Kendi dizimiz diye söylemiyorum, ilk gününden bu yana parçalanan hayatları temposu düşmeyen bir ritimle izledik. Tıpkı yeşilçam senaryosu gibi iki bebeğin hastanede karışmasıyla başlayan hikaye kurgusu, senaryosu, oyunculuklarıyla modern bir masala dönüştü. Nursel Köse ve Tolga Tekin’in canlandırdığı Keriman ve Özkan karakterleri oyuncu seçiminin başarısını kanıtladı. Erkan Petekkaya geniş omuzlarına dünyanın derdini yükleyen bir baba oldu. Ebru Özkan Saban’ın sonsuz zerafeti kadınlığımızı sorgulattı. Ahu Yağtu oyunculuğuyla çekirdek aile sohbetlerinde Cem Yılmaz’ın eski karısı şeklindeki giriş cümlesini dizideki Candan’a dönüştürdü. Civan Canova oğula bak babasına bak dedirtti. Hümeyra ve Barış Falay’ın da eklenmesiyle ikinci sezonun hararetli geçeceği anlaşılmış oldu. Nurgül Yeşilçay’ın ayrılığını talihsiz bir kör kurşuna bağlayan dizi, aynı kör kurşunla Şükran Ovalı’yı yolcu etti. Gözlerde yaş, akıllarda aynı soru: Cihan daha kaç kadını kaybedecek? İkinci sezonda fazla yaşamaz dediğim Cihan, bir ölüden farksızdı gerçekten. İkinci sezonun ilk bölümünde bedbaht bir halde son model teknesiyle mavi sulara açılan, sakalları uzamış, mutsuz bir adam karşıladı beni. Sonra, aradan geçen zamanın ardından kimler neler yapıyor sahneleri geldi. Hazal, iyice güzelleşmiş, babasının şirketinde kardeşi Ozan’la gayet uyumsuz bir şekilde çalışıyordu. Cansu, sevdiği adamla evlenmiş, sağlığının derdine düşmüştü. Harun, Dilara’ya deli gibi aşık, Keriman ve Özkan bildiğin deliydi. Sonra birşey oldu. Asuman geldi, ortalık karıştı. Bir kadın, bir dünyanın dengesini bozabilirdi. Dilara’nın taban tabana zıt kardeşi Asuman da paramparça olmaya alışık ama herşeye rağmen zerrelerinden doğan Gürpınar ailesinin büyük sınavlarından biri olarak dizide yerini aldı. Mine Tugay’ı böylesine farklı bir karakterde izlemek hoşuma gitti. İçimizdeki kötüye seslenen Asuman’ın hakkından Cihan gelecek dostlar. Tabi ki aşkla! Bu arada Asuman’a, elinin değdiği her kadının can verdiği Cihan’la aşk yaşarsa diye şimdiden uzun ömürler diliyorum.
DERKEN "BABAM VE AİLESİ"
Bülent İnal’ı son olarak Oyun Atöylesi’nin sahnelediği “Köprüden Görünüş”te izlemiştim. Geri döndü, güzel oldu. Ayça Bingöl de bebeğine hamileyken aynı atölyenin “Hansel ve Gretel’in Öteki Hikayesi” oyununda müthiş bir performans sergilemişti. Onun da ekrana dönmesine sevindim. Skalası geniş bir oyuncu olmasına rağmen Bingöl yine fedakar, cefakar ve vefakar ana rolünde çıktı karşıma. Ortada birbirinden habersiz birkaç çocuk, bir de babaları vardı. İnal’ın oynadığı Kemal, tıpkı Paramparça’daki Cihan gibi “O da benim çocuğum, bu da benim çocuğum” diye veryansın ediyordu. Adana’daki gençlik aşkı Nilgün’den ikizleri, İstanbul’daki eşi Suzan’dan da iki çocuğu olan Kemal neredeyse Cihan gibi konuşuyordu. Zaten ikisi de işinde çok başarılı iş adamlarıydı. Birbirine bu kadar benzeyen ve paralel hayatlar yaşayan iki adamın hastanede karışmış olma ihtimaline sıcak bakıyorum.
AŞKLAR HEP KİRALIK
Sezon finalinde, düğün günü dürüstlüğü tutan Defne’nin, Ömer’le kiralık bir aşk yaşadığıyla ilgili itirafı, cinayetle sonuçlanır diye düşünmüştüm. Olmamış çok şükür. Ömer aşkını öldürmeye çalışmış, onu da başaramamış. Hala Defne’nin peşinde. Defne ise işinde ilerlemeye devam ediyor. Ömer hala yakışıklı, başarılı ve hırslı. Neriman’ın gözü seyirmeye, Koray’ın çenesi düşmeye devam ediyor. Derken adından da anlaşılacağı gibi sonsuz bir karizma timsali Pamir Marden geliyor. Defne’nin kalbinde Ömer, aklında Pamir! Allah hepimize böyle dert versin! Dizi ikinci sezonun ilk bölümüyle resmen ortalığı dağıttı. Defne ve Ömer’in karşılaşma anı olay oldu. İplikçi ve Marden karşılaşmasına bahisler yatırıldı. Ne olursa olsun masa, yani aşk kazanacak o ayrı!
KİRALIK İNTİKAM
Sinan ve Pelin. “Tatlı İntikam”ın aşıkları. Tam evlenecekken Sinan’ın ekmek teknesinde yangın çıktı. Sinan’ın annesi “Bu kız sana yaramıyor” deyince Pelin dokunanlı bir ayrılık konuşmasıyla Sinan’ın yüreğini de yangın yerine çevirdi. Yeni bölümde ayrı hayatlar yaşayan ikilinin arasına ne ilginçtir ki Barış Atasoy adında zengin bir işadamı girdi. Pelin tercihini Barış’tan yana kullandı. Acaba diyorum Pamir’le Barış aynı eve çıksa, Ömer’le Sinan ortak bir işe girse, Pelin’le Defne de birbirlerinin saçlarını örse hayat bayram olur mu?
İÇERDE MİSİN?
Herkes birbirine içerde misin? diye soruyor. Ya içindesindir, ya dışında. Ben pek giremedim içine o ayrı. Yönetmen Uluç Bayraktar, Ezel’in de yönetmeniydi. Müzikler Toygar Işıklı, melodiler Kuzey Güney etkisi yaratıyor. Karakterler tanıdık, mesela Kebapçı Celal, Ramiz Dayı gibi. Çağatay Ulusoy’un saçları Sekiz’i, Nihal Koldaş’ın halleri Ezel’in anacığını hatırlatıyor. Yani diziyi izlemektense maziye bir yolculuk yapıyorum. “Ey gidi Ezel” diyorum, ya da “Kıvanç Kuzey Güney’de ne yakışıklıydı”. Olsun, en azından Serdar Ortaç şarkıları gibi, başkalarına değil kendilerine benzeyen bir iş çıkarmışlar.
- Etiketler :
- Haberler