Lucescu'nun kupası ilahi bir tokat

Lucescu, Hiddink, Gerets, Löw... Türkiye'den kovuldular, dışarıda el üstünde tutuluyorlar. Spor yazarlarına göre yabancı hocaları küçümsüyoruz, aslında onlara gerek yok! Neden mi?

Lucescu'nun kupası ilahi bir tokat

Galatasaray ve Beşiktaş'ı Türkiye'de şampiyonluğa ulaştıran, Sarı-kırmızılıları Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale taşıyan Mircea Lucescu, dün İstanbul'da UEFA Kupası'nı kaldırdı. Romen teknik adamın Shakhtar Donetsk'i Avrupa'nın zirvesine çıkarmasıyla UEFA finalini izleyenlerin aklına kaçınılmaz olarak Türkiye'den gönderilen ve başarılı olan isimler geldi.


Sadece Lucescu değil, kimler geçmemişti ki memleket topraklarından?

Fenerbahçe'de kısa süre tutunabilen Hollandalı teknik direktör Guus Hiddink, başına geçtiği milli takımlarla görülmemiş başarılara imza attı, bu sezon Chelsea'yle Şampiyonlar Ligi'nde yarı final oynadı.

90'lı yılların ortalarında Sarı-lacivertlileri çalıştıran Alman Joachim Löw, bugünlerde Alman Milli Takımı'nın başında.

Holger Osieck, UEFA Teknik Komitesi'nin başında ve geçtiğimiz yıl Türkiye'de teknik direktörlere kurs verdi.

Brezilyalı teknik direktör Zico ise Fenerbahçe tarihinin en büyük Avrupa başarısına imza attı ancak Türkiye liginde takm şampiyon olamayınca yollar ayrıldı. Geçtiğimiz sezon Avrupa Şampiyonu İspanya'dan alınan Aragones de bugünlerde bavullarını topluyor.

Genellikle teknik direktörleriyle uzun yıllar çalışmasıyla bilinen Galatasaray da son yıllarda sezonu iki çalıştırıcıyla tamamlamaya başladı. Son yılların en flaş ismi Eric Gerets, Galatasaray'dan ayrıldıktan sonra Marsilya'ya gitti ve Akdenizliler Belçikalı teknik adamla müthiş bir çıkış yakaladı.

Lucescu'yu gönderen bir başka kulüp Beşiktaş'ın Del Bosque, Tigana, Scala gibi isimlerle birlikteliği kısa sürdü.

Turkcell Süper Lig'de bugün yabancı teknik adam olarak yalnızca Fenerbahçe'de Luis Aragones ve Gaziantepspor'da José Couceiro bulunuyor.

ntvmsnbc, Türkiye'den gönderilen, dışarıda ise el üstünde tutulan teknik adamların nasıl ve neden başarılı olabildiklerini spor yazarlarına sordu.

ŞAŞIRMIYORUM, ÇÜNKÜ KÜÇÜMSÜYORUZ
Banu Yelkovan (Radikal)
"Bizden gidenleri ikiye ayırmak gerekiyor. Bir tanesi Hiddink gibi isimler... Hollandalı, o zaman kariyerinin başındaydı, 'burada kalmaya devam etseydi şu anki noktaya gelir miydi?'

Bir de değerini bilmediklerimiz var. Zico'yu küçümseyerek gönderdik, Tigana'yı da aynı...

Zico Japonya'da çalıştığı için küçümsüyoruz, oysa Arsene Wenger de Japonya'daydı Arsenal'den önce ve özellikle beslenme konusunda İngiltere'de devrim yaptı. Futbolculara birçok şeyi yasakladı, sürekli haşlanmış gıdalar ve Japonların beslenmesinden esinlendiği şeyleri yedirdi. Wenger'in futbolcuları milli takıma gittiklerinde diğer takımların oyuncuları 'Nasıl bu kadar esnek kalıyorsunuz, maç sonunda nasıl bu kadar dinç kalıyorsunuz' sorularını yöneltiyorlardı. Wenger'in oyuncuları ise utanıyorlar söylemeye, 'Sabahın altısında kaldırıp dans hareketleri yaptırıyor bize' diye... İlk başta gülünen şeyi sonra Ada'da herkes uygulamaya başlıyor.

Biz Zico Japonya'yı çalıştırdı diye gülüyoruz. Japonya'dan adamlar İngiltere ve İtalya'da oynuyor, bizden kimse oynamıyor. Bizde futbolu yorumlayanlar, futbol onlar bıraktığı gün ilerleme durmuş zannediyorlar. Yeniliklere çok kapalılar ve bariz bir yabancı düşmanlığı var.

Bizden gidenlerin başarılı olmasında şaşkınlık yaratacak hiçbir şey yok. Eric Gerets çok değerli bir isimdi ve kaçırdık. Ayrılıncaya kadar Marsilya şampiyonluğun en önemli adayıydı.

Lucescu'nun Saracoğlu'nda UEFA'yı alması Allah'ın tokadı, Romen teknik adam hakemlerle ilgili bizim söylediklerimizi söyleyince 'Çavuşesku'nun Romanya'sından gelip neler diyor' diye kovduk. Oysa her akşam spor programlarında aynı şeyleri söylemiyor muyuz?

Skibbe Galatasaray'dan yarım sezonda kovulduğu için kariyerinde 'başarısız' olarak yazılmayacak bu, sadece 'Türkler sabırsız' diye bilinecek.

Mesela Tigana kalsaydı UEFA Başkanı'nın en yakın arkadaşı Beşiktaş'ın başında olacaktı.

Teknik direktörlerin asıl kovulma sebebi garip bir şekilde son dönemde yükselen yabancı düşmanlığı."

EN UFAK HATADA SESLENDİRİLEN GARABETLER
Mert Aydın (NTV )
"Yabancı ya da yerli bizim teknik adamlara bakışımızda hata var. Sadece taraftarlar değil medya mensupları da en ufak bir hata buldukları teknik adam için, 'Hoca değil' garabetini rahatça seslendirebiliyor. Böyle olunca yabancı teknik adamların arkalarına teneke bağlanıp gönderiliyor.

Yerliler de nasılsa bizim oğlanlar oldukları için teneke bile bağlamıyoruz. Yabancı teknik adam başka bir ülkeye gittiğinde normal olarak başarı kazanabiliyor. Bu doğal, çünkü hep başarılı ya da hep başarısız olamazsınız.

Bunların yanında dikkat etmediğimiz bir şey de seçilen teknik adamın eldeki oyuncu kadrosuyla uyum sağlayıp sağlamayacağı. Başkanlar sadece ünlü diye teknik adam alırken onun oyun sistemine bakmıyor bile. Bu da beklentilerle sonuçları aynı platforma getiremiyor.

Şu anda yabancı teknik adam sayısı azaldı. Ama yerlileri genelde ikinci tercih olarak görüyoruz. Yerlilere güvenden çok galiba tazminatsız kovulabilmeleri önemli neden."

LUCESCU BRANDAO'YU TÜRKİYE'DE SATABİLİR MİYDİ?
Hakan Ünsal (NTV Spor)
"Türkiye'de Türk ya da yabancı isim farketmiyor... Yöneticiler her sene mutlaka başarılı olma hedefiyle yola çıkar bizde ve kafalarına göre yönetebilecekleri hoca bulma sevdasındadırlar. 'Her yıl şampiyon olacaksın, kupa alacaksın' zihniyetiyle bir yere varamayız. Çünkü bir tane takım şampiyon olabiliyor.

Lucescu'nun kupası ilahi bir tokat - 1 Lucescu, kariyerinin ilk UEFA Kupası'nı Türkiye'de kaldırdı.

Galatasaray'da mesela Bülent Korkmaz başarısız mı? Yarım sezon için takımın başına getiriyorsunuz Skibbe'nin ardından, şimdi de göndereceksiniz ve böylece sezonun faturasını kesmiş olacaksınız. Böyle nereye varılır ki?

Türkiye'den gidip de dışarıda zirveye çıkıyorlar, çünkü bu isimlerin işine kimse karışmıyor orada. Lucescu, Shakhtar'da kaç tane oyuncu alıp sattı? Anatoliy Tymoschuk vardı Zenit'e sattı, Brezilyalı Lemos Brandao'yu Marsilya'ya sattı ve kimse işine karışmadı. Avrupa'da futbolu yöneticiler hocalardan daha fazla bilmiyor, bilseler bile hocalara bırakıyorlar. Burada yöneticiler her şeyi 'iyi' biliyor, bir de bizde kesinlikle sabır yok.

Bir de hocaları neye göre getiriyoruz? Aragones'i getiriyorsun ama İspanya'ya baksana bir... Elinde dünyanın en iyi futbolcuları var, senin elindeki futbolcular Aragones'in istediği sistemde mi?

Yöneticiler kafalarına göre takıldıkları için bu bozukluk düzelmez asla. Türkiye'de aslında teknik direktör getirmeye gerek yok! Yönetim kurulu toplansın, içlerinden birini hoca olarak tayin etsin, böylece hem masraftan da kurtulurlar. Tam kafalarındaki sistemi oturtmuş olurlar."

DOĞU CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK
Gökmen Özdemir (Vatan)
"Türkiye'den gittikten sonra başarılı olan teknik direktörlere baktığımız zaman, uzun vadede belirli bir sistem içerisinde çalışıp sonra sonuca ulaştıklarını görüyoruz. Biz esasında futbolun ve takım olgusunun da değerini bilmiyoruz. Hiddink, Löw, Lucescu ve Gerets gittikleri yerlerde önce takım yaratıyor, ardından sonuç geliyor.

Shakhtar'da transferlerin yüzde 90'ını başkan Ahmedov yapıyor ama Lucescu ile aralarında öyle bir güven var ki bu bir sorun yaratmıyor. Örneğin, takımdaki Brezilyalıların yüzde 90'ını başkan getirdi. Lucescu'nun Türkiye'ye gelme maliyeti en az 2,5 milyon Euro'dur, o da teknik direktöre sunacağınız projeye göre. Para için gelse 4 milyon Euro ister.

Zico mesela çok başarılı bir teknik direktördü, futbolu bilmeyen bir insan Şampiyonlar Ligi'nde takımını çeyrek final oynatamaz.

Kulüpler teknik direktörlerin arkasında ne kadar duruyor? Basın mutlaka teknik direktörü eleştirir, burada konu çalıştırıcının arkasında duracak bir yönetimdir. Yönetici ve basın birbirleriyle paslaşarak teknik direktörü gönderir.

Türkiye yabancı teknik direktörler için o kadar zor bir etap ki, burada öğrendikleriyle Avrupa'da çok daha başarılı olabiliyorlar. Türkiey'de her türlü zorluğa karşı ayakta kalmayı öğreniyorlar. Medya ve yöneticiler yaratıyor bu zorluğu. Şunu öğreniyorlar, 26 yaşındaki bir stopere defansta duracağı yeri öğretmek zorunda kaldıkları için arıtk her futbolcuyu sıfırdan ele almayı öğreniyorlar. Türkiye'deki motivasyon şekillerini Avrupa'da kullanıyorlar. Çamurun veya balçığın içinde kros yapan adamı piste çıkartıp koşturduğunuz zaman herkesi geçer."

Sayfa Yükleniyor...