer. Bu adam, bu hastalığı yaratan çevre faktörlerini bilse çocukluktan itibaren uygulasa bu hastalığa yakalanmayacak'' dedi.

''KANSERİN YÜZDE 30'U YEME-İÇME İLE ALAKALI''
Adnan Yüksel, kanser hastalıklarının yüzde 30'unun yeme ve içme ile ilgili olduğunu ifade ederek, ''Kızartılmış, bakkal ürünü, poşetli gıdalar yemesek, beklemiş gıdalar almasak, sularımız temiz olsa kanser olmayacağız'' dedi.

Çocukların alışveriş merkezlerinde gezdirilmesini de eleştiren Yüksel, ''Tüm kirli havanın yaklaşık yüzde 90'ı, 50 santimetrede birikir. 50 santimetrede çocuğu solutursanız, otistik veya zekâ geriliği olabilir. Bir çocuk köyde büyüyor, anne baba da o kadar zeki değil, ama gelip senin okul birincilerini geçiyor. Çevre faktörleri çok önemli'' diye konuştu.

Yüksel, gen uzmanlarının, çevre faktörlerini bulmaya çalıştığını vurgulayarak, şöyle konuştu: Binlerce gen var ama genler öyle bir dizayn edilmiş ki, şu ana kadar 21 bin tanesi bulundu. Yaklaşık 25-26 bin gen var. Bu genleri bulmak zor. Çünkü bir başka genin içinde bir başka gen var. Biz 'Genleri bulduk, ekson ve intronlardan oluşuyor. İş bitti' dedik. Sonra onu promotör bölgenin işlettiğini gördük. Promotör bölgeyi bulduk, 'İş bitti' dedik. Halbuki promotör bölgenin önünde birçok bölge var. Yani böyle allak bullak bir şey DNA. DNA'yı çözmek hiç kolay değil.

Yeni teknolojiler sayesinde çok sayıda DNA'yı okuyoruz ama ne anlama geldiğini çok iyi bilmiyoruz. DNA, gökyüzü, evren kadar büyük bir şey. Daha bulunacak çok şey var. DNA'yı bir çözebilsek, hastalıkları çok kolay tedavi ederiz, çok daha uzun yaşarız. Konuştuğumuz kelimeden soluduğumuz havaya, gördüğümüz olaylardan yaşadığımız strese, içtiğimiz sudan yediğimiz yemeğe kadar her şey DNA'ları değiştiriyor.''

''DNA'MIZ DEĞİŞMEDİ, ÇEVRE FAKTÖRLERİ DEĞİŞTİ''
Yüksel, çevre faktörlerinin bir genin çalışmasını ya da çalışmamasını ya da az çalışmasını veya bir başka geni etkilemesini etkilediğini anlattı. Yüksel, ''Otizm veya alerjik hastalıklar son 10 yılda 10 kez arttı. Ne değişti? DNA'mız mı değişti? DNA'mız falan değişmedi, çevre faktörlerimiz değişti. Biz daha çok televizyon seyrediyoruz, daha çok cep telefonu ile oynuyoruz, genetiği değiştirilmiş gıda yiyoruz. DNA'yı neler etkiliyor? Soluduğumuz havadaki oksijen, klima, telefon DNA'mızı bir yönde etkiliyor. Ama sistem o kadar güzel kurulmuş ki, günde binden fazla kanser hücresi oluşuyor. Onları bağışıklık sistemi devamlı yiyor'' ifadesini kullandı.

DNA'YI KORUMA YOLLARI
Rektör Prof. Dr. Yüksel, DNA'yı korumak için neler yapılması gerektiğini de şöyle sıraladı:

''- Spor yapalım, yürüyelim veya yüzelim.
- Yediklerimize dikkat edelim. Bakkal ürünü, konserve gıdalar ve lokantadan yemek yemeyi azaltalım. Lokantada iyi yıkanmayan kaşıktaki deterjandan tutun, ikince sefer kullanılan yağa, beklemiş gıdaya kadar her şey DNA'yı olumsuz etkiliyor. Lokantadan yemek yerine bir tane domates, yumurta, et alın, kendiniz yapın. Kızartılmış gıda asla yemeyelim. Sebzeyi çok tüketelim.
- Kabullenici bir fıtrat oluşturalım. Stres, DNA ve bağışıklık sistemini olumsuz etkiliyor. Gerilmeyelim. Bazı şeyler bizim elimizde değil, biz görevimizi yapalım, görevimizi tam yaptıktan sonra biraz bazı şeylere tevekkül edelim. Stres olunca vücut acayip şekilde yıpranıyor. Stresten uzak duralım.
- Uyku çok önemli. Herkesin uyku ritmi var. 'Uykuyu azaltalım' diye fazla zorlamayın. Uykuyu tam alalım, 6 saatse 6 saat, 7 saatse 7 saat.
- Bol bol okuyalım. Beynin gelişmesi için hep değişik şeyler okumalıyız. Televizyon insanı köreltir. Devamlı televizyon konuşma yeteneğimizi de azaltır. Bilgisayarlar nedeniyle zamanla yazma yeteneğimiz çok bozulacak. Devamlı klavye kullana kullana yazma bozulacak.
- Manyetik alanlardan uzak duralım. Yattığımız yerde ne klima, ne saat ne televizyon çalışsın, ne de telefon olsun.''

Sayfa Yükleniyor...