Başbakan Davutoğlu: 5 aylık bebeğin ne suçu vardı?

Başbakan Davutoğlu, Güneydoğu'da yaşananlara ilişkin yayınlanan bildiriye imza atan akademisyenleri Diyarbakır'daki saldırı üzerinden eleştirdi, "5 aylık bebeğin ne suçu vardı" diye sordu.

Başbakan Davutoğlu: 5 aylık bebeğin ne suçu vardı?

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Diyarbakır'ın Çınar ilçesindeki saldırıya ilişkin açıklama yaptı.

TÜBİTAK'ta düzenlenen Ar-Ge Reform Paketi tanıtımı programında konuşan Davutoğlu, şunları söyledi: 

"Saldırıyı şiddetle kınıyorum. Saldırı sonucunda bir emniyet görevlimiz şehit düşmüş, 5 sivil vatandaşımız vefat etmiş, 6'sı emniyet görevlisi olmak üzere 39 vatandaşımız yaralanmıştır. Saldırıda ölen vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Daha önce Madrid'de, Paris'te, Ankara'da, Suruç'ta olduğu gibi bu saldırılarda da gördük ki terör insanlığa düşmandır ve terörün hasmı bütün insanlıktır. İnsanlık olarak terörün her türlüsüne karşı ortak bir tavır göstermemiz, teröre karşı birlikte mücadele etmemiz artık bir zarurettir.

olarak kimden gelirse gelsin, kime yönelirse yönelsin, nerede gerçekleşirse gerçekleşsin, hangi gerekçeye dayanırsa dayansın terörün her türlüsüne karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Bir yandan terörle mücadelemizi sürdürürken aynı zamanda terörün beslendiği kaynakları da birer birer kurutmaya kararlıyız."

AKADEMİSYENLERE ELEŞTİRİ

Güneydoğu'da yaşanan olaylarla ilgili yayınlanan bildiriye imza atan akademisyenleri de eleştiren Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Biz Türkiye'nin kaynakları daha zenginleşir, hukuk ve demokrasi nasıl ileri düzeye taşınır, üretim nasıl artar diye gece-gündüz çalışırken, akademisten olmuş bazı vatandaşlarımızın akıl dışı hazırlanmış bildiriye imza atabilmelerini bir akademisten olarak hayrat ediyorum. Ülkemiz adına bu yanlış eylemden dolayı kendilerini muhasebeye çekmeye çağrıyorum. Umarın birçoğu okumadan imza atmıştır. 

"BÜYÜK ÜZÜNTÜ VERİYOR"

Bizler terörle mücadele ederken, işte her gün bir taraftan DEAŞ gibi uluslararası bir terörle, diğer taraftan dün 5 aylık bir bebeğin de içinde olduğu lojmanlarda sivilleri katleden bölücü terör örgütü ile mücadele ederken, vatandaşlarımızın can ve mal emniyeti için çalışırken, ülkenin bütün meselelerine sahip çıkması gereken akademisyenlerimizin böylesine bir bildiriye imza atmış olmaları gerçekten büyük üzüntü veriyor.

"PSİKOLOJİLERİNİ ANLAMAYA ÇALIŞTIM"

Bizler önce hayat ilkesinden yola çıkarak insan onurunu aziz biliyoruz. Bu bildiriye yansıyan provokatif dil, fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Zira ben bu bildiriyi, tek tek harfine, virgülüne kadar düşünerek okudum. Kafamı iki elimin arasına alarak bu bildiriye imza atan, bir kısmını da şahsen tanıdığım akademisyenlerin psikolojilerini anlamaya çalıştım.

Büyük üzüntü, hicap duydum. Demokratik hukuk devletinde yaşayan vatandaşlar olarak, aydınlar olarak böylesine tek yanlı, böylesine şiddet ve terörü mazur görüp meşru düzeni korumaya çalışanları insafsızca eleştiren bir yaklaşımın nasıl sergilenmiş olduğunu ciddi bir şekilde hepimizin düşünmesi lazım. Sayısız cinayet işleyen, kan döken terör örgütü için tek bir cümle kurmayan, korsan örgüt bildirilerine imza atan, devletin bölge halklarına katliam uyguladığından söz eden bir bildiri, hiçbir meşru, hukuki, insani mülahaza içermemektedir.

"İZİN VERECEK BİR TANE ÜLKE VAR MIDIR?"

Buradan imza atan akademisyenlere sorular yöneltmek istiyorum. Silahlı güçlere izin veren tek bir ülke var mıdır dünyada? Tek bir ülke göstersinler ki bu ülkenin yönetimi meşru güç kullanma yetkisine sahip olan güçler dışında silahlı güçlere izin versin. Biz de barış ve demokrasi istiyoruz. Demokrasiden, hukuktan, çağdaşlıktan bahsetmek kolay.

Devlet ile terör örgütünü eş tutmanız hangi demokrasi anlayışınıza, akademik yetkinliğinize dayanıyor? Çok objektif şartlarla soruyorum, açık bir tavır sergilemelerini istiyorum. 'Çatışmalar dursun' demek eğer şu ise; 'devlet güvenlik birimlerini bu ilçelerden çeksin, bu ilçeleri fiilen hiçbir meşru temele dayanmayan ve tamamıyla terör uygulayan bir örgütün mensuplarına terk etsin' diyorlarsa sadece Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak değil, bu ülkenin onurlu bir vatandaşı ve bir akademisyen olarak onlara diyorum ki, demokratik yönetim dışında hiçbir yönetimin ya da örgütün, ülkenin herhangi bir yerinde böylesine bir hakimiyet kurmasına izin vermeyeceğiz, izin vermemiz de mümkün değildir.

Aydın olmak, demokrasiyi savunmak önce demokratik yöntemleri savunmakla olur. Seçim ve halkın iradesiyle oluşmuş parlamento dışında kimse kendi başına herhangi bir yönetim biçimi ilan edemez. Kimse meşruiyetini halktan almayan bir güç tekelini kullanamaz.

Tekrar soruyorum. Daha bugün gece yarısı emniyet lojmanlarını ve lojmanların etrafındaki evleri hedef alan, biri 5 aylık olan 5 sivil ve bir emniyet görevlisi vatandaşımızın katledilmesine sebebiyet veren bir terör örgütünün arkasında niçin hizalanıyorsunuz  Niçin bu terör örgütüne dönüp, bütün o bildiride, altına imza koyduğunuz bildiride bir eleştiri getirmiyorsunuz.

Dün biz güvenlik toplantısındayken Diyarbakır'da Çınar'da polislojmanlarına yapılan saldırının haberi geldi. Herkes elini vicdanına koysun, 5 aylık bebeğin ne suçu vardı? Bir polisin eşi ve bebeği şehit oldu. 

"TERÖR EYLEMLERİNİ BENİMSİYOR MUSUNUZ?"

Eleştiri hakkınıza saygı duyuyorum ama terör örgütünü eleştirmemenizi neyle açıklıyorsunuz? Terör örgütüne hiçbir şey söylemeyen bu bildiriye imza atanlara soruyorum. Ya terör örgütünün eylemlerini benimsiyorlar ya da Türkiye'nin gerçeğini bilmiyorlar. Soruyorum, terör eylemlerini benimsiyor musunuz? 

Net olarak soruyorum; bildirinizde terör örgütünden tek bir kelime bahsetmiyorsunuz. Terör örgütünün bu eylemlerini benimsiyor musunuz Dün gece 5 aylık bir bebeği katleden bu terör örgütünün eylemlerini benimsiyor musunuz? Benimsemiyorsanız yeni bir bildiriyle bunu açıklamanız lazım.

İkinci bir soru, devleti eleştirdiğiniz gibi terör örgütünü eleştirebiliyor musunuz? Devleti eleştirmek kolay devlet hukuk kuralları içinde davranır. O bölgenin çocuklarını, bizi baskıdan kurtarın diye yazan iş adamlarını, işkenceye uğrayan aydınları neden yok sayıyorlar? Mitingimizden çıkışta saldırıya uğrayan genç kızlarımızı neden görmezden geliyorlar. 

"DEAŞ'A VERİLEN MÜCADELE DE HAKSIZ MI?"

Dönsünler bu arkadaşlar, Kandil'e yönelik bir hitapta bulunsunlar. Sur'da Fatih Paşa Camii'ni yakan teröristlere ne diyecekler? Bunları da devlet yaptı diyorlarsa başka yerde yaşıyorlar. Bu arkadaşlar terör örgütünden hesap sorabilirler mi? DEAŞ'a karşı verilen mücadeleyi de haksız buluyor musunuz? Diğer örgütlere tanımadığınız hakkı PKK'ya neden tanıyorsunuz? 

Her türlü eleştiriyi dinlemeye hazırım. Ama bu ülkeyi, birtakım silahlı örgütlerin karşılıklı etki alanlarına bölmeye yönelen hiç bir eyleme izin vermedik, bu yönde bize gelecek hiç bir eleştiriyi de bu anlamda objektif olarak görmüyoruz."

Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkan diğer başlıklar şöyle:

"Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranı biz göreve geldiğimizde yüzde 0.5 seviyesindeydi. 2014 yılında ise kritik seviye olan yüzde 1 seviyesini geride bıraktık. İnsan unsuruna yaptığımız vurgunun sonucu olarak araştırmacı sayımız 4 katına, yayın sayımız 3 katına çıktı. Bir adakemisyen olarak söylüyorum, bilimsel yayın sayımızdan memnun değiliz. 

Türkiye için bu seviyelerin yeterli olmadığını hatırlatmak istiyorum. Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranını yüzde 3 seviyesine artırmayız. Araştırmacı sayımızı 200 bine ve daha fazla sayıya ulaştırma konusunda kararlıyız. Daha iyi bir sistem kurmaya özel bir önem veriyoruz. 

Bugün açıklayacağımız reform paketimizin 6 temel hedefi bulunuyor.

1) Tasarım faaliyetlerini destekleme kapsamına alıyoruz. 2) Ar-Ge yatırımlarını özendirmek, nitelikli üretimi artıracak adımlar atıyoruz. 3) Ar-Ge personelinin niteliğini ve istihdamını artırıyoruz. 4) Ar-Ge faaliyetlerinin ticarileşmesini sağlayacak eylemleri hayata geçiriyoruz. 5) Üniversite-sanayi işbirliğini güçlendiriyoruz. 6) Ar-Ge ve yenilik desteklerimizin koordinasyonunu daha etkin bir hale getiriyoruz. 

Ar-Ge ve tasarım merkezlerinde istihdam edilecek temel bilimler mezunlarının maaşlarının brüt asgari ücret kadarlık kısmını, iki yıl süreyle devlet olarak biz karşılamaya başlıyoruz. Firmalarımızın ortak proje yapmasını teşvik etmek amacıyla rekabet öncesi işbirliği projelerine destek sağlamaya başlıyoruz. Bu firmalara hem gelir vergisi stopajı, damga vergisi istisnası, vergi ve sigorta indirimi gibi vergisel destekler sağlayacağız hem de diğer desteklerimizle önlerini açacağız."

Sayfa Yükleniyor...