"İflah olmaz romantikler ve melankoli…"

Kendi ülkesinden daha çok bağrımıza bastığımız melankolik şahaser Oscar and the Wolf,Yıllar içinde; içindeki lunaparkı bizlere daha çok gösteren Mabel Matiz,Akustik travmalarına kurban olduğumuz “Yüzyüzeyken Konuşuruz” Gençlere bu renkli yolu açan, şimdilerde yarasını gösteren Pamela,Hepsi hem melankolik, hem renkli. Suat Kavukluoğlu bu iflah olmaz romantikleri değerlendirdi.

"İflah olmaz romantikler ve melankoli…"

“OSCAR AND THE WOLF” COŞKUSU

"Oscar and the Wolf", uzun zamandır Türkiye'de en az bir Türk star kadar ünlü.
Kendi ülkesinden daha meşhur hatta bu topraklarda.
"Bu ne sevgi ah" dedirten bu ilgiden Belçikalı müzisyen de şaşkın.
Nasıl oldu da birdenbire nur topu gibi bir "Oscar and the Wolf"umuz oldu?

"İflah olmaz romantikler ve melankoli…" - 1

2013'TE MERHABA DEDİ, 2016'DA "YOU'RE MINE" İLE HERKESİN DİLİNDEYDİ

Belçikalı müzisyen Max Colombie'nin elektro pop projesi Oscar and the Wolf, 2013'te "Orange Sky" single'ı ile müzik dünyasına ilk selamını çaktı.
2014'te ilk albümü "Entity" ile dünya çapında tanındı.
Melankolik sözleri, etkileyici müzikal atmosferi ve hüzünlü vokaliyle kısa sürede gönül radarına girmeyi başardı.
Bizim topraklara dalga dalga yayılması 2016'da "You're Mine" şarkısıyla oldu.
Bir anda sosyal medyada bütün profiller, story’ler "Oscar and the Wolf"a bulandı.
Sonrasında Türkiye konserleri başladı.

TÜRKİYE'DE JAY JAY JOHANSON'UN TEK RAKİBİ

Birkaç yıl içinde Jay Jay Johanson'u sollayacak kadar Türkiye konseri verdi. Salonlara sığamadı, binlerce insan sokaklarda mağdur oldu, isyan etti. Keza iyi bilirsiniz, Türkiye'de Jay Jay Johanson'un konser rekorunu egale etmek o kadar kolay değildir. Sayısız kez ağırladığımız İsveç'li Johanson'un artık çok ciddi bir rakibi var.

İKİSİ DE MELANKOLİK, İKİSİ DE DOKUNSANIZ AĞLAYACAK

Aslında Jay Jay ile Oscar and the Wolf birbirine kardeş kadar benziyor.
En sonunda onları bir araya getirip "Siz kardeşsiniz" diyeceğim.
İkisi de melankolik, ikisi de depresif, aşk için yerlerde sürünüp; aşk acısından bir sokağın köşesine yığılıp kalabilecek potansiyeldeler.
Bıraksan ikisi de kapı önünde ıslak kedi gibi "beni içeri al, benim ol, gitme, kal, ne olur gel" diye ağlayabilir. Önüne ekmek, su, süt koymazsan öyle aç bilaç perişan, pejmürde oturabilir pencere önünde.

NEDEN ONLARI BU KADAR ÇOK SEVİYORUZ?

Tek farkları var: Ses verdikleri çağa göre şekillenen sound'ları.
"Oscar and the Wolf" daha elektro pop kuşağının çocuğu.

O cayır cayır "Ya benimsin ya toprağın" Ferdi Tayfur'luğunu tatlı tatlı esen müzikal bir rüzgarın içine gizleyip söylüyor.
Şarkı bir meltem gibi yüzünüzü öpüp sizi dans ettirirken, aslında baya damardan veriyor nağmeyi "Benimsin, seni istiyorum, aşkım ne olur gel, gitme, beni bırakma" diye inliyor adam. Jay Jay Johanson daha şiirsel, daha derin, daha janti, daha yalnızdı garibim.
Radyoda şarkısını duyar ağlar, kızlara şehre geri döndüğünü bile kendi söyleyemez, şarkı üzerinden bize söyletirdi. Bizim onları bu denli sevmemizin sebebiyse iflah olmaz romantikliğimizde, acıyı bal eyleyen genetiğimizde, gülerken bir anda ağlayıverip, en coşkulu yerde "Ve Melankoli"ye bağlayıvermemizde..

"İflah olmaz romantikler ve melankoli…" - 2

Oscar and the Wolf’un hafta sonu İstanbul ve Ankara’daki konserlerinde yine iğne atsan yere düşmüyordu. Bu yıl daha çok Oscar and the Wolf konseri yapar, ben size diyeyim. Bitcoin’e değil, ona yatırım yapan kazanır. Bu arada sanatçının son albümü “Infinity” kısa bir süre önce Türkiye’de GRGDN Müzik’ten çıktı.

"İflah olmaz romantikler ve melankoli…" - 3

BELÇİKA’NIN OSCAR’I VARSA BİZİM DE MABEL’İMİZ VAR

Mabel Matiz de çoktandır bu toprakların en renkli, en melankolik, en kendine has müzisyeni. Yıllar önce bir dergiye yazdığım yazıda onu tarif ederken “İçinde bu coğrafyanın bütün renklerini, acılarını, hüzün ve coşkularını barındıran tek kişilik bir lunapark gibi” demiştim. O yıllarda daha içine kapanık, daha hüzünlüydü üstelik. Ama yıllar içinde; içindeki lunaparkı bizlere daha çok gösterdiğine mutlulukla şahitlik ediyorum.

HEM GEÇMİŞE HEM BUGÜNE AİT

Yaz başı yayınladığı rengarenk “Ya Bu İşler Ne” şarkısının peşine geçtiğimiz günlerde gelen “Öyle Kolaysa”… Sevildikçe güzelleşen, güzelleştikçe daha özgürleşen bir müzisyen oluyor Mabel. Hele o son şarkısı. Daha ilk saniyeden Türkan Şoray & Kadir İnanır filmlerine ışınlanmamız. Sözleriyle, müzikal atmosferi ve video klibiyle nasıl da hem geçmişe hem bugüne ait. Bizim müzikte ileriye gidebilmek için en çok buna ihtiyacımız var. Geçmişin şarkılarını ısıtıp ısıtıp yeniden söylemeye değil, geçmişten ilham alarak, o yıllardan sesler, soslar kullanarak yeni müziği, geleceğin dilini üretmeye. Belli ki Mabel Matiz güncel dünya müziğini de çok iyi takip ediyor. Dünya nasıl Oscar and the Wolf gibi daha elektroniğe akıyorsa Mabel de güncel sound’u kimseleri taklit etmeden, kendi renkleriyle süsleyerek müziğine ekliyor. Mabel tam kendine göre, tam dünyaya göre…

"İflah olmaz romantikler ve melankoli…" - 4

YÜZYÜZEYKEN KONUŞURUZ’UN “AKUSTİK TRAVMA”SI

İlk çıktıkları günden beri beni Mabel Matiz kadar heyecanlandıran bir başka “yeni” soluk: Yüzyüzeyken Konuşuruz grubu. 2014’te yayınlanan ilk albümleri “Evdekilere Selam”ı dinler dinlemez heyecanlanmış, onları NTV’de Gece Gündüz’e konuk etmiştik. “Ateş Edecek misin” diye bir şarkı vardı o albümde. Şöyle diyorlardı “Yarın sabah geri gelmeyecek misin / Ben mi kalkayım yoksa çayı sen demleyecek misin?” Böyle naif böyle güzel mi anlatılır bir ayrılık? İşte demiştim bizi bu gençler geleceğe taşıyacak. Sonrasında her yaptıkları albümü/ şarkıyı takip ettim.

OZAN ÇOLAKOĞLU “ONLARA BAYILIYORUM” DEDİ

Müzikal olarak akustik tonlardan daha elektronik, indie rock sulara geçiş yaptılar yıllar içinde. Çok tatlı, çok özgün bir sound inşa ettiler. Hatta öyle ki Türk pop müziğin merkezindeki adam Ozan Çolakoğlu bile onlara bayıldığını itiraf edip, pop müziğin gidişatını iyi görmediğini, geleceğin onlarda olduğunu söyledi. Gerçi onlar bir gitarla da şarkılarını çalsalar ben onları yine dinlerim. Çünkü hayatın onların kaleminden nasıl şarkıya döküldüğünü görmek istiyorum. Grubun solisti Kaan Boşnak’ın yazıp söyledikleri beni heyecanlandırıyor.

YÜZDE YÜZ ORİJİNAL

Her zaman söylerim. Şarkı yazarken, film yaparken, roman yazarken en önemli şey sizin kimseyi taklit etmeden kendiniz olmanız, bin yıllık meseleleri kalbinizden geçirip kendiniz gibi anlatmanızdır. Sizi bu başarılı ve farklı yapar. Yüzyüzeyken Konuşuruz, ilk günden bugüne bu orjinalliği yaratan bir grup oldu. Son albümleri “Akustik Travma” çıktığı günden bugüne döne döne çalıyor kulağımda. Bir kere o ne güzel bir albüm kapağı be kardeşim. Bakmalara doyamıyorum. Sonra o güzelim şarkılar. “Kadıköy Kızı” ile başlıyor, “Dinle Beni Bi’”, “Esen”, “Sandal”, “Bodrum” orada biraz durup devam ediyoruz. Uykusuz, yorgun, umutlu, umutsuz, kararlar alıp ertesi gün bozan, yine yenilen, yine kaybeden ama hiç kaybolmayan, ruhu ve kalbi sapasağlam kalan güzel çocukların şarkıları bunlar.

"İflah olmaz romantikler ve melankoli…" - 5

PAMELA'DAN "YARA" AÇILIMI

Teoman'ın vokalisti olarak ses verdiği ilk günlerden "İstanbul"la ortalığı kasıp kavurduğu o yıllara Pamela hep farklı oldu. Birçok farklı müzik türünde sevdiği şeyleri kendi ruhuna göre yorumladı; şarkı söyleme biçimi ve enerjisiyle kendine ait, kimselere benzemeyen bir stil yarattı. Bir yandan da çeşitli vesilelerle "Fırtınalar", "Yaralı Gönlüm", "Muhabbet Bağına Girdim Bu Gece" gibi Türk müziğinin bin yıllık lezzetlerine Pamela sosuyla modern bir yorum getirmeyi başardı. Geçtiğimiz yıl Ümit Besen'le "Seni Unutmaya Ömrüm Yeter mi” düeti yeni bir dönüm noktası oldu Pamela'nın kariyerinde.

ÜMİT BESEN'LE DÜET, PAMELA'YI “YARA”YA GETİRDİ

Şarkının başarısı ikiliyi sahnelere taşıdı. O rüzgarla geçtiğimiz günlerde “damar”dan "Yara" albümü geldi. Şimdi kimse kalkıp da "Pamela da herkes gibi arabesk albüm mü yapmış" demesin bana. Burada önemli olan Pamela'nın o albümü nasıl yaptığı. Keza "Yara" albümünü dinlerken baştan sona yine Pamela farkını hissediyorsunuz. Albümde “Kal Benim İçin”den “Konuşsana Bir Tanem”e, “Sarhoş”tan “Ağla Halime”ye kült şarkıları Hüseyin Cebişçi ve Efe Demiryoğuran’ın etkileyici, yenilikçi ve birbirini tamamlayan düzenlemeleri eşliğinde Pamela yine kendi gibi yorumluyor. Tek eleştirim var. Keşke bu albüme şarkı seçerken biraz daha kıyıda köşede kalmış şarkılara odaklansaydı. 15. Arabesk proje albümünü yapan biri olarak, daha önce benzer albümlerde defalarca söylenen şarkılar yerine duyduğumuzda “Vay be” diyeceğimiz, Pamela ile yeniden hatırlayacağımız şarkılar seçseydi. O zaman hepimizi bu albüm daha derinden “yara”lardı.

ALBÜMÜN EN GÜZEL SÜRPRİZİ

Beni albümde en şaşırtan, etkileyen şarkı; ilk olarak Demet Akalın’dan dinlediğimiz Ersay Üner bestesi “Sözüm Ona Sevdin” oldu. Diğer bin yıllık şarkıların arasında biraz ayrık otu gibi dursa da bana göre albümün her bakımdan en heyecan uyandıran şarkısı.

Sayfa Yükleniyor...