Değişim zamanı?

İki kupayla kapatılan sezonun arkasından böyle bir sezonu kimse hayal etmemişti.

Değişim zamanı? - 1

Beşiktaş Jimnastik Kulübü ilginç bir sürecin ortasında. O ilginç süreçle tarihinde aşina olmayan bir spor kulübümüz ise, herhalde zaten yok. Sorun sportif alanda işlerin iyi gitmemesi, beklenen skorların gelmemesinin yanı sıra oynanan oyunun da tatmin etmemesi. Kim bu iyi gitmeyen işleri görenler, iyi skorlar bekleyen, tatmin olmayanlar? Taraftarlar. Takım elbiseli adamların konuşurken dilinden düşürmedikleri, camia dedikleri insanların oluşturduğu kalabalıklar.

İki kupayla kapatılan sezonun arkasından böyle bir sezonu kimse hayal etmemişti. Mustafa Denizli'nin Fenerbahçe'nin başındayken yaşadığı "ikinci sezon sendromu" kimilerinin aklından geçmesine rağmen bu kadarı beklenmiyordu. Yine Denizli'nin sezon başında kalıyor mu gidiyor mu dedikodularına muhatap olması bazı aksaklıkların habercisi gibi algılanabilirdi ama kondurmadık. Üstüne transfer döneminin aksaklıkları da girince Beşiktaş bugünki konumda buldu kendini.

Sahada oynadıkları futbolla ilgili söylenebilecek çok şey var. Herkesin bildiği (?) futbol konusunda zaten bu söylenebilecek şeylerin tamamına yakını söylendi. Bireysel oyuncu eleştirilerinden, diziliş eleştirilerine, hoca eleştirilerine kadar. Cumartesi akşamı "özeleştiri" kıvamı bozuk bir şekilde gerçekleşti. CSKA deplasmanı dönüşü havaalanında olanlardan sonra, "beklenen" bu kez de stadda oldu. Beşiktaş yönetimine destek ise beklenmedik bir cepheden, Fenerbahçe Kulübü yönetiminden geldi.

Cumartesi günü Fenerbahçe Spor Kulübü resmi sitesinden yapılan açıklamanın başlığı "Değişim Zamanı." Açıklama kulüplerin başarı hedeflerinden bahsederek başlıyor, Beşiktaş'ın geçen seneki performansından dem vuruyor, başarı ve başarısızlığı getiren/götüren ince detayların yüklerinin yöneticilerin omzunda olduğundan yakınıyor. Eleştiri noktasından hareketle, lafı linçe kadar getiren açıklama, dış etkenler tarafından arttırılan beklentilerin gerçekleşmemeleri durumunda sorumluluğu o dış etkenlerin değil yönetimlerin almak zorunda kalmasından şikayet ettikten sonra işi yetki ve sorumluluk noktasına getiriyor. Eleştiri hakaret arasındaki farktan bahsedip görev bıraktırılmasının talebini genel kurullara endeksliyor.

Böyle üst üste yazıp okuyunca bir çırpıda "Doğru demişler" denilebilcek açıklamanın satır aralarında irili ufaklı sakatlıklar var. Örnekleyelim.

Başarının yaratması beklenen kredinin sağlanmamasıyla başlıyor açıklama. Başarılar, üzerine konmadığı sürece gurur verici anılar olurlar ancak artık başarı hep daha büyük hedeflerin olduğu bir mecra halini aldı. O yüzden geçmişle övünerek vakit kaybetmek yerine ileri bakmak lazım. Fenerbahçe de, Beşiktaş da, hatta bu yazıya konu hadiselere bulaşmamış olsa da Galatasaray da bundan muzdarip. Biri şampiyonluklarını ve rakiplerine karşı galibiyetlerini sayıyor, diğeri geçen senenin mirasına bakıp sabır istiyor, berikinin 10 sene önce aldığı çifte Avrupa kupasıyla övünmekten bıkmaya niyeti yok.

Eleştiri-hakaret ayrımı konusunda da özellikle medyadaki isimler ad verilmeden hedef gösteriliyor ve taraftarı kışkırtmakla suçlanıyorlar. Önemli maçlar öncesi demeç yarışına girip ortamı sürekli geren yöneticilerin bu noktaya gelmiş olmasına sevinilmeli tabi. Ama samimiyetlerine inanmak mümkün olursa. Sadece göstermelik gözüküyor bu durum. Üç büyüklerin üçünün de yönetimleri bu konularda en az gazeteciler ve televizyon yorumcuları kadar sabıkalı isimlerle dolu. O zaman çuvaldız kime, iğne kime karar vermek lazım.

Sorumluluk gerektiren her işin olumlu ve olumsuz çıktıları olur. Bu basit bir kuraldır. Bir işi yapmak için bir göreve gönüllü dahi olunsa, talip olmuş kişiden o işi yapması beklenir. Sorumluluğun yerine getirilmemesi halinde bir yaptırımı olmalıdır. İnce nüansları hesaplamak da o yöneticilerin işlerinin parçasıdır. Kimi şeyler kontrolünüz dışında olabilir, hava koşullarından tutun da her ne sebeple olursa olsun kötü yönetim gösteren bir hakeme kadar. Ama siz size düşeni iyi yapmak zorundasınızdır, sizin dışınızda gelişen şeylerden dolayı sizden hesap soranlar yine olacaktır belki ama sayıca az olur ve bertaraf edilebilirler.

En sakatı ise eleştiri ve hesap sorma müessesesini kulüp genel kurullarına delege eden kısım. Lafa geldiğinde taraftar sayılarında milyonlardan bahsedip bir kaç bin kişinin katılımıyla yapılabilen genel kurulların temsil açısından yeterli olmasını beklemek ne derece doğrudur? 10 bin lira gibi ülke standartlarına göre yüksek bir bedelle kongre üyesi alan Fenerbahçe'de yönetimin icraatlarıyla ilgili fikir beyan edebilmenin bedeli bu rakamsa 25 milyon taraftarı olduğu söylenen camia için hesap sorma hakkı çok dar bir zümreye tanınıyor.

Ayrıca o tepkinin verilebildiği yegane yer tribünler bugün. Ona imkan tanınıyor mu, hayır. Fenerbahçe taraftarları 55 Lira'lık bilet fiyatlarını protesto etmek için gayet seviyeli pankartlar açtılar tribünlerinde ve stat yönetimiyle başları belaya girdi örneğin. Veya her iki başkanın da tribündeki tepkilerden çekinip kendi adamlarını o tribünlere sokmak gibi kötü alışkanlıkları var. Bu noktada "Ciddi misiniz bu dediklerinizde?" diye sormak gerekiyor ama cevap alınabilir mi, orası biraz şüpheli.

Temsil için top yekün katılım beklediğim anlamı tabi ki çıkmamalı. Bugün ülke siyasetinde dahi partilerin adayları delegasyonla seçilirken seçmenin fikri sorulmuyor. Seçilmişlerden seçiyoruz. Kitleler büyüdükçe saf demokrasi peşinde koşmak imkansızlaşıyor. Ancak taraf olanın, camia olarak adlandırılanın hemen her türlü demokratik tepkisine verilen karşılık söz konusu açıklamada olduğu kıvamda; bu işin seçilmişleri var, işlerini yapıyorlar, eleştirmeyin, istifaya davet etmeyin, bu görev sadece genel kurulların. Sanırsınız bu istifa isteme kültürü de bir tek bizde var. İspanya'daki beyaz mendilleri ne yapacaksınız?

İstifa müessesesinin çok hatalı bir şekilde "kaçmak" olarak nitelendirildiği ülke kültürümüze de parantez açmak gerekebilir ama o parantezi bu yazıda kapatmaya kalkarsak bu yazı bitmez, çeşitli örnekleriyle apayrı bir yazı dizisi çıkar.

Havaalanında, darp maksatlı olarak takım beklemek, Cumartesi İnönü Stadı'nda, başka zamanlarda başka statlarda yaşanan görüntülere sebep olmak gibi şeylerin savunulabilir yanı yok elbette. Şiddet, küfür, kavga bu konuların çözüm yolları değil, kimse de aksini söylemez, söyleyemez, söyleyememeli.

Buna Fenerbahçe Spor Kulübü yönetiminin resmi sitesinden verdiği tepki ve Beşiktaş Jimnastik Kulübü yönetimine verdiği destek ise kağıt üzerinde bakıldığında örnek centilmenlikte bir hareket. Hani "Hep böyle olsa keşke" dedirtecek türden. Ancak taraftarların, tuttukları takımların kulüp yönetimlerinden bekledikleri, başarı vesaireden önce politika ve faaliyetlerde tutarlılık, şeffaflık ve samimiyet. Yaptıklarınızla söyledikleriniz birbirini tutmazsa, o zaman bu tarz örnek olması gereken eylemleriniz bile akıllarda soru işareti bırakır.

Sayfa Yükleniyor...