İstediğini alan Rijkaard

Galatasaray, son 2 maçtır defansif oyunun en güzel örneklerini sunarken, istediği sonuçları alan taraf oluyor..

İstediğini alan Rijkaard - 1

Rijkaard'la ilgili düşüncelerimi bundan önceki yazımda yazmıştım, şimdi bu düşüncelerimde ne kadar haklı olduğumu görüyorum. Galatasaray, son 2 maçtır defansif oyunun en güzel örneklerini sunuyor. Evet, belki bu futbol kimseye zevk vermiyor ancak hem Beşiktaş hem de Atletico Madrid maçlarına bakarsak istediğini alan tarafın sarı-kırmızılı takım olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Türkiye'de büyük takımların her maçı kazanması gerekir diye bir düşünce var ama ben bu düşüncenin doğru olduğuna inanmıyorum. Şöyle düşünün, Perşembe çok zor bir maç oynayıp ertesi gün uzun bir yolculuk sonrası Türkiye'ye dönmüşsünüz, sakatlardan dolayı rotasyon şansınız çok az, Kewell, Baros ve Sabri gibi çok önemli 3 oyuncunuz sakat.. Elano ve Caner'in de oynayıp oynamayacağı belli değil. Bir de üzerine belki de bu maça şampiyonluk için son şansı olarak bakan bir ezeli rakibinizle deplasmanda karşılaşıyorsunuz.. Sizce bu maçtan beraberlikle ayrılmak kötü sonuç mu? Rijkaard bu yüzden eleştirilebilinir mi?

Taraftar kesinlikle galibiyet isteyecektir, eminim ki Hollandalı teknik adam ve futbolcularda kesinlikle galibiyeti istemiştir ancak bu şartlarda İnönü'den 1 puanla ayrılmak asla kötü değildir. Yazımın başında dediğim gibi Galatasaray hem Atletico Madrid maçından hem de Beşiktaş maçından istediğini alan taraf olarak çıkmıştır...

Frank Rijkaard'ın sadece 1 A planı var ve işler kötü gittiğinde maçı çeviremiyor ya da önlem alamıyor diyenler şu son 2 maçta Hollandalı teknik adamın ne kadar farklı planları olduğunu görmüşlerdir herhalde.. Sezon başında tam bir hücum takımı olan sarı-kırmızılılar, şimdi pozisyon verselerde iyi ve hareketli savunma yapan bir takıma dönüşmüştür. Bu takım hem Madrid'te hem de İnönü'de istediği zaman da golü bulmuştur. Bu kadar kısa bir sürede böyle bir takıma dönüşmek kimilerine göre futbolu bilmeyen, kimilerine göre antrenörlükten anlamayan Rijkaard'ın başarısıdır.

Oynanan futbol bana zevk veriyor mu derseniz, hayır tabii ki vermiyor. Çünkü ben hücum futbolu seven birisiyim, ancak sarı-kırmızılı takımın bu kadar sorunlu bir zamanda, böyle bir mücadele göstermesine de saygı duyuyorum. Baros'un, Kewell'ın ve Sabri'nün dönüşüyle de Galatasaray'ın hem hücum yapabilen hem de savunması daha sağlam bir takım haline geleceğini düşünüyorum. 

Rijkaard, maça Servetsiz başlayarak çok doğru bir karar vermiştir. Bunu kesinlikle içten söylüyorum. Tecrübeli oyuncu Madrid'te sarı-kırmızılı takımın en zayıf 2 halkasından biriydi. Eğer, en kritik yerde rakibinize bacak arası yapmaya çalışır, ya da asla yapamayacağınız şeyler denerseniz, bir sonraki maçta böyle yedek oturursunuz. Servet'in iyi bir defans olduğu şüphe götürmez ancak bu maçta yedek oturtuğu için kendine kızması gerekir başkalarına değil.. Ayrıca Beşiktaş maçında Emre Güngör'ün futbolunu da göz önünde bulundurursak, Servet'in bundan sonra işinin hiç de kolay olmadığı açık. Eğer tecrübeli oyuncu küsmezse bu rekabetten Galatasaray karlı çıkar..

Rijkaard'ın maç içinde yaptığı değişikliklere çoğu zaman ben de bir anlam veremiyorum. Ancak, Beşiktaş maçında Elano'nun çıkmasının büyük bir hata olduğunu ve sonuca direkt etki ettiğini düşünüyordum taa ki  Brezilyalı yıldızın sakatlığının tekrarladığını duyuncaya kadar..

Beşiktaş'a gelirsek, siyah-beyazlı takım Galatasaray karşısında ilk yarı oldukça beğendim. Gol için herşeyi yaptılar ancak biraz şans biraz da Galatasaray defansı ve Leo Franco buna izin vermedi. İkinci yarıda ise oyundan düştüler. Beşiktaş'ın bu beraberlikle şampiyonluk şansı iyice azaldı, ancak daha önümüzde uzun bir süre var ve burası Türkiye ne olacağı hiç belli olmaz..

İki takıma da bize yaşattıkları heyecan için teşekkür ediyorum. Ben bu derbiden zevk aldım, umarım izleyen herkes zevk almıştır...    

Sayfa Yükleniyor...