5 milyon dolara nasıl koşacaklar?

Estonya ve Bosna Hersek maçlarını kazanması halinde 5 milyon dolar prim alacağı konuşulan Millileri para mı motive ediyor, milli duygular mı? 5 milyon dolar çok mu, az mı? Etik mi, değil mi? Spor yazarları tartıştı.

5 milyon dolara nasıl koşacaklar?

2010 Dünya Kupası grup elemelerinde milli takım 5 Eylül’de Estonya, 9 Eylül’de de Bosna Hersek ile karşılaşacak.

Bugün Cumhuriyet Gazetesi’nde yer alan haberde milli takımın her iki maçı kazanması halinde 5 milyon dolar başarı primi verileceği açıklandı.

Futbol yazarları dünyanın her yerinde prim sisteminin olduğunu ancak iki maç için verilecek 5 milyon dolarlık primin yüksek olduğunu söylüyor.

Bağış Erten (NTV Yorumcusu):
VATAN, MİLLET, SAKARYA SÖYLEMİ İŞE YARAMIYOR
Dünyanın her milli takımında futbolcular milli takımda oynadıkları için beli bir para alıyorlar. Başarılarına göre de alıyorlar. Milli takımlar uluslararası federasyonlardan galibiyet başına katıldıkları turnuva başına para alıyorlar. Bu paranın dönüşü açısından futbolcuların prim almasında bir sakınca yok ama fahiş rakamların söz konusu olması Türkiye’de her zaman göze batıyor. Burada bir ölçüt getirmek lazım. Euro 2008’de Türk futbolcuların aldığı prim miktarı çok daha zengin olan Avrupa ülkesinden bile fazlaydı.

Biz de prim, kazanmanın ödülü değil kazanmanın motivasyonu olarak kullanılıyor. Bu da “vatan, millet, Sakarya” gibi milliyetçi söylemler konusunda hiç kimseden aşağı kalmadığını düşünen bir toplumun ciddi bir problemidir. Milli görev olarak gördüğünüz bir şeyin milli motivasyonu değil parasal motivasyonunun ağır basması. Sanırım milliyetçiliğin iki yüzü de bu.

Futbolda para her zaman bir motivasyon aracı olarak kullanılır. Demek ki milli maçlarda o kadar da milli nutuklar atmaya gerek yokmuş para motive etmek için önemli bir silah olabiliyormuş.

Gürcan Bilgiç (Sabah Gazetesi Yazarı):
GEREKSİZ MOTİVASYON!
Milli takımın Dünya Kupasına katılması çok önemli bu yönde federasyonun prim öngörmesi de normal. Ama Estonya ve Bosna maçlarının sanki final gibi gösterilmesini ve adam başı 200 bin dolar gibi bir primi doğru bulmuyorum. Çünkü bu maçlar finallere gitmemizi garantileyecek maçlar değil. Bosna önemli bir rakibimiz yendiğimiz takdirde puan farkı bire inecek ama yine hiçbir şey garantilenmeyecek. Sonuçta bu puan farkını yaratan bizim futbolculardır. Motivasyon yönünden paradan başka yetenekleri de olmalıydı. Eğer bu rakam finaller içinse normal bir rakam. Ama eğer sadece iki maç içinse çok büyük bir rakam ve gereksiz motivasyon.

Federasyonun sponsorları ve önemli gelir kaynakları var. Bu paralar devlete yük olmadan sponsorlardan karşılanarak ödeniyor. İşin öbür tarafına baktığımız zaman bu başarılar geldikçe gelirler artıyor. Belki futbolculara büyük paralar veriliyor ama o başarıların karşılığında federasyon daha büyük paralar kazanıyor.

Bu miktarlarda primleri diğer ülkeler ancak şampiyonluk halinde veriyor. Ama diğer ülkelerde kültür daha farklı. Başarıyı getirecek kaliteyi yakalamış durumdalar onlarda bir süreklilik sözkonusu bizde tam aksi istikrar yok. İstikrar olmadığı için her başarı büyük başarı olarak değerlendiriliyor. Fark buradan kaynaklanıyor inşallah bizde istikrar yakalarsak ilerde dünya kupasına katılmak büyük başarı olmayacak. Dünya kupasını kazanmak bizim için başarı olacak.

Hakan Ünsal (Star Gazetesi Yazarı):
PAZARLIKLA FUTBOL OYNANMAZ
“Futbol çok büyük bir endüstri oldu” gerçeğini artık milli takıma da getireceğiz. Dünya kupasına gitmek için bu iki takımı yeneceksin ve dünya kupası çok büyük paraların, reklamın döndüğü bir turnuva olduğu için prim getirilebilir. Orada hem Türkiye hem federasyon çok daha büyük paralar kazanacak. İki maçta önemli daha sonrasının kolay olacağı düşünülüyor. Bu iki maçı kazanarak dünya kupasına gidecek olsak bence normal bir rakam olabilir ama şu an itibariyle yüksek bir rakam.

Bizim oynadığımız zamanda böyle primler verilirdi ama hiçbir arkadaşımız o paraları düşünerek ekstra motive olupta maçı kazanmamızı sağlamadı. Kazandıktan sonra çok daha keyifle konuşulan ve istenilen birşey oluyor prim. Maçtan önce bunu konuşmak, pazarlığını yapmak doğru değil. Maça çıkarken de kimse “maçtan sonra şu kadar prim var ona göre oynayalım” demez.

Artık şu da var: Kimse milli forma için ekstra oynamayı da düşünmüyor. Takımlarda zaten forma aşkı ile oynama özelliğini öldürdüler. Eskidendi forma için oynamak, her şeyini ortaya koymak. Futbol artık profesyonelleşti; paraya döndü.

Bizde yıllardır özellikle futbolculara verilen prim problem. Belli bir standardı yok. Dışarıya baktığımız zaman “İtalya, İngiltere bu kadar prim mi veriyor” diyoruz. Onlarda aşağı yukarı aynı primleri veriyor. Ama bu takımlar düzenlenen her turnuvada var. Bu takımların turnuvalara gitmesi sürpriz değil ama bizim gitmemiz sürpriz! Biz gidersek büyük olay oluyor. Hele bir de orada başarı kazandığımız zaman dünyalar bizim oluyor. Bu gözle baktığımız zaman bu primleri vermek çok anormal değil.

Sayfa Yükleniyor...