Hollanda nere, Portekiz nere, Ukrayna nere!

İç piyasamızda her sene çıkan "Yabancılarımızdan yararlanamıyoruz" konulu yazılardaki dakikaları ve dakika başı ücretleri kenara koyarsak, aslında 6+2'yi randımanlı kullanan kulübümüz yok gibi.

Hollanda nere, Portekiz nere, Ukrayna nere! - 1

15 Temmuz 2009’daki yazıda “Portekiz Olmak, Hollanda Olmak” demişim, o zamanki konu gelecek vaat eden yabancıları erken yakalayıp lige çekmek ve sonrasında yararlanılabildiği kadar yararlanıp pazarlamakmış. Kariyeri belli yerlere gelmiş oyuncuların Türkiye’ye gelmekte ayak sürümeleri de bu arayışta etkendi o sıra. O tarihte transfer penceresinin kapanmasına 45 gün vardı, Fenerbahçe Santos ve Cristian’la anlaşmamıştı, Galatasaray Keita’yla imzalamamıştı, Beşiktaş “evladı” Nihat’ı geri dönmeye henüz ikna edememişti.

Erken bulma, ucuza kapatma, yararlanıp kârla satma işlerini en iyi yapan ülkeler denince akla gelen iki ülke Portekiz ve Hollanda’ydı, Hollanda’nın bir de altyapı geleneği vardı. İdeal örnekler olarak gözüküyorlardı velhasıl.

Avrupa Birliği’ne ne zaman gireceğimiz belli değil. Konu sadece ulusal da değil, uluslararası siyasetin havucu olarak önümüzde, işimize gelen konularda üstüne, gelmeyen konularda uzağına koşuyoruz. Alırlar mı almazlar mı, ayrı konu. Bu nedenle bizim oyuncularımızın da yurt dışında yabancı-yerli muamelesi görmesi olayı biraz federasyonların insafında.

Aklımda yanlış kalmadıysa Rüştü ve Nihat arasında farklı uygulama oldu zamanında İspanya’da. Orada Avrupa Birliği üyesi ülke vatandaşların serbest dolaşım hakkı geçerli, onun dışındakiler için kısıtlama var. Diğer kalburüstü liglere göre vergi avantajı olduğu söyleniyor bu ülkede.

İngiltere, zaten tam profesyonel, grev, lokavt gibi kavramları da barındıran liginde, bambaşka bir çalışma izni prosedürü yürütüyor. Kendi ülke milli takımında oynama şartı arıyor öncelikli olarak. Yine de istisna tanıyor kimi gelecek vaat eden ve “ülke futboluna katkı sağlaması olası” isimlere ama bu istisnayı da önüne gelene vermiyor. Nobre’ye vermezlerdi örneğin.

İtalya’nın yabancı uygulaması daha da değişik, yine Avrupa Birliği üyesi ülke vatandaşları için dolaşım serbestken ülke dışından bir sezonda sadece bir tane Avrupa Birliği dışı oyuncu alabiliyorsunuz. Ama ülke içinde zaten oynayan Avrupa Birliği dışı oyuncu alabiliyorsunuz. Yani illa Brezilyalı getirecekseniz hal-i hazırda ülkede oynayan bir Brezilyalı’ya kanca atmayı tercih edebilirsiniz. Dışarıdan getirmek için limitiniz, yazıyla “bir”.

Yabancı kısıtlaması olmayan tek birinci sınıf lig olan Alman birinci ligi Bundesliga’da, toplam 18 takımda ortalama 16’şar tane yabancı oyuncu var. Bunların ortalama altı tanesi Avrupa Birliği üyesi ülkelerden. Her takımda ortalama bir Türk oyuncu var. Yabancıların dokuz tanesi Avrupa Birliği harici ülkelerden.

(Bundesliga özelinde buraya bir not ekleyelim; Avrupa Birliği’ne Norveç’in ve İsviçre’nin katılmadığını ve bu nedenle ikisini doğal olarak Avrupa Birliği harici olarak değerlendirdiğimi belirteyim. Ayrıca Türk oyuncu sayısında da Mesut Özil, Serdar Taşçı gibi milli takımlar seviyesinde Alman vatandaşlığını seçen Türk oyuncuları da Türk olarak saydığımı söylemek isterim. Son olarak da çifte vatandaşlıklarla ilgili detaylı araştırma yapmadığımı da ekleyeyim; bilindiği gibi kimi Brezilyalı oyuncuların Portekiz, kimi Arjantinli oyuncuların İspanya veya İtalya pasaportları mevcut. Ancak ortalama 15 yabancısının yarısı Avrupa Birliği harici olan bir ligden bahsettiğimiz gerçeğini çok da değiştirmiyor bu durum.)

Bizim gibi, milliyetçiliğiyle tanınan bu ülkenin en üst seviye liginde yabancı kısıtlamasının durumu şu; yok. Yazının başındaki örneklerden Hollanda’nın da bu konuda serbest olduğunu göz önüne alalım, Portekiz’in de Brezilyalılar’a kapısı açık.

İçeri bakınca Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal Kayseri’den ayrıldığından beri transfer dedikodularının odağına sadece Sercan’ı koyabiliyoruz (Gökhan Ünal yine transfer dedikodularının nesnesi olmayı başardı bu sıralar gerçi). Baktığımızda oynadıkları kulüplerden başka bir kulübe, hadi lafı kıvırmayalım, üç büyüklerden birine transfer olması halinde ciddi katkı yapacak, değişikliğe yol açacak başka oyuncu bulmakta zorlanıyoruz. Bursa durup durup Sercan, Volkan ve Ozan’la ilgili “Satmıyoruz” demek zorunda hissediyor. Kayseri’nin genç stoperi Eren Güngör’ü sakatlık vurdu. Ali Turan’ın Galatasaray ve Ankaragücü valsi çıkmazda. Geçen senenin flaş isimlerinden Taner Gülleri sadece 1 maç oynayabildi İ.B.B’de, Turgay Bahadır Bursa’da verimli olmaktan uzak. Ankaragücü’nün Ankaraspor’dan topladıklarıyla birlikte bir iki ismi daha göz önünde ama milli takıma sokabilecekleri isim var mı tartışılır.

Lafın özü, iç piyasamızda her sene çıkan “Yabancılarımızdan yararlanamıyoruz” konulu yazılardaki dakikaları ve dakika başı ücretleri kenara koyarsak, aslında 6+2’yi randımanlı kullanan kulübümüz yok gibi. 17 takımda ortalama 100’ün üstünde yerli oyuncumuz var her hafta maça çıkan. Ancak milli takımın stoperleri, bekleri soru işareti, hemen her mevkide birer iyi ismimiz var ancak sonrası zayıf.

İç transferde de biraz ismi sivrilen isimler için kapı 5 milyon Euro’lardan açılıyor. Bir şekilde üç büyüklere kapağı atan futbolcu ilerlemeyi bırakıp aldığı paraları destelemeye başlıyor. Konfor alanı çok değişmeden geliri ciddi şekilde artınca olacağı bu tabi.

Ukrayna bu yazının neresinde diyecek olursanız, onlar da şuradalar, bilgilerine ulaşabildiğim (yine yarı resmi kutsal kaynak Wikipedia’ya göre) 12 birinci lig takımının yabancı oyuncu sayısı ortalama yedi.

Bizden düşük. “E, kötü örnek oldu?” demeden önce devamını da yazalım, adını sanını az çok bildiğimiz Ukrayna takımlarından Shakhtar Donetsk’in (UEFA sıralamasında 16. sırada) kadrosunda 8’i Brezilyalı 14 yabancısı olduğunu, Dinamo Kiev’in (Galatasaray’ın 1 sıra üstünde 41. UEFA sıralamasında) 10 yabancısı olduğunu, iki sene önce Beşiktaşlılar’ı üzen Metalist Kharkiv’in (UEFA sıralamasında 78. sırada) 9 yabancısı olduğunu, Dnipro’nun (UEFA sıralamasında Trabzonspor’un üstünde) 9 yabancısı olduğunu söylesem fikriniz değişir mi?

Ukrayna’nın Rus ekolünden sayılabileceğini ve o ekolün ulusal politika olarak sporcu yetiştirmeyi görev bildiğini de ve nüfuslarının 46 milyon civarı olduğunun da bilgisini ekledikten sonra soralım, Ukrayna’da mı daha çok lisanslı sporcu vardır, bizde mi? Ukrayna diyenler elini kaldırsın.

Ukrayna aşkım nereden depreşti diyecek olursanız, müsadenizle ona da cevap vereyim, Shakhtar Donetsk “zıp zıp Brezilyalı” koleksiyonunu son olarak Douglas Costa’yla genişletti. 19 yaşındaki sol açık için 6 milyon Euro ödedi Lucescu’nun takımı. Geride bıraktığımız yılın son günlerinde aynı bedeli ödeyerek geleceğin yıldızları arasında gösterilen bir diğer sambacıyı, Alex Teixeira’yı da kadrolarına kattılar. Jadson, Ilsinho, Luiz Adriano, Willian, Leonardo gibi kalburüstü Avrupa futboluna uygun Brezilyalıları’nın yanına ekledikleri bu iki genç yıldızla kadrolarındaki sambacı sayısı da sekize çıktı. Nerede ne zaman söylediği ispatlanamayan sözüne binaen; Arsene Wenger’e selam gönderir gibiler.

Ukrayna ligi Türkiye liginden daha cazip de olmasa gerek, vizyonu açısından. Dedikodular bu Rus takımlarının kara para aklama için kullanıldığını sık sık söylese de bonservislerle oyuncu aldığı takımları çok da ihya etmeyen bu kulüplerin oyuncularına da bizim ülkemizdeki yabancılara ödediğimizden çok çok fazlasını ödediğini sanmıyorum. O noktada olay ligin takımlara tanıdığı hakla paralel yürüyor. Serbestlik var diye tüm takımlar takımı yabancı doldurmuyor, milli takımlarına da bakınca 19 Kasım’da çağırılan son milli takımlarında sadece iki tane lejyoner olduğunu görüyoruz.

Yabancı serbestisiyle ilgili teorim baştan beri bu şekildeydi, her transfer döneminde de bu pekişiyor; Türkiye Süper Ligi’nde yabancı sınırı kalkarsa sahaya 11 yabancıyla çıkan kulüpler olacağı gibi 4-5 yabancıyla çıkan kulüpler de olmaya devam eder. Kaliteli yerli oyuncu yokluğundan üç büyüklerin kadrolarında yer işgal eden oyuncular katkı sağlayabilecekleri takımlara giderler ve onların kalitesini yükseltirler. Yabancı serbestliği yerli oyuncuların hem bonservis hem de imza bedellerini düşürür, bu nedenle yurt dışında alamayacağı parayı yurt içinde alarak tembelliğe alışan Türk oyuncular için de yurt dışı cazip hale gelmeye başlar. Bu şekilde sadece ithalat değil ihracat da artar. İlk dönemlerde biraz sıkıntı olsa da, kimi kulüpler menejer tuzaklarında kalitesiz yabancılar getirseler de bugünkinden daha kötü olmaz ve en geç 2-3 sene içerisinde işler rayına oturur. Kulüplerimiz doğrudan katkı yapacak oyuncuların yanında Ukrayna takımlarının yapabildiği gibi kulübede de oturtabileceği genç yetenekler almaya başlayabilirler. Bunların gelişimini sağlayıp yararlanabilir, orta vadede bu oyunculardan para kazanır hale gelebilirler. Yerli oyuncu havuzumuz da daralmaz, bilakis yurt dışını tercih etmeye başlayacak yerli oyuncuların oralarda edinecekleri tecrübelerle milli takımın seviyesi de yükselir.

Alıştığımız düzeni değiştirme fikri bizi korkutuyor, bu insanın doğasında var. Ancak olması gereken değişimler çoğu zaman küçük değişikliklerden değil büyük adımlardan doğar. Bunu yapacak cesarette birilerini bekliyoruz çoktandır.

Sayfa Yükleniyor...