Haftanın filmleri

Bu hafta 2'si yerli 9 film vizyona giriyor.

Haftanın filmleri

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNE AKSİYON BİR BAKIŞ..
“The Man from U.N.C.L.E. (Kod Adı: U.N.C.L.E.)”

1960’larda geçen bir casusluk hikayesi. Yönetmen ise, peşpeşe başarılı “Sherlock Holmes” filmleri çektikten sonra farklı bir vitese geçen İngiliz Guy Ritchie. O dönemin popüler TV dizisinden uyarlanan film, Soğuk Savaş dönemini anlatıyor. CIA ajanı Solo ve KGB ajanı Kuryakin’in işbirliği yaparak nükleer silah geliştirmeye çalışan suç örgütüne karşı mücadelesini izliyoruz. Örgüte sızmaları şarttır, bunun için de Alman bir bilim insanının kızına ulaşmaları gerekir. Tabii, macera sürerken farklılıklarını aynı potada eritmeli, dünyaya barış mesajları vermeleri lazımdır(!). Senaryoda da parmağı olan Guy Ritchie’nin beğeniyle karşılanan filminde başrolleri, son Superman olarak da tanıdığımız Henry Cavill ile Armie Hammer paylaşıyor. Casusluk ve aksiyon filmlerini başarıyla harmanlayan “Kod adı U.N.C.L.E”, haftanın öne çıkan yapımlarından biri. (4.0/5)

HERKESİN BİR SIRRI VARDIR..
“American Ultra”

Normal bir hayat yaşamaya çalışan genç bir ajanın öyküsü. Mike, küçük bir kasabada sevgilisi Phoebe ile sıradan, evet biraz sıkıcı, ama normal bir hayat sürmektedir. Yakında sevgilisine evlilik teklifi edecektir. Ama taşıdığı büyük sır, ortaya çıkar. O aslında hükümet ajanıdır. Üstleri tarafından, bazı sebeplerle fişlenmiştir. Kaçması gerekir. Yanına Phoebe’yi de alıp kaçar. Macera başlar. Aksiyon ile komediyi harmanlamaya çalışan filmin yönetmeni Nima Nourizadeh. Başrollerde ise Jesse Eisenberg ve Kristen Stewart var. Ortalama eleştiriler alan bir film. Seçim sizin. 
(3.0/5)

YAZIK ŞU AMERİKALI AİLELERE..
“KAÇIŞ YOK”

Okyanus ötesine taşınıp hayallerindeki gibi bir ev satın alan Amerikalı bir ailenin başına gelen garip olaylar. Daha evlerine alışmaya çalışırlarken bölgede bazı yabancılar belirir. Onlara göre ise Amerikalı aile yabancıdır. İstenmiyorlardır. Bu öfke, ölüm-kalım savaşına dönüşür. Gerilim-korku türünden gelme yönetmen John Erick Dowdle, gerilimin dozunu hiç düşürmemiş. Başrollerde Owen Wilson, Pierce Brosnan, Lake Bell ve Claire Geare var. Brosnan’ın eline silah yine yakışıyor.
(2.5/5)

ZAC EFRON’DAN TOM CRUISE ÇIKAR MI?..
“AŞKIN RİTMİ”

23 yaşındaki DJ Cole Carter kariyerinde artık yükselişe geçmek ister. Yolu, karizmatik DJ James ile kesişir. James ona destek verir. Ama Cole tutup James’in sevgilisine aşık olur. Karar aşaması başlar. Bir yanda dostluk, diğer yanda ihanet. Hikayesiyle bir parça Tom Cruise’lu “Cocktail”i anımsatan yapımın başrolünde, bazı genç kızların sevgilisi Zac Efron var. Yönetmen ise Max Joseph.
(2.5/5)

HER ROLE ATLAMAYACAKSIN..
“ŞEYTANIN GÖZLERİ”

Ortalamanın üzerinde eleştiriler alan korku-gerilim filmlerine bugünler pek rastlanmıyor. İşte onlardan biri; “Şeytanın Gözleri”. Sarah Walker, bir gün büyük bir oyuncu olmanın hayaliyle yaşamaktadır. Sürekli oyuncu seçmelerine katılır ama başarılı olamaz. Derken bir gün, prodüksiyonu gizli tutulan bir projeye davet edilir. Hemen kabul eder. Ama çekime gittiğinde yaşadıkları, giderek korkutucu bir hal almaya başlar. Zihinsel ve fiziksel açıdan yıpranır. Senaryo ve yönetmenliği Kevin Kolsch-Dennis Widmyer ikilisinin üstlendiği film, başta da dediğimiz gibi ortalamanın üzerinde eleştiriler aldı. Başrollerde Alex Essoe, Amanda Fuller ve Noah Segan var.(2.5/5)

ÜRKÜNÇLÜ BİR FİLM DAHA..
“GEÇMİŞİN LANETİ”

Orijinal ismi “Visions” olan filmde, başlarından travmatik bir olay geçen David-Eveleigh çiftinin, küçük bir kasabaya yerleşmeleri ve bu olayı unutmaya çalışmalarıyla hikaye başlıyor. Eveleigh hamiledir, yeni evlerinin çevresinde bir takım ürkütücü ses ve görüntüler algılamaya başlar. Ama bunu kimseye ispatlayamaz. Kasaba sakinleri de bir tuhaftır. Hepsi de, garip hikayeler anlatmaktadır. Kadın, doğmasını beklediği bebeğiyle birlikte kocası dahil herkese aslında delirmediğini ispatlamaya çalışır. “Saw” serisinde de çalışmışlığı bulunan Kevin Greutert’in yönettiği filmin başrollerinde Isla Fisher ve Anson Mount var. “The Big Bang Theory” dizisinin yıldızı Jim Parsons da kadroda. (2.5/5)

ERKAN CAN EN GÜZELİ..
“EN GÜZELİ”

Asker arkadaşı üç kafadar, Şafak, Doğan ve Güneş, İstanbul’da dikiş tutturamayınca Antalya’da şanslarını denemek ister. Aşçı olan Şafak, büyük bir otele kendini kabul ettirmeyi başarır. Doğan ve Güney ise hayta’dır. Antalya’nın renkli gece hayatında kendilerini kaybetmeyi tercih ederler. Bu sırada otelde güzellik yarışması düzenlenecektir. Final gecesinde aşkı bulan ise Şafak olur. Tuğçe’dir adı. Yönetmenliğini Mustafa Uğur Yağcıoğlu’nun yaptığı komedi filminin başrollerinde Erkan Can, Mehmet Özgür, Tuvana Türkay var. Filmi sadece Erkan Can fanatiklerine tavsiye edebiliriz.
(2.5/5) 

1915 OLAYLARINA BELİRLİ BİR BAKIŞ
“YİTİK KUŞLAR”

1915 olaylarına farklı pencereden bakmayı deneyen bir film. 1915 yılında, Anadolu’daki bir Ermeni köyündeyiz. İki kardeş, Maryam ile Bedo’nun öyküsü bu aslında. Zamanlarının çoğunu, gizliden gizliye güvercinlerle oynayarak geçirmekten hoşlanırlar. İki kardeş bir gün ormanda mavi bir kuş bulur. Evlerine geri döndüklerinde herkes gitmiştir. Köyde kimse kalmamıştır. İki kardeş, ailelerini bulmak için zorlu bir yolculuğa çıkar. Senaryo ve yönetmenliğine Aren Perdeci-Ela Alyamaç’ın imza attığı filmin başrollerinde Heros Agopyan ve Dila Uluca var.
(2.5/5)

BİYOGRAFİ SEVMESENİZ BİLE..
“AŞK VE MERHAMET”

Belki de en iyiyi en sona sakladık. Bir döneme damga vuran The Beach Boys grubunu hiç dinlememiş olsanız bile, bu biyografik film ilginizi çekebilir. Ustaca çekilmiş, iyi oyuncularla bezeli bir senaryosu var çünkü. Grubun efsanevi kurucusu Brian Wilson’ın hayat hikayesini iki farklı döneme mercek tutarak anlatarak film, giderek drama öğelerinin bastırmasıyla izleyiciyi kuşatan bir atmosfere dönüşüyor. 1960’ların en umut vaat eden müzisyenlerinden biri olan Brian Wilson’ın giderek akli melekelerini yitirişi, alkol ve uyuşturucu bağımlılığıyla mücadelesi, filmi bir biyografi olmaktan çıkarıp başlı başına bir dramaya dönüştürüyor. Ünlü müzisyenin gençliğini, son dönemin en yetenekli aktörlerinden Paul Dano oynuyor. 1980’lı yıllardaki halindeyse karşımıza bir başka usta oyuncu John Cusack çıkıyor. Üstelik, terapist rolünde de Paul Giammatti var. Yönetmenliğini Bill Pohlad’ın yaptığı filmin senaryosunu, Bob Dylan’ı anlatan kurmaca biyografi “I’m Not There”e de imzasını atmış olan Oren Moverman’ın yazmış olması, belki size bir fikir verebilecektir. Bütün bu isimlere ilgi duyuyorsanız, sakın kaçırmayın.
(4.5/5)

Sayfa Yükleniyor...