Panoramik

Puan tablosunun üstü sezon öncesi beklentilerini karşılasa da nispeten avantajlı fikstürlerine rağmen Galatasaray ve Fenerbahçe’nin 4’te 4’le başladığı sezonlar çok yakında değil.

Panoramik - 1

Milli maç arası beklenenden daha yoğun geçen bir dört haftanın sonunda soluk aldıracak gibi gözüküyor. Fatih Terim’in oyuncu ve kadro seçimleri, maçların yaklaşmasıyla artacak hamaset dozu yine bir ağırlık hissettirecek olsa da lig tablosunun zirvesindeki ve dibindeki erken stresin yerini doldurması zor. Milli takımın gruptan çıkması için hayati önem taşıyan bu iki maç öncesi Terim de şimdilik sazı eline almış değil. Pek onun stili değil. NTVSpor’da yer alan bir ankette iki milli maçtan altı puan çıkartacağımıza inananların oranı yüzde 70’lerde.

Ama biz milli takımı hazırlıklarıyla başbaşa bırakıp ligimize dönelim, en azından şimdilik.

Puan tablosunun üstü sezon öncesi beklentilerini karşılasa da nispeten avantajlı fikstürlerine rağmen Galatasaray ve Fenerbahçe’nin 4’te 4’le başladığı sezonlar çok yakında değil. Yine de geçen senenin hayalkırıklığı olan iki şampiyonluk namzeti de, biraz abartılarak da olsa zirvede yalnız kalma yolunda ilerliyorlar. Galatasaray’ın gol zenginliğine Fenerbahçe’nin pas trafiği rakip. Her iki takım da iyi oynuyor, iyi oynamasa da kazanabiliyor şu anda.

Asıl sürpiz ise dipte. Dört haftada oynadıkları üçer maçta (birbirleriyle oynayacaklar ertelenen maçta) rakip fileleri birer kez havalandırmayı başarabilmeleriyle kısır görüntüler çizen Denizlispor ve Sivasspor pek çoklarının küme düşme adaylarının önde geleni Kasımpaşa’yla birlikte dipteler. Geride bıraktığımız iki sezonun kâle alınmayan sürprizi Sivasspor bazılarının beklediği düşüşü yaşıyor ama o düşüşü bekleyenler bile bu kadar dibi öngörememişlerdir sanırım.

Diğer iki hayalkırıklığı ise ligin zirvesindeki ikilinin dışındaki diğer iki şampiyonluk apoletli takımlar, Beşiktaş ve Trabzonspor.

Trabzonspor iyi futbolla Sivas’ı yenerek başladığı ligde (Sivas’ın şimdiki durumuna bakınca aldatıcı olduğu gözüküyor bu galibiyetin) arkasını getirmeyi başaramadı. Bakıldığında milli olma potansiyeline sahip iki forveti olan Trabzonspor’da maç başına bir gollük performans soru işaretleri yaratıyor. Orta sahadaki hücuma yönelik oyuncuların yükün altına daha çok girdiği bordo mavililerde en azından alternatif bir golcü çıkartma zorunluluğu var gibi. Colman’la, düzelmesinden sonra Yattara’yla, takımın sniper’ı görünümündeki Ceyhun Gülselam’la nereye kadar?

Beşiktaş ise çifte kupalı sezonunun arkasından düz bir takım olmayı kıramayan haliyle puan kaybetmeye devam ediyor. Tabata transferinin o “düz”lüğü düzeltmesi mümkün, ancak o da Demirören’in tuhaf transfer politikasının bir parçası olarak futbolunun önüne konulacak bir bonservis bedeliyle geldi. Zenginin malı züğürdün çenesini yorar misali, dakikaları, saniyeleri, attığı goller, o paraya bölünerek aritmetik haberler yazdıracak mutlaka. Dakikası şu kadar lira diye. Futbolculara kontörlü hat muamelesi.

Beşiktaş’ın bir diğer problemi de oynamaya çalıştığı dizilişle oyuncularının uyumu arasında bir faz farkı olması. Sekiyor Beşiktaş, oturmayan birşeyler var ve tıngırdıyor adeta, sıkılması gereken bir iki vida, civata var gibi. O vidalardan biri olan Nihat’ın sürekli inkar ettiği ancak Mustafa Denizli’nin de bile dile getirerek resmiyet kazandırdığı gol atma stresi ve İspanya’daki rahatlığın üzerine gerginlik giydirmiş gözüken “abi rolü” de deşarj olması gereken bir diğer yük. Beşiktaşlı Nihat’ı bekliyor en çok.

Bursaspor’un geçen sezonun sonlarına doğru yakaladığı form düzeyini sürdürmesiyle birlikte yaptığı çıkış beklenen bir çıkıştı denebilir. Gündemden Sercan transferiyle de düşmemeyi başaran Marmara temsilcisi Ertuğrul Sağlam’ın rüştünü ispat etme çabalarıyla kendine zirvede bir yer edinme yolunda iyi bir giriş yaptı. Hedeflerini de önümüzdeki sene Europa League’e katılmak olarak belirlediklerine göre doğru yoldalar. Milli maç arasından sonra ağırlayacakları Fenerbahçe’den çalmaya çalışacakları puanlar bazı şeyleri daha da netleştirebilir.

Zirvenin asıl sürprizi Fenerbahçe maçındaki ve sonrasındaki olaylarla gündeme oturan Diyarbakırspor ve toplama takım hüviyetine rağmen şimdilik işlerin yolunda gözüktüğü Eskişehirspor. Diyarbakır özellikle ileri uçtaki yabancılarının verimliliğiyle ön plana çıkıyor. Ziya Doğan’ın imzası hissediliyor. Eskişehirspor’da da Rıza Çalımbay etkisi görülüyor diyebiliriz. Ancak soluğun kesilip kesilmeyeceği bu iki takım için de belirleyici olabilir. Geçen senenin Ankaraspor’u geliyor akıllara, ligin ilk yarısında zirveye ortak olup ikinci yarısında üç puanı bir türlü bir arada göremeyen.

Gaziantepspor ve Kayserispor da kağıt üzerinde ligin kalburüstü takımları gibi gözükmelerine rağmen beklenen seviyede değiller. Sivas’tan önce ligin sürprizi konumundaki Kayserispor Mehmet Topuz ve Gökhan Ünal’ı satmamakta direnirken haklıymış dedirtiyor. Tolunay Kafkas’ın iddaa’cılara sunduğu “banko beraberlik” veya “2.5 altı” takımı bir türlü parlayamıyor. Belki en önemli silahını elden çıkarmış gözüken Gaziantepspor da, eski Renault’ların kaloriferi gibi, geç ısınacak ama ısındığında da sıcaktan pişirecek gibi en azından.

Yine Gençlerbirliği de İtalya ’90 elemelerinden hatırladığımız, yendiğimizde delirdiğimiz Doğu Almanya milli takımının Thomas Doll’üyle “bildiğimiz Gençlerbirliği” olmaya geri döndü. Geçen senenin kabus gören takımı yok bu sene, daha çok gösteriyorlar o kabusu.

Bulunduğu yerde olması çok şaşırtmayan İstanbul Büyükşehir Belediyespor da sessiz sedasız bir orta sıra takımı kimliği edindi. Terfisinin ardından ne yapacağı merak konusu olan Manisaspor, Ersun Yanal’la çalıştığı dönemde Gençlerbirliği’nden izlediğimiz futbolu iyi benimsemiş Mesut Bakkal’ın aynı sistemi uygulatmasıyla zorlu bir rakip görüntüsü sergiliyor. Trabzon’u yenmeleri, Fenerbahçe’yi zorlamaları şaşırtıcı değil. Antalyaspor ise diptekilerin puansızlığı nedeniyle hattın dışında gözükse de tehlikede bulabilir kendini.

Ankara’nın diğer iki takımı ise çok başka konularla gündemde. Geçtiğimiz günlerde gelip giden birleşme, dün (31 Ağustos 2009) yapılan kongreyle netleşti. En net hali bile çamur gibi busbulanık. Mehmet Çakır ve Ediz Bahtiyar’la başlayan transfer furyasının transfer penceresi kapanmadan bitmesi beklenmiyor. Ankaraspor alenen tasfiye ediliyor, kulübün kapısında “İş değişikliği nedeniyle zararına satışlar” tabelası eksik bir tek. Bu tasfiyenin marka değeri dillerden düşmeyen ligimize tesiri şimdiden merak konusu.

TFF’nin çok acil inisiyatif alarak harekete geçmesi, cesur ve köktenci aksiyonlar alması gerekiyor diye düşünüyorum. Örneğin Ankaraspor’la Ankaragücü arasındaki transferlerin tamamlanmasını müteakip, Ankaraspor’da kalan oyuncuların lisanslarını geçici olarak dondurup bonservislerini oyunuclara teslim etmeli ve bu oyuncuların kendilerine kulüp bulmaları için istisnai bir transfer serbestliği tanımalı, Ankaraspor’un kulüp olarak lisansını iptal edip, bugüne kadar oynanan dört haftadaki maçlar da dahil olmak üzere tüm maçlarını 3-0 rakip takım adına hükmen tescil etmeli. Fikstürde Ankaraspor’la oynayacak takımın BAY geçmesi sağlanıp Bank Asya 1. Lig’den terfi statüsünü üç yerine dört takım çıkacak şekilde düzenlemeli. Bir hafta “gurur mücadelesi” bir hafta “kapanacağı belli takımın teslim olmuşluğu” içerisinde oynayacak, Rus ruleti tadında bir takımın ligde barındırılması saçmalıktan başka bir şey olmayacaktır diye düşünüyorum.

Darius Vassell transferinden ve bu oyuncunun ligi ve mücadeleyi ciddiye alır görüntüsüyle etkili olmasından bahsetmek dururken bahsettiğimiz şeylere bakın.

Sayfa Yükleniyor...