Doha'nın ardından

Toplam üç sporcuyla gittik Doha'ya. İkisiyle yarıştık, biriyle final koştuk. Fakat umduğumuz sonuçların çok uzağında kaldık.

Doha'nın ardından  - 1

Öncelikle Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nı internet üzerinden seyretmek zorunda kalmak beni üzdü. Bu şampiyonanın yayın hakkını elinde bulunduran "IEC In Sports" adlı şirketin 575 bin dolar talep etmesi üzerine Türkiye'den hiçbir yayıncı kuruluş bu bedeli karşılayamadı ve biz atletizmseverler de yarışları internet üzerinden seyretmek zorunda kaldık.

Toplam üç sporcuyla gittik Doha'ya. İkisiyle yarıştık, biriyle final koştuk. Öncelikle Nevin Yanıt'tan başlamak istiyorum. Nevin bizim son dönemde yetiştirdiğimiz en yetenkeli atletlerimizden biri. Fakat henüz sakatlıktan tam olarak kurtulamaan Doha'ya gittiği için yarışma şansı dahi bulamadan 60 metre engelli seçmelerinden çekilmek zorunda kaldı. Nevin seçmeler için ısınırken adalesi çekti ve doğal olarak yarışamadı.

Geçen yıl Berlin'de düzenlenen Dünya Atletizm Şampiyonası'nda en büyük sürprizlerden birini Karin Melis Mey gerçekleştirmişti. Berlin'de kimse ondan bronz madalya beklemiyordu. Üstelik 6.80 gibi dünya şampiyonasında madalya almak için son derece kısa bir mesafeyle. Çünkü bir önceki dünya şampiyonasında 6.80 Karin'i ancak dünya altıncısı yapardı. Ancak Doha'da geçen yılki sürpriz yaşanmadı. Karin Melis Mey şampiyonaya giderken zaten formsuz olduğunu biliyorduk. Bu yıl yapılan derecelere baktığımızda Doha'daki en zayıf halkalardan biri olarak öne çıkıyordu. 21 rakibinden sadece 3'ünden daha iyi bir dereceye sahipti. Dolayısıyla pek ümitli değildik. Ancak şu da var ki sporcuların bu yılki değil de kendi en iyi derecelerine baktığımızda 3. sırada yer alıyordu Melis Mey. Bu da az da olsa içimizde bir umut ışığı doğmasına neden olmuştu. Fakat Doha'da Berlin'deki mucize gerçekleşmedi.

Sonuçta burada da 6.70 ile altın madalya alındı. Hatta eleme standartı 6.65'ti kimse o mesafeye atlamayamadı. 6.61 ile finale geldi Naide Gomes. En iyi dereceyi o yaptı seçmelerde. Oysaki Karin'in 2008 Stockholm'de 6.85'i var. Bu mesafenin tekrarı açık ara bir altın madalya demek. Ama olmadı. Dünya şampiyonasında Naide Gomes'i geçmişti. Bu kez geçemedi. Hatta yaklaşamadı bile.  

Gerçekçi tek madalya ümidimizi Alemıtu Bekele'ydi. Geçen yılki avrupa şampiyonluğu hepimizi gururlandırmış ve Doha için de cesaretlendirmişti. Ertan Hatipoğlu'yla birlikte Bekele'nin bu şampiyonaya ne denli büyük önem verdiğini bizzat yaptığım röportjlardan biliyorum. Ancak hepimiz için kafalarda oluşan en büyük soru işareti ve cesaretimizi kıran gelişme, Meseret Defar ve Santeyehu Ejıgu'nun henüz 1 ay önce Stuttgart'ta sırasıyla 8.24 ve 8.25 koşmalarıydı. Bu zamanlar Bekele'nin en iyi derecesi olan 8.46.50'nin çok çok önündeydi. Dolayısıyla podyumun için sanki tek şans üçüncülük olarak görülüyordu. İnternetten seyrettiğim yarışın son turuna da 3. sırada girmeyi başardı aslında Bekele. Ama sprint finişinde iki rakibine daha geçilmekten kurtulamadı.

Sonuçta pek de memnun dönmedik Doha'dan. Ama artık bayrak bizde. Çünkü 2012 yılında Dünya Salon Atletizm Şampiyonası İstanbul'da yapılacak. Salon problemi hakkında zaen daha önce bir yazı yazmıştım. O konuya yeniden girmeyeceğim. Ama sportif başarı için hala kat etmemiz gereken çok yol olduğu görülüyor. Acil tedbirler alnmazsa ülkemizdeki şampiyonayı da büyük ihtimalle madalyasız kapatacağız.

Sayfa Yükleniyor...