Wimbledon'ın yolları çimden

Sezonun üçüncü Grand Slam'i için artık saatleri sayıyoruz. Federer mi Nadal mı sorusu yine gündemdeki yerini almışken, Britanya'da gözler Andy Murray'e çevrilmiş durumda.

Wimbledon'ın yolları çimden - 1

Çileği, kreması ve gelenekleriyle ün salmış Wimbledon Tenis Turnuvası için geri sayım sürüyor. Fakat bu turnuvanın önemi geleneksel tatları veya Kraliyet ailesine sunulan reveranslarından çok, tarihin en eski tenis turnuvası olmasında yatıyor. 1877'den bu yana her yıl yaz aylarında düzenlenen turnuva tüm dünyada büyük yankı uyandırırken, bu gurura sahip Britanyalıların erkeklerde 1936, bayanlarda da 1977'den bu yana şampiyon çıkaramaması en büyük üzüntüleri.

Bu yılsa Britanyalıların bir ümidi var: Andy Murray. Geçen hafta sonu Wimbledon'a hazırlık niteliği taşıyan Queen's Club'da şampiyon olan İskoç tenisçi, ev sahibi seyircileri umutlandırdı. Murray hem ortaya koyduğu performansla, hem de verdiği demeçlerle Wimbledon şampiyonluğuna vurgu yapınca turnuvanın önemi de Britanyalılar için biraz daha arttı. Fakat Andy Murray ne kadar formda olsa da her ne kadar seyirci desteğini arkasına alarak maç veya maçlarına çıkacak olsa da Wimbledon yine Roger Federer'in Wimbledon'ı olacak. En azından gündemin ilk maddesini İsviçreli oluşturacak.

Federer Roland Garros'u kazanarak aşılması zor bir psikolojik eşiği geçmeyi başardı. Ekselansları Paris'te kazanamıyor olmanın verdiği o baskıyı (ve belki de ezikliği) üstünden atarak, artık kaybolmaya yüz tutmuş özgüvenini de yeniden kazandı. İki hafta önce Fransa'nın başkentinde kazanılan şampiyonluk, İsviçreli tenisçinin yalnızca kariyerini değil, tüm yaşamını ve hatta tenis tarihini de yakından etkileyecek. Federer sürekli olarak zihnini meşgul eden Roland Garros şampiyonluğu probleminden artık kurtuldu. Koleksiyonu tamamladı ve tüm zamanların en çok Grand Slam kazanan oyuncusu rekorunu egale etti. Sıradaysa bu rekoru Wimbledon'da kırmak var. Fedex için 15. şampiyonluğa ulaşma düşüncesi de hiç kuşkusuz bir baskı unsuru olacaktır. Fakat hiçbir baskı Roland Garros'u kazanamamanın getirdiği kadar büyük olamaz.

Ancak şunu da unutmamak gerekir ki, Federer'in son yıllardaki en büyük rakibi Rafael Nadal'ın performansı ve sağlık durumu da Wimbledon'ı tenisseverler için daha ilgi çekici hale getiriyor. İspanyol tenisçi Roland Garros'ta hiç beklenmedik bir şekilde Robin Soderling'e kaybedince, Paris'teki hükümranlığı da son bulmuştu. Nadal'ın dizindeki sakatlığın ciddi boyutlara ulaştığı bu mağlubiyetle su yüzüne çıkarken, Wimledon'a katılıp katılamayağı da netlik kazanmamıştı. Ta ki dün Nadal'ın Londra'ya indiği haberi gelene dek.

Geçen yılın şampiyonu Nadal Londra'ya amcası Toni, fizyoterapisti Rafel Maymo ve antrenman partneri Tomeu Salva'yla birlikte geldi. Nadal ve Federer'in sezonun bu üçüncü Grand Slam'inde ortaya koyacakları performans ve elde edecekleri derece, ilerleyen günlerde dünya sıralamasının belirlenmesi için de büyük önem taşıyor. Federer, eğer Nadal Wimbledon'daki 2000 puanını koruyamazsa yeniden bir numaraya yükselmek için büyük bir fırsat yakalayacak. Kısacası Londra'da Nadal'ın kaybedeceği, Federer'inse kazanacağı çok şey var.

Bayanlar cephesinden bakacak olursak, Roland Garros'un aksine Wimbledon'da Williams kardeşlerin rakiplerinden biraz daha önde olduklarını söyleyebiliriz. Fakat yine de bayanlar tenisinde erkeklerdeki kadar baskın figürler olmadığını düşünecek olursak, şampiyonluk yolu diğer tenisçiler için de açık görünüyor. Bayan raketler belki üzülecekler ama bu turnuvada da yine erkekler daha ön planda olacak.

Sayfa Yükleniyor...