"AB'ye girmemizde en büyük engel, çevre"

DenizTemiz Derneği/TURMEPA Genel Sekreteri Levent Ballar, ''Bugün Türkiye'nin AB'ye girmesinin önündeki en büyük engel, ne Kıbrıs sorunu, ne ekonomik sorun, ne de nüfus sorunudur. En büyük engel, çevre  konusudur'' dedi.

Deniz Ticaret Odası Antalya Şubesinin meclis toplantısına katılan Ballar, burada yaptığı konuşmada, AB ülkeleri içinde 2002'de pilot olarak seçilen İtalya'da ''deniz koruma alanı'' projesinin hayata geçirildiğini, şu anda bu ülkede 29 deniz koruma alanı olduğunu anlattı.

AB'nin İtalya'da bu proje tamamlandıktan sonra 'nin de arasında bulunduğu aday ülkelere deniz koruma alanlarını hayata geçirme talimatı gönderdiğini belirten Ballar, 2006'da bu konuda çalışmalara başlandığını vurguladı. İtalya'da bu sistemi kuran ekibi Türkiye'ye getirdiklerini vurgulayan Ballar, dönemin Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe'nin de destekleriyle Göcek'in 1 Ağustos 2009'da ''deniz koruma alanı'' haline getirildiğini bildirdi.Ballar, Muğla Valiliğinin de Göcek'in ardından yeni bir sisteme geçerek, tüm deniz araçlarının denize deşarjını düzenleyen mavi kart uygulaması başlattığına dikkati çekti. Bu kart üzerindeki çipte deniz aracına ait, sahibi,  kaptanı, boyu, eni, motor gücü, tank, akaryakıt kapasitesi gibi her türlü bilginin yüklü olduğunu anlatan Ballar, herhangi bir kontrol anında denetçilerin bu kartı talep edeceklerini, pos makinesinde okutulan cihazdan deniz aracının ne zaman atık verdiğinin tespit edilebileceğini söyledi. Ballar, mavi kart uygulamasıyla ciddi cezaların da gündeme geleceğini, 1 Mart 2010 itibarıyla Muğla karasularında mavi kart uygulamasının hayata geçeceğini kaydetti.AB'de çevre konusunun çok önemli olduğunu, Türkiye'nin bu konuda önemli
adımlar atması gerektiğini ifade eden Ballar, şöyle konuştu:''Şunu çok inanarak söylüyorum, bugün Türkiye'nin AB'ye girmesinin önündeki en büyük engel, ne Kıbrıs sorunu, ne ekonomik sorun, ne de nüfus sorunudur. En büyük engel, çevre konusudur. Bunların hepsi halledilebilir ama çevre konusu çok ciddi yatırımlar isteyen, çok ciddi önlemler alınması gereken bir konudur. Bugün Türkiye'deki 2 bin 300 belediyenin yüzde 10'u civarında atık arıtma tesisi var. AB'den sadece bu kalemin onay alabilmesi için gereken yatırım 50 milyar avrodur. Bu 50 milyar avronun yüzde 20'sini AB verecektir. Geri kalan üçe bölünecek, özel sektör, yerel yönetimler ve kamu tarafından karşılanacaktır. Dolayısıyla sadece bir kalem için ne kadar büyük bir engelle karşı karşıya olduğumuzu düşünürsek, Türkiye'nin önünde çok ciddi engeller var diye düşünmek lazım çevre konusunda. Ancak Çevre ve Orman Bakanlığı bu konuya çok ciddi bakıyor. Şu anda çok iyi çalışıyorlar. Sözlerinin arkasında duruyorlar. Bir yerinden işe başlamış durumdalar.''

Akdeniz'in bir göl olduğunun unutulmaması gerektiğini belirten Ballar, Türkiye'de henüz çok dikkati çekmese de Akdeniz'de ciddi bir kirlenme olduğuna değindi.Göcek, Dalaman gibi bölgelerde kirliliğin tur teknelerinden kaynaklandığını belirten Ballar, ''Orada bir sanayi yok, yerleşim yok, Allah'ın adası, hiçbir şey yok ama görüyoruz ki bilhassa yaz aylarında çok ciddi bir kirlilik var. Bu yoğunluk da teknelerden kaynaklanıyor. Hangi tekneler? Günübirlik tekneler ve tur tekneleri'' dedi. Bu tip kapalı havzalarda denizin kendini temizleme gücünün de kalmadığını ifade eden Levent Ballar, şöyle devam etti:''İlk atık alım teknemizi Göcek'te devreye soktuğumuzda 3 sene önce hiç kimse atık vermiyordu. Sonra topladığımız kirli su 100 ton oldu. 300 tona çıktı, 800 tona çıktı. Geçen sene 5 bin 500 ton kirli su topladık. Ben bunun, olanın onda biri olduğunu düşünüyorum. Bunu denize yıkın. 20 tonluk tankerler olarak düşünün. 275 tane benzin tankerini arka arkaya dizdiniz demektir. Denizden ekmek kazanan insanın da biraz daha duyarlı olması lazım ama alt yapının da hazır olması lazım.''Denizlerin korunması için toplumda da bilinç oluşması gerektiğine dikkati çeken Ballar, ''Dünyada, 'Karpuz kabuğu denize düşmeden denize girme' gibi, 'Denizi kirlet' diyen tek atasözünün olduğu ülke Türkiye'dir'' diye konuştu.

Sayfa Yükleniyor...