‘Türkiye 1950'lerin tekniklerini kullanıyor’

Türk Toraks Derneği’nin raporunda, Türkiye'de dirençli tüberküloz hasta tedavisi yapan büyük hastanelerin bile hala 1950'lerin tekniklerini kullandıkları belirtildi.

‘Türkiye 1950'lerin tekniklerini kullanıyor’

Türk Toraks Derneği Tüberküloz Çalışma Grubunca hazırlanan raporda, Ruanda, Lesoto gibi Afrika ülkelerinde kullanılan teknolojilerin Türkiye'deki eğitim ve araştırma hastanelerinde olmamasının ilaca dirençli hastalara geç tanı konulmasına yol açtığı bildirildi.

24 Mart Dünya Tüberküloz Günü dolayısıyla hazırlanan raporda, tüm dünyada etkinliklerin yapıldığı 24 Mart'ta, topluma, özellikle de ekonomik destek sağlayabilecek durumdaki insanlara ve yöneticilere, tüberkülozun, tedavi edilebilmesine karşın hala öldürmeye devam ettiğinin anlatıldığı kaydedildi.

Türkiye'de tanı konulan hastaların yüzde 92'sinin başarı ile tedavi edilebildiğine dikkat çekilen raporda, erkeklere göre tedaviyi daha az terk eden kadınların tedavisinin bu nedenle başarılı olduğu aktarıldı. Raporda, verem hastası olan erkeklerin, sigaranın yol açtığı hastalıklar ve diğer nedenlerle kadınlardan daha fazla öldüklerine dikkat çekilerek, verem savaşı dispanserlerinin, hem tedavi başarıları ile hem de kayıtları ile bir başarı öyküsü yazdıkları vurgulandı. Dünyada verem hastalarının önemli bir kısmının tanı almadığına işaret edilen raporda, tahmin edilen verem hastası sayısının, 9,4 milyon olmasına rağmen kayıtlı hasta sayısının, 5,8 milyon olduğu ifade edildi.

DÜNYADA HER GÜN 4 BİN 600 İNSAN VEREMDEN ÖLÜYOR
Kaydı olmayan hastaların büyük kısmının tedavi almadığı, tedavi edilmediği takdirde verem hastalığının öldürdüğü, sonuçta her yıl dünyada yaklaşık 1,7 milyon insanın tüberküloz hastalığından yaşamını yitirdiği bildirilen raporda, şu görüşlere yer verildi:

''Yani, her gün yaklaşık 4 bin 600 insan verem hastalığından ölmektedir. Tedavi edilmesi mümkün bir hastalıktan bu kadar insanın ölmesi 21. yüzyılın bilimsel ve teknolojik gelişmesi ile çelişmektedir. 2 milyona yakın insanın ölüm nedeni, bütçe, altyapı ve sağlık hizmetlerindeki yetersizliklerdir. Dünya Örgütünün hesapladığı verem bütçesi ihtiyacında yıllık 1 milyar ABD doları açık vardır. Dünyanın büyük bölümü, bu haliyle, yoksul ve tedavisi mümkün hastalığı iyileştiremeyen bir durumdadır.''

Raporda, diğer adı verem olan tüberküloz hastalığını her yurttaşın bilmesi ve tanımasının gerekli olduğuna işaret edilerek, veremi düşündüren yakınmalar başlayınca gecikmeden aile hekimine, göğüs hastalıkları uzmanına ve verem savaşı dispanseri hekimine başvurmanın gerekli olduğu kaydedildi. Verem hastalığında ilaçların, hastalık takibinin ve aile bireyleri ve diğer temaslıların muayene ve koruyucu tedavileri ücretsiz olduğu anımsatılan raporda, veremin yakınmaları öksürük, balgam, iştahsızlık, kilo kaybı, gece terlemesi ve halsizlik olarak sıralandı.

Raporda, özellikle öksürüğün geçmemesi, antibiyotikle düzelmemesi ve 2 haftadan uzun sürmesinin dikkate alınması gerektiği belirtilerek, ''Hasta bu yakınmaları dikkate almaz ve uzun süre verem tanısı konulmadan tedavisiz kalırsa, zayıflama artar, kan tükürme başlar ve hastalık akciğerleri ''yediği' için nefes darlığı başlar'' şeklinde bilgilere yer verildi.

Veremin tanısının basit olduğu, yakınmalar ve akciğer filmi bulguları ile hastalıktan şüphelenildiği, balgamın özel bir boyama ile mikroskopta incelenmesi ile tanının kesinleştiği ve bütün bu işlemlerin saatler içinde yapılabildiği anlatılan raporda, veremin, sağlıksız, bağışıklığı zayıf, yaşlı ve başka hastalıkları olan insanlarda daha fazla göründüğü kaydedildi. İyi beslenme, sağlıklı bünye ve sigarasız yaşamın veremle mücadelede önemli olduğuna işaret edildi. Dünyada son yıllarda verem tanısında yeni teknolojilerin ortaya çıktığı ve hızla kullanıma girdiği aktarılan raporda, şu ifadeler vurgulandı:

''Ülkemizin dirençli tüberküloz hasta tedavisi yapan büyük hastaneleri bile hala 1950'lerin tekniklerini kullanmaktadırlar. Ruanda, Lesoto gibi Afrika ülkelerinde kullanılan teknolojilerin ülkemizdeki eğitim araştırma hastanelerinde olmaması, ilaca dirençli hastalara geç tanı konulmasına yol açmaktadır. Öte yandan, hala bir milyondan fazla nüfuslu bazı illerimizde Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenmiş bir merkezi tüberküloz laboratuarı yoktur. Verem savaşının ülkemizdeki başarısını sağlayan, her gün, veremli hasta ve temaslıları ile uğraşan sağlık çalışanlarının ödüllendirilmesi gereklidir. Tam tersine, bu çalışanlara eş konumdaki diğer sağlık çalışanlarından daha az aylık ödeme yapılmaktadır.''

TÜRKİYE'DEKİ VEREM HASTALARININ ÜÇTE BİRİ İSTANBUL'DA
Rapora göre, İstanbul, tüberküloz hastalığının en yaygın olduğu yer. Türkiye'deki verem hastalarının üçte biri İstanbul'da bulunuyor. Kayıtlı verem hastası oranı 2008 yılında yüz bin nüfusta Türkiye'de 25,8 ve Ankara'da 14,6 iken İstanbul'da bu oran 48,6 düzeyindedir. Bu yüksek hastalık görülme oranına karşın, İstanbul'da verem savaşı dispanserlerinde çalışan doktor ve diğer personel sayısı çok düşük. İstanbul'daki hizmetlerin kalitesi, bu personel eksikliğinden ciddi şekilde etkileniyor.

Son bölümünde verem savaşındaki başarının, 21. yüzyılda ülkelerin sağlık düzeylerinin bir göstergesi olduğuna işaret edilen raporda, ''Bu bilinçle verem savaşını, hastalığın insanlığa bela olmaktan çıkartılmasına kadar sürdürmek gereklidir. Türk Toraks Derneği, ülkemizde verem savaşının başarılı şekilde sürdürülmesinde üstüne düşen görevi yapmayı sürdürecektir'' denildi.

Sayfa Yükleniyor...