Çok uzak bir diyarda, saçları kalçalarına değen, duru güzellikte bir genç kız olduğunu düşün. Akdeniz senin için bir masalda yaşayan tek boynuzlu at kadar gerçek. Şampuanın değil kokusunu ne işe yaradığını bilmiyorsun. Şehir merkezine inmek, kıtalar aşmakla eşdeğer. Bir bahçen var, bir annen iki kız kardeşin. Bir de fotoğraflarına bakmaya doyamadığın fotoromanların...
'EKŞİ ELMALAR' AĞIZDA TATLI BİR İZ BIRAKIYOR
İşte Yılmaz Erdoğan’ın özenle çizdiği manzaranın kahramanları: Reis Bey’in kızları, Türkan, Muazzez ve Safiye. Songül Öden, Farah Zeynep Abdullah ve Şükran Ovalı. İzlerken “yahu bu kadınlar ne kadar güzel” dediğim çok oldu. Yılmaz Erdoğan’ın gözünün güzelliği işte bu. O yüzlerde, gözlerde, neşede ve gözyaşında saklı güzelliği bulup çıkarıvermiş. Hiçbir bakış, duruş ya da gülüş sırıtmıyor. Öylesine çaresiz bir hayat sürmelerine rağmen, o kardeşlerden biri olmak istiyorsun. Tabi bu isteği duymamdaki sebeplerden biri de Şükrü Özyıldız’la bakışma, yer yer buluşma ve belki de öpüşme ihtimali. 70’lerde başlayan hikaye, 90’larda sona eriyor. Şükrü Özyıldız her dönemde yakışıklı. Fatih Artman var bir de. Behzat Ç. döneminden bugüne kilo vermekten ziyade eriyişine tanık olduğum Artman, ağızdan ibaretti. Yüz iyice küçülünce görece büyük yerler ortaya çıkıyor. Olsun, girdiği karaktere ayrı bir sevimlilik katmış. Ersin Korkut, Caner Cindoruk ve tabi ki rol aldığı her filme ruhunun imzasını atan Devrim Yakut. Hepsi de o coğrafyanın bir yerinden tutmuş gibiydi. Ben de oralıydım işte. Her yerliydim. Cezmi Baskın’ı unutmayayım. Zaten izledikten sonra siz de unutamayacaksınız. Yılmaz Erdoğan, öyle bir Aziz Bey olmuş ki, sert, titiz, musikişinas, dediğim dedik, yani bir babada istenmeyen bütün özelliklere sahip. Bir bahçesi var, sonsuz yeşil. Bahçedeki tek anarşist her türlü aşıya karşı gelen yeşil, ekşi elmalar. Onun da hikayesi ayrı. Aslında karakterlerin, eşyaların hepsinin ayrı bir hikayesi, ayrı biz sözü var. Bazen bir bakışta, bazen kısa bir cümlede, bazen kahkakada ortaya çıkıyor o hikayeler. Filmi hiç sevemedim derseniz, manzaraları izleyin derim. Bir yayla sahnesi var ki, yeşile aşıksanız bir daha yanacaksınız. Görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki’nin ellerine sağlık. Ben filmi görün derim.
Yılmaz Erdoğan’ın dedesi ve teyzelerini anlattığı “Ekşi Elmalar” Cuma günü vizyona giriyor. Yılmaz Erdoğan, Farah Zeynep Abdullah, Songül Öden, Şükran Ovalı, Şükrü Özyıldız, Fatih Artman, Caner Cindoruk, Ersin Korkut, Devrim Yakut, Cezmi Baskın kalabalık oyuncu kadrosunda yer alan isimlerden.
EKŞİ ELMALAR FRAGMAN - İZLE
“BLACK MİRROR” AYNALARA KÜSMEMEK LAZIM
Dizinin 3. Sezonu başladığından beri kulağıma şu sesler geliyor: Hata dolu, sıkıcı, olmamış. İnsan alışandır derler ya. Bence insan hata yapandır. Ama hata yapmaya bir türlü alışamayandır. Dolayısıyla bu egosantrik durumda insan için en kolayı hata bulmaktır. Yahu distopya zaten hatanın kendisi değil mi? Varolan sistemin içindeki hatayı bulup onu ince ince eleştiren bir şey değil mi? Hata içinde hata aramayalım lütfen. İlk bölümüyle dizi beni yere çaldı. Son teknoloji ürünü telefonlarından birbirine puan veren insanların biraz daha beğeni alabilmek için ne hallere düşebileceği bence en sevimli haliyle anlatılmıştı. (sevimsizi bknz instagram). İkinci bölümde bir korku evinde geçen hikayede, bazen en büyük korkuların hala yüzleşemediklerimizde saklı olduğunu bir kez daha deneyimledim. 3. bölümde “kötü” insanlarla Tanrı’nın günahkar kullarıyla oynadığı gibi oynayan hacker grubuna saygı duydum. 4. bölümde cinsiyetsiz, zamansız ve mekansız aşkın büyüsünü burnuma çektim. Sırada 5. bölüm var. Bir elimde ayna bir elimde tabletim, kendimle yüzleşmenin dayanılmaz ağırlığını hissedeceğim dakikalar yaşayacağım.
Charlie Brooker’ın yaratıcısı olduğu İngiltere yapımı “Black Mirror” 3. sezonuyla da çok konuşuluyor. Her bölümü farklı bir yönetmenin çektiği dizi 4. sezonda veda edecek gibi görünüyor.
“SİNCAPLI GECE” ÇOK ACAYİP BİR ROMAN
Cem Akaş, Can Yayınları’ndan çıkan “Sincaplı Gece” romanında, bir kadının kimliğine bürünüyor. Çok acayip bir zamanda, okuyucuya boyutlararası yolculuk yaptırıyor. Ben de yazdıklarını gökyüzünden izliyorum. Bazen dalga geçiyormuş gibi geliyor. Zaten resmettiği hikaye gerçekleşirse birilerinin bizimle dalga geçtiğine emin olacağım. Yaşaması zor, okuması kolay bir roman.
1968 doğumlu Cem Akaş, Almanya’da doğdu, İstanbul’da yaşıyor. Gizli Hava Müzesi, Suç ve Ceza, Tekerleksiz Bisikletler öne çıkan kitaplarından.
NO LAND: ÇOK MİLLETLİ MÜZİK GRUBUYUZ
2012'de kurulan No Land, Sahand Lesani (elektrik gitar), Mehmet Akif Ersoy (akustik gitar), Kamil Hajiyev (vokal, keman), Çağatay Vural (bass gitar), Can Kalyoncu (davul), Hazal Akkerman (viyolonsel, vokal) ile yoluna devam ediyor. İran, Azerbaycan ve Türk ezgilerinin hissedildiği şarkıların asıl duygusuysa özlem. “Amacımız müziğin gidebileceği her yerde çalmak” diyen ve tek dertleri paylaşmak olan grupla ilgili detaylara Facebook No Land sayfasından kliplere de Youtube’den ulaşabilirsiniz.
Grup ilk albümleri “Aramızda”yı müzikseverlerle buluşturdu.
- Etiketler :
- Haberler -
- Sanat
