Türkiye 'hantavirüs' ile ilk kez tanışmıyor

Hasta farelerin dışkısı, idrarı veya salyasıyla doğrudan temas yoluyla insanlara da geçen ölümcül hantavirüse, Türkiye'de geçmiş yıllarda da rastlandığı vurgulandı.

Zonguldak Karaelmas Üniversitesi (ZKÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı ve Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Sözen, 1997'de İzmir bölgesinde böbrek yetmezliğinden şikayet eden hastalara yönelik bazı analizlerde, hantavirüs belirlendiğini söyledi.

Diğer bir çalışmanın da 2005'te gerçekleştirildiğini, buna Finlandiyalı bir grubun da katıldığını belirten Prof. Dr. Sözen, şöyle konuştu:
''O zamanki çalışmada, Giresun, Rize ve İzmir'deki bazı fare türlerinde bu virüs belirlenmiş durumda. Türkiye'de geçmiş yıllarda da tespit edilen Hantavirüs'ün varlığını yıllardır biliyoruz. Ülkemizdeki bazı kemirici türleri bu virüsü taşımakta. Bunların bir kısmı da geniş yayılışa sahiptir. Örneğin lağım faresi, Türkiye'deki bütün kanalizasyonlarda bulunan türdür. Tarla fare grubu ise genelde ormanlık alanların içindeki çayırlarda ve ekili arazilerde bulunur. Bunlar pek evlere girmez. Diğeri ise orman faresidir. Bunlar da ahşap olmadığı takdirde eve girmeyen türdendir.''

FARE TÜRLERİ TOPLANACAK

Prof. Dr. Sözen, Zonguldak ve çevresinde bugüne kadar belirlenmiş 16 fare türü bulunduğunu, yapılan literatür çalışmalarına göre bunlarda 3-4'ünün virüsü taşıma riski olduğunu bildirerek, şunları kaydetti:
''Başka ülkelerde yapılan çalışmalarda, bu fare türlerinin hastalığı taşıdığı belirlenmişti. Yapacağımız çalışmada hastalığın görüldüğü bölgelerden başlamak üzere fare örnekleri toplayacağız. Bölgedeki 16 fare türünden örnekler toplayarak hayvanların virüs taşıyıp taşımadığı ve yayılış alanlarını araştıracağız. Hangi fare türünün bu virüsü taşıdığını belirledikten sonra bunun insanlara nasıl geçmiş olabileceği ve farelerden insanların nasıl korunabileceği daha kolay belirlenecektir. Öncelikle hastalığın görüldüğü yerlerden başlayacağız. Ardından da çalışmamızı genişleteceğiz.''

RİSKLİ BÖLGELER BELİRLENECEK

Söz konusu çalışmanın Mayıs ayı içinde başlamasının planlandığını, gerekli malzemelerinin de temini içinde olduklarını ifade eden Prof. Dr. Sözen, şöyle dedi:
''Analiz için gerekli laboratuvar şartları sağlandıktan sonra biz örneklerimizi toplamaya hemen başlayacağız. Çalışmanın ne kadar süreceği planlanmış değil. Çünkü çalışmaya başlarken hangi türden kaç örnek yakalayabileceğimizi bilemiyoruz. 'Analiz için yeterli sayıya ulaşıldı' diyene kadar toplamaya devam edeceğiz. Amacımız bütün türlerden örnekler yakalamak. Hastalığı taşıyan türlerin Zonguldak ve Bartın çevresindeki yayılış haritalarını ortaya çıkaracağız. Risk açısından yüksek bölgeleri de belirleyeceğiz.''

FAREYLE BESLENEN HAYVANLAR

Farelerle mücadelenin teorik olarak mümkün olmadığını, hayvanların çok yüksek çoğalma potansiyeli bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Sözen, şöyle devam etti:
''Özellikle kimyasal yöntemler gibi tabiata zarar veren ve hedefiniz olmadığı halde diğer hayvanların da ölmesine yol açan uygulamalarla başarı sağlanamaz. Bu nedenle o bölgedeki doğal ortamın sağlıklı şekilde dengede kalmasını sağlamak önemlidir. Hastalığın, fareyle beslenen canlılardan insana bulaşma olasılığı yoktur. Fareler dışında da bu virüse neden olan canlı bulunmamaktadır. Farelerle en çok beslenen kediler, evlerinin çevresinde dolaşan sansarlar, gelincikler, yılanlar ve yırtıcı kuşlardan insanlara virüsün bulaşması kaydedilmiş durumda değildir.''

MADENLERDEKİ TEDİRGİNLİK

Prof. Dr. Sözen, madencilerle yaptıkları söyleşilerde yerin altında yemek yedikleri alanlarda farelerin yiyecek artıklarını tükettiğini belirttiklerini ifade ederek, şunları söyledi:
''Madencilerin yaşam alanında farelerin de bulunması, teorik olarak risk görülebilir. Ancak 'madende çalışan herkes risk altındadır' demek doğru değildir. Kendi yaşama ortamımızda da farelerle en az madenciler kadar karşı karşıya geliyoruz. Çöp konteynerini fareler sıklıkla ziyaret ediyor. Evimizin çevresinde, kanalizasyonun içinde ve yakın çevremizdeki ağaçların arasında çok sayıda fare yaşıyor. Dikkat edilmesi ve önem verilmesi gereken yüksek risk yoktur.''

HİJYEN VİRÜSTEN KORUYOR

Hantavirüsten koruma yöntemlerin en başında basit hijyen kuralları geldiğini, ellerin sıklıkla yıkanması gerektiğini bildiren Prof. Dr. Sözen, şöyle konuştu:
''Özellikle tarlaya ve ormana gitmişsek, toprakla ve ağaçla ilgilenmişsek bu ortamlardan elimize fare dışkısı ve idrarı bulaşabileceğini düşünmeliyiz. Böyle durumlarda elimizi ağzımıza götürmemekte yarar var. Ormanlar sadece bizim gezinti ve rekreasyon alanlarımız değil, aynı zamanda birçok farenin de yaşama alınıdır. Dokunduğumuz otlarda fare dışkısını bırakmış ya da topladığımız mantarı ısırmış olabilir. Bunlarla temas bizim için risktir. Alınacak tedbir, çiğ yiyecekleri çok iyi yıkayarak tüketmektir. Farelerin dışkılarının bulunduğu yerleri, virüsün solunumla bulaşmaması için ıslak bezlerle temizlemeliyiz. Alacağımız en basit önlemlerden birisi de fareler için evimizi yiyecek deposu haline getirmemektir.''

Sayfa Yükleniyor...