Mehmet Sevinç - Tarihin sonu

Tarihin gördüğü en akıl almaz serilerden birinin sonuna gelindi. Roger Federer üst üste 24. Grand Slam yarı finaline ulaşmak için çıktığı maçta Robin Soderling’e 4 sette kaybetti.

Geçen yılın finalinde mağlup ettiği rakibini 13. kez yenmek için korttaydı Fedex. Psikolojik avantaj onun yanındaydı. Soderling’e bu güne kadar hiç kaybetmemişti . Roland Garros’un son şampiyonuydu. Son 19 Grand Slam’in 18’inde final oynamıştı. Toplamda da 16 Grand Slam şampiyonluğu yaşamıştı. Soderling’le oynadığı 12 maçta sadece 2 set kaybetmişti. Kağıt üstünde favoriydi.  Ama evdeki hesap çarşıya uymadı.

Oysa ki herşey çok güzel başlamıştı İsviçreli için. Federer ilk seti kazandığında  bu maçın da sıradan bir Federer galibiyetine sahne olacağını düşünenlerin sayısı belki de milyonlarla ifade ediliyordu. Ancak teniste öyle anlar vardır ki bunlar kırılma noktalarıdır: 2. setin ilk oyunu gibi, 3. sette Federer’in değerlendiremediği ya da Soderling’in izin vermediği set puanı gibi. Fakat maçta yaşananlar ne olursa olsun şu bir gerçek ki Soderling maçı sonuna dek hak etti.

Federer geçen yıl Roland Garros’u kazandıktan sonra oyun tarzında gözle görülür bir değişiklik oldu. Sürekli olarak oyunu forse eden, çizgilere oynayarak, file önünü her fırsatta kullanmaya çalışan Federer’in yerine daha kontrollü bir oyuncu geldi. Aslında bu taktiksel değişiklik işe yaramadı da değil. Önce Wimbledon’da Roddick karşısında, bu yılın başında da Murray karşısında Avustralya’da kazandığı Grand Slamler onun bu oyun tarzını destekler sonuçlar doğurdu. Daha az basit hata yapan, teknik üstünlüğünü dengeli geçen rallilerde ortaya koyan Federer, eşsiz savunma yeteneğiyle pek sıkıntı yaşamamıştı.  Fakat hem geçen yıl ki Amerika Açık finalinde hem de bu yıl Roland Garros’ta aynı tarz oynayan 2 oyuncuya kaybetti. Üstelik daha önce çok üstün olduğu 2 oyuncuya.

Amerika Açık finalinde Federer’in rakibi Juan Martin Del Potro’ydu. 8 ay önce benzer zeminde oynanan Avustralya Açık’ta 6-3, 6-0 ve 6-0’la yendiği Del Potro. Uzun boylu Arjantinli oyunun her iki tarafında da Federer’e büyük üstünlük kurmuş ve kariywerinin ilk Grand Slamini Federer’in arka bahçesinde kazanmıştı. Güçlü forehand’i İsviçreli rakibi karşısında çok iyi çalışmış backhand paralelleri öldürücü olmuştu.  Del Potro Fedex karşısındaki üstünlüğü burada bırakmamış , sezon sonu turnuvasında da rakibini yenmişti. Yani onun gelişim eğrisi Fedex’inkinin çok önündeydi.

Robin Soderling de tıpkı Del Potro gibi daha önce rakibini hiç yenememişti. Fakat korta müthiş bir özgüvenle çıktı. Hatta ilk seti kaybetmek bile onun moralini bozmadı. Sadece tutukluğunu üstünden attı ve kendi oyununu oynamaya başladı. Federer yine son 1 yılda olduğu gibi kontrollü oyunu tercih etti. Ama Del Potro kadar güçlü ve bir o kadar isabetli oynayan Soderling kontrolü ele aldığı rallilerden puan çıkarmakta zorlanmadı. Yani Federer’in kontrollü oyunu bir kez daha sekteye uğradı. Ve bir kez daha Federer’in bir zamanlar çok gerisinde olan bir oyuncu ortaya koyduğu gelişimle Majestelerini bir Grand Slam’de hüsrana uğrattı.

Şimdi Ekselansları için yeniden düşünme zamanı. Daha fazla basit hata yapmayı göze alıp yeniden winner kovalamak mı, yoksa yükselen genç ve üstün fizik güçlü yetenekler karşısında yine kontrollü oyunla devam mı? Ya da daha da önemlisi rakiplerinin fizik gücüne ulaşmaya çalışmak mı?

               

Sayfa Yükleniyor...