Haftanın filmleri

Bu hafta 4'ü yerli toplam 9 film vizyona giriyor.

Haftanın filmleri

HAFTANIN ROMANTİZM RÜZGARI:
“ÖLÜMSÜZ AŞK”

Malum kadınlara yaşı sorulmaz. Adaline Bowman’ınki de o hesap. Ama yaşını sorarsanız bozulacağından değil. Adaline’ın olayı başka. Hiç yaşlanmıyor kendisi. Geçirdiği bir kaza sonucu aynı yaşa hapsolmuş durumda. Tabii o yaş, en güzel ve alımlı olduğu yaş. Blake Lively oynuyor kendisini. Hani şu “Gossip Girl” dizisindeki sarışın kız. Oradan da çıkaramadıysanız ünlü aktör Ryan Reynolds’ın eşi olur kendileri. Neyse, konu dağılmasın. Hiç yaşlanmıyor demiştik. Tabii bu, bir süre sonra bir lanete dönüşüyor. Sevdiğiniz herkes yaşlanıp birer birer ölürken hayatta kalıp onların yasını tutmak yeterince kötü. Üstelik Adaline bu sıradışı sırrını herkesten saklıyor. Bilim insanlarının deney faresi olmak istemiyor. Ama yolu, eninde sonunda, Ellis Jones adında bir bilim insanıyla kesişiyor. Film bu ya, Ellis Jones da genç ve yakışıklı. Aralarındaki yakınlaşma, Adaline’ın sırrının üstündeki örtüyü yavaş yavaş indiriyor. Sonrasını anlatmayalım ama bilimkurgu’ya da göz kırpan bu romantizm eksenli filmin, pek çoğunuzun hoşuna gideceğini düşünüyorum. Ha, bu arada Ellis Jones’u da “Game of Thrones”da Khaleesi’nin yatak odasına girmeyi başarabilen tek erkek olan Daario Naharis’in yani Hollanda doğumlu aktör Michiel Huisman’ın oynadığını söyleyelim. Kadroda Harrison Ford ve Ellen Burstyn gibi kalburüstü isimler de var. Yönetmen koltuğunda ise henüz ilk metrajını çeken ve övgü alan genç sinemacı Lee Toland Krieger oturuyor.
(4.0/5)

HAFTANIN BİYOGRAFİK FİLMİ:
“SAINT LAURENT”

Şahsen biyografik filmlere meraklıyımdır. Böyle ilginç karakterlerin hayatına dokunan filmlere tabii. Fransız moda efsanesi Yves Saint Laurent de yeterince ilginç bir karakter aslında. “Saint Laurent” moda ikonunun 1965 ile 1976 yılları arasındaki dönemini anlatıyor. Moda dünyasındaki yükselişi, ilişkileri, cinsel tercihi, hepsi filmde kendine yer bulmuş. Yönetmenliğini Bertrand Bonello’nun yaptığı filmin başrolünde Gaspard Ulliel var. Kadroda Lea Seydoux ve Brady Corbet de yer almakta. Ama modaya meraklıysanız, Saint Laurent’in hayatını fazlasıyla merak ediyorsanız bile filmin ortalama eleştiriler aldığını baştan söyleyelim.
(2.5/5)

BAŞARILI KORKU SERİSİNE GÜÇLÜ BİR HALKA:
“RUHLAR BÖLGESİ 3

Gelelim korku filmlerimize. İlki ABD yapımı. İsmi “Ruhlar Bölgesi 3”. Yani anlayacağınız üzere bu bir devam filmi. Ben devam filmi görünce hemen ilk filmin ya da filmlerin yönetmenine bakarım, seriyi devam ettiriyor mu diye. Çünkü büyük ihtimalle ilk film başarılıdır ve yönetmen, eğer yeterince akıllıysa, serinin ticarileşmeye başladığını fark edip zamanında ayrılıp kendi yolunu çizmiştir. Bu sefer durum farklı. Evet ilk film başarılıydı, ama o filmin yönetmeni, yani korku-gerilim türünün başarılı ismi James Wan - ki kendisini ilk “Testere” filminden tanıyoruz- ikinci filmi de çekmişti ama üçüncü filmde yerini, seriye senarist olarak katkı sağlayan Leigh Whanell’e bırakmış. Görülen o ki, iyi de etmiş çünkü serinin bu üçüncü filmini ilk iki filmden daha başarılı bulanlar çoğunlukta. Konudan biraz söz edelim o zaman.

Lambert ailesinin ilk iki filmdeki mücadelesinden önceye yani kötü ruhlarla savaşın yıllar öncesine gidiyoruz. Quinn Brenner, oyuncu olmak isteyen bir genç kız. Malum olduğu üzere paranormal olaylar başgösterir. Quinn annesinin ruhunun kendisiyle iletişim kurmaya çalıştığını hisseder. Bir medyum arar. O medyum ise başta isteksiz olsa da genç kıza yardım etmek zorunda kalır. Ama o güne kadar karşılaştığı en ciddi kötücül ruhla karşı karşıya olduğunu fark eder. Daha fazlasını anlatırdık ama yanımızda yeterince korku filmi müziği getirmediğimizi fark ettim. James Wan’ın imzasını görmemek sizi ürkütmesin, eğer korku-gerilim türü seviyorsanız bu filme gönül rahatlığıyla, pardon büyük bir endişe beklentisiyle gidebilirsiniz. Çünkü film sizi bayağı endişelendirebilir.
(4.0/5)

YERLİ KORKU DENEMESİ:
“ŞEYTAN-I RACİM 2: İFRİT”

Korku filmleri dedik, gelelim yerli olanına. Filmimizin ismi “Şeytan-ı Racim 2: İfrit”..Besmele çekerek başlayalım en iyisi sonra çarpılmayalım. İlk filmde Emrah ve Salih adında iki üniversiteli gencin hikayesi vardı.  Salih “havas” diye de bilinen “büyü ilmi”ne merak sarmış, cinler alemindeki varlıklara sataşmaya başlamıştı. Emrah ise garibim, hiç bir şeyden haberi olmadığı için karabasanlarla dolu bir hayata adım atmıştı. Ailesi, Emrah’ın kurtulması için -artık ne demekse “bu işlerden anlayan” biri olan Bakırcı Mehmet hocaya başvurmuştu. İşte ikinci film, Bakırcı Mehmet Hoca kimliğine bürünen kötücül ruhun intikam hikayesi üzerine kurulu. Bu kez yetimhanede büyüyen Aslı, onun yakın arkadaşı Müjde ve Müjde’nin nişanlısı Cenk, kötücül ruhun kurbanları oluyor. Film germesine geriyor ama korkutuyor mu, orası soru işareti. Murat Toktamışoğlu’nun yazıp yönettiği filmin oyuncuları arasında Firuze Gamze Aksu, Derya Deniz Değirmenci ve Lara Çelebi bulunuyor. Bu hafta korku-gerilim filmi izlemek istiyorsanız tercihiniz bu film değil, kesinlikle “Ruhlar Bölgesi 3” olmalı diyorum.
(1.5/5)

YOL OLSA DA GİTSEK..
“YOLA ÇIKMAK”

Filmimizin ismi “Yola Çıkmak”. Yola çıkmak iyidir. Hele “yol olsa da gitsek” diyorsanız aladır, keyiflidir. Ama yol filmi izleyeceğinizi sanıyorsanız baştan uyaralım. Bu öyle bir film değil.

Hele böyle bir senaryoyla yola çıkacaksanız iki kez düşünmenizde yarar bile olabilir. Şöyle anlatalım: Bar fedailiği yaparak geçimini sağlayan Samet, yıllar sonra evine, annesinin ve kardeşinin yanına döner. Kardeşi Emre’ye babalarının izini bulduğunu söyler. İki kardeş babalarının yaşadığı Konya’ya doğru yolculuğa çıkarlar. Bu arada aynı hikayenin diğer tarafında Ayşe vardır. Bankacı eşi ve küçük kızıyla birlikte dışarıdan bakıldığında sıradan bir hayat sürmektedir. Ama evlilik dışı bir ilişki yaşamaktadır. Derken nasıl oluyorsa bu Ayşe ile Samet’in yolları kesişir. Ciddi tempo sorunu olan, pek çoğunuzun izlerken sıkılacağınızı düşündüğüm bir film “Yola Çıkmak”. Ama başrolde usta oyuncu Ruhi Sarı var. Kadroda ayrıca İrem Altuğ ve Ozan Bilen yer alıyor. Yönetmen ise ilk uzun metrajını çeken Evren Erdem. Seçim sizin.
(2.0/5)

YERLİ DRAMA:
“BENİ DE GÖTÜR”

Ülkemizde kadınların özellikle kırsal kesimde yaşayan ve söz hakkı olmayan kadınlarımızın yaşadığı sorunlardan birini deşiyor film: istemediği biriyle evlenmeye zorlanmak. Ayşe’dir adı. Aşık olduğu ise Ali’dir. Ama Ali eğitim için İstanbul’a gidince amcası tarafından sevmediği biriyle evlendirilir Ayşe. O adamın adı Ahmet’tir. Üstelik Ahmet bir kaza sonucu kötürüm kalınca Ayşe, hem sevmediği hem de yatalak hale gelen bir adama bakmak zorunda kalır. Umut ışığı ararken bir gün kapı çalar. Gelen Ali’dir. Ali “gitmem lazım” der. Ayşe “beni de götür” diye yanıt verir. Buraya kadar anlattıklarımız ilginizi çektiyse bu dramanın yönetmenliğini ve senaristliğini Avni Kütükoğlu’nun yaptığını söyleyelim. Oyuncu kadrosunda Vural Çelik, Çiğdem Suyolcu, Gürol Güngör ve Hakan Türkşen var.
(2.0/5)

OLMAMIŞ AMA...
“OLUR İNŞALLAH”

Dramalar neyse de, yerli sinemamızda özellikle korku/gerilim ve mizah türlerinde bir kalite eksikliği yaşadığımız ortada. Üstelik, bu iki türde daha çok sayıda film üretiliyor. İnsan “acaba bu filmleri yapanlar para kazanıyor mu” sorusunu sormadan edemiyor.

“Olur İnşallah”, baştan söyleyelim, olmamış. Sorun sadece mizahı belaltı seviyesinde bol küfürle kullanmasında değil. Bunun dışında neredeyse hiç bir şey yapmaması. Antalya’da geçiyor hikaye. Bir televizyon projesi için Antalya’nın bir köyünde belediye başkanı yerel televizyon kurmak ister. Bu konuda ısrarcıdır. Köylülerden gerekli parayı toplamalarını ister. Kara kara düşünmeye başlayan köylünün yardımına Zeynep adında bir karakter yetişir. Yönetmenliğini Tolga Baş’ın yaptığı filmin başrolünde, aslında yeteneğinden şüphe duymadığımız Çetin Altay var. Ama senaryo böyle olunca değil o, Messi gelse filmi toparlayamaz. Diğer oyuncular arasında Müfit Kayacan, Arzu Yanardağ ve Mesut Yar da bulunuyor.
(1.5/5)

DUYGUSAL BİR ANİME..
“MARNIE ORADAYKEN”

Bu hafta iki de animasyon vizyonda. İlki oldukça duygusal bir hikaye anlatan “Marnie Oradayken”. Yıllardır benzersiz anime’ler üreten Ghibli Stüdyosu’nun kapanmadan önceki son filmi olma özelliği taşıyor. Filmde Anna, sağlık sorunları nedeniyle kasabadan uzakta bir evde izole bir hayat süren küçük bir kız. Marnie ise tek bir arkadaşı bile olmayan, ama rüyalarında tıpkı Anna gibi uzun sarı saçlı bir kıza aşık olduğunu gören bir çocuk. İkisinin arkadaşlığı ekseninde film, dostluk, sevgi ve aşk ekseninde ilerlerken Marnie ortadan kayboluyor. Anna, sahip olduğu tek arkadaşının peşine düşüyor. Dediğimiz gibi hayli duygusal ve etkileyici bir hikaye. Tıpkı Ghibli stüdyolarının diğer filmleri gibi. Popüler bir çocuk romanından uyarlanan filmin yönetmeni ise daha önce bir çok Ghibli stüdyosu filminde çalışan Hirosama Yonebayashi. Sinemada pürüzsüz, masalsı bir hikaye izlemek isteyenler kaçırmamalı. Tabii filmin animasyon olduğunu görüp sakın küçük çocuklarınızla gitmeyin çünkü karakterler çocuk da olsa, film aslında genç ve orta yaş grubuna hitap ediyor.
(3.5/5)

AKSİYON DOLU ANİMASYON:
“HAYAT KİTABI”

Haftanın diğer animasyonu ise, tam da çocuklarınızı yanınıza alıp keyifle seyredebileceğiniz türden. Konu aslında biraz karışık. Kabaca aynı kıza aşık olan iki gencin mücadelesi diyebiliriz. Manolo ve Joaquin, kasabanın en güzel kızına aşıktır. Birbirlerini alt edebilmek için türlü numaralara başvururlar. Bunun da arkasında aslında bir üst akıl vardır. İki farklı dünyanın efendileri, bu iki genç üzerine bahse girmişlerdir. Hangisi kızla evlenmeyi başarırsa, ona göre sonuçları olacaktır. Tüm bu hikaye aslında bir grup çocuğun ziyaret ettiği  müzedeki “Hayat Kitabı”nda yer almaktadır. Oldukça eğlenceli, aksiyonu ve kahkahası bol, iyi çizilmiş bir animasyon olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Üstelik kukla tiyatrosuna meyleden bir çizgi tekniği de var filmin. Yapımcılığını ünlü Meksikalı yönetmen Guillermo Del Toro’nun yaptığı animasyonun yönetmeni Jorge Gutierrez. Orijinal seslendirme kadrosunda ise Diego Luna, Zoe Saldana, Channing Tatum ve Ice Cube gibi ünlü isimler yer alıyor. Başta da belirttiğimiz gibi eğlenceli bir animasyon arayanlar bu filmden büyük keyif alacaklar. Ama yanınızda götüreceğiniz çocuğunuzun yaşı çok da küçük olmasın, çünkü yine dediğimiz gibi konusu biraz karışık.
(4.0/5)

Sayfa Yükleniyor...