Orkun Çolakoğlu: Beşi başka bir yerde (2)

Orkun Çolakoğlu, NBA’in şampiyonluk adaylarını teker teker değerlendirdi. Bugün de diğer üç şampiyonluk adayı ntvspor.net’te...

Cleveland Cavaliers
Geçen yılki Cavs, normal sezonu sadece 45 galibiyetle tamamlayan, 2007'de final oynamış olsa da bu yönü Doğu'nun o dönemki yetersizliği ve final serisinin malum görüntüsü nedeniyle pek de ciddiye alınmayan, sadece LeBron ismindeki faktörden ötürü "çok iyi değil ama tekin de değil" diyebileceğimiz bir takımdı. Bu sezon ise kalan bölümde büyük bir sürpriz olmazsa 60 galibiyeti geçecek, hatta 65'e giden yolu açık olan bir takımla karşı karşıyayız ve sezonu ligin en iyi derecesiyle bitirme konusunda en büyük avantaj da onlarda. Bu da play-off'lar boyunca saha avantajını elinde bulundurmak, her serinin ilk iki maçını sezon boyunca şimdiye dek tek bir yenilgi aldıkları salonları Q Arena'da oynamak demek. 45'ten 65'e sıçramalarında geçen sezon 7 maç kaçıran James'in henüz maç kaçırmaması ve Mo Williams eklemesi elbette etkili oldu ama esas fark tutumlarında. Bu sezon hemen her maçı ciddiyetle oynadı Cavs ve neredeyse hiç sürpriz yenilgi almadı, ki bu en üst seviyeye adım atmak için gerekli bir değişimdi.

Büyük koz: LeBron James'in ne denli iyi bir oyuncu olduğunu, hücumu tek başına sürükleyebileceğini biliyoruz. Bu sezon James'i daha etkileyici hale getiren ise, muazzam hücum performansının yanında savunmada da giderek gelişmesi. Onun savunma konsantrasyonu Cavs'e sadece çok iyi bir savunmacı kazandırmıyor, lideri kendilerine örneklik eden tüm bir takımın savunma karakterini belirliyor. 1 değil, 5+7 yani... Tabii bir de bu adamın %49 şut isabetiyle maç başına 28.5 sayı atıp, yanına 7.5 ribaund, 7.2 asist, 1.8 top çalma, 1.3 blok koyması var.

Zayıf nokta: Her ne kadar savunma ve ribaundlarda iyi olsalar da, Cavs'in pota altı seçenekleri arasında pek güvenilir bir skorer bulunmuyor. Anderson Varejao orta mesafe şutunu geliştirdi ve pota altında iyi yerde top alırsa bitirebiliyor ama eline top verip birebir oynamasını bekleyebileceğiniz birisi değil ve ne kadar şutunu geliştirmiş olsa da yakın geçen bir play-off maçının son dakikalarında ikili oyunun sonunda tepeden şutu Varejao atarken ömründen birkaç yıl gitmeyecek bir Cavaliers camiası mensubu olduğunu zannetmiyorum. Joe Smith tecrübesi ve çok daha güvenilir şutuyla o ikili oynaması tercih edilen isim olabilir ama o da sonuçta takımın dördüncü uzunu ve maç sonunda diğerlerine tercih ediliyorsa bir yerde sorun var demektir. Maç başına 24 dakikada 3 sayı atabilen Ben Wallace zaten hücuma koşmasa da kimse eksikliğini hissetmez. Zydrunas Ilgauskas ise elbette bu üçlüden ayrılıyor. Biraz ağır aksak da olsa sırtı dönük oynayabiliyor, çok iyi bir orta mesafe şutörü, 2.21 boyunda ve bu sezon maç başına 27 dakikada %48'le 13.2 sayı ortalaması var. Ama onun da 34 yaşındaki hantal ve geçmişinde sakatlıklar bulunan vücuduyla, play-off temposundan nasıl etkileneceği cevabı net bir soru değil ve geçen sezonki konferans yarı finalinde Celtics'e karşı %43'le maç başına 12 sayıda kalması da bu sorunun cevabına dair Cavs açısından çok hoş bir ipucu değil.

Koç: Beş takımın koçu arasında en düşük profillinin Mike Brown olduğu kesin ama bu onun yetersizliğine kanıt değil. Cavs'in çok iyi bir savunma takımına dönüşmesinde onun katkısı yadsınamaz. Ayrıca oyuncuların, en önemlisi LeBron'un saygısını kazanmış durumda.

Kenar desteği: Ben Wallace'ın play-off zamanı sakatlıktan dönerek tekrar ilk beşe yerleşeceğini düşünürsek, Varejao ve Smith çok iyi bir yedek uzun ikilisi. Biri enerji, diğeri tecrübe demek. Müthiş atlet çaylak JJ Hickson'a sıra bile gelmeyecektir. Daniel Gibson final oynanan 2007'deki formunda değil ama o, Wally Szczerbiak ve Sasha Pavlovic önemli dış tehditler. Pavlovic ayrıca savunmada rakip dış skorerlerle de eşleşebiliyor. Farkın açılıp maçın fiilen bittiği son dakikalar haricinde takımın en önemli iki skoreri James ve Williams koç Brown tarafından aynı anda kenarda tutulmuyorlar, dolayısıyla bu oyuncuların tamamlayıcı rol üstlenmeleri yeterli. Harika değil ama iyi bir bench.

Kilit oyuncu: Yazın alınan Mo Williams maç başına 18 sayılık (%44 üçlük) katkısıyla tam LeBron'un aradığı yardımcı oldu. Peki bu grafiği play-off'ta da sürdürebilecek mi? Williams'ın geçmişinde yalnızca 5 play-off maçı var, ki 2006'da Milwaukee Bucks formasıyla oynadığı o maçlarda da ortalama 15 dakika süre alabilen bir yedek oyuncuydu.

Orlando Magic
Önceki yıl play-off ikinci turunda 4-1'le elenmiş bir takımın, yazın kadrosuna kattığı en önemli isim Mickael Pietrus gibi ortalama bir isimken, üstelik sakatlıklar sebebiyle o oyuncu da birçok maçı kaçırmışken ve zaten geçen sezon onun görevini üstlenmekte olan Maurice Evans artık takımda değilken şu an 60 galibiyet çizgisinde olması normalde şaşırtıcı gelebilir ama bu takımın geçen sezonu da 52 galibiyetle tamamladığını hatırlayınca aslında çok da büyük bir sıçrama söz konusu olmadığını görüyoruz. Esas önemli olan o play-off ikinci turu. Magic belki son düzlükte Celtics'in önüne geçip o tur için saha avantajını alabilir ama bu onları -kağıt üzerinde- favori yapmaya yetmez. Ne de olsa bir tarafta son şampiyon, diğer taraftaysa geçen yıl ikinci turda tek maç kazanabilerek elenmiş bir takım olacak.

Büyük koz: Dwight Howard, ama ne kadar büyük bir koz? Howard bu sezon daha çok savunmada gelişim gösterdi ama bu istatistiklere pek de yansımayan biçimde oldu. Blok ortalaması 2.2'den 2.9'a çıksa da, onun savunmacı olarak gösterdiği gelişimi anlatmaya yeten bir artış miktarı değil bu. Diğer taraftan, 21 sayı ortalamasına rağmen onu izlerken halen bir takımı hücumda sırtlayacak oyuncu olmadığını görebiliyorsunuz. Stan Van Gundy Howard'ın isminin MVP tartışmalarında geçmemesine eleştiride bulunarak, "Oyunu pek seksi gelmiyor herhalde" demiş. Serzenişinde haklılık payı var ama uzunlara karşı net bir önyargı olsaydı geçmiş 10 yılda Tim Duncan (iki kez), Kevin Garnett, Shaquille O'Neal, Karl Malone gibi uzunlar (Klasik tipte bir uzun olmadığından Dirk Nowitzki'yi hadi saymayalım) MVP ödüllerinin yarısını toplayamazlardı herhalde. Ve bu oyuncuların hiçbiri takımlarının zor durumda olduğu bir play-off serisinde 15.2 sayı ortalamada kalmazlardı, Howard'ın geçen yıl Pistons serisinde kaldığı gibi. Evet, aradan bir yıl geçti neredeyse ama Howard'ın oyununda bu yılki play-off'larda o düzeyde bir performansta kalmayacağına dair bir garanti gördük mü geçen sürede?

Zayıf nokta: Sezonu kapatan Jameer Nelson'ı dışarıda bırakırsak, takımın Howard'dan sonraki en skorer üç oyuncusu Rashard Lewis, Hidayet Türkoğlu ve Rafer Alston. Bir takımın ikinci, üçüncü ve dördüncü skorerlerinin sırayla %44, %41 ve %40'la şut atmaları pek de güven verici bir durum değil. Alston kariyeri boyunca bu düzeyde şut atan bir oyuncuydu ama Lewis ve Hido'nun play-off'ta daha iyi olmaları şart. Üstelik Cavaliers, Celtics gibi Howard'ı daha iyi tutabilecek takımların varlığı onların üzerindeki yükü arttıracak.

Koç: Stan Van Gundy benim gözümde bu sezonun en başarılı koçu. Kadrosundan maksimum verim alıyor, sürekli oyunun içinde, buna karşılık oyuncularıyla ilişkileri limoni olan bir disiplin manyağı da değil. Shaquille O'Neal'ın eleştirilerini ise pek de ciddiye almaya gerek yok; kimler nasibini almadı ki o çeneden?

Kenar desteği: Celtics'inkinden daha büyük problem ve zamanla açığa çıkacak bir potansiyel de mevcut değil. Mickael Pietrus iyi bir oyuncu ama tek bir kişi. JJ Redick rotasyona girdi ama daha önce play-off'ta hemen hiç süre almıyordu, üstelik şu anda da pek ciddi katkı verdiği söylenemez. Anthony Johnson ve Tony Battie tecrübeli oyuncular fakat katkıları normal sezonda dahi vasatı aşmıyor.

Kilit oyuncu: Rafer Alston mevcut şartlar altında Nelson'ın yerini doldurmak için yapılabilecek en iyi transferdi herhalde ama Nelson'ın bu sezondan önceki haline daha yakın bir oyuncu. İstikrarsızlığı en net tanımlayan oyunculardan biri. Play-off'ta da düzenli olarak iyi oynamayacağı kesin; dolayısıyla kritik nokta hangi maçlarda hangi yüzünü göreceğimiz.

San Antonio Spurs
Bundan önceki on yılda dört şampiyonluğu bulunan bir takımı hesapların dışında bırakmak kolay değil. Hele o takımda esas sorun üç büyük yıldızın yanındaki görev oyuncularının düşüşünden kaynaklanıyorsa ve buna karşılık sezon ortasında kadroya çok ciddi katkı yapabilecek bir ismi kattılarsa, üstelik yazın yaptıkları bir transfer de beklenenin çok üzerinde performans gösteriyorsa... Ve tabii hala NBA'in en iyi pota altı oyuncusu olan Tim Duncan'ın takımıysa söz konusu... Geçen sezon Spurs konferans finalinde Lakers'a 4-1'le elenirken Bruce Bowen, Fabricio Oberto, Robert Horry, Jacque Vaughn gibi görev oyuncularının içler acısı halleri çok dikkat çekiciydi. Bu sezon ise onların yerlerini Drew Gooden, Roger Mason, Matt Bonner, George Hill gibi daha genç ve çok daha iyi performans vermeleri beklenen isimler almış durumda. Bu arada Spurs'ün o Lakers serisinde iki maçı toplam 6 sayı farkla kaybettiğini, bunlardan birini 20 sayı farktan verdiğini, beşinci maçta da 17 sayılık farkı koruyamadığını, ayrıca Manu Ginobili'nin muhtemelen ayağındaki sakatlıktan çok etkilendiği için o seride sadece %36 isabetle 12.6 sayı atabildiğini hatırlatalım. Gerçi Lakers bir daha o farkları verir mi ve Ginobili bu sezon ne derece sağlıklı, onlar da ayrıca tartışılır.

Büyük koz: Ginobili'nin play-off zamanı sağlığına tamamen kavuşacağını farzedersek, ligin birbirini en iyi tamamlayan, en komple üçlüsü onların elinde. Tim Duncan 33 yaşında hala 20 sayı-11 ribaund-4 asist-2 blok çizgisinde ve biliyoruz ki play-off'ta bu performans daha da artacak. Ligde hem sırtı dönük hem yüzü dönük oyunu, hem orta mesafe şutu, hem birebir hem yardım savunması, hem ribaundlardaki etkinliği bu düzeyde ikinci bir uzun yok, nokta. Böyle bir uzunu iyi bir dış skorerle tamamladığınızda zaten temeli oluşturmuşsunuz demektir ve Spurs'te iki dış skorer var. Tony Parker müthiş bir delici ve artık süper de bir orta mesafe şutörü, Ginobili de yine müthiş bir delici ve her bölgeden çok iyi bir şutör.

Zayıf nokta: Bu üçlü iyi güzel, peki kalanlar onları ne ölçüde tamamlayabilecek? Mason ilk beşte Bowen'ın yerini kaptı ve çok da iyi bir şutör, kritik anlarda top kullanma konusunda rüştünü ispat etti ama Bowen'ın eski günlerindeki gibi bir savunmacı olmanın çok uzağında. Spurs şampiyon olurken Bowen, Kobe Bryant'tan Carmelo Anthony'ye, Steve Nash'ten LeBron James'e her çeşit rakip skorerle eşleşirdi. Şimdiyse maç başına 20 dakikanın altında süre alıyor ve savunmada onun açığını doldurabilecek birisi yok. Matt Bonner şut tehdidiyle oyunu açma konusunda tıpkı Mason gibi faydalı oldu ama savunmada rakiplerin sürekli üzerine oynayıp fayda sağlayacakları bir açık oluşturuyor. Onun dakikalarını yavaş yavaş daha da fazla alması beklenen Drew Gooden iyi bir oyuncu ama kariyeri boyunca ne zaman çok güvenilir birisi oldu ya da en azından ne zaman iyi savunmacı olarak anıldı?

Koç: Gregg Popovich dört şampiyonluğu da savunma kimliği öne çıkan takımlarla kazanmıştı. Şimdi elinde farklı bir malzeme var. Spurs play-off'un kritik noktalarında yine iyi bir savunma takımına dönüşecebilecek mi, bir Popovich takımı yediğinden fazla atarak mı başarıya ulaşacak, yoksa diğer olumsuz ihtimallerle mi karşılaşacağız?

Kenar desteği: Sakatlık sonrası Ginobili bench'ten gelirse o, ilk beş başlarsa Mason en dikkat çekici isim olacaklar. Diğer ana parçalar Kurt Thomas, Bruce Bowen, Ime Udoka ve Drew Gooden'ın zamanla ilk beşe çıkacağı varsayımıyla Matt Bonner. Bu dört oyuncunun ortak sıkıntısı hepsinin tek yönlü isimler olmaları; Thomas, Bowen ve Udoka'nın hücum, Bonner'ın ise savunma yönü çok kısıtlı. Ama kullanılmalarında gösterilen beceriye göre -ki Popovich bu konuda en fazla güvenilebilir teknik adamlardan- katkıları kağıt üzerinde vaat ettiklerinden çok daha fazla olabilir. Yine de hatırlatmak gerekir ki Bowen artık o alıştığımız savunmacı değil, Udoka halen onun alternatifi, Bonner ise attığı sayıya tuttuğu adamın hemen yanıt vermesi riskini beraberinde taşıyor.

Kilit oyuncu: Ginobili'nin geçen sene Lakers'a karşı %36'yla 12.6 atabilen oyuncu olmadığı kesin. Peki bu sezon 66 maçın 28'ini kaçıran Ginobili Mayıs'ta ne kadar sağlıklı olacak?

Sayfa Yükleniyor...