Mehmet Sevinç: Bizim kızlar

İki hafta önce Konya’daydım. Avrupa Gençler Halter Şampiyonası’na hazırlanan genç kızlarımızla görüştüm ve antrenmanlarını seyrettim.

Milli takım kampında sporcularımızın başarıya ne denli aç olduklarını gördüm. Bu açlıklarını bir anlamda İsveç’in Landskrona kentinde düzenlenen şampiyonayla biraz olsun dindirdiler. Fakat bu onlar için yeterli değil.

Son dönemde Türk halteri özellikle Çin’in yükselişiyle gerilemiş gibi görünüyor. Fakat altyapılara baktığımızda durumun pek de karamsar olmayı gerektirecek seviyede olmadığını görüyoruz. Özellikle küçük yaş gruplarında son derece başarılı sporcularımız var. Son yıllarda dünya şampiyonaları ve olimpiyat oyunlarındaki madalya sayılarımız düşüyor gibi görünse de yıldızlar ve gençler kategorilerindeki dereceler ümit veriyor. 2007’de gençlerde kazanılan takım halindeki Avrupa ikinciliği ve geçen seneki Avrupa şampiyonluğu bunun en güzel kanıtı. Bu açıdan baktığımızda geçtiğimiz yıllara nazaran daha iyi durumda olduğumuzu söyleyebiliriz.

İsveç’teki Avrupa Gençler Şampiyonası’ndaki dereceler de göğüs kabartan cinstendi. Şaziye Okur’un kırdığı dört Avrupa gençler rekoru ve kazanılan üç altın madalya ilerleyen günlerde Ayşegül Çoban, Neslihan Okumuş ve Damla Aydın’ın madalyalarıyla pekişti. Önümüzdeki dönemde bu sporcularımızı çok daha iyi yerlerde göreceğizden şüpheniz olmasın. Özellikle Şaziye Okur’u şimdiden Londra’da Olimpiyat şampiyonu olarak düşünebilirsiniz. 48 kiloda yarışan Şaziye şu anda rakiplerinden o denli üstün ki yalnızca Londra’da değil 2016 oyunlarında da şampiyonluğa ulaşması işten bile değil. Bu kıza dikkat. Tıpkı Şaziye gibi Ayşegül Çoban da ismini ilerde çok daha sık duyacağımız bir sporcumuz. Fakat onun sıkleti 53 kilo ve rakipleri daha zorlu. Fakat o da bizim Londra’daki en büyük ümitlerimizden biri olacak.

Tabii ki uluslararası arenada başarılı olacak bir sporcu kolay yetişmiyor. Bir sporcuyu olimpiyatlarda kürsüye çıkarmak için harcanan enerjinin kelimelerle anlatılması söz konusu bile değil. Fakat son yıllarda ülkemize madalyalar kazandırmış haltercilerimize baktığımızda, böylesi başarılı sporcuları bulmanın o denli de zor olmadığını görüyoruz. Örneğin Damla Aydın ve olimpiyat ikincisi sporcumuz Sibel Özkan Vali Necati Çetinkaya Kız Yetiştirme Yurdu’nda keşfedildi ve Talat Ünlü tarafından yetiştirildi. Sadi Özkaşıkçı İlköğretim Okulu’ndan da Şaziye Okur ve Ayşegül Çoban gibi gençlerde kırılmadık rekor bırakmayan isimler çıktı. Bu isimleri de yine Serap ve Talat Ünlü hocalar bulup yetiştirdi. Hatta yalnızca Sadi Özkaşıkçı’dan halter için seçtikleri sporcu sayısının 72 olduğunu söylersek, istenirse her branş için başarılı olabilecek sporcu bulunabileceğinizi daha kolay anlayabiliriz. Sadece bir okuldan bu sayıda halterci çıkıyorsa, tüm ülkedeki yatılı bölge okulları ve sosyal hizmetler kurumlarından her branşta dünya şampiyonu olabilecek sporcu bulmamız mümkün. Yani işin sırrı biraz istek biraz da fedakarlık.

Tabii ki bu bağlamda antrenörlerin ve sponsorluk desteği verebilecek kurumların da ellerini biraz taşın altına koymaları şart. Turkcell’in “Geleceğe Koşanlar” projesinin de önemi işte burada ortaya çıkıyor. Şu anda halter de dahil olmak üzere altı farklı amatör branşında 160’a yakın sporcuya sponsor olan Turkcell, Türk sporu için önemli bir misyonu üstlenmiş durumda. Şimdiden onların Halter’de destek verdiği Ayşegül Çoban İsveç’te üç altın madalya kazandı. Devamı da gelecektir. Fakat bu yeterli değil. Başka kurumlarında böylesi projelerle ortaya çıkması ve Türk sporuna yatırım yapmaları gerekiyor. Genç nüfusuyla övünen Türkiye artık spordaki başarısıyla da övünen bir ülke olmalı. Başarılar günlük değil daimi kalmalı.

Sayfa Yükleniyor...