Babalar ve oğullar.. ve ağabeyler

“Futbol oyuncularla ilgilidir. Onların yetenekleri, tevazuları ve çok çalışma istekleriyle ilgili. Biz koçlar sadece kuralları koyarız ve onlara takip edecekleri fikirler veririz.”

Babalar ve oğullar.. ve ağabeyler  - 1

Dün gece karşımızda, futbolun en güzel oynandığı iki ligin şampiyonları vardı. Bunu en son ne zaman yaşamıştık hatırlamıyorum bile. Ancak en güzeli, her iki takımın teknik direktörünün verdiği demeçlerdeki tevazuydu. Bu nedenle finali öncesi ve sonrasıyla değerlendirmek boynumun borcu. Zaten birazdan anlayacağınız gibi, yazılanların bir kısmı maç öncesi yazılmıştı bile.

Maç öncesi…

Guardiola beni sürekli şaşırtıyor. Heyecanıyla, fikirleriyle ve alçakgönüllülüğüyle. Mesela maç öncesi oyuncuları hakkında söyledikleri. Futbol oyuncularla ilgilidir. Onların yetenekleri, tevazuları ve çok çalışma istekleriyle ilgili. Biz koçlar sadece kuralları koyarız ve onlara takip edecekleri fikirler veririz. (Bizim başkanlara ve yorumculara duyurulur.) Zaten Eto’o da “O bizde neyin eksik olduğunu gösterdi. diyor.

Guardiola’nın en beklenmedik sözleri ise, Barnabeu’da 3 kupaya bedel bir skorla yendikleri Real hakkındaydı. “Real sezonun ikinci yarısındaki performansıyla bize sürekli ileriye bakabilme konusunda iyi bir ders verdi.” Bunları söyleyen bir adamın Ferguson hakkında neler söylediğini de tahmin edebilirsiniz. O sözlere hiç girmiyorum.

Ferguson’un yorumları Barca üzerineydi. Real maçını izlediğimde Barcelona’yı yenmemiz imkansız diye düşündüm, ancak Chelsea karşılaşmalarını izlediğimde yenebileceğimizi anladım.” Cümlenin ilk kısmı çok doğal da (hatta alçakgönüllü), ikinci kısmı tehlikeliydi. Çünkü United ve Chelsea’nin orta saha ve forvet yapıları çok farklı. Kaldı ki, Essien’in mucize golü olmasa oyun nereye giderdi bilmiyoruz. Oysa Ferguson, Atletico veya Valencia maçlarını referans verse daha fazla umut saçabilirdi. Ne de olsa elinde kaleye dikine gidebilecek hızlı oyuncuları var.

Ferguson’un oyun sistemini bilmeyen yok artık. Lakers’ın üçgen hücumu gibi, mantığı basit ama uygulaması karmaşık. Top rakipteyken herkes topun gerisinde olacak ve top kazanıldığında  kanatlara açılan forvetlere geçirilecek. Bu forvetler her zaman hızlı ve hareket halindeyken topun kontrolünü keybetmeyen oyuncular olacak. Sonra da arkadan çoklu destek gelecek. Ferguson bu sistem yüzünden yıllardır hep benzer oyuncuların peşinde koşuyor. Real’e kaçacak gibi duran Ronaldo’nun yerine Ribery’nin peşinde olmasının nedeni de bu zaten.

Barca ise her şart altında topa sahip olmak istiyor. Topa sahip oldukça oyuna da hakim oluyor. Kısa ama hızlı paslar yapıyor. Savunmayla hücumun mesafesini kısa tutuyor. Guardiola, eksikleri bile olsa bu sistemden asla taviz vermiyor.

Maç anı…
Ve Barca herkesi şaşırttı. Belli ki, Guardiola, Chelsea karşılaşmasından hemen sonra ekibiyle beraber başlamış bu maçı planlamaya. Seçimlerinin hepsinin bir nedeni olduğu açık.

Yeni Barca düzeni:
Messi önce forvetin ortasında, golden sonra ise orta sahada. Eto’o sağda.
Bunun ilk nedeni, geçtiğimiz yılki yarı final eşleşmesinde Evra’nın, Messi’yi çok hırpalamış olması. Guadiola bunu ima etmişti zaten. Ayrıca Messi’nin orta sahaya çekilmesi sonucu, Xavi ve Iniesta’yı kontrol etmeyi planlayan United düzeni iflas etti. Maç sonrası söylemlerden United’ın buna hiç hazırlıklı olmadığı anlaşılıyordu. Zaten maç öncesi en komik demeç Carrick’ten gelmişti. Birkaç ay önce İspanya’nın İngiltere’yi yendiği karşılaşmada kendisine Xavi ve Iniesta ile oynama görevi verilen ancak başarısız olan Carrick, “o gün beni rezil ettiler ama bu kez farklı olacak“ gibisinde konuşmuştu. Ancak kaderi değişmediği gibi, ikinci yarı Anderson da çıkınca sahadaki en çaresiz oyuncu haline geldi.

Puyol sağda. Toure stoperde. Busquets savunmanın neredeyse içinde.
Barca’da soru işaretleri belliydi. Abidal ve Alves’in yerleri nasıl doldurulacak? Iniesta ve Henry sakatlıktan nasıl dönecekler? Ronaldo ve Rooney nasıl durdurulacak? Özellikle birkaç gün öncesine kadar durumu kritik olan ve iki gün dağlarda çalışan Iniesta’nın dönüşü inanılmazdı. Ronaldo’nun işleyeceği aşikar olan sağ tarafta ise Alves’in olmayışı  -Ronaldo’nun yarattığı gerilim dikkate alındığında- olumlu bile sayılabilirdi. Çünkü Puyol Barca’da Ronaldo ile başa çıkabilecek tek isimdi.

Yine de karşılaşmanın en kritik anı, Eto’o’nun beklenmedik golü oldu. Maç sonrası United tarafı bu golde Iniesta’yı kesemeyen orta alanı ve en çok da Eto’o’yu geçiren Vidic’i suçlu ilan etti. Ancak Iniesta’nın çılgın girişiminin ve Eto’o’nun bilek hareketiyle ve ayağının dışıyla yaptığı müthiş vuruşun hakkını vermediler. En şaşırtıcı olan ise, bu golün United tarafında maçın kaybedildiği havası yaratmasıydı. Bir gol yerlerse oyunu çeviremeyeceklerine fazla inanmış gibiydiler. Üstelik Barca’nın düzeni kafalarını fazla karıştırmıştı. Maç sonrası çoğunun belirttiği gibi, ne yapacaklarını bilemez hale geldiler.

Bu şartlarda Barca topu kontrol etmeye başladı ve United’ın top kazanması bazen dakikalar sürdü. Maç sonrası Giggs’in sözleri durumu özetliyordu: “Barca bazen topu o kadar iyi çeviriyor ki, kendinizi aptal gibi hissediyorsunuz.“ Rooney ise orta sahadaki çaresizliklerini, Iniesta’nın dünyanın en iyi oyuncusu olduğunu iddia etme yoluya ifade etti.

Maç sonrası…
Babalık…
Maç sonrasında yine Guardiola’nın tevazusuna gidiyoruz: “Barcelona tarihindeki en iyi takım değiliz (ki bu çok doğru) ama en iyi sezonu geçirdik.“ Dahası Cruyff’un ve Rexach’ın yolundan gittikleri için şanslı olduklarını, onların takımın baba figürü olduklarını söyledi. Burada büyüleyici olan şey, Cruyff’un arkasında hep ikinci planda kalan ve Cruyff’un “beni tamamlayan ve açıklarımı kapatan oydu“ dediği Rexach’ı unutmamasıydı.

(İşin ilginç yanı, Barca Cruyff devrimiyle başlayan hikayesinde Hollandalılara cok şey borçlu. Cruyff’a, Van Gaal’a ve Rijkaard’a. Zaten bugün oynadıkları seyir zevki yüksek futbol da geçmişte Hollanda'nın ve Ajax'ın oynadığı futbol. Ama ne gariptir ki, dün gece Barca'da tek bir Hollandalı yoktu. Çünkü en iyileri ezeli rakipleri Real’deydi.)

United tarafındaki yorumların çoğu gerçekçi değildi bana göre. Ronaldo zaten maçtaki hırçın yüzünü demeçlerinde de gösterdi ve Barca’yı usulen övdükten sonra “şanslıydılar çünkü buraya gelmeyi Chelsea haketmişti, bundan kimse bahsetmiyor“ gibi gereksiz bir açıklama yaptı. Diğer oyuncular ise ilk golü yemelerine ve yakaladıkları fırsatları gole çevirememelerine bağladı sonucu. Kimse Xavi’nin direkten dönen frikiğinden, Puyol ve Henry’nin kaçırdıklarından bahsetmedi. Ayrıca İngiliz tarafında cezalı Fletcher’ın badem gözlü olması da ilginçti.

Ferguson ise devre arasında Tevez’i oyuna almasıyla ilgili olarak “sadece bir değişiklik yapmam gerektiğini biliyordum“ diyerek futbol aslında basit bir oyundur demeye getirdi. Ancak hem  Guardiola’nın hakkını verdi hem de oyun ilkelerinden hiç vazgeçmeyişini takdir etti.

Ağabeylik…
Arsenal’in United’a elenişi sonrası Acetobalsamico mükemmel seçilmiş iki resmin altına harika bir yorum yapmıştı. Resimlerde Henry, Messi’yi bir ağabey gibi kucaklıyordu. Arsenal’de olmayan buydu.

Barcelona’da ise bu ağabeylerden birkaç tane var. Kenarda Guardiola, ama sahadakilerin en önemlisi Puyol. Puyol sadece alışkın olmadığı bir pozisyonda kendisinden beklenenin üzerinde bir oyun oynamakla kalmadı dün gece. Aynı zamanda Ronaldo’nun kıvraklığına ve dirseklerine karşı sağlam duran, kardeşlerini en büyük tehlikeden soyutlayan bir ağabey gibiydi.

Sayfa Yükleniyor...