Kasap ligi

Türk futbolu giderek sertliğe yenik düşerken yetenekliyi yeteneksizden ayırmak da güçleşiyor. Flaş transferlerin önemi de gün geçtikçe azalıyor.

Kasap ligi - 1

Türkiye'de futbol giderek farklı bir yöne doğru kaymaya başladı. Gün geçtikçe liglerimizdeki futbolun teknikten çok fizik güce kaydığını görüyoruz. Türkiye'de özellikle yerli antrenörlerin ilk düşüncesi oyuncularını maksimum fizik güce ulaştırmak oluyor. Dolayısıyla futbol giderek yeteneklinin yeteneksize üstünlük sağladığı bir oyun olmaktan çıkıp, fiziklinin daha az fizikliye avantaj sağladığı bir boğuşmaya dönüyor. Eğer fizikler de eşitse bu kez kim daha sert oynarsa o diğerine üstünlük kuruyor. Kısacası rakibi sindirme politikası her daim liglerimizde giderek artan bir saha içi taktik uygulaması olmayı sürdürüyor.

Yetenekli futbolcuları durdurmak için daha az yetenekli futbolcuların uyguladıkları yöntem fiziksel olarak yıldırmak ve yıpratmak oluyor. Özellikle 2. yarının başlamasıyla ve son kupa maçlarıyla gördük ki sertlik hakemlerden de prim görüyor. Tamam kahve tabiriyle futbol erkek oyunu belki ama bu kadarı da biraz fazla artık.

Yukarıda saydıklarımız Galatasaray başkanı Adnan Polat'ın bugün yaptığı açıklamayla bire bir örtüşüyor. Başkanın görüşlerine ben de sonuna kadar katılıyorum. Türkiye'de teknik bir futbolcu olmak gerçekten zor. Çünkü “rakibe top oynatmayacağım, yakın ve sert oynayacağım” diyen birçok kasap ve çırağı yeterince ceza almıyor. Türkiye'de kemik sesi gelmezse kart çıkmıyor. Hatta zaman zaman kemik sesine rağmen çıkmıyor.

Digiturk yönetimi yayın ihalesiyle birlikte Turkcell Süper Lig'e milyar dolarlık bir yatırım yaptı. Sonrasında genel müdür Ertan Özerdem ligin kalitesinin ve marka değerinin artması gerektiğini, aksi takdirde bu paraların karşılanamayacağını söylemişti. Hatta bu bağlamda Erman Toroğlu'nun da Maraton'daki görevine son verilmişti. Ayrıntıları zaten hepiniz biliyorsunuz. Peki Digiturk yönetimi saha içindeki bu yetenek kıyımı karşısında bir önlem almayı ve federasyona ya da MHK'ye baskı yapmayı planlıyor mu merak ediyorum. Çünkü ben futbolu biri kazansın diye değil zevk almak için izliyorum. Arda, Alex, Keita gibi teknik oyuncular ayaklarındaki topları her an bir tekme gelebilir korkusuysa doğru düzgün oynayamıyorsa, onlar da saha için de sıradanlaşıyorsa ne anlamı kaldı futbolun, ne anlamı kaldı tekniğin. Hali hazırda UEFA'da “yetenekli oyuncuları koruyun, futbolun seyir zevkini bu oyuncular artırıyor” demiyor mu? Messi futbolun böylesine sert oynandığı bir lige transfer olsa takımına ne katabilir. Yoksa o da sıradanlaşır mı?

İstanbul Büyükşehir Belediyespor – Trabzonspor maçında 17 tane sarı kart çıktı. Ama gelin görün ki bir tek kırmızı kart yok. Bunu anlamakta açıkçası biraz zorlanıyorum. Maçın ardından kendime sordum. Aklında maçla ilgili ne kaldı diye. Hiçbir şey. Sanki futbol değil de güreş seyretmiş gibi hissettim kendimi.

7 şubat'ta 44. Superbowl oynanacak. New Orleans Saints, Indianapolis Colts karşısına çıkacak. Sun Life Stadyumu'ndaki maçı bu kez Türk futboluyla Amerikan futbolu arasındaki yedi farkı bulmak için de seyredeceğim. Bazı yazarlarımız bizim futbolumuzun Avrupa'da bir kimliği yok dese de Türkiye'de futbol korumalı oynanmaya başlarsa gerçekten ses getiren bir kimlik edinmiş oluruz.

Sayfa Yükleniyor...