Süper Lig'in son ismi: Kasımpaşa

Nihayet maratonun sonunu tam olarak gördük: Kasımpaşa, Manisaspor ve Diyarbakırspor'un ardından Süper Lig'e yükselen üçüncü takım oldu. Play-off maçlarında iki İzmirli'yi geçerek Süper Lig'in İstanbullu sayısını arttırdıkları gibi İzmir'in bir kez daha makus talihiyle baş başa kalmasına da yol açtılar.

Süper Lig'in son ismi: Kasımpaşa  - 1

Aslında zaten sezona da çok iyi başlamış, ligin ortasını Manisaspor'un bir puan önünde lider geçmişti Kasımpaşa. Ama ne olduysa ondan sonra oldu; beş hafta üst üste kaybedip yarışın dışına düşer gibi oldular. Bu seri mağlubiyetler üzerine Takımı Süper Lig'de teslim alan Uğur Tütüneker görevi bırakırken (sahi misal teknik direktörlük kariyeri olarak Bülent Korkmaz'dan çok ilerdeki Tütüneker'i adı neden hiç Galatasaray'la anılmadı bunca zaman?) teknik direktörlük koltuğuna takımın eski futbolcularından Besim Durmuş getirildi. Durmuş'la birlikte iyi bir hava yakalayan Kasımpaşa, bu seneki ligin "acayipliğinden” de yararlanarak ilk altının dışına düşmeden play-off'a kalmayı başardı. Neticede tıpkı daha önceki terfilerinde Altay'a yaptıkları gibi Karşıyaka'yı da penaltılarla geçerek geldikleri yere geri döndüler. Neticede bu sefer daha tecrübeli olduklarını, ona göre bir kadro kuracaklarını söylüyorlar. Süper Lig'in "asansör takımlarından” biri olmayacakları iddiasını ne derece gösterebilecekler göreceğiz.

Tabii, Kasımpaşa-Karşıyaka maçının sonunda yaşananlara üç-beş kelam etmek de şart. Şu anlaşılabilir bir şey; bir takım için bütün bir sezonun emeği hakemin son düdüğüyle uçup gidiyor. Hele ki, 14 senedir Süper Lig özlemi duyan bir takımın taraftarıysanız amaca bu kadar yaklaşmışken hüsrana uğramanın çok asap bozucu olacağını kestirmek zor değil. Ama yine de hiçbir psikolojik motivasyon, dışarıdan yapılan hiçbir tahrik tribünleri yakıp yıkmayı, sahaya atlamayı, futbolcu kovalamayı haklı çıkarmaz. Kasımpaşalılar şampiyonluk turunu atarken Karşıyakalılar önce kendi takımlarını, sonra rakiplerini alkışlasalar; seremoni Karşıyakalılar stat dışına çıkarıldıktan sonra değil onlarla birlikte yapılsa (bkz. Barcelona-A. Bilbao maçı) hep övünüp durdukları taraftarlıklarına rütbe kazandırmış olmazlar mıydı? Ama olmuyor, olamıyor işte…

Yine de sezon boyunca bize Karşıyaka'dan haberler yazan, oradaki durumu içerden aktaran Onur Okumuş kardeşimize borcumuz elbette final maçından sonra yazdıklarını buraya almak. Kendisi, bazı Kasımpaşalı oyuncuların tribünleri açıkça tahrik ettiğini söylüyor, "yeterli güvenlik önemleri olmamasına rağmen maçı başlatan orta hakem Bünyamin Gezer'i de eleştiriyor:

"Altı bin kişinin giriş yapacağı iki turnikeli kapıları sadece 2 saat kala açan stat görevlileri, şehir ve maç saati seçimlerinde sınıfta kalan Federasyon yöneticileri ile böylesine tansiyonu yüksek bir maçın kontrolünü sayıları yüzü bulmayan jandarma erleriyle sağlayacağını sanan güvenlik görevlileri de zincirin başlangıç halkalarıdır.

Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir derler... Bu olayların çok daha beteri yarı final maçlarının oynandığı günde meydana gelebilirdi. Her şey o kadar plansız ve kontrolsüzdü ki, KSK konvoyu stadyumdan çıkar çıkmaz Altay kafilesiyle burun buruna geldi. Konvoy 500 metre ilerledi. Bolularla pişti oldu. Piştinin patladığı kavşağa 2 dakika sonra Kasımpaşa otobüsleri de geldi ve 3 takım taraftarları yan yana düşüverdi. Bu sırada sadece 3 kişilik jandarma trafik ekibi kavşağı koruyordu!"

Onur, sağ olsun son yazımıza gönderme yapıp Athletic Bilbao'nun Karşıyaka'nın kardeş kulüplerinden biri olduğunu da ekliyor. Biz de bitirirken not olarak ekleyelim o zaman: Barcelona'ya 4-1 yenilip en son 1983-84 sezonunda kazandıkları Kral Kupası'nı finalde kaybeden A. Bilbao'yu şehre dönüşlerinde 80.000 (yazıyla: seksen bin) kişi karşıladı! O yazıda anlatmaya çalıştığımız tam da böyle bir şeydi işte. Anlayana…

Sayfa Yükleniyor...