Sine Büyüka: Yalnızsın dostum yalnız

Çok geç olmadan mümkün olan destek sağlansın. Sporcularımızın başarısı "bize rağmen" değil, "bizim desteğimizle" olsun. Derya'nın, Tuğba'nın başarıları Türkiye'nin ayıbı olmasın.

Sine Büyüka: Yalnızsın dostum yalnız - 1

Neredeyse iki partili sisteme dönen siyasi arenamız gibi spor camiamız... İki sporlu ülke... Futbol ve biraz da basketbol... Yüzme, atletizm, voleybol, sörf, tenis... Sorumlu bir kısım medya da olmasa, ülkemizde bu sporların yapıldığından haberimiz dahi olmayacak. Sporcularımızın çoğunun yurtdışında yaşadığını, daha doğrusu yaşamak zorunda kaldığını düşününce gözden uzak, akıllardan da mı uzak oluyor diye hayıflanıyor insan. Eskaza gündeme gelmeleri, ya bireysel çabalarıyla elde ettikleri müthiş başarılardan pay çıkarmak isteyenler sayesinde, ya da malesef bir skandalla oluyor.

En son radarımıza giren sporcu, milli yüzücü Derya Büyükuncu oldu. Bu azıcık ilginin sebebi ise katıldığı yarışmanın İstanbul’da, burnumuzun dibinde düzenlenmiş olması! Büyükuncu, Kısa Kulvar Yüzme Şampiyonası’na katılmadan önce öyle açıklamalar yaptı ki, anlayanın yüreğini dağladı. Bugüne kadar ne devletten ne de özel sektörden destek gördüğünü, kendi mayosunu bile kendi parasıyla aldığını, Amerika’da havuzda tek başına antrenman yaptığını, hangi imkanlarla hayatını sürdürdüğüyle kimsenin ilgilenmediğini söyledi. 2012’de Londra’daki Olimpiyatlarda Türkiye’yi temsil etmek istediğini, ama sıfır desteğe karşılık madalya beklentisinin adil olmadığını belirtti. Bir başarı elde etmesi halinde bunun devletin başarısı, bir başarısızlık durumunda ise kendi başarısızlığı olarak değerlendirileceğini dile getirdi.

Büyükuncu bu şartlarla, bu zorluklarla, bu kafayla, yüzücülerin artık yarışmayı bırakıp antrenör oldukları yaşta “Erkekler 200 Metre Sırtüstü”nde Avrupa 5.si oldu. Hem de kendisine ait rekoru 3 saniye geliştirerek. Biz ise buna ‘mucize’ diyeceğimize, ‘beklenilen sonuçları alamadık’ dedik. Ne yatırım yaptık ki bugüne kadar yüzme sporuna, ne gibi bir beklenti içine girdik? Amatör sporların bu kadar değer görmediği bir ülkede hala yarışacak sporcu bulduğumuza şükretmedik de, hiçbir yüzücümüz dereceye giremedi diye üzüldük! Ne böyle bir organizasyonu düzenleyecek salonumuzun dahi olmamasını, ne de başvuru tarihi geçirildiği için az kalsın şampiyonaya katılamayacak olmamızı yeteri kadar konuştuk.

Yeteri kadar konuşmadığımız bir başka konu ise buz patencimiz Tuğba Karademir’in müthiş başarısı. Ülke tarihinde ilk kez bir patencimiz rekor kırarak, elemelerden geçmeden Kış Olimpiyatları’na direk katılma hakkı kazandı. Dünyanın dört bir yanından yüzlerce sporcunun katılacağı Olimpiyatlar’da yapayalnız ülkemizin bayrağını dalgalandıracak tek sporcu olacak belki de. Bundan kimin haberi var? Devletten gördüğü destek bir yana, özel sektörden kimin ilgisini çekebildi? Hangi basın yayın organında yer aldı haberi? Yarışmaya başladığı ilk günden bu yana büyük gelişme gösterip, hemen her yıl teknik puanıyla Avrupa’nın ilk 10’unda yer alan bu sporcumuz, şimdiye kadar ne takdir gördü?

Buz patenine gönül verme cesaretini(!) gösterdiği için genç yaşta okulundan, arkadaşlarından, evinden koparak Kanada’ya yerleşen azimli bir genç kızdan bahsediyoruz. Ne acıdır ki ülkesinde yeterli deneyime sahip hoca, buz pisti ve imkan bulamadıkları için evlatlarını dünyanın öbür ucuna götürmek zorunda kalan fedakar bir aileden... Bir yanda Kanada Milli Takımı’nda yarışıp, okulundan evinin kirasına kadar her türlü masrafını devlete karşılatabilecekken, güzel bir sponsorluk anlaşmasıyla kraliçeler gibi yaşayabilecekken, Türkiye adına mücadele etmeyi tercih eden bir güzel insan. Öte yanda ise ülkemize büyük başarılar kazandırma potansiyeline sahip, adının birlikte anıldığı firmaya büyük prestij sağlayacak, 2010 Kış Olimpiyatları gibi milyonların takip ettiği bir organizasyonda sponsorunu dünyaya tanıtacak Tuğba’dan desteğini esirgeyen koskoca bir özel sektör. Şahsi çabalarımdan elimde kalan, Vestel’in Süreyya Ayhan’da yaşadığı hayal kırıklığını örnek göstererek, sporculara sponsor olmadıklarını tarafıma açıkça beyan eden koskoca bir holding yöneticisi ve kibarca yüzüme kapanan onlarca kapı...Yazık...

Bırakın bürokrasiyi, bütçeyi, politikayı. Sporla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir kişinin bile, biraz vicdan sahibiyse bu durumda içi sızlar. Kendi mayosunu, kendi sörf tahtasını kendi imkanlarıyla alan sporcular var bu ülkede. Olimpik sporcular, madalyalı sporcular... Şu ana kadarki tüm ihmallerin açtığı sıkıntı büyük ama yaraları sarmak imkansız değil. Yeter ki hatalardan ders çıkarılsın, yeter ki biraz kaynak, biraz destek sağlansın. Şimdi önümüzde 2010 Vancouver Kış Olimpiyatları ve 2012 Londra Olimpiyatları var. Dileğim o ki çok geç olmadan mümkün olan destek sağlansın. Sporcularımızın başarısı ‘bize rağmen’ değil, ‘bizim desteğimizle’ olsun. Derya’nın, Tuğba’nın başarıları Türkiye’nin ayıbı olmasın.

Sayfa Yükleniyor...