ABD fosil yakıtları terk ediyor

Kulağa inanılmaz gelse de ABD 2050 yılına kadar tüm enerjisini yenilenebilir kaynaklardan sağlayabilir.

ABD fosil yakıtları terk ediyor

ABD, yirmi–otuz yıl içinde fosil yakıtları saf dışı edip yüzde yüz temiz, yenilenebilir enerji kullanır hale gelebilir. Ülkenin kömür, petrol, doğalgaz ve nükleer enerjiden nasıl kurtulacağına yönelik olarak her eyalet için farklı bir strateji belirleyen Stanford Üniversitesi profesörlerinden Mark Jacobson’ın cüretkâr vizyonu bu yönde.

Günümüzde ABD elektriğinin ancak yüzde 13’ü yenilenebilir enerjiden sağlanıyor. Jacobson’ın hedefine ulaşmaksa, Apollo programı, eyaletler arası otoyol sistemi, nükleer bomba ve ordunun II. Dünya Savaşı cephanesinin tamamı gibi, ülkenin bugüne dek tamamladığı en iddialı projelerinden birkaçını, üstelik aynı anda, gerçekleştirmesiyle eş anlamlı. Yenilenebilir enerji üretip depolayan sistemler inşa etmeyi ve kurmayı içeren bu değişimin maliyeti kabaca 15 trilyon dolar –yani her bir Amerikalı başına 47 bin dolar.

Peki, bunun için ne gerekecek? 78 milyon çatı güneş sistemi, yaklaşık 49 bin ticari güneş santrali, 156 bin açık deniz rüzgâr türbini ve ek olarak da dalga enerjisi ve jeotermal sistemler. Karada yerleşik rüzgâr çiftlikleri için, futbol sahasından uzun kanatları olan 328 bin türbin gerekecek. Bu çiftlikler Kuzey Carolina büyüklüğünde bir araziyi kaplayacak. Ancak burada, fosil yakıt üretiminin de arazileri tükettiği noktasına değinmekte yarar var. Maden şirketleri, geçtiğimiz yüzyılda ABD ve Kanada’nın Büyük Ovalar’ında 2,5 milyon petrol ve doğalgaz kuyusu açtı. Adı geçen bölgelerde 2000–2012 arasında kurulan kuyular, rampalar, yollar ve depolama tesisleri New Jersey’nin yayıldığı alandan çok daha büyük bir bölgeyi kaplıyor. Jacobson, fosil yakıtların yenilenebilir olanlarla değiştirilmesi halinde tüm bu alanın ıslah edilebileceğini öne sürüyor.

ABD fosil yakıtları terk ediyor - 1 Bu yıl Las Vegas’ın kuzeybatısında üretime geçen Crescent Dunes Güneş Enerjisi Santrali, 10 bini aşkın ayna sayesinde güneş ışınlarını bir noktaya odaklıyor ve sıvı tuzu ısıtıyor. Ve ısıtılmış sıvı tuzdan açığa çıkan enerji daha sonra –gece ya da gündüz– elektrik elde etmek üzere kullanılıyor.

Ve ivmenin hız kazandığı görüşünde. Devlet desteği ve büyük ölçekli üretim sayesinde maliyetler düşüyor. Rüzgâr ve güneşten üretilen enerji miktarı –her ikisi için de– 2003–2013 yılları arasında ülke çapında 15 kat artış gösterdi. ABD Başkanı Barack Obama kömürle işleyen santrallerden çıkan karbon salımını azaltma yönünde 2015 yazında harekete geçti. Öte yandan Hawaii de 2045’e kadar tüm elektriğinin yenilenebilir enerjiden sağlanacağını taahhüt etti. Yine de çok sayıda uzman ikna olmuş değil. Şikago Küresel İlişkiler Konseyi’nde enerji araştırmaları üzerine çalışan Stephen Brick, “Hiç şansı yok,” diyor Jacobson’ın planı için. Siyasi, yasal ve sosyal engeller çok büyük, özellikle de enerji altyapısı –ve siyasal nüfuzunun çoğu– petrol, doğalgaz ve kömür endüstrisine bağlı bir ulus söz konusu olunca. Bazı eleştirmenler de böylesi bir şebekenin güvenilir olup olmayacağı konusunda endişeli. Ayrıca rüzgâr çiftlikleri ve güneş panelleri konusunda alan çatışmaları yaşanması da olası. ABD Kongresi’ni çeyrek yüzyıl önce iklim değişikliği konusunda uyaran açık sözlü bilim insanı James Hansen dahi ülkeyi fosil yakıtlardan kurtarmak için nükleer enerjinin gerekli olduğu konusunda ısrarlı.

Sayfa Yükleniyor...