Kaan Kural'la Potanın Seyir Defteri

Geçen hafta basketbol dünyasında ne oldu, ne bitti? 5 adımda hızlı özet:

Kaan Kural'la Potanın Seyir Defteri

1.Cleveland Buldozerleri

Cleveland Cavaliers, ilk turda Detroit’in ardından, Doğu yarı finalinde de Atlanta Hawks’u 4-0’la geçti. 8 galibiyet. Üstelik hepsi 10 ve üzerinde farklarla biten maçlar. Cavaliers karşısında başarı standartı artık seride maç almak değil başa baş oynayabilmek oldu artık. Mesela Doğu finalini 4-0 geçseler ama iki maç son topa kalsa, diğer ikisi hezimet bile olsa “Yine iyi mücadele ettiler” diyeceğiz.

Gerçekten çok etkileyici Cleveland’ın başarısı. Ancak biraz da suni olduğunun altını çizmek gerekli. Dağınık, eksik ve umursamaz bir Pistons ve sakatlıklarla boğuşan, yine dağınık bir Atlanta Hawks gerçek testler olamadı Cleveland için. Ancak şu gerçek değişmeyecek. Geçtiğimiz yıllarda Doğu’da ilk 3’e giremese bile play-off’da hem LeBron James, hem de takım halinde Cleveland performansını arttırmış, baskı altında, play-off mücadele düzeyinde normal sezonun üzerine çıkmıştı. Pek çok takım için aksi geçerlidir. Peki normal sezonun En Değerli Oyuncu’su LeBron James ve birincisi Cleveland daha da iyiye giderse ne olur?

Ne olacak her maçı 10’un üzerinde kazanan 8’de 8 yapan bir takım ve bu maçlarda %53 isabetle 32.9 sayı, 9.8 ribaund, 6.8 asist, 2.0 top çalma yapan bir LeBron James olur. Rakipleri ne durumda olursa olsun çok korkutucu rakamlar bunlar.

Bu arada NBA play-off’larında hiç maç kaybetmeden şampiyon olan takım yok. 2001’de Los Angeles Lakers finale maç kaybetmeden çıkmış, orada Philadelphia’ya 1 maç kaybederek şampiyon olmuştu. Eğer Cleveland Doğu finalinde de maç kaybetmezse 12-0 olacak. 2001 Lakers ise ilk tur 5 maç üzerinden oynandığı için 11-0’la finale gelmişti.

2.İkizleri ayırt etmek zor

NBA’e bu sezon çok başarılı bir çaylak sınıfı katıldı. Pek çok isim beklentileri fazlasıyla aştı. Ancak herhalde en büyük sürpriz New Jersey Nets pivotu Brook Lopez. 2.13’lük pivot sağlam duruşu, oyun bilgisi, yaşının çok üzerinde gelişen yetenekleri ile daha ilk sezonunda kalburüstü pivotlar arasına girdi bile. 82 maçın tamamında oynayan Lopez %53 isabetle 13.0 sayı, 8.1 ribaund, 1.8 blok ortalamalarına sahip. Başarısı herkesin takdirini kazandı. Ancak NBA’i bazı yakından takip edenlerin bile kafasını karıştıran bir durum var.

Brook’un bir de ikizi var. Robin Lopez. O da bu yıl NBA’e adım attı. Ancak ağabeyi kadar başarılı bir yıl geçmedi Robin için. Zaten yetenek olarak aralarında dağlar kadar fark var. Aynı yumurta ikizleri olsalar da Robin uzun kıvırcık saçları ve daha ince vücudu ile dazlak ve yapılı Brook’dan çok net ayrılabiliyor. Performanslarını ayırt etmek de kolay. Robin 3.2 sayı, 2.0 ribaund, 0.7 blok ortalamalarına sahip.

Ancak bu ikiliyi halen karıştıranlar da var. Yılın Çaylağı oylamasında NBA, ligi takip eden üst düzey 120 gazeteciye en iyi 3 çaylağa oy vermelerini istiyor. İlk sıradaki 5, ikinci 3, üçüncü 1 puan alıyor. Puan toplamlarına göre en iyi çaylak belirleniyor. Bu oylamada ilginç bir şekilde Robin Lopez’e 1 adet 2.’lik oyu çıktı. Performanslara bakınca Brook’un başarılarını gören ama herhalde kafası biraz başka yerde olan bir gazetecinin yanlış oy vermesi ile ilgili pek çok espri yapıldı.

Ancak bu karışıklık orada kalmadı. Geçen hafta açıklanan en iyi çaylak beşlerinde bir gariplik vardı. 30 takım koçunun oyladığı en iyi ilk ve ikinci beşlerde yine tuhaf bir durum oluştu. Brook Lopez’i 21 koç ilk beş, 7’si ise ikinci beşte gösterdi. Kendi koçunun oy vermesi yasak. Demek ki bir koç en iyi iki beşte göstermedi. Buraya kadar normal. Ancak Robin Lopez 1 koç tarafından ikinci beşte gösterilmiş. Aldığı tek oy da o… Birilerinin kafası halen karışık galiba.

Brook Lopez başarıları ile fazlasıyla övgü aldı ilk yılında. Ancak adını tam olarak kabul ettirmesi için biraz daha zamana ihtiyacı var gibi…

3.Bana öyle soru sorulmaz

Zeljko Obradoviç geçen hafta 6. Avrupa Şampiyonluğu’na ulaştı. 1992’de Partizan’la başlamıştı. 2009’da ise Panathinaikos. 18 sezonda 6 şampiyonluk. Her 3 yılda bir kupaya adını yazdırıyor Sırp koç. Gerçekten büyük başarı. Ancak Obradoviç sadece şampiyonlukları ile değil siniri ve tersliği ile de bilinen bir koç.

Son örnek mi? Şampiyonluğun hemen ardından Yunan televizyonunda şu yaptığı röportaja bakmak yeterli. Maç sonrası basın toplantısında “Maçta çok ‘tuhaf şeyler’ oldu. Ama tekrar izlemeden bir şey söyleyemem” demişti Obradoviç. Canlı yayına geldiğinde doğal olarak spiker ilk olarak “Bu ‘tuhaf şeyler’ nedir?” diye sordu. Obradoviç sinirlenerek “Şampiyon olmuşuz. İlk soracağın soru bu mu? Bu mu ha?” diyerek yayını terk etti.

Sanırım kendisine artık İmparator demekte sakınca yok.

Mevzubahis röpotaj burada: http://www.youtube.com/watch?v=60J7jBkqlFU

4.Sen hiç Avrupa’dan maç izledin mi?

NBA’e 19 yaş sınırı geldikten sonra geçen yıl en değerli lise oyuncularından biri olan Brandon Jennings üniversite okumak yerine Lottomatica Roma ile anlaşmayı tercih etmiş ve büyük ses getirmişti. Henüz basketbolu tam gelişmemiş bir oyuncunun takım oyununun zirveye çıktığı Avrupa Ligi’nde zorlanması normal. 18 yaşındaki Jennings de ilk sezonunda 7.6 sayı, 1.6 asist ortalamaları ile oynadı.

Ancak görünen o ki Jennings pek Amerikalı oyunculara ders olmamış. Halen Avrupa’yı daha yumuşak zannetmeyi sürdürüyorlar. Aslında sertlik açısından tam tersi geçerli. Temaslara Avrupa’da daha az düdük çıkıyor.

Şimdilerde Amerika’da herkes 17 yaşındaki pivot Jeremy Tyler’ı konuşuyor. Genç uzun lise son sınıf yerine Avrupa’da oynamak istediğini ve 2 yıl sonra yaşı gelince NBA draftine girmek istediğini açıkladı.

Tyler çok önemli bir yetenek olarak kabul ediliyor ancak sözleri Avrupa hakkındaki düşüncelerin ne kadar yanlış olduğunun bir ispatı. Tercihinin nedenlerini “Burada her maçta ikili üçlü sıkıştırmalar görüyorum. Maçlardan sonra elim kolum çizik içinde kalıyor. Oynayacak alan bırakmıyorlar. Kendimi gösteremiyorum” olarak özetledi Tyler. Acaba ona yol gösteren kimse hiç kendisine sordu mu? “Jeremy sen hiç Avrupa Ligi maçı izledin mi?”

5.Şimdi play-off zamanı

Beko Basketbol Ligi’nde normal sezon bitti. Play-off Perşembe günü perde açıyor. En iyi basketbolu oynayan, en kaliteli iki takım Efes Pilsen ve Fenerbahçe final için mutlak favoriler. Kadro olarak onlarla baş edebilecek tek takım Telekom kağıt üstünde ama parke üstünde durum farklı.

O kadar farklı ki 1-0 önde başlayacakları ilk turda bile Mersin Büyükşehir Belediye önünde işleri hiç kolay olmayacak. Başkent ekibi çok dağınık, isteksiz ve mutsuz bir takım gibi görünüyorlar. Herkes ayrı telden çalıyor. Başta sezon ortasında gelen El-Amin. Geçen sezon da çok kendi oyununa bakıp yapıya zarar veriyordu ama Haluk ve Tutku takımı bir arada tutmayı başarmıştı. Şimdi Haluk yok, mutsuz Serkan ve Barış var. El-Amin’in verdiği zarar katlanarak büyüdü. Diğer iki sezon ortası takviyesi Torres ve Bayramoviç çok önemli sertlik ve tecrübe getirdi ama şu anda fırtınada dümeni kopan bir gemi gibiler. Rüzgar onları nereye sürüklerse oraya gidecekler? Eğer dümeni tamir edip Tutku’ya emanet ederlerse doğru yönü bulabilirler. Bunu yapamazlarsa ligin çılgın skoreri Lofton onları sürpriz ararken ligin en büyük sürpriziyle karşılayabilir.

Sayfa Yükleniyor...