Akıncı Üssü sanığından “sürpriz ziyaret” savunması

Akıncı Üssü davasında, eski Jandarma İstihbarat Okul Komutanı Murat Koçyiğit sorgudaydı. 15 Temmuz'da Akıncı Üssü'ne "sürpriz bir ziyaret" için gittiğini öne sürdü. Üzerinden çıkan bin yüz doların da kefen parası olduğunu söyledi.

Akıncı Üssü sanığından “sürpriz ziyaret” savunması

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi'nde görülen Akıncı Üssü davası duruşmasında, hakim karşısına çıkan eski Kurmay Albay Murat Koçyiğit, savunmasında, Fetullahçı Terör Örgütü'nün(FETÖ) üyesi olmadığını, darbenin sivil yöneticileri Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Nurettin Oruç ve Hakan Çiçek'i tanımadığını, bu kişilerle hiçbir eylem ve işbirliğinin bulunmadığını iddia etti.

Hakkındaki iddia ve suçlamaları kabul etmediğini belirten Koçyiğit, "Ben ne FETÖ ne de Yurtta Sulh Konseyi üyesiyim. Konsey üyesi olduğu öne sürülen sanıklarla herhangi bir irtibatım olmadı. Yurtta Sulh Konseyi üyesi olarak yargılanan sanıkların bir çoğunu ilk kez burada gördüm. Darbeye teşebbüs suçuna katılmadım, hiçbir emir vermedim, almadım, silah kullanmadım. Yanlış zamanda yanlış yerde olmak dışında hiçbir kabahatim yok" dedi.

Hayatı boyunca milli güvenliğe tehdit oluşturacak hiçbir yapının içinde bulunmadığını öne süren Koçyiğit, FETÖ'nün terör örgütü listesine alınmasını sağladığını, bu nedenle örgütün hedefinde bulunduğunu iddia etti.

“EMEKLİ VE İKRAMİYELERİ ALAMADIM”

"Jandarma teşkilatında 25 yıl boyunca büyük bir sevgiyle görev yaptığını" savunan Koçyiğit, şu ifadeleri kullandı:

"31 Temmuz'da yayınlanan KHK ile Jandarma Genel Komutanlığından çıkarıldığım avukatım tarafından bana bildirildi. 2 Ağustos 2016 tarihli terhis belgesiyle jandarma er rütbesiyle terhis edildiğim bana cezaevinde tebliğ edildi. Jandarma Okullar Komutanlığında hakkımda resen emeklilik evrakları tanzim edilmiş, OYAK ve SGK Genel Müdürlüğüne belgeler gönderilmiş. Yasada açıkça belirtilmesine rağmen SGK'da bir ay içerisinde emeklilik işlemlerim yapılmamış. OYAK ise bir hafta içinde yapması gereken emekli ve ikramiye ödemelerini halen yapmamıştır."

“BYLOCK KULLANMADIM”

Ankara'da darbe planlamasının yapıldığı 6-9 Temmuz tarihleri arasındaki toplantılara katılmadığını savunan Koçyiğit, örgütün gizli haberleşme programı ByLock'u da kullanmadığını iddia etti.

Koçyiğit, darbe toplantılarının yapıldığı tarihlerde ailesiyle birlikte bayram ziyaretleri gerçekleştirdiğini belirterek, ziyaret ettiği kişilerin tanık olarak dinlenmesini istedi.
Murat Koçyiğit, hakkındaki suçlamaların hiçbirini kabul etmediğini belirtip, suçsuz olduğunu öne sürerek, tahliye ve beraat istedi.

Savunmanın ardından soruları yanıtlayan Koçyiğit, 15 Temmuz'da Akıncı Üssü'ne, yeni bir göreve atanan eski Kurmay Albay Ahmet Özçetin'e nezaket ziyaretine gittiği yönündeki beyanını tekrarladı.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın Özçetin'i nereden tanıdığını sorduğu Koçyiğit, kendisi Jandarma Genel Sekreterliği görevini yürütürken Özçetin'in Hava Kuvvetleri Komutanlığı Genel Sekreterliği görevinde bulunduğunu, tanışıklığın buna dayandığını söyledi.

“SÜRPRİZ ZİYARET YAPACAKTIM”

Ziyaretten önce Özçetin'i telefonla arayıp aramadığı sorulan Koçyiğit, "Telefonla görüşmedim. Sürpriz bir ziyaret yapacaktım" dedi.

Giray'ın, "Sizin görev yaptığınız yerle Akıncı uzak yerler. Siz mesaiden çıkmışsınız. Oradaki şahsın da çıkma ihtimali var. Önceden arayıp geleceğinizi bildirmeniz gerekmez mi? Onun da mesaiden çıkmış olma ihtimalini değerlendirmediniz mi?" sorusu üzerine Koçyiğit, "O da bir ihtimal ama Ahmet Özçetin orada lojmanda kalıyor. İş yerinde olmasa en fazla lojmanındadır diye düşündüm" dedi.

Koçyiğit, soru üzerine, birliğinden sivil olarak çıktığını, resmi araçla Şaşmaz kavşağına kadar geldiğini, özel ziyaret olduğu için resmi araçla devam etmek istemediğini, yola taksiyle devam ettiğini söyledi.

Üsse geldiğinde neler yaptığının sorulması üzerine Koçyiğit, "Saat 20.00 civarında Akıncı'ya geldim. Nizamiyede Albay Özçetin'i ziyaret etmek istediğini söyledim. 'Tamam' dediler. Taksiden indim. Beni Ahmet albayın olduğunu düşündüğüm filonun önüne getirdiler. Özçetin'in yanında havacılar vardı, konuşuyorlardı, merhabalaştık. Şuradayım diye bir işaret yaptım, bekledim" diye konuştu.

Koçyiğit, saat 22.00'de üsten çıkışlar yasaklanınca buradan ayrılamadığını, bu arada okul komutanını arayarak gördükleriyle ilgili bilgi verdiğini söyledi.

Koçyiğit, soru üzerine, Akıncı'da, Osman Kılıç ile Hüseyin Yılmaz'ı gördüğünü, kamelya bölgesinde, daha sonradan adının Mustafa Barış Avıalan olduğunu öğrendiği kişiyle karşılaştığını, ailesi ve komutanı dışında kimseyle telefonla görüşmediğini, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile dönemin Jandarma Genel Komutanı Galip Mendi'nin Akıncı'ya getirildiklerini duyduğunu, ancak bu kişileri görmediğini öne sürdü.
Koçyiğit, aleyhinde ifadesi bulunan Arif Kalkan'ı tanıdığını, ancak bu kişinin, "Antalya'da görev yaptığım dönemde Burdurlu olduğunu bildiğim biriyle görüşüyordum. Bu kişi beni Murat Koçyiğit ve karacı olduğun bildiğim Süleyman adında biriyle tanıştırdı. Abiyle görüşmelerimiz bazen benim evimde, bazen ise Murat Koçyiğit ve Süleyman'ın evinde oluyordu" şeklindeki beyanını kabul etmediğini söyledi.

Arif Kalkan'ı sadece mesaiden tanıdığını öne süren Koçyiğit, "Bu şahıs benim evime gelmedi. Ben bu şahısla Süleyman denilen şahsın evine gitmedim. Kesinlikle iftira atmış" dedi.

Telefonuna 2014'te ByLock yükleyerek Hakan Taştan ve Mehmet Çelen ile görüştüğü yönündeki tespit sorulan Koçyiğit, ByLock kullanmadığını, bu kişileri de tanımadığını iddia etti.

Darbecilerin sözde atama listesinde Jandarma Okul Komutanlığı görevine getirildiği belirtilen Koçyiğit, "Konsey üyesi olsam atanmayı isteyeceğim yer asla ve asla jandarma okullar komutanı değildir. Asker olan şahıslar bilir. Okullar komutanlığı tali görevdir. Karargahta bir başkanlık varken hiç kimse okul komutanı olmak istemez. Konsey üyesi olsam ya personel ya da istihbarat başkanı olmak isterim" dedi.
143. Filo'da çekilen ve iddianamede kendisine ait olduğu belirtilen fotoğraf gösterilen Koçyiğit, fotoğraftaki kişinin kendisi olmadığını öne sürdü.

"SEVİLMEYEN BİRİ OLABİLİRİM"

Müşteki avukatlarından Fatih Atalay, Koçyiğit'e, "Telefonunuz bayram günlerinde çok çalmamış" dedi.

Koçyiğit, "Bayram süresince sevdiklerimi aradım. Sevilmeyen birisi olabilirim. Sevmeyen aramamıştır" ifadesini kullandı.

“RESMİ ZİYARET DEĞİLDİ”

Avukat Atalay'ın, "Hafta sonuna girilmiş, mesai bitmiş, bir senedir gitmediğiniz bir yere tam darbe girişimi gecesi gidiyorsunuz ve bunu akıl içi buluyorsunuz. Aramadan, haber vermeden gidiyorsunuz. Resmi ilişkilerde sürpriz yapılmaz. Fakat Side Alanya arasında iki FETÖ'cü subayı bir araya getirmeyi akıl dışı buluyorsunuz" sözleri üzerine Koçyiğit, şunları söyledi:

"Ben oraya resmi ziyaret için gitmedim. Resmi ziyarete gitsem arar, randevulaşırdım, hatta Ahmet Özçetin kapıda beni karşılardı. Özel ziyaret olduğu için 'Sürpriz ziyaret olsun' dedim. Bu çok normal bir şey. Bu şahıs (Arif Kalkan) '1998'de göreve başladım' diyor. Bu adam abisiyle bir yıl görüşmüş, hangi hikmete dayanmış ki bir yıl sonra beni tanıştırmışlar. 'Örgütün teknik, taktiklerine bakın, 1999'da benimle tanıştırılması akla uygun değildi', diyorum."

“BACANAĞIMLA BENİ YAN YANA GÖRSENİZ...”

"Örgütün çalışma prensiplerinden bahsedersek, general sivile selam verebiliyor" diyen Atalay, duruşma salonunda gösterilen fotoğrafı anımsatarak, "Kayıttaki kişi olduğunuzu inkar ediyorsunuz. Size çok benziyor. Peki kim olabilir?" sorusu üzerine Koçyiğit, "Benim bacanağım ve beni yan yana görseniz, 'Siz kardeş misiniz?' dersiniz" dedi.

“BAKLAVA SİPARİŞ ETMİŞTİM”

Koçyiğit, MASAK raporuna göre Mehmet Aktaş ve Alaaddin Karsavuran adlı iki FETÖ/PDY şüphelisiyle arasındaki para havalesinin sorulması üzerine, Aktaş'ın Gaziantep'te baklavacı olduğunu, birer kilodan iki kilo sipariş ettiği baklavanın 55'er liralık bedelini gönderdiğini, Karsavuran ile de devre arkadaşı olduğunu, ondan 10 bin lira borç aldığını, 9 ayda borcunu ödediğini anlattı.

HİMMET PARASI İDDİASINI YALANLADI

Fatih Atalay, "Kredi çekebilirdiniz. İki tane FETÖ/PDY şüphelisi arasında para alışverişi, her ay düzenli, taksitli, himmet olabilir" dedi. Bunun üzerine Koçyiğit, himmet vermediğini savundu.

Başbakanlığın avukatı İskender Minar'ın sorusu üzerine Koçyiğit, Jandarma Okullar Komutanının kendisine kışlaya geri dönmesini emrettiğini, "Sen orada ne arıyorsun? Bir an önce kışlana dön" dediğini, kendisinin de arkadaş ziyareti için geldiğini belirterek, "Maalesef burada kaldım" diye konuştuğunu ifade etti.

“SEN DEĞİLDİN DEDİLER”

Minar'ın, "Oradaki kalkışmayı engellemeye dönük faaliyet içine girmeyi neden düşünmediniz?" sorusu üzerine Koçyiğit, "Orada tek başımayım ve ertesi gün gördüğüm Osman Kılıç ve Hüseyin Yılmaz'ı görene kadar tanıdığım hiç kimse yoktu. Bir işi planlamak için birden fazla kişinin bir araya gelmesi ve o planın uygulanabilir olup olmadığını değerlendirmesi ve uygulanabilir olduğunu değerlendirince uygulamaya geçmesi gerekir. Tek başıma olduğumdan öyle bir planlama içine giremedim" dedi.

Müşteki TBMM'nin avukatı Burhan Özkaya'nın, sanıklardan Mehmet Dişli'nin bir ifadesinde, "Jandarma albay vardı. Kamuflajlıydı" dediğini anımsatması üzerine Koçyiğit, bu kişinin kendisi olmadığını, Genelkurmay "çatı davası"nda da Dişli ve diğer sanıklara "Bu kişi ben miyim?" diye sorduğunu, onların da "Sen değildin" diye yanıt verdiklerini söyledi.

Bir soruyu yanıtlarken kardeşi Hakan Koçyiğit'in İstanbul'da bir turizm organizasyon şirketi sahibi olduğunu söyleyen Koçyiğit, onun, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in doktoru olarak bilinen Tuncay Delibaşı ile 23 kez görüşmesine ilişkin, "Bu kişiyi ziyaretime geldiğinde kardeşime sordum. 'Bizim kongrelerimize konuşmacı olarak katılan şahıslardan birisi' dedi" ifadesini kullandı.

Koçyiğit, Delibaşı'nın 2013'te bir sempozyumda konuşmacı olduğunu, şirketin de kongreye katılanlarla iş için konuştuğunu söyledi.

TAKSİ PARASI

Avukat Burhan Özkaya'nın, "Sanıklardan Hakan Çiçek de sizin taksiye bindiğiniz noktaya yakın yerden taksiyle Akıncı Üssü'ne gittiğini, 120 lira ödediğini söylemişti. Taksiye ne kadar ödediniz?" diye sordu.

Koçyiğit, "Şaşmaz'dan binince 60-65 liradan fazla değildi" yanıtını verdi.

Avukatın "Siz doğru söylüyorsunuz, yaklaşık 60 lira tutuyor. Hakan Çiçek yalan söylüyor" demesi üzerine Koçyiğit, "Onun yorumunu bana yapmayın" dedi.

“KEFEN PARASI” DEDİ

Koçyiğit, bir müşteki avukatının, yakalandığı sırada üzerinden çıkan bin 100 doları sorması üzerine bunun "kefen parası" olduğunu iddia etti.

"O gün terör saldırısı olacağına dair istihbarat alıp almadıkları" yönündeki soruya Koçyiğit, "Ne darbe girişimi günü ne de öncesinde hiçbir istihbarat alınmadığı gibi ne darbe günü ve öncesi jandarma birimlerinden, Jandarma Okullar Komutanlığına ve İstihbarat Başkanlığına, FETÖ veya diğer terör örgütleri tarafından kalkışma yapılacağına ilişkin duyum, ihbar bize gelmedi" yanıtını verdi.

BİLAL AKYÜZ: KARA KUVVETLERİ İMAMI DEĞİLİM

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ), 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Akıncı Üssündeki eylemlere ilişkin davanın sanıklarından suç tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürlüğünde Kurmay Albay olan sanık Bilal Akyüz, FETÖ'nün "Kara Kuvvetleri imamı" olduğu suçlamasını reddederek, "İlk ifademde KKK temsilcisiyim dediğim andan itibaren hayatım değişti. Bu ifademden sonra Kara Kuvvetleri imamı diye hakkımda haberler yapıldı" dedi.

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen duruşmada hakim karşısına çıkan Bilal Akyüz, mükerrer yargılama olmaması için dosyasının ayrılarak, hakkında daha önce yine darbe suçlamalarıyla açılan davalarla birleştirilmesini talep etti.

Üzerine atılı suçları reddeden Akyüz, 2011-2013 yılları arasında Tunceli'de komando tabur komutanı olarak görev yaptığı, ardından KKK Harekat Başkanlığına tayin edildiğini, 1 Mart 2016'ya kadar buradaki görevini yürüttüğünü söyledi.

Daha sonra, almakla yükümlü olduğu yüksek sevk ve idare eğitimine katılmak üzere İstanbul'a giderek mart-temmuz 2016 tarihleri arasında bu kursa devam ettiğini belirten Akyüz, "Nisan 2016'da atamalar açıklandı ve alay komutanlığına atandım. Kursum 27 Temmuz'da sona erecekti ve ben 28 Temmuz'da yeni birliğime katılacaktım. 11-15 Temmuz haftası istirahatli olmam nedeniyle Ankara'da bulundum ve doktora için anket çalışmaları yaptım" dedi.

KKK Harekat Merkezinin sözlü görevlendirmesi üzerine 15 Temmuz'da Akıncı Üssü'ne gittiğini öne süren Akyüz, "Gizli olarak icra edileceği söylenen terörle mücadele harekatıyla ilgili Kara Kuvvetleri Komutanlığından bu harekatın desteklenmesi amacıyla temsilci olarak görevlendirildiğim söylendi. Üsse ön hazırlık ve bilgi edinmek için gittim. Kimseyi tanımadığım gibi kimse de beni tanımıyordu. 143. Filoyu aradım buldum. Oraya girdim. Ne yapmam gerektiğini sordum" diye konuştu.

Üste karşılaştığı askerlerin de görevi tam olarak bilmediğini ve tam bir karmaşanın hakim olduğunu dile getiren Akyüz, askerlerin, 58. Tugay Komutanlığına teslim edilecek bir kutu olduğunu söylemesiyle içinde telsizlerin bulunduğunu öğrendiği kutuyu alıp aracına yüklediğini, Polatlı'ya tayini nedeniyle tanıştığı bir yarbayı arayıp, kutuyu bırakması ricasında bulunduğunu, bu kapsamda yarbayla Çağlayan Sosyal Tesislerinde buluştuklarını anlattı.

Sosyal tesislerde bulunduğu sırada, saat 20.00 civarında "Operasyon erken başladı. Acilen Akıncı Üssüne gelin" diye aranması üzerine hızla üsse döndüğünü anlatan Akyüz, başlangıçta olayları hiçbir şekilde algılayamadığını, daha sonra olayların şekli değişince kendisini bir odaya tecrit etme arayışına girdiğini öne sürdü.

"TELEFON GÖRÜŞMELERİNİ KABUL EDİYORUM"

O andan itibaren muhakemeye başladığını ve ilk aklına gelenin KKK Muhabere Merkezini aramak olduğunu belirten Akyüz, şu iddialarda bulundu:

"Kendime bir büro buldum. KKK Harekat Merkezini askeri hattan aradım. 'Buraya bir operasyon maksadıyla gönderildik ama burada bir karmaşa var, kimin ne yaptığı belli değil. Burada ne yapacağım?' diye sordum. Onlar da 'Bir birlik listesi olması lazım veya biz size bir irtibat listesi söyleyelim, onları bulup o birliklerin durumlarıyla ilgili hususları bize iletin.' dedi. Ben de bunu yapmaya çalıştım. Benim kaderim orada değişti. Çünkü ben herkesi aramaya başladım. Kendi cep telefonumdan tüm o irtibat listesindeki personeli tek tek aradım. Çok miktarda telefon görüşmesi yaptım. Telefon görüşmelerimin hepsini kabul ediyorum. Polatlı iddianamesinde gördüm. Dışarıdan bakıldığı zaman 'Adama bak, herkesle görüşmüş' denilebilir. Birlik listesi üzerinden herkesi aradım. Planlı şekilde yapmış olsam kendi cep telefonumu kullanmazdım. Bu kişilerle idari konularda görüştük, yaralı tahliyesi vardı, bunu konuştuk. Harp Okulundan aradılar. 'Birlikler kesinlikle yanlış ateş açmasın' diye aradılar ben de bu emri birliklere ilettim."

"ARACINDA ÇIKAN BELGELERİ YALANLADI"

Akıncı'da sadece KKK personeliyle görüştüğünü, kurs personeli olduğu için kimseye emir vermesi veya almasının mümkün olmadığını öne süren Akyüz, "Neden bu konuma geldim, olaylar buraya nasıl geldi bilmiyorum. İlk ifademde KKK temsilcisiyim dediğim andan itibaren hayatım değişti. Bu ifademden sonra Kara Kuvvetleri imamı diye hakkımda haberler yapıldı. O tarihten sonra Kara Kuvvetleri imamı olarak bilindim." diye konuştu.

KKK temsilcisi olduğunu belirttikten sonra hakkında farklı suçlamaların da ortaya çıktığını savunan Akyüz, Akıncı Üssünde park edilmiş aracında ele geçirildiği belirtilen, el yazısıyla kaleme alınmış "İl-ilçe belediye başkanı... Hiç canlı olmayacak. Belki de Başbakan da..." şeklindeki notun da kendisine ait olmadığını öne sürerek, aracının yerini kendisinin savcılığa bildirdiğini, aracında arama yapılırken kendisinin de yer alması gerektiğini kaydetti.

Bu notların aracına başkası tarafından konmuş olabileceğini ileri süren Akyüz, bunun araştırılmasını istedi.

Akyüz, "Aracım 143. Filoda kaldı. Orada kapıları açık olarak bıraktım. Sabah 10.00'a kadar aracım açıktı. Bunlar benim aracıma konmuş olabilir. Bu notların bana ait olduğu kabulüyle tüm suçlar benim üzerime kaldı. Bu notlar bana aitse bunların hepsinin planlayıcısı olmam lazım ama bunlarla ilgili hiçbir görüşmem yok. Bu birliklerin bir çoğuyla irtibatım yok. Aracımı ailem alsın diye lojmanlar bölgesine kendim götürüp bıraktım. İçindeki notları da bilmiyordum. Aracı kilitleyip bıraktıktan sonra 143. Filoya minibüsle geldim. Bu malzemeler bana ait değil. Bu notları kim hazırlamış veya atama listesi bu notlardan mı hazırlanmış bir bilgim yok. TSK'nın tüm unsurlarını içeren bu notların bir kişi tarafından hazırlanması da hiç mümkün değil."

Aleyhindeki beyanları kabul etmeyen Akyüz, MEBS okulundan kursiyerleri Akıncı Üssü'ne kendisinin çağırdığını, bunun sorumluluğunu da almaya hazır olduğunu söyledi.

"ÜZERİMDE SİLAH YOKTU"

Silahlı terör örgütü yöneticisi olmak suçlamasını kabul etmeyen Akyüz, "Ben belliyim, Allah'a hesap vereceğim. Suçluysam orada çıkacak" dedi.

Akyüz, terör örgütüyle ilgisi olmadığını savunurken "ByLock" kullanmadığını, FETÖ'yle bağlantılı okul ve şirketlerle bağlantısı olmadığını kaydetti.

"Bilal Akyüz bana darbe için şu görevi verdi" diyen bulunmadığını savunan Akyüz, Akıncı Üssü'nde bir el bile ateş etmediğini, üzerinde silah bulunmadığını öne sürdü.

Buna karşın elinde svap örneği çıktığını söyleyen Akyüz, "Muhtemelen, üs bölgesindeyken yerlerdeki silahlar teslim edilmeden şunları şuraya taşıyın diye yardım talebinde bulunuldu. Biz de jandarma arkadaşlara yardım için silahları taşıdık. Benimle birlikte birkaç kişi daha taşıdı. Bütün sanıklara sorulabilir" dedi.

"HEDEF ALINMIŞ OLABİLİRİM"

"Bazı arkadaşlar sıkıştıkları anda benim adımı vermişler" diyen Akyüz, kendisine "kumpas" kurulduğuna ilişkin iddialarda bulundu.

Bu iddiasının kendine göre gerekçelerini anlatan Akyüz, 2013-2016'da KKK'da bütün askeri kışlaların sorumlusu olduğunu, çoğunluğu İstanbul ve Ankara'da şehir içinde olan bazı askeri arazilerin devredilmek istendiğini, karargahta buna karşı çıkan az sayıdaki kişiden olduğunu ifade etti.

Yine bir projeye ilişkin de "Sen projeleri izle gerisini biz halledeceğiz" denildiğini, kendilerinin ise "arazideki askerlerin ihtiyacını ortaya koyarak, arı kovanına el soktuklarını" öne süren Akyüz, "Bu yüzden bazı gruplarca hedef alınmış olabilirim" dedi.

Dava dosyasında beyanları aktarılan gizli tanık "Şapka"nın kim olduğuna ilişkin bir isim açıklayan Akyüz, 2004'te düzenlenen bir gecede oturdukları söz konusu kişinin alkollü bir şekilde kendisine "daha önce Jandarma Teknik İstihbaratta çalıştığını, teknik dinlemeler yaptıklarını, mailleri kırdıklarını, bilgisayarlara girdiklerini, kuvvet komutanlarını ve 1 milyondan fazla GSM hattını istedikleri zaman dinlediklerini" anlattığını öne sürdü.

"HABLEMİTOĞLU'NUN TAKİP EDİLDİĞİNİ ANLATTI"

Bu kişinin, "yazar Necip Hablemitoğlu'nu takip ettiğinden ve suikaste gidince paniklediğinden" bahsettiğini iddia eden Akyüz, ertesi gün ise "Sana neler anlattım? Hiçbir yerde bahsetme" dediğini savundu.

Akyüz, "Devrem olduğu için hiçbir yerde söylemedim, uydurduğunu düşündüm ama o beni itibarsızlaştırdı. Demek ki ikinci bir 'Yeşil' ile karşı karşıyayız. Her şeyi söylüyor. Doğruysa sanık olması lazım. Büyük iddialar bunlar." diye konuştu.

Savunması sırasında bazı müştekilerin "Bunun darbeyle ne alakası var?" diye seslenmesi üzerine Akyüz, "Şununla alakası var, bana komplo kurulduğunu değerlendiriyorum, nedenini izah ediyorum" dedi.

Müşteki sıralarından "Şehitlerden bahset" diye seslenilmesi üzerine Akyüz, "Hepsine Allah'tan rahmet diliyorum" diye konuştu.

Akyüz'ün savunmasını tamamlamasıyla duruşma sona erdi. Davaya cuma günü Akyüz'ün çapraz sorgusuyla devam edilecek.

Sayfa Yükleniyor...