'AKP’nin ustalık dönemi'

Vatan Gazetesi Yazarı Cengiz Aktar: "AKP’nin ustalık dönemi epeyidir fiiliyatta ve 13 Haziran’dan itibaren resmileşecek ama usta terzi AKP’nin Türkiye toplumuna biçtiği gömlek maalesef çok dar."

1982 Anayasası’ndan kurtulmak için 30 yıldır uğraşan ’nin kendisine sunulan yeni bir deli gömleğine razı olacağı da çok şüpheli. Zira ustanın çıraklık döneminde biçip kestiği bol ve rahat gömleklere alıştı artık toplum. Toplum tanımına AKP’nin tabanı da dâhil. O yüzden ustanın işi kolay olmayacak.

İtiraz eden, itirazını yüksek sesle söylemenin tadını almış olan, tektip düşüncenin vesayetini AKP’nin aracılığıyla kırmış olan, uluslaşma döneminin dayattığı bütün yalanlara ve yarattığı bütün tabulara ‘hayır’ diyen bir toplum var artık Türkiye’de. Hem de ilk defa var. Demokrasinin tadını almış, yola koyulmuş, kaderini vasilerinin elinden kendi eline almış bir toplumu yeniden zapt-u rapt altına almak mümkün mü? Elbette değil.

Zira toplumun geçirdiği bu dönüşüm sadece AB sayesinde olan ya da AKP’nin bahşettiğini düşündüğü bir dönüşüm değil, toplumca, topyekûn bedel ödenerek gerçekleşmiş bir dönüşüm bu. Darbelerden, katliamlardan, soykırımlardan geçerek vasıl olunmuş çok değerli ve paha biçilmez bir mevki. Dönüşümü kendi bildiği gibi dönüştürmek azminde olan ve bunun emarelerini artık açık eden iktidarın işi, dönüşümün kimyası gereği pek zor görünüyor. ‘Zor’ tanımlamasının dahi yetersiz kalacağı sert bir döneme doğru evriliyoruz. İtirazlar her bir yandan çığ gibi büyüyor ve yükseliyor. Maharetinden emin ustanın toplumsal çelişkilerin çatışmaya dönüşmesini engelleme yeteneği ve birikimi yok. Zira bunun için gereken ‘usta iktidar’ değil ‘usta toplum’.

AKP’nin mefkûresi, oturmuş demokrasilerde olduğu gibi salt bir yönetim veya yönetişim meselesi değil, oturmamış demokrasilerdeki nizamat verme hırsı. Aklınca elbet. Yüzdelere, barajlara takması çatışma çözümünden pek bir şey anlamadığının sarih ve sahih ifadesi. Nitekim AKP dâhil burada herkes daha çırak, toy. Türkiye’nin ustalaşmasının önünü açan, enerjisinin açığa çıkmasına önayak olan partinin frene basarak bu serüveni kendi bildiği gibi yönlendirme, kontrol altına alma ve esasen sona erdirme niyetinin ardında da bu hamlık, olgunsuzluk var. Bu tavrın toplumsal karşılığı çatışma ve derinleşen yabancılaşma. Başbakan’ın iddia ettiği, çağı geçmiş uhuvvet ve millet değil.

Yabancılaşma ve çatışma

Başbakan’ın seçim mitinginden sonra cenaze kalkması hayra alâmet değil. Kamu görevlilerinden gördüğü muamele sonucunda hayatını kaybeden Metin Lokumcu gıyabında AKP yetkililerinin ettikleri lâkırdılar hayra alamet değil.

‘PKK eşittir Ergenekon’ demek hayra alamet değil. Temel hak ve özgürlüklerden ricat hayra alamet değil. Askeriyeye mali ve hukuki özerklik tanımak hayra alamet değil. AB’den kopuş hayra alamet değil. Kıbrıs’taki nüfus mühendisliği hayra alamet değil. Düstursuz kalkınma hayra alamet değil. Nükleerde inatlaşma hayra alamet değil. Çünkü itirazlar derin ve köklü.

Geçen Cuma akşamı İstanbul Taksim’de BDP’nin yazar ve gazetecilerle buluşmasında edindiğim yeni izlenim yabancılaşmanın sadece kontrol dışındaki gençlerden ibaret olmadığıydı. Yabancılaşma artık Kürtlerin hatırı sayılır bir bölümü için geçerli. BDP ile Demokratik Toplum Kongresi’nin kapsamında kurulan Diyarbakır Kent Konseyi’nin toplantısında bakın ne diyor İl Genel Meclisinden Fatma Emel Sümbül: ‘Kürtlerin statüsü konusundaki belirsizlik devam ediyor. Kürtler demokratik bir cumhuriyette, demokratik bir anayasada kendi statülerinin belirlenmesini istiyor. Gerek uluslararası gelişmeler, gerek Ortadoğu’daki gelişmeler, demokrasi değerleriyle bütünleşmiş ve halkın demokratik katılımını esas alan anayasaları elzem kılıyor. Bu anayasada, kamusal alanda Kürtçenin ve farklı dillerin kullanılması kabul edilmeli. Birçok kurumsal yetkiler yerele devredilmeli. Siyaset ve mevcut iktidarlar toplumun beklentilerine cevap vermezse, toplumun kendi demokratik işleyiş mekanizmalarını da oluşturacağı bilinmeli.’ Bu mekanizmaların pilot projeleri hayata geçmiş bulunuyor. Ve Kürtlerin itirazı ve talepleri sanıldığı gibi BDP ile sınırlı değil.

3. Erdoğan hükümeti, hem AKP hem Türkiye için bir yol ayrımına işaret ediyor. AKP’nin önünde mâlum engeller yok. Artık ne yeni dar ne de yeri. Mazlumluk dönemi de bitti. Geçen akşam birlikte olduğumuz bir televizyon programında bakan Egemen Bağış inisiyatifin Türkiye’nin elinde olduğunu söyledi. Doğrudur, inisiyatif hakikaten bizde. AKP isterse kendini aşarak kendi ustalık dönemini Türkiye’nin ustalık dönemi haline getirmek üzere endişeleri bertaraf eder ve beklentileri karşılar. Seçimi hangi oy oranıyla kazanırsa kazansın demokratik ergenliğe vasıl olabilmek için başta anayasa ve Kürt sorunu olmak üzere ülkenin canalıcı politikalarını belirlerken tekpartiye değil azamì ortak akla ihtiyacı olduğunu anlar. Ya da ANAP’ın akıbetine uğrar.

Sayfa Yükleniyor...