Futbolun güzelliği bu (!)

Futbol çok farklı bir spor. Yeryüzünde keşfedilen ilk spor değil. En estetik veya en değişik spor dalı da değil. Ancak kesinlikle ve açık ara dünyadaki en önemli ve en sevilen spor.

Uzun zaman oldu Trabzonspor ile ilgili yazamadım. Arada Yattara’nın kulüp tarafından da iyi yönetilemeyen transfer sıkıntısı baş gösterdi, Yusuf Şimşek ve Alanzinho muharebeleri bir şekilde atlatıldı, kupada eve dönüldü. Takımın, evinde ardarda gelen Denizli ve Konya maçlarıyla tökezlemeye başladığı bu haftalarda tekrardan yazılara başlamayacaktım da ne zaman yazacaktım.

Futbol ve diğerleri
Futbol çok farklı bir . Yeryüzünde keşfedilen ilk spor değil. En estetik veya en değişik spor dalı da değil. Ancak kesinlikle ve açık ara dünyadaki en önemli ve en sevilen spor. Çok ciddi paranın döndüğü, aşırı derecede sevincin ve hüznün birarada yaşandığı, tarihte aşırı ilgi çektiği için zaman zaman kitlelerin afyonu olarak da tanımlanmış çoğumuz için spordan da öte birşey. Bu oyunun – sonuçta bu da bir oyun futbol yorumcusu tabiriyle – bu kadar sevilmesinin ardındaki birçok neden bir yana diğer spor dallarından çok ama çok önemli ayrıldığı bir durumu var. O da zayıf takımın güçlü takımı yenebilmesinin gayet mümkün olması. Basketbol, voleybol, hentbol, tenis ve diğer tüm sporlarda güçlü takımların veya oyuncuların ciddi şekilde domine ettiği turnuvalar göze çarparken ve sürprizler nispeten birbirine yakın kuvvetlerin arasında yaşanırken futbolda durum bayağı farklı. NBA’deki draft sistemi ve benzeri modellerin tamamı da diğer spor dallarındaki rekabeti mümkün kılmak adına yapılıyor. Futbolda ise son yıllarda yaşanan Chelsea ve Manchester City gibi yakın zamanda bir şekilde önlem alınacak egosal yatırımlar bir kenara durum çok daha bilinmez. Harcanan tonlarca para sizin diğer takıma karşı kazanacağınızı garanti altına almıyor. Aldığınız çok iyi gutbolcu uyum sorunu yaşayıp tribüne çıkabiliyor. Hatta oyun sırasında bütün maçı rakip sahada geçirmeniz ve topun hep sizin kontrolünüzde olması da önemli değil. Mühim olan sahaya çıkıp topu rakip kaleye sokabilmek. Futbolda Galatasaray’ın UEFA kupasını kazanması, Porto’nun Avrupa Şampiyonu olması veya Yunanistan’ın Avrupa Şampiyonu olması mümkün. Herkesin bir şansı bir umudu var. Futbolu bu kadar popüler kılan, zayıfın güçlüyü yenebildiği ender sporlardan olması.

Ne yazık ki bu sene bu ‘futbol şansı, futbolun güzelliği bu’ dediğimiz unsur Trabzonspor’un yanında değil. Hem de hiç değil. Zaten sezonun başından beri süregelen bir gol sıkıntısı yaşıyor Trabzonspor. Puan kaybettiği neredeyse bütün maçlarda rakibine göre daha fazla pozisyon bulan ancak bunları gole çevirmekte son derece başarısız bir takım görüntüsünde. İlk yarı 3-0 gibi çok net kaybedilen Galatasaray karşılaşmasında bile rakibinden fazla pozisyon bulan takım Trabzonspor. Kupadaki Beşiktaş karşısında neredeyse bütün maç tek kale oynayan ve son dakikada rakibin defansa dönmeyi unutan stoperinden yediği golle yıkılan takım yine Trabzonspor. Deplasmandaki Fenerbahçe ve içeride oynadığı Sivasspor, Denizlispor ve Konyaspor maçında da tarih yine tekerrür ediyor ve top rakip takımın direkleri arasından bir türlü geçmiyor. İçeride dışarıda kazanılan maçlara bakarsak Beşiktaş maçı ve Kayseri’de Halis Özkahya’nın verdiği garip penaltı pozisyonu ile berabere biten maç hariç, galip duruma geçip kazanamadığı maç yok. Oysa yenik duruma düşüp çevirdiği maç çok. Konya, Antalya, Eskişehir, Kocaeli. Hemen hemen tüm maçlarda ilk net pozisyonu bulan takım Trabzonspor oluyor ve genelde de Umut veya Gökhan’ın saç baş yoldurur şekilde bu pozisyonlardan yararlanamadığını görüyoruz.

Konyaspor maçında da bunun benzeri yaşandı. İlk yarı 2 ikinci yarı ise 6 net gol pozisyonunu değerlendiremeyen Trabzonspor, 84. dakikada üstelik kontratak ile de değil defansının yerleşmiş olduğu bir duran top pozisyonunda Kratochvil’in yanlışlıkla kaleye gönderdiği toptan golü yedi ve mağlup oldu. Oyuna baktığımda ‘Şampiyonluğa oynayan bu takım son iki iç saha maçında üstelik ligte düşmeme mücadelesi veren iki takıma nasıl mağlup olabilir?’ diyerek Ersun Yanal’dan girip Song’dan çıkabilirim. Ancak futbol aklım, birtakım unsurları günah keçisi ilan etmek şöyle dursun, Trabzonspor’un şampiyonluk yarışındaki takımlar arasında son haftaların en iyi takımı olduğunu söylüyor. Rakipler Galatasaray, Beşiktaş, Sivasspor ve Fenerbahçe hemen hemen her bulduğu pozisyonu gole dönüştürürken bir tek Trabzonspor’un gol pozisyonunu gole çevirme sıkıntısının her hafta daha da büyüdüğünü görüyoruz. Sanki öyle bir hafta ve rakip gelecek ki –umarım lig bitmeden o hafta gelir, Trabzonspor’un forvetleri tüm senenin cömertliğinin acısını o hafta çıkaracaklar; işte o zaman Bülent Uygun’un tabiriyle 6, 8 olmaz 7 olur 9 olur.

Taraftara derim ki: "Bu takım iyi takım. Sahada canla başla mücadele ediyor. En kötü oynadığı maçta net 4-5 pozisyona giriyor. Sakın desteği çekmeyin. Evet Denizli ve Konya maçlarında galip gelinse Trabzonspor 25 sene sonra şampiyonlukla buluşabilirdi ama bu hala mümkün. Trabzonspor önümüzdeki hafta Galatasaray’ı yenerse hem rakibini şampiyonluk yarışında geri atacak hem de öne fırlayacak. Desteğin tam zamanı. Bu takım çok yeni ve iyi bir takım."

Sivasspor ve Bülent Uygun
Sivasspor kısıtlı bütçesi ile iki yıldır başardıklarıyla taraflı tarafsız bayağı bir kesimin sempatisini kazandı. İçinde benim de olduğum başka bir kesim ise bu başarının içerisinde yukarıda anlattığım futbol şansının bayağı önemli olduğunu düşünüyor. Bu yazıyı yazmaya Sivasspor-Ankaraspor maçı için ara verdim ve aslında yazılarıma bu kadar ara vermişken de Sivasspor ve Bülent Uygun’dan bahsetmeyi hiç düşünmüyordum. Ama karşımdaki teknik direktörün kulübenin içinden geçip, ardından maç sonrası suni teneffüs yapılabilecek bir mesafeden delirmiş gibi hakeme bağırıp çağırması, son nokta olarak da maç sonrası röportajında hakemin yönetiminden bahsederken – komik bir şekilde Mehmet Yıldız’a yapılan, golden 9 pas önceki pozisyondan bahsediyor - ve Deniz Çoban’ın soyadının üzerine ısrarla basarak ‘Çoban’ diye telaffuz etmesi beni bu konuda üç-beş cümle soylemek zorunda bıraktı.

Maçı seyretmeyip Bülent Uygun’un maç sonrası delirişini seyredenler ‘Demek ki Sivasspor’un hakkı yendi de Bülent Hoca bu denli çileden çıktı.’ diyebilirler. Aman derim. 3. dakikada attığı tesadüfi golden sonra kendi evinde oynayan lider takım Sivasspor maçı bu skorla bitirmek için elinden geleni yaptı. Golü yediği andan maçın sonuna kadar da ortahakem Deniz Çoban, Aykut Kocaman’ın yerinde başka bir teknik direktör olsa onu rahatlıkla delirtebilecek ölçüde bütün takdir haklarını Sivasspor lehine kullandı. Bu yetmezmiş gibi Ankaraspor’un son saniyede Sivasspor’u üçe iki yakaladığı anda da maçı bitirdi. Bülent Uygun takımının hakem korumalı olarak ancak %33 top hakimiyeti ile oynayabildiği maçta 1 puana sevinmek bir yana hakemin üzerine saldırırken aklından ne geçiyordu acaba? Öyle ya Trabzon’da Selçuk Dereli Trabzonspor’un henüz maçın başındaki penaltısını vermemiş, yine Gençlerbirliği maçında Hüseyin Göçek penaltı ve Petkoviç’e kırmızı kartı veremeyerek devre arası liderini belirlemiş, sonrasında da Bursa’da Bülent Yıldırım, Eskişehir maçında da Süleyman Abay Sivasspor aleyhine bariz penaltıları çalamamışlardı. Bülent Hoca’nın hakem Deniz Çoban’a teşekkür etmesi gerekirken camı kırarak kulübenin içinden geçmesi bana iki sene önce görevi devralırken ‘Benim olduğum yerde başarı ihtimali %100dür!’ diyişini hatırlattı. Bu egonun en ufak bir tepetaklak gidişte patlayacağı belliydi zaten. Maçı, tepkilerinde bu raddeye varacak derecede yanlış okuyan bir hocanın uzun vadede başarılı olma ihtimalini ‘sıfır’ olarak görüyorum. Sivasspor’a inanılmaz zarar verdi Bülent hoca. Yazık, olan Sivasspor’un iyi niyetli mücadelesine oldu.

Galatasaray maçı
Trabzonspor bu hafta Konyaspor’u yenebilse Galatasaray karşılaşmasında elde edeceği bir galibiyetle rakibini şampiyonluk yarışında safdışı bırakma şansını yakalayacaktı. Ancak hiç beklenmedk şekilde gelen puan kaybı haftaya oynanacak olan karşılaşmanın önemini daha da artırdı. Trabzonspor’un sorunlu Galatasaray defansı karşısında gol bulabileceğini düşünüyorum ama 180 dakikada Denizli ve Konya savunmalarına karşı gol bulamamış Trabzonspor yine gol kaçırma yarışına girerse de hiç şaşırmam doğrusu. Kim bilir belki de Trabzonspor forvetinin patlama maçı bu maç olur.

Kayseri Kadir Has Stadı ve Trabzon 2016?
Bu konu aslında başlıbaşına bir yazı konusu ama hazır konu tazeyken bahsetmeden geçmeyeyim. Kayseri Kadir Has Stadı tüm Kayseri’ye ve Türk futbol camiasına hayırlı olsun. Trabzon’a devletten stad ile ilgili çivi boyutunda bir yardım yapılmıyorken Kayseri ve Konya’ya yapılan yatırımlar gözümü yaşartıyor. 2008 yılındaki Avrupa Şampiyonası’na aday ülkemizin futbol oynanacak stadları ve şehileri arasında Trabzon yoktu. 2016 için yeniden adaylığımızı açıkladık ve maç oynanacak olan iller arasında – resmi bir açıklama gelmedi henüz – Trabzon yine olmayacak gibi gozüküyor. Türkiye’deki futbol camiasının boyle bir ayıba ve haksızlığa izin vermeyeceğini umuyorum. Trabzon bu ülkenin İstanbul’dan sonraki futbol kentidir. Hatta İstanbul sadece futbol ile yatıp kalkmadığına göre belki de tek futbol kentidir. İstanbul dışında şampiyon sıfatını almış yegane ildir. Bu durumda hangi akla hizmet Trabzon gibi bir kent böyle bir şereften yoksun bırakılabilir.

Avrupa Şampiyonası’nda maç oynanacak şehir seçme kriterinin neye göre belirlendiğinden önümüzdeki haftalarda detaylı olarak bahsediyor olacağım.

Sayfa Yükleniyor...