Ölümlerin dörtte üçü kalp hastalığı sebepli

Bel çevresinde toplanan yağ dokusunun farklı bir işlevinin olduğunun farkına varıldığı, artık göbeğin yalnızca estetik kaygı yaratmadığı ifade edildi.

Ölümlerin dörtte üçü kalp hastalığı sebepli

kalp ve damar hastalıklarının önceden tespit edilebildiğine dikkati çekerek, ''Bu kadar önlenebilir bir hastalığa teslim olmak ve günümüz dünyasında ölümlerin dörtte üçünün kalp damar hastalığı sebepli olmasına insanın isyan edesi geliyor'' dedi.

Antalya'da düzenlenen 6. Metabolik Sendom Sempozyumu'na katılan Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Güleç, metabolik sendromun, diyabetin yanı sıra kalp ve damar hastalıklarına da öncülük ettiğini belirtti. Metabolik sendromun, kan yağlarının yükselmesine, iyi kolesterolün düşmesine, toplam kolesterolün artmasına, diyabet gelişimine, tansiyon hastalığına ve bel çevresinin kalınlaşmasına neden olduğunu ifade eden Güleç, bunlardan en ilgi çekenin göbek olduğunu kaydetti. Önceden estetik kaygı olarak düşünülen göbeğin zararının akla gelmediğini, göbeğin masumane bir yağ deposu olarak değerlendirildiğini kaydeden Güleç, artık, bel çevresinde toplanan yağ dokusunun farklı bir işlevinin olduğunun farkına varıldığını, göbeğin yalnızca estetik kaygı yaratmadığını söyledi. Prof. Dr. Güleç şöyle konuştu:
''Bel çevresinde, göbekte toplanan yağ hücreleri, vücuda öyle salgılar gönderiyorlar ki bu salgılar hem pankreası olumsuz etkileyip şeker hastalığının ortaya çıkmasına, hem de kalp damarlarını etkileyip kalp krizine ya da beyne giden damarları etkileyip beyin felcinin gelişmesine neden oluyorlar. Göbek masum bir şey değil. Buradan salgılanan olumsuz maddeler nedeniyle göbekli kişilerin gelecekte kalp krizi geçirme, şeker hastalığına yakalanma riski yükseliyor.''

İnsanların yaşam biçiminin değişmesiyle göbeklenmeye başladığına değinen Sadi Güleç, sanayi devriminden sonra rafine, işlenmiş gıdaların tüketilmeye başlanmasıyla da insan ırkının değişim yaşadığını ve farklı bir görüntüye büründüğünü kaydetti.

''KALP KRİZİ ANSIZIN GELEBİLİR''

Prof. Dr. Sadi Güleç, eskiden kalp krizinin yaşlı hastalığı olarak görüldüğünü, damar sertliğine de ''damar yaşlanması'' denildiğini hatırlatarak, ilk olarak, Vietnam savaşında ölen Amerikalı gençlere yapılan otopsilerde, 20 yaşındaki gençlerin kalp damarlarında ciddi derecede damar sertliği görüldüğüne değindi. Daha sonra yapılan çalışmalarda kolesterolün damar duvarında, genç, hatta çocuk yaşta birikmeye başladığının anlaşıldığını vurgulayan Prof. Dr. Sadi Güleç, şu bilgileri verdi:
''20 yaş altındakilerin yüzde 10-15'inin kalp damarlarında kolesterol birikimi olduğunu görüyoruz. 50 yaşını geçmiş her yüz kişinin 85'inde, bilinen hiç bir kalp ve damar hastalığı görülmemesine rağmen, damarlarında kolesterol birikimi olduğu ve damar sertliğinin meydana geldiğini görüyoruz. Eğer sigara içiyorsanız, tansiyon, damar sertliği ve şekeriniz varsa, damarda biriken kolesterol tabakası nedeniyle damara 5-10 dakika içinde pıhtı yerleşiyor ve 'hiç bir şeyi yoktu, turp gibiydi' dediğimiz insanlar kalp krizinden ölüyor.
Bugün şu imkanımız var: Ben sizin yaş, cinsiyet, tansiyon, kolesterol, şeker değerinizi bilerek 10 yıl içinde yüzde kaç ihtimalle, 'hiç bir şikayetiniz olmamasına rağmen' kalp ve damar hastası olabileceğinizi söyleyebiliyorum. 50 yaşındaysanız, sigara içiyorsanız, tansiyonunuz varsa, kolesterolünüz yüksekse bilin ki siz yüksek risk altındasınız. İsterseniz maraton koşun, kendinizi son derece fit hissedin, 10 dakika sonra kalp krizi geçirmeyeceğinizin garantisi yoktur.''

Bu nedenle, koruyucu hekimliğin çok önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Güleç, kalp krizi geçirenlerin yüzde 50-60'nın hiç bir şikayeti olmadığını bildirdi. ''Şikayete bağlı olarak yaşamayalım'' diyen Güleç, şikayeti olmayanların da ne durumda olduğunu kontrol ettirmelerini istedi. Güleç sözlerini şöyle tamamladı:
''Çünkü bunun önlemlerini almak mümkün. Sigara, kolesterol, tansiyonla mücadele ederek, kalp krizi oluşumunu yüzde 70-80 oranında önleme şansına sahibiz. Bu kadar önlenebilir bir hastalığa teslim olmak ve günümüz dünyasında ölümlerin dörtte üçünün kalp damar hastalığı sebepli olmasına insanın isyan edesi geliyor. Kalp krizi geçirmiş biri şanslıysa hayatta kalıyor ama hayatta kaldıysa 'kurtuldum' demesin. Çünkü kalbin önemli bir kısmını kaybediyor ve gelecekteki yaşam beklentisini azaltıyor, yaşam kalitesini bozuyor. Kalp yetersizliği ortaya çıkıyor, nefes alamamaya başlıyor, göğüs ağrıları oluyor. En önemlisi bu işi başlamadan bitirmek.''

Sayfa Yükleniyor...