Barış Gerçeker: Halefler ve selefler

Karşılaştırma ve benzetmeler, özellikle bizim gibi fazlaca ciddiye alındıkları ortamlarda, halefi motive etmekten çok ezilen haline getiriveriyor. Arda’nın yaşadıkları ortada.

Barış Gerçeker: Halefler ve selefler - 1

Hakiki El Classico’yu geride bıraktık. Sevimsiz bir şekilde 'Messi ve arkadaşları' hali almaya başlayan bir futbol makinası, ancak bir oyunda hileyle kurulabilecek gibi gözüken yıldızlar topluluğunu beklendiği kadar keyif vermeyen bir maçın sonunda yenmeyi başardı. Real Madrid’in kadrosu oyun hilesi gibi gözükürken, Messi tek başına buna benzetildi, daha önce de değindiğimiz gibi.

Ve karşılaştırmalar arkası kesilmeksizin devam ediyor. En son Pele, Messi için "1000 gol atmadan olmaz" demiş. Maradona’nın öyle ya da böyle futbol adamlığına soyunduğu bir ortamda, Pele’nin neden o taraklarda bezi olmadığına dair fikir veriyor bu durum. Kendisinin daha önce de olmadık oyuncular için yaptığı övgüler olmuştu. Tabii ki futbolculuğuna diyecek şey olamaz ama bazıları mikrofon karşısında imajlarını yıkmayı başarabiliyorlar. Pele’nin de bu sözü bizdeki kimi "Arda’yla Messi’yi takas edelim deseler üste para isterim" diyen yazarların menziline giriyor ki, Pele’yi o yazarlarla aynı cümle içinde anmak istemeyiz.

Messi, Maradona’yla karşılaştırılıyor, Arjantin Milli Takımı'yla yapması gerekenler diziliyor. Hatta "Napoli ayarında bir takımı alıp şampiyon yapsın İtalya Serie A’da" diyenler bile var.

Sahi, bu karşılaştırmaların bir başı sonu var mı? Olacak mı?

Zamanında 'Pele mi, Maradona mı?' şeklindeydi. Sonra ne zaman Brezilya’dan biri çıksa Pele oldu mihenk taşı, onun dışında Maradona daha popüler. Bu durum sadece futbola özgü de değil tabi. Bugün NBA’de, teniste, F1’de durum farklı değil.

Önce Michael Schumacher muhatap oldu bu konuya, uzunca süre Ayrton Senna’yla karşılaştırıldı. Ne zaman ki ortalıkta kırılmadık rekor bırakmadı, o zaman ondan sonra gelenler için mukayese mefhumu halini aldı. Şimdi her direksiyona geçen genç ve gelecek vaat eden pilot için 'yeni bir Schumacher' yorumları geliveriyor.

Bu karşılaştırmalar sadece yeni yetme halefleri baskı altına almakla kalmıyor, aynı zamanda selefi de sıkıntıya sokuyor, hele ki sağsa. "Bilmem kim için 'yeni siz' diyorlar, ne düşünüyorsunuz?" sorusuna "O benim pabucum olamaz" deme şansı olmadığı için genelde nazikçe kıvırılıyor, top taca atılıyor vs. Gerçi bundan 15-20 sene sonra Cristiano Ronaldo’ya böyle bir soru sorulursa yazdığım cevabı alma olasılığımız var, güleriz hem.

Michael Jordan, Dr. J’in veliahtıydı. Sonra Kobe Jordan'la karşılaştırıldı. Şimdi 'LeBron mu, Kobe mi?' tartışmalarını herhangi Cleveland veya Lakers haberinin altındaki yorumlardan izlemek mümkün. Nadal ve Federer’in erkek tenisinin zirvesine konmasını müteakip Sampras gibi idoller için soru işaretleri kabardı. Alonso, Hamilton derken Schumi’nin geri dönmesi tabloyu iyice karıştırdı. Aslında bir şans bu bizim için çünkü çoğu kez aynı ortamda, ortak koşullarda mücadele ve rekabet ederken göremiyoruz bu isimleri.

Aslında belki en önemli sorun da bu. Michael Jordan’ı ele alalım. 84’te draft edildiğinde 21 yaşındaydı. Dr. J ondan 12 sene önce draft edilmişti. Jordan’dan 12 sonra draft edilen nesle baktığımızda tesadüf bu ya Kobe Bryant’la karşılaşıyoruz. Bu üç ismin aldıkları eğitim, yaptıkları idmanlar, beslenme şekilleri, oynadıkları kulüplerin imkanları, seyahat koşulları, giydikleri ayakkabı ve formalar aynı mı? Hepsinin aynı imkanlarla yetişmesi haline kimin ne hale geleceğinin garantisi var mı? Yok. Belki daha iyi bir oyuncu olurlardı ama daha kötü olmaları da olası.

Futbola dönelim yine, Pele ve Maradona arasında 20 yaş var. Maradona’yla Messi arasında neredeyse 30. Pele ve Maradona’nın bugün artık seri bant üretime geçmiş gözüken Barça altyapısında Messi’nin gördüğü ihtimamı görmüş olsalar nasıl oyuncular olabilecekleri üzerine kesin bir çıkarım yapabilir miyiz? "O eğitimi, o beslenme katkılarını alsa, makinanın parçası olsa tadından yenmezdi" diyebilir miyiz, yüzde yüz? Yoksa o düzen içinde Messi kadar şanslı olmayıp omurilik soğanından çıkacak pek çok ince beceri parıltısını çıkartmaya cesaret edemeyecek sistem oyuncuları mı olurlardı?

Schumacher, Senna’yla birlikte aynı devirde yarışıyor olsaydı, o teknolojik açıdan bugünün çok gerisindeki otomobillerle neler yapabilirdi? Senna yaşayabilseydi, çekiş kontrolü, yivli lastik vs derken kariyerinin sonunda "Bu ne yahu, bu arabayı ben mi kullanıyorum bilgisayar mı" diye isyan mı ederdi, adapte mi olurdu?

Yetenek şüphesiz başka bir şey. Birisine eğitimle yetenek zerk edemezsiniz. Gerçekten yetenekli ve o yeteneği göstermek için azimli birisini de eğitimle dizginleyemeyebilirsiniz, ki bu durumda dizginleyememeniz herkes adına daha iyi bir şeydir. Ancak bu karşılaştırma ve benzetmeler, özellikle bizim gibi fazlaca ciddiye alındıkları ortamlarda, halefi motive etmekten çok ezilen haline getiriveriyor. Arda’nın yaşadıkları ortada. Geride kalan beş senelik periyotta ülke sınırlarına giren her forvet arkası oynayan yabancı oyuncunun Alex’le karşılaştırılıyor olması da bunlardan bir diğeri.

Arda’dan takımlar, sistemler içinde Messi dengi yaratmak mümkünken bilfiil Messi muamelesi yapmanın ne Arda’ya, ne takımına, ne de takım arkadaşlarına yararı var. Geçen Pazar bu çok net görüldü. Yerinde ve bence kıvamında bir tepkinin 'Bir canavar yarattık' denmeden yaratanlar tarafından ayıplandığı da görüldü. Ocak ayındaki transferleriyle favoriliğine favori katan takımın tüm transferleri ve hatta hocası topun ağzında bugün. Kimse "Bunu bu hale biz getirdik, olması gerekenden fazla övüp beklenti yükselttik" demiyor.

Alex’in Fenerbahçe’ye yaptığı katkıları 'koşmuyor' klişesiyle örterken, her yeni geleni "Beş tane Alex eder" diye lanse etmenin de bunun negatif örneği olduğunu belirtelim. Bunların kimseye faydası yok, aşikardır.

Coca Cola mı Pepsi mi, Microsoft mu Linux mu, LCD mi plazma mı? BMW mi Mercedes mi, Ferrari mi Porsche mi? Nike mı Adidas mı, Nokia mı Samsung mu?

Herkes kendi olsun. Hayalleri kendine kalsın, olmak istedikleri de.

Sayfa Yükleniyor...