Talasemi bu belirtilerle sinyal veriyor (8 Mayıs Dünya Talasemi Günü)

Halk arasında ‘Akdeniz anemisi’ olarak anılan ve ülkemizde en sık görülen genetik hastalıklar arasında başı çeken talasemi; bacaklarda yaradan kansızlığa, çabuk yorulmadan deride koyulaşmaya dek bazı sinyallerle kendini gösteriyor.

Talasemi bu belirtilerle sinyal veriyor (8 Mayıs Dünya Talasemi Günü)

Tehlikeli bir hastalık olarak bilinse de, tıp teknolojisindeki gelişmeler ve doğru zamanda, doğru müdahale sayesinde talasemi tedavisinde tam başarı sağlamak mümkün olabiliyor. İki talasemi taşıyıcısının evlenmesi durumunda çocuklarının yüzde 25 ihtimalle talasemi hastası olarak dünyaya geleceğini belirten Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Canpolat, son yıllarda genetikteki bilimsel gelişmeler ışığında geliştirilen yöntemle taşıyıcı çiftlerden sağlıklı bebeklerin doğabildiğine dikkat çekti.


Ülkemizde en yaygın görülen genetik hastalıklar arasında ilk sırada yer alan talasemi bir kan hastalığı. Öyle ki, Türkiye genelinde her 40-50 kişiden biri, Antalya, Adana ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde ise her 10 kişiden biri bu hastalığa yol açabilecek genleri taşıyor. Hastalığın ortaya çıkması içinse anne ve babanın her ikisinin de taşıyıcı olması gerekiyor. İstatistikler, iki taşıyıcının evlenmesi sonucunda her bir çocuğun yüzde 25 hastalıklı doğma, yüzde 50 taşıyıcı olma ve yüzde 25 normal doğma ihtimali olduğunu gösteriyor.

Özellikle akraba evliliklerinde hastalıklı çocuk doğma riski yüksek olduğundan bu kişilerin evlilik öncesi gereken tetkikleri yaptırmaları çok büyük önem taşıyor. Akdeniz Anemisi olarak da adlandırılan hastalık, çabuk yorulma ve renkte solgunluk gibi belirtileri nedeniyle demir eksikliğini taklit ettiğinden kansızlık ile kolayca karıştırılabiliyor.

8 Mayıs Dünya Talasemi Günü nedeniyle hastalığa dikkat çeken Prof. Canpolat, bu ciddi hastalığın demir eksikliğinden farklı bazı sinyallerle de kendini gösterebildiğini belirterek “Erken çocukluk döneminde büyüme ve gelişme geriliği, kansızlık, sarılık, safra kesesinde taş, karaciğer ve dalakta büyüme, kemik deformeleri, alında ve yanak kemiklerinde belirginleşme, burun kökünde basıklık, üst çenede öne çıkma, adet başlangıcında gecikme gibi şikayetler ortaya çıkıyor. Bacaklarda yaralar ve deride koyulaşma da talasemiye işaret edebiliyor” dedi.

HASTA SÜREKLİ YENİ KAN NAKLİNE İHTİYAÇ DUYAR

Talasemi hastaları bir ömür boyu sürekli yeni kan nakline ihtiyaç duyuyor. 3-4 haftada bir yeni kan almadan hayatlarını sürdürmeleri imkansız. Ancak bu şekilde erişkinliğe ulaşabiliyorlar. Talasemi hastalığının vücutta yol açtığı hasar nedeniyle ömrü kısalan alyuvarlar kemik iliğinde ve dalakta parçalanarak dalağın büyümesine neden oluyor.

Talasemi bu belirtilerle sinyal veriyor (8 Mayıs Dünya Talasemi Günü) - 1

Prof. Canpolat, “Bunun sonucunda tedavi edilmeyen hastalarda iskelet sistemi deformiteleri, patolojik kırıklar, karaciğerde fibroz ve siroz, diyabet hastalığı, tiroid ve paratiroid bezlerinin az çalışması ve seksüel gelişim bozukluğu gibi durumlar ortaya çıkıyor. Kalp kasında demir birikmesi sonucunda kalp yetmezliğinin yanı sıra akciğer tansiyonunda artma da gelişebiliyor” bilgisini verdi.

DALAĞIN ALINMASI GEREKEBİLİR

Talasemide dalağın çok çalışıp diğer yararlı hücreleri de parçalaması durumunda cerrahi olarak çıkartılması gündeme gelebiliyor. Kan transfüzyonu ihtiyacı yüzde 50 artmış ve lökosit ve trombositlerde sayıca azalma olmuş ise kaçınılmaz hale geliyor.

Bu kriterler karşılanmadan dalağın çıkartılmasının sakıncalığı olduğunu söyleyen Canpolat, “Böyle bir durumda enfeksiyon, pıhtı atma ve akciğer hipertansiyonu gibi riskler bulunuyor. Dalak alınmadan önce hastaya pnömokok, meningokok ve hemofilius influenza aşılarının yapılması ve yaşam boyu penisilin korumasına alınması gerekiyor” diye konuştu.

ORTALAMA YAŞAM SÜRESİ UZADI

Talasemi hastalarının geçmişteki ortalama yaşam süresi 18-20 yıl iken günümüzde 45 yaş civarına ulaşmış durumda. Talasemi taşıyıcılığı kuşaktan kuşağa geçebiliyor, talasemi taşıyıcısı oldukları önceden bilinmeyen ailelerde talasemili çocuk olduğunda ailede talasemi taşıyıcılığı olduğu ortaya çıkıyor.

Talasemi bu belirtilerle sinyal veriyor (8 Mayıs Dünya Talasemi Günü) - 2

Tedavide en önemli noktanın düzenli büyümeyi ve gelişmeyi sağlamak olduğunu söyleyen Prof. Dr. Cengiz Canpolat, kemik değişikliklerini, kırıkları ve diğer komplikasyonları engellemek amacıyla kan transfüzyonu yapıldığını belirtti. Canpolat, bu şekilde hastanın hemoglobin düzeyini yüksek tutmanın ilk seçilecek yöntem olduğunu belirtirken, her kan verme ile vücuda yüklenen demir düzeyinin de iyi izlenmesi gerektiğini ifade etti. “Demir depoları belli bir düzeye eriştiğinde ise, hastaya vücuttan demir boşaltıcı ilaçlar veriliyor” dedi.

KÖK HÜCRE NAKLİ İLE TEDAVİ

Tüm talasemi hastalarına hepatit A ve B aşılarının yapılması gerekiyor. Seyrek kan alan hastalarda da folik asite ihtiyaç duyuluyor. Talasemi hastalarının tedavi süresi boyunca kalsiyum ve vitamin D düzeylerinin izlenmesi, yetersizse destek verilmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Cengiz Canpolat, “Safra kesesinde taş oluşma ihtimaline karşı düzenli olarak ultrasonografik görüntüleme yapılması, osteoporoz ve endokrin problemlerin izlenmesi gerekiyor” uyarısında bulundu.

Hematopoetik kök hücre nakli hastalığın kesin tedavi edici yöntemi olarak biliniyor. Özellikle çocukluk çağında en fazla başarının sağlandığı bu yöntemde, tam sağ kalım yüzde 90'ın üzerinde oluyor. Talasemi hastalığında gen tedavisi üzerindeki çalışmalar devam ediyor.


GENETİK TANIYLA TAŞIYICI ÇİFTLERDEN SAĞLIKLI BEBEK DOĞUYOR

Talasemi ve bunun gibi bazı tek gen hastalıklarından korunmak için evlilik sırasında veya doğum öncesinde evlenecek çiftlerin tarama testlerini yaptırması gerekiyor. Eğer çiftlerin akdeniz anemisi hastalığına yol açabilecek taşıyıcı genlere sahip olduğu saptanırsa doğacak çocuklarının da taşıyıcı ya da hasta olma ihtimalleri de hesaplanabiliyor.

Talasemi bu belirtilerle sinyal veriyor (8 Mayıs Dünya Talasemi Günü) - 3

Genetik bilimindeki gelişmeler; tüp bebek yöntemleriyle geliştirilen embriyolarda genetik incelemeler yapılmasına olanak tanıyor. Embriyoda genetik tanı olarak bilinen Preimplantasyon Genetik Tanı adı verilen bu yöntemde; anne ve babadan alınan yumurta ile sperm laboratuvarda döllenerek embriyoların gelişmesi bekleniyor. Gelişen embriyolardan alınan bir iki hücre örneği özel yöntemlerle inceleniyor. Böylece doğacak bebekteki sayısal ve yapısal kromozom bozuklukları ile tek gen hastalıklar (talasemi, orak hücreli anemisi, kistik fibrozis gibi) saptanabiliyor. Hastalık saptanmayan embriyolar, anneye transfer edilerek, taşıyıcı çiftlerin sağlıklı bebek sahibi olması sağlanıyor.

Sayfa Yükleniyor...