Ne seninle, ne de sensiz
Ülke olarak başarıyı gereğinden fazla yücelten, başarısızlığı gereğinden fazla yeren bir yapımız var. Fatih Terim’i ve milli futbolcuları Avrupa üçüncülüğü sonrası yere göğe sığdıramazken Belçika maçının ardından küfür ediyoruz. Yeri gelecek, yine omuzlara alacağız.

Fatih Terim, Belçika maçından sonra düzenlediği ve Ermenistan maçıyla veda edeceğini açıkladığı basın toplantısında önemli bir cümle sarfetti: “Oyuncularımızın üzerinde ay-yıldızlı forma varken küfür etmek kimsenin hakkı değildir...”
Fatih Terim cezalı olduğu için oynamayan diğer futbolcularla birlikte tribünde oturmuş, maç sırasında ve maçtan sonra sözlü tacize (yani anlaşılıyor ki küfüre!) maruz kalmıştı. Doğal olarak Terim, buna isyan ediyordu. Aslında bir oyuncunun üzerinde sadece ay-yıldızlı forma dışında başka bir forma varken küfür edilebilir mi, diğer formalar önemli değil midir, (kulüp veya milli forma), dahası herhangi bir şekilde küfür bir hak mıdır, değil midir, bunlar da ayrı bir tartışma konusudur.
Biz severken de, yererken de aşırıya kaçmayı seven bir milletiz. Ölçüyü bir türlü tutturamadığımız için başarılı olanı kral yaparız, başarısız olanı yerin dibine batırırız. Yaşamın her anında bu ölçüyü tutturamamak başımıza iş açar.
Fatih Terim bu ülkenin yetiştirdiği en önemli değerlerden biridir. Şimdi artılarını, eksilerini, egolarını vs. bir kenara bırakalım. Türk Futbol Tarihi’nde hangi teknik direktör UEFA Kupası’nı kazanma başarısını gösterdi, hangi teknik direktörün başında bulunduğu takım üst üste 4 yıl şampiyon oldu, hangi teknik direktör İtalya’da hem Milan hem de Fiorentina’yı çalıştırdı ve orada bir iz bıraktı, hangi teknik direktör tüm bunların yanına Avrupa üçüncülüğünü ekledi?
Öte yandan, Dünya Kupası’na gidemedik, bu bir başarısızlık mıdır, evet... Ama telafisi var mıdır, ona da evet... Bu başarısızlık geçmişteki başarılarımızı örter mi, hayır, niye örtsün ki...
Medyanın Fatih Terim’in yanlışlarını ve günahlarını sorgulaması çok doğal. Ortada bir başarısızlık varsa herkese ve her şeye yapıldığı gibi Terim’in de nerede yanlış yaptığı sorgulanabilir. Herkes kendi düşüncesini söyler. Ancak yaşandıktan sonra bazı şeyleri söylemek çok kolaydır. Avrupa üçüncülüğü, Hasan Doğan’ın zamansız kaybı ve Terim’in milli takımla birlikte bir kulüp takımını çalıştırmak istemesi, hepsi arka arkaya geldi... Terim’e 2. bir takımı çalıştırması için izin çıkmayınca, üzerine Dünya Kupası elemeleri başlamasına rağmen Terim’in yeni sözleşmeye imza atması gecikince federasyon ile Terim arasında bir soğukluk oluştuğu muhakkak. Bu süreç ister istemez Terim’in motivasyonunu da etkiledi. Tabii buna sakatlıkları, şanssızlıkları da ekleyin. Ama asıl önemlisi, yapılan tüm çalışmalara rağmen futbolcu yetiştirmekte zorlanıyoruz. Oysa futbolla yaşayan bir ülkeyiz. (Zeki, çevik ve ahlaklı şekilde spor yapan bir gençliğin yetişmesinin gayet zor olduğu bu ülkede beden eğitimi dersinin saatinin azaltılması da sporcu yetişmesine gayet büyük katkıda bulunacaktır!) Bu ülkede, hele ki nüfusu her geçen gün artan, arttıkça başta işsizlik gibi dertlerinin de arttığı bu ülkede belki de en kolay şeylerden birinin futbolcu yetiştirmek olması gerekiyor. (Ya da bana öyle geliyor!)
Neyse, aslında anlatmak istediğim bu değil, bunlar farklı konular. Belki de beni aşan konular. Asıl olan şu: Biz ne Fatih Terim’siz yapabiliriz, ne de Terim’le... Aynen Mustafa Denizli, Ersun Yanal, Şenol Güneş, Ertuğrul Sağlam, Tolunay Kafkas, Yılmaz Vural, Hikmet Karaman, Arda Turan, Semih Şentürk, Nihat Kahveci, Gökhan Ünal, Servet Çetin, Rüştü Reçber, Volkan Demirel, Gökhan Zan, Ayhan Akman, Gökdeniz Karadeniz, Fatih Tekke, Yusuf Şimşek, Sabri Sarıoğlu, Ceyhun Eriş vs. vs. vs... ve hepsi ile... ne onlarsız yapabiliriz, ne de onlarla olabiliriz. Başarılı olsunlar onları el üstünde tutuyoruz, kral ilan ediyoruz, imparator ilan ediyoruz, onlara şarkılardan fal tutuyoruz. Hele bir başarısız olsunlar, onları yerin dibine sokuyoruz, aşağılıyoruz, beceriksizliklerini yüzlerine vuruyoruz, bugüne kadar bize yaşattıkları başarılar için pişman ediyoruz.
Yani ortasını, normalini, olması gerekeni bulamıyoruz. Ne seninle, ne de sensiz diyoruz, sadece onlara değil; bilmeden, istemeden kendimize de zarar veriyoruz...
- Etiketler :
- Haberler