Galatasaray

Eskiye dönmek isteyen Galatasaray için Rijkaard doğru isimdi, hala da doğru isim. Şampiyon Bursaspor’un altındaki üç takımın hocalarından teknik direktör koltuğunda hala oturuyor gözüken bir tek o var ve bu Galatasaray açısından hala büyük bir şanstır.

Galatasaray - 1

Sezon sonu puan tablosuna göre takım bazındaki değerlendirmelerimde sıra Galatasaray’da.

Galatasaray’la ilgili futbol konusunda aklımın ermeye başladığı zamanlar Derwall’li zamanların sonu ve sonrasıdır, Mustafa Denizli dönemidir. Avrupa Kupası maçlarının milli maç muamelesi gördüğü o günlerde Galatasaray, ekolsüz Türk futbolunda en çok ekole sahipmiş gibi gözüken futbol takımına sahip olmuştur. Teknik direktör ve oyuncu seçiminde belli bir çizgi takip etmiştir, bu çizgi de Avrupa futbolu olmuştur. Yabancılarını Avrupa’dan almaya gayret eder, sert mizaçlı, fizikli, savaşçı oyuncular alır. Alır-dı.

Ne olduysa UEFA Kupası’nın kazanılmasıyla oldu denebilir. Hatta daha ileri gideyim, bu gidişat sarı-kırmızılılar için Jardel transferiyle kırıldı. Jardel’in takımdan ayrılmasıyla başlayan, gelen hemen her yabancının fayda gösteremeden tazminatlarla gönderilmesi kulübü içinden çıkılamaz bir maddi döngüye soktu, öyle ki, yöneticileri televizyonda canlı yayına çıkıp UEFA’ya yatırılması gereken bir para için yardım kampanyası düzenlemek zorunda bile kaldılar.

Yabancı seçimlerinde Galatasaray’ın alışkın olduğu futbol tarzının dışına çıkıldı. Gelen yabancıların çoğu sezon tamamlayamaz hale gelmeye başladı. Alman ekolü terk edildi, her nedense Brezilyalılar Sami Yen’de de tercih edilmeye başladılar. Galatasaray’ın alışkın olduğu oyun tarzı başkadır, UEFA Kupası’nı o tarzla kazanmıştır. Çok basan, işin ameleliğinden kaçmayan, koşan, çift yönlü oyuncular ve tabi Hagi. Sayılabilecek pek çok olumsuz karakter niteliğine rağmen, Hagi saha içinde göz göze gelip “Yapabiliriz” mesajını alabileceğiniz lider nitelikli bir oyuncudur. Ve on sene sonra Galatasaray’ın artık yerini doldurmak merakını terk etmesi gereken bir isimdir.
***
Rijkaard bir çok insanın geleceğine inanmadığı bir isimdi. Bunun Galatasaray’ın çapıyla filan alakası yok, bunun bugün Avrupa’da hangi kalburüstü takım teknik direktör hoca arayışına girse, Rijkaard’ın adının o takımlarla anılıyor olmasıyla alakası var. Büyük takımlarımız herhangi bir yabancı oyuncu veya hocaya talip olduğunda, onların gelmesine asıl engel olan şey ligimizin çapı, bu bir gerçek. Bu nedenlerle Rijkaard’ın gelmesi zor gözüküyordu ama geldi. Galatasaray için önemli bir adımdı.

İş küçümsemeye gelince hemen herkesin aklına 2001-02 sezonunda küme düşürdüğü Sparta Rotterdam gelse de, oradan kovulduktan bir sene sonra Barcelona’nın kendisine emanet edildiğini de görmezden gelmemek gerekir. Bugün Galatasaray’ın başında olmasını eleştirirken, “Rotterdam’ı küme düşüren” sıfatını kendisine yapıştırmak komiktir. Zira bu sıfat Barcelona’nın umrunda olmadıysa, bugün adının anıldığı Milan’ın umrunda olmadıysa, Galatasaray’ın da umrunda olmaz, olamaz, olmamalıdır.

Rijkaard Barcelona’da, Laporta’nın sabırlı ve istikrar peşindeki politikasının da yardımıyla Katalan kulübünün bugünki halinin temellerinin atılmasında öncü oldu. Cruyff’tan miras Hollanda ekolü İspanyol ekolüyle cilalanıp, dillere pelesenk total futbolun kitabı baştan yazıldı. Bir dönem Lampard ve Gerrard’ın örnek verildiği “ideal orta saha” tanımı bugün Xavi ve Iniesta üzerinden veriliyorsa, bunda ciddi payı vardı Hollandalı kıvırcık adamın.

Bütün bu nedenlerle eskiye dönmek isteyen Galatasaray için Rijkaard doğru isimdi, hala da doğru isim. Şampiyon Bursaspor’un altındaki üç takımın hocalarından teknik direktör koltuğunda hala oturuyor gözüken bir tek o var ve bu Galatasaray açısından hala büyük bir şanstır. Tabi bu bilinçli bir seçim midir yoksa Hollandalı’nın kontratında da fena bir tazminat maddesi mi vardır bilinmez. Türkiye’deki kulüp yönetim şekilleri, teknik adamlara “paralı çalışan” muamelesi yapmayı reva gördüklerinden Rijkaard’ın çeşitli “yetersiz kadro” söylemleri de ciddiye alınmıyor gözüküyor. Hatta bu mesajlardan oyuncu transferlerinden ne kadarını Rijkaard yaptı, ne kadarı yönetim iradesiyle yapıldı soruları bile geliyor akla. O kadar düz konuşuyor ki Rijkaard, yarın öbürgün bir muhabir bir röportaj veya basın toplantısında “Keita, Elano, Jo, Neill, Giovanni transferlerinin tamamı sizin seçiminiz miydi?” sorusunu sorsa ilginç cevaplar alabiliriz.

Elano, bakıldığında Rijkaard orta sahası için ideal bir isim aslında. Yanında Sarp, Ayhan ve Topal’dan biriyle birlikte iyi işler yapabilecek bir isim. İleri üçlünün arkasında çift yönlü oyunla Galatasaray kadrosu içinde takımın Xavi-Iniesta’lığına soyunabilecek bir isim. Ancak yönetim tercihi ve empozesiymiş gibi gözüken “Kaptan” Arda’nın bu pozisyonda oynatılması ısrarı Brezilyalı’dan verim alınamamasına neden oldu. Keita ve Kewell’ın kanatlarda olduğu, tek forvetin arkasına ortada rahat edemeyen Arda’nın konduğu sistem fazla ofansif oldu. Sezon başında çok gol attırırken herşeyi örttü ama sonra işler kötü gitmeye başlayınca taşlar biraz daha yerine oturdu. Devre arasında büyük ihtimalle bugün yönetim ve hocanın da pişman olduğu, sezon bittiğinde sözleşmesi yenilenmeme kararı alınan Kewell’ın yerine taraftar tepkisinden çekinerek Nonda’nın gönderilmesi Galatasaray için sezonu erken bitirdi.

Sezon başında uzay takımı empozesiyle 10 hafta dolmadan şampiyon ilan edilen takım, o kadroyla çok beğenilirken sonrasında puan kayıpları geldiğinde Rijkaard’ın dürüst ve samimi açıklamaları da tukaka yapıldı. Mustafa Sarp, Valencia’ya giden Mehmet Topal, Sabri, Gökhan Zan, Barış Özbek hatta Ayhan Akman’ın beğenmeyeni pek çoktu ama Rijkaard’ın buna hakkı yoktu. İlginç günlerdi.

Bir önceki sezonun derecesine bakıp “Geçen seneden daha iyiyiz” demeci talihsizliktir Rijkaard’ın, buna şüphe yok. Bu tür şeylerle ilgili bizim zaman zaman hamasete kayan ketumluğumuzu yabancıların öğrenmesi zaman alıyor ama bu durumun yabancı düşmanlığına dönüşmesi de ülke futbolu adına sakıncalı. Saracoğlu’ndaki Diyarbakırspor maçında son dakikada beraberliği getiren golü atan Andre Santos’un samba yapması ne kadar abesse, Rijkaard’ın da “Üçüncülük beşincilikten iyidir” demesi o kadar abestir. Ancak bu hareket ve sözler bu insanların değil, bu ülkede, bu camialarda böyle şeylerin söylenmemesi, yapılmaması gerektiğini anlatmayanların suçudur.

2010-11 sezonu Galatasaray için çok şeylere gebe. Fenerbahçe ve Beşiktaş şu anda yeni hocalarla yeni yapılanma ve heyecanlara doğru yol alıyor gözüküyorken, Galatasaray Rijkaard’ın anlamsızca azaltılan kredisiyle başlayacak sezona. Mehmet Batdal, Serdar Özkan ve Çağlar Birinci transferleriyle sezonu erken açan sarı-kırmızılılar, TFF’nin yeni ve absürt +2’li uygulamasını kullanmayacaklarını belirtmişler. TFF bir altyapı fonu yaratıp, bu fonu ilave kontenjanları kullanmayan kulüplere dağıtıyor. Galatasaray’ın küme düşen Denizlispor’dan aldığı savunma oyuncusu Çağlar için verdiği altyapı oyuncularına bakınca, o fondan gelecek parayı ileride başka takaslarda kullanmak üzere oyuncu yetiştirmek için kullanması olası.

Neill, Keita, Baros takımda kalması garanti gözüken isimler, kiralık Jo ve Giovanni büyük ihtimalle takımda tutulmayacak, Elano’nun durumu belli değil, Kewell’la sözleşme yenilenmedi, Leo Franco’nun fişini Selçuk Şahin çekti. Son +2 hariç bile toplamda sekiz kontenjanı bulunan Galatasaray’ın en az dört tane açık yabancı kontenjanı var. Önemli olan bu transferleri Rijkaard’ın mı yoksa Haldun Üstünel’in mi yapacağı. Önümüzdeki sezonun anahtarı burada yatıyor, tabi bir de Arda’nın Ada yolu tutup tutmayacağında.

Sayfa Yükleniyor...