Her hadise bir ders, ne hadise biter ne ders!

Yaşanan olaylarda muhtemelen en az söz sahibi olanlar, sonuçta en zararlı çıkan isimler oldular.

Her hadise bir ders, ne hadise biter ne ders!  - 1

Disiplin Kurulu, Cemal Nalga skandalı sonrası GS Cafe Crown’u ceza yağmuruna tutmuş, yönetim de bu cezaları Tahkim’e götürmüştü. Uzun zamandır Tahkim’den çıkacak karar merakla bekleniyordu ve sonunda gergin bekleyiş sona erdi.

Galatasaray’ın silinen 5 puanının iadesine, eski basketbol şube sorumlusu Yiğit Şardan ve takım menajeri Ali Türsan’ın cezalarının iptaline karar verildi. Kalan teknik kadroyla birlikte oyuncular Cemal Nalga ve Tufan Ersöz’ün cezaları ise onandı.

Tahkim kararlarına her cepheden farklı tepkiler geldi. Kaan Kural, Galatasaray büyük bir kulüp olduğu için puan silme cezasının kalktığını, takımın en baştan küme düşmesi gerektiğini, kamuoyu ilk cezalarla yatıştırıldıktan sonra ‘sahtekarlığın cezasının silindiği’ni söyledi.

Cezası onanan Koray Mincinozlu, ortada toplu bir eyleme iştirak varsa, görev tanımı gereği teknik menajer olarak kendisi ceza alırken, kulübün malzemecisinin de ceza alması gerektiğini iddia etti. Aynı zamanda Galatasaray Cafe Crown’un sunduğu belgeye dayanarak cezanın tamamlandığına karar veren federasyonun da ihmali yüzünden cezalandırılması gerektiğini söyledi.

Takım menajeri Ali Türsan, Mincinozlu’ya katıldığını açıklarken, yeni şube sorumlusu Mümtaz Tahincioğlu ve antrenör Cem Akdağ, geri verilen puanların kendileri için olumlu bir gelişme olduğunu ama hala işlerinin zor olduğunu belirtti.

Disiplin Kurulu'nun verdiği cezalar ilk açıklandığında, en çok Cemal Nalga ve Tufan Ersöz'e üzülmüştüm. Tabii ki iki oyuncu da bir sahtekarlığa karışmışlardı ve kulaklarının çekilmesini ciddi şekilde hak ediyorlardı. Ama koçlarına karşı çıkan bazı oyuncuların neler yaşadığını düşününce, her ikisinin de kendilerine tebliğ edilen kararlara neden sessiz kaldıklarını bir nebze anlamak mümkündü. Cemal de zaten olayın ardından verdiği röportajda, henüz sezon yeni başlarken hocasıyla ters düşüp kadro dışı kalmamak ya da başka bir yaptırımla karşılaşmamak adına kendisine söylenenleri harfiyen uyguladığını belirtmişti. Her ne kadar Tufan'ın cezası federasyon tarafından 4 aya indirilmiş olsa da, o da talihsiz bir şekilde sezonu kapatmış ve adı yok yere bir sahtekarlığa karışmış oldu. Hukukçu Levent Bıçakçı, kararın kesin olduğunu, oyuncuların CAS’a gitme gibi bir durumunun söz konusu olmadığını belirtti. Yani yaşanan olaylarda muhtemelen en az söz sahibi olanlar, sonuçta en zararlı çıkanlar oldular.

Tam da bu noktada, Murat Kosova'nın menajerlik sisteminin ne kadar eksik kaldığıyla ilgili tespiti son derece önemli. Sadece sözleşmeye imza atarken değil, çalıştıkları süre boyunca oyuncusunun yanında olacak, yalnızca aracı olarak değil, danışman olarak da hareket edebilecek kalifiye menajer eksikliği, Cemal ve Tufan'ın şanssızlığıydı. Her iki oyuncunun da olay anında iletişim kurup durumu izah ederek akıl danışacakları ve hatta olaya onların yerine müdahele edecek bir menajerlerinin olmayışı, apayrı bir tartışma konusu.

Şimdi, Cemal Nalga’nın rakip takım oyuncusunu yumruklaması zaten skandal zincirinin ilk halkası. Ama federasyonun, Nalga’nın 5 maçlık cezasını hazırlık maçlarında çekmesi için Galatasaray Cafe Crown’a yaptığı ‘jest’, daha da fena. Federasyonun, Galatasaray’ın sunduğu belgeye güvenerek Nalga’nın cezasını çektiğine hükmetmesinin, yurt dışındaki her hazırlık maçının takip edilemeyeceği düşüncesiyle ihmal olarak yorumlanmamasını kabul etmiyorum. Kaldı ki, Galatasaray Cafe Crown’un beyanının doğru olmadığını tespit eden de federasyon değil, gazetecilerdi. Tabii ki federasyon, yurtdışında oynanan her maça temsilci gönderemez. Ama o zaman takibini yapamayacağı cezayı da verirken iki kere düşünmesi gerekir. Aynı şey Futbol Federasyonu’nda yaşanmış olsa, acaba sorumlularına neler olurdu?

Tüm bu yaşananların tek getirisi, bundan sonra benzer olayların tekrarlanmaması için müthiş bir örnek teşkil etmesi oldu. Artık hem federasyon ceza verirken, hem de kulüpler bu cezaları uygularken herhangi bir ciddiyetsizlik yaşanmaması için ekstra özen gösterirler diye umuyorum. Yöneticilerin de artık takımlarında neler olup bittiğiyle daha yakından ilgilenme ihtiyacı hissedeceklerini düşünüyorum. Oyuncuların, faturası ne olursa olsun özgür iradelerini kullanmakta daha cesur davranmalarını, kendilerini doğru yönlendirecek menajerlerle çalışmaya özen göstermelerini temenni ediyorum. Galatasaray Cafe Crown’a skandal sonrası yerleşen takım ruhunun, yerini rehavete bırakmamasını dileyerek yazımı noktalıyorum.

Sayfa Yükleniyor...