CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Almanya'nın açıklaması doğru değil

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Almanya Dışişleri Bakanı Gabriel'in Türkiye'ye silah ihracatına dair açıklamaları konusunda, ''Almanya'nın açıklaması doğru değil. Duyarlı bir bölgedeyiz, bu bölgede kendi güvenliğimizi, kendi savunma sistemimizi inşa etmek zorundayız. Dolayısıyla bu tür bir ambargoyu doğru bulmuyoruz'' dedi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Almanya'nın açıklaması doğru değil
Arşiv

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkındaki davada verilen ara karara ilişkin görüşü sorulan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, "bu davanın sanıklarının tamamının suçsuz olduğu" değerlendirmesini yaptı. Kılıçdaroğlu, "Hiçbir günahları yok. Bunun akıl ve mantıkla falan bir ilgisi yok. 'Adalet Göçü" diye başlık atmış Cumhuriyet gazetesi. Aslında adaletin çöküşü demek lazım. Adalet yok ki zaten. Hangi adaletten bahsediyoruz Günahsız bir insanı haksız yere aylarca hapishanede tutmanın hak, hukuk ve adaletle bir ilgisi var mı? Bu tablo 'nin hak ettiği bir tablo değil. Bu tablo sadece 'de bizleri üzmüyor, Türkiye'de demokratik standartların gelişmesini isteyen bütün dünyayı üzüyor" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, Başbakan Binali Yıldırım ile CHP Genel Merkezi'nde daha önce yaptığı bir görüşmede, Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerine operasyon yapılacağı duyumlarını Yıldırım'a aktardığını söyledi. Başbakan Yıldırım'ın da kendisine, "Böyle bir şey olabilir mi? Olamaz Kemal Bey" dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Cumhuriyet ve Sözcü'nün FETÖ ile ne ilgisi var. Bu hakimler hakim değil zaten, talimatı başka yerden alıyorlar. Kabak demokrasinin başına patlıyor. Bu ülkede demokrasi var diyebilir misiniz?" şeklinde konuştu.

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Rusya'dan S-400'ü alıyoruz, kararlıyız, kaporasını bile verdik' yönünde açıklamaları var. Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel de 'Türkiye'ye silah sevkıyatını durdurduk' açıklamasında bulundu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Şimdi bir ülkenin silah sistemleri arasında uyum olması lazım. Birbirini tamamlayan sistemler olması lazım. Değişik ülkelerden farklı silahlar alırsanız bu gelecek açısından olumlu sonuçlar doğurmaz. S-400 füzelerine hangi gerekçelerle ihtiyaç duyulmuş bakmak lazım ama burada Türkiye'nin şu talebini de doğru kabul etmemiz lazım. Türkiye'nin bu tür savunma sistemlerine ihtiyacı var, NATO'nun bunları şu veya bu şekilde karşılaması lazım. Almanya'nın açıklaması doğru değil. Bizim ihtiyacımız var. Duyarlı bir bölgedeyiz, bu bölgede kendi güvenliğimizi, kendi savunma sistemimizi inşa etmek zorundayız. Dolayısıyla bu tür bir ambargoyu doğru bulmuyoruz. Türkiye'nin yeni arayışlara girmesi, bir anlamda NATO'nun Türkiye'ye çifte standart uygulamasından kaynaklanıyor."

TANRIKULU'NUN SİHA AÇIKLAMASI

Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun SİHA'ların (Silahlı İnsansız Hava Araçları) vatandaşları vurduğu iddialarına karşılık, Tanrıkulu'nun öldürülen kişilerin terörist mi, değil mi olduğunun araştırılmasını istediğini söyledi. Öldürülen 4 kişinin güvenlik kontrolünden geçtiğini savunan Kılıçdaroğlu, "Eğer bunlar terörist ise ayaklarına gelmiş. Niye tutuklamıyorlar, serbest bırakıyorlar. Sezgin Bey üzerinden giderek 'PKK'ya destek veriyor CHP' diyorlar. Biz açık ve net her ortamda söyledik. Terör kimden, nasıl, hangi gerekçeyle gelirse gelsin hepsine karşıyız. Biz terör örgütü ile masaya oturmadık" şeklinde konuştu.

"HER BAKANA GÖRE EĞİTİM POLİTİKASI DEĞİŞTİ"

Kılıçdaroğlu, "Okul kitaplarında, müfredatta Atatürk ile ilgili bölümler azaltılıyor. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?" sorusuna şu karşılığı verdi:

"Eğitim programında Atatürk ile ilgili bölümler azaltılıyor. Eğitimin başarılı olması için çocuğun sorgulama ve merak yeteneğinin güçlendirilmesi lazım. Bütün bunları kaldırıyorsunuz, çocuğa ezberci, sorgulamayan bir eğitim veriyorsunuz. Eğitimin özelliği milli olmasında yatıyor. Eğer bir eğitim milli ise bunu bir partinin eğitim programı şeklinde düşünmemek gerekir. Dolayısıyla A partisinin, B partisinin çocukları mensupları okumuyor, hepimizin çocukları okuyor. Bu kitapların da çağdaş olması lazım. Her bakana göre eğitim politikası değişti. Dünyada kendi çocuklarını eğitim konusunda denek olarak kullanan tek ülke Türkiye'dir. Hiçbir anne ve baba çocuğunu rahat okula gönderemiyor. Yoksul ailelerin çocuklarının eğitim harcamaları ile varlıklı ailelerin çocuklarının eğitim harcamaları arasında 78 kat fark var."

Kılıçdaroğlu, imam hatip okullarına karşı olmadığını, ülkenin iyi yetişmiş imam ve hatiplere de ihtiyacı bulunduğunu, bunu kimsenin reddedemeyeceğini dile getirdi.

ABD'DE RIZA SARRAF'IN YARGILANMA SÜRECİ

Kılıçdaroğlu, ABD'de tutuklu bulunan Rıza Sarraf'ın dahil olduğu davaya eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın da dahil edildiği iddialarına ilişkin, şunları kaydetti:

"Birleşmiş Milletler (BM) Güvelik Konseyi İran'a ambargo kararı aldı. BM üyesi bütün ülkeler buna uymak zorundalar. Öyle anlaşılıyor ki bu ambargo deliniyor. Türkiye bu ambargoya uymuyor. Kim söylüyor bunu Bu ülkenin iktidar partisin Genel Başkanı söylüyor 'Biz ambargo uygulamadık.' diyor. İtiraf ediyor bunu. Bu çok tehlikeli bir cümle. Şimdi, İran'a ambargoyu delmek için yasa dışı işlemlere başvuruyorsunuz. Kim üzerinde Rıza Sarraf üzerinde. Bunu aslında Türkiye Cumhuriyeti'nin duyarlı kurumları biliyor. MİT, MASAK... Devletin derinliklerini bilen, ülkenin bekası için çalışan kurumlar bunun farkında aslında. Hükümeti uyarıyorlar bu konuda. MASAK raporları ve MİT'in raporları var.

Neden bu insanlar Türkiye'de yargılanmadı. Buradan çıkmak çok zor. Nasıl çıkacağız kimse bilmiyor. ABD'de tutuklu bulunan bu kişilerin itirafçı olmaları halinde olay çok daha farklı bir mecranın içine sürüklenecek. Türk bankaları da var. Olabildiğince dikkatli izliyoruz. Samimiyetle söylüyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanının başka ülkede yargılanması bizi üzüyor. Bu doğru değil. Buna ortam hazırlayan hükümetin çıkıp bu milletten özür dilemesi lazım."

DANIŞTAY BAŞKANI GÜNGÖR'ÜN AÇIKLAMALARI

Danıştay Başkanı Zerrin Güngör'ün kullandığı "sözde adalet kurultayı, sözde adalet yürüyüşü" sözlerini eleştiren Kemal Kılıçdaroğlu, "Danıştay Başkanı tarafsızlığını kaybetmiştir. İktidar partisinin Danıştay'daki sözcüsü konumundadır. Sadece kendisini yaralamamıştır, Danıştay'a da gölge düşürmüştür. Artık o makamda oturamaz. O makamdan ayrılması, görevi bırakması lazım" dedi.

Kılıçdaroğlu, 2019 seçimlerinde aday olup olmayacağına ilişkin bir başka soruya, "Şimdi 2019 seçimlerine epey zaman var. Bugünden adayım veya aday değilim diye ortaya çıkmanın hiçbir anlamı yok. Oturacağız, konuşacağız. Yetkili organlarımız var. Kim aday olacak, hangi gerekçeyle aday olacak, olmayacak, konuşacağız" cevabını verdi.

''BAŞBAKANLIK ARŞİVLERİNE GİRSİN''

Terörü nasıl çözeceğinin sorulması ve Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ'ın "Eğer elinde terörü bitirecek bir formül varsa Sayın Kılıçdaroğlu'nu laftan öte, o formülleri milletin önüne koymaya davet ediyorum" sözlerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Şunu söyleyeyim, Başbakanlık arşivlerine girsin. Başbakanlık arşivlerinde benim dönemin başbakanına verdiğim bir mektup var, 'Terör nasıl çözülür' diye. Gittim, kendim bizzat AK Parti Genel Merkezi'nde dönemin başbakanına takdim ettim. Dedim ki terör ancak böyle çözülür. Orada şunu söyledim, 'Terör örgütüyle masaya oturmayacaksınız. Terör örgütüyle masaya oturursanız bu sorunu çözemezsiniz. Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, Türkiye Cumhuriyeti'nin bürokrasisini terör örgütüyle muhatap kılmayın' dedim."

''4 YIL İÇİNDE ÇÖZMEZSEM SİYASETİ BIRAKACAĞIM"

"Nasıl çözersiniz?" sorusuna ise Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:

"Önce zemin. Nerede çözülecek bu? Zemin neresi? Meclis'te. Niçin Meclis'te? Milli irade orada. Oraya bütün milletvekilleri vatandaşların oylarıyla geldi mi? Geldi. Oturup, orada çözeceğiz. Birlikte çözeceğiz, neyi, nasıl yapacağımızı... Böyle kapalı kapılar ardında gizli kapaklı işlerle de bu iş olmaz. Devletin duyarlı organları belki o tür görüşmeler yapabilirler ama sorunu çözmenin temel yeri, adresi TBMM'dir. Orada çözmemiz lazım.

15 yılda çözemediler, hala koşturuyor, ediyorlar. Şehitlerimiz geldi, gazilerimiz var. Ben gayet açık ve net söylüyorum, 4 yıl içinde çözmezsem, bakın '5 yıl' da demiyorum. Normalde 5 yıl şimdi. 4 yıl içinde çözmezsem siyaseti bırakacağım. Bakın, ben bir bedel ödemeyi göze alıyorum."

Terör olayını bitireceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Onlar 15 yılda çözemediler ama koltuklarında oturuyorlar. 'Çözmezsem gideceğim' demiyorlar. Ben aynı şeyi yurt için de söylüyorum. Bu ülkede yurt sorununu bir yıl içinde çözmezsem siyaseti bırakırım. 15 yılda çözmediler, bir yıl içinde çözmezsem giderim" dedi.

"MEDYA BÜYÜK ÖLÇÜDE İKTİDAR PARTİSİNİN KONTROLÜNDE"

Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine, CHP açısından çok şeyin değiştiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Şunu rahatlıkla iddia edebilirim son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP'dir. 10 yıl öncesine bakın, CHP Doğu, Güneydoğu'ya gidemezdi. Şimdi her tarafına gidiyoruz. Her kahveye girme imkanımız var, giriyoruz. Her köye gidiyoruz, her ile, ilçeye gidiyoruz. Her yerde konuşuyoruz, halkın sorunlarını dinliyoruz ve sorunlara çözüm üretiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nde hangi sorun varsa, o sorunun çözümünü en sağlıklı şekilde ortaya koyan parti CHP'dir. Sorun nedir? Bunu yeteri kadar vatandaşlara anlatamıyoruz. Neden anlatamıyoruz? Biz bunları söylüyoruz da sanki ağzıma bant çektik değil. Medya büyük ölçüde iktidar partisinin kontrolünde, biz bir şey söylüyoruz bir iki kanal veriyor veya işte bir şey söylüyorum birkaç saniye ayıp olmasın diye veriliyor. Ama onlar bir şey söylediği zaman günün 24 saatinde yayınlanıyor. Dolayısıyla bizim böyle bir sıkıntımız var."

"SORUNU ÇÖZMEK İÇİN OTURUP, KONUŞALIM"

"Çanakkale Kurultayı'ndan çıkan sonuçların ne zaman yayınlanacağı" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, kurultayın, CHP'nin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki yürüyüşü gibi Cumhuriyet tarihinde ilk olduğunu söyledi.

Toplumun çok farklı kesimlerinin, farklı siyasal görüşte, farklı kimliklerde olan insanların hem kurultayın ana panel bölümünde hem de küçük çalıştaylarda bir araya geldiklerini aktaran Kılıçdaroğlu, herkesin kendi düşüncesini söylediğini kaydetti. Kılıçdaroğlu, "Şu ortamı Türkiye'de yakalattık. Dedik ki bir araya gelelim, farklı görüşlerde olabiliriz ama bir sorunu çözmek için oturup, konuşalım. Bu yapıldı. Diyalog, karşılıklı diyalog" değerlendirmesinde bulundu.

Eğitim çalıştayından da çok güzel sonuçlar çıktığını belirten Kılıçdaroğlu, şu anda çalıştaya ilişkin bantların çözüldüğünü, kitap haline getireceklerini ve isteyen herkese göndereceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, parti programı ve seçim bildirgesinin hazırlanmasında bunlardan yararlanacaklarını bildirdi.

"KAVGA, DEMOKRASİ KAVGASI"

Kılıçdaroğlu, Çankaya'da yaptığı bir açılıştaki konuşması dinlettirilerek, "...yürümekse yürümek, kavgaysa kavga" ifadelerinin ne anlama geldiğinin sorulmasına karşılık, "Demokrasi kavgası. Nazım Hikmet'in söylediği gibi demokrasi kavgası" ifadesini kullandı.

Ülkede baskıya değil demokrasiye ihtiyaç olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Herkesin özgürce konuşmaya ihtiyacı var. Herkesin medya özgürlüğünü isteme hakkı var. Herkesin çocuklarını huzur içinde okula gönderme hakkı var. Şimdi siz kısıtlarsanız, düşünceyi kısıtlarsanız, yargıyı siyasi otoritenin emrine verirseniz demokrasi nerede olacak? Konuşacağım, korkuyorum. Bu ülkenin iş adamı konuşabiliyor mu? Hayır. Sivil toplum örgütleri? Hayır. Sendikalar? Hayır. Kim konuşacak? CHP dışında doğru dürüst konuşan başka bir kurum var mı? Hayır, hepsi susturulmuş."

"Medya bağımsız, tarafsız değil. Medya patronlarının işi var, ticari bağlantıları. Konuşamıyorlar." denilmesi üzerine de Kılıçdaroğlu, "Aynen öyle konuşamıyor. Konuştuğu zaman da başına gelenleri hep beraber görüyoruz. Gazetecileri görüyorsunuz işte hapisteler. Peki kavgayı kim yapacak, mücadeleyi kim yapacak? Biz yapacağız. Elbette demokrasi mücadelesi. Elimize silah alıp, gidip bir yeri basacak halimiz yok. Kavga, demokrasi kavgası" ifadelerini kullandı.

"ŞUNU VEYA BUNU FETÖ'CÜLÜKLE SUÇLAMANIN HİÇBİR MANTIĞI YOK"

Vatandaşların sosyal medya üzerinden yönelttiği soruları da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, yeni müfredatla ilgili bir soru üzerine, okulların bir partiye militan yetiştirmek için eğitim vermediğini, eğitim gerekçesinin çağdaş uygarlığı yakalayacak kuşaklar yetiştirmek olduğunu söyledi.

"Sayın Cumhurbaşkanı defaatle sizi milli ve yerli olmamakla itham ediyor. Siz milli ve yerli değil misiniz?" sorusuna da Kılıçdaroğlu, "Asıl milli ve yerli olan biziz, gayri milli olanlar onlar. Eğer siz milliyseniz, bu ülkenin yetiştirdiği en büyük değer Mustafa Kemal Atatürk'tür, ona sahip çıkıyorsanız ben sizi yerli ve milli kabul ederim. Bayrağınıza, vatanınıza sahip çıkıyorsanız yerli ve milli kabul ederim. Bu ülkede huzuru ve barışı getirecekseniz yerli ve milli kabul ederim" yanıtını verdi.

Meral Akşener'in yeni parti kurma hazırlığında olmasına ilişkin değerlendirmesi sorulan Kılıçdaroğlu, "Meral Hanım bakanlık yapmış, siyasette uzun yıllar hizmet vermiş birisi. Dolayısıyla diğer siyasi partilerin liderlerine nasıl saygı gösteriyorsak, Meral Hanım'a da saygı gösteriyoruz" dedi.

Kılıçdaroğlu, "İktidar partisinde Akşener'e FETÖ'cü diyorlar. FETÖ'cü olabilir mi sizce?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:

"FETÖ'cüyü sağda solda iktidarın aramasına gerek yok ki kendileri FETÖ'cü zaten. Hükümet. Devleti FETÖ'ye teslim eden kimdi? Aynı menzile yürüyenler kimdi? Bunlar değil miydi? 'Ne istediniz de vermedik' diyenler bunlar değil miydi? FETÖ'cüyü başka bir yerde aramaya gerek yok ki kendileri zaten. Sırtı kalın olanlar, iktidara yakın olanlar, parası pulu olan bütün FETÖ'cüler dışarıda, gariban olanların tamamı hepsi içeride. Bu mudur FETÖ'yle, FETÖ'cülükle mücadele etmek? Geçenlerde birisi açıklıyor işte Kayseri'den. Ne kadar sırtı kalın varsa gitmiş bir milletvekili hepsini dışarı çıkarmış, garibanlar hepsi içeride. Dolayısıyla şunu veya bunu FETÖ'cülükle suçlamanın hiçbir mantığı yok. Yakalarsınız, varsa FETÖ ile bir ilişkisi adliyeye teslim edersiniz. Yargı bakar."

Geçmişte kendilerinin de Ergenekon ile suçlandığını sonrasında bunun "kumpas" olduğunun ortaya çıktığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "AK Partiye oy veren bütün vatandaşlarıma sesleniyorum. Bu kadar büyük adaletsizliklerin altına imza atan, 'Ben o davaların savcısıyım' diyen kişiye hesap sormak bir insanlık görevi değil midir? Nasıl oldu da siz o davaların savcısı oldunuz?" ifadelerini kullandı.

Bir milyonun üzerinde mağdur insan olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, kendisinin ve partisine mensup bütün milletvekillerinin hayatları boyunca FETÖ örgütüyle mücadele ettiğini savundu.

''BİZ HAZIRIZ"

Deniz Baykal'ın erken seçim yapılacağına ilişkin iddialarının hatırlatılması ve bu sene içerisinde bir "baskın seçim" olup olmayacağının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Olabilir, biz hazırız. Baskın seçim de olabilir, seçim zamanında da yapılabilir. Önce yerel yönetim veya sonra normal seçimler de olabilir veya normal seçimleri erkene çekebilirler" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, "2018'de başkanlık seçimi olabilir mi?" sorusuna ise "Olabilir, yapabilirler. Biz hazırız ona. Deniz Bey'in söylediği şu söz çok doğru, 'Türkiye halkı kendi kaderini çizmek zorundadır.' Ya demokrasiden yana tavır alacağız ya tek adam rejiminden yana tavır alacağız" yanıtını verdi.

HDP ile CHP arasında bir ittifak ilişkisi olup olmadığına ilişkin soruya "Hayır" yanıtını veren Kılıçdaroğlu, demokrasiden, yargı bağımsızlığından, parlamenter demokratik sistemden yana olanlarla birlikte olabileceklerini ifade etti.

"BİZ DOĞRU YAPILAN HER ŞEYE 'EVET' DİYORDUK"

ODTÜ arazisinde başlayan yol yapım çalışmalarına yönelik olarak da Kılıçdaroğlu, ODTÜ'nün Ankara'nın nefes aldığı alanlardan biri olduğunu belirterek, planlamanın zamanında yapılmadığı eleştirisinde bulundu.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ'ın dün Bakanlar Kurulundan sonra yaptığı "Biz ne yapsak karşı çıkıyorlar" açıklaması hatırlatılarak, "Her şeye karşı mı çıkıyorsunuz?" diye sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Tam aksine şu anda her şeye karşı çıkan bir kişi var, o da Sayın Erdoğan. Kendi partisine bile karşı çıkıyor. Kendi partisinin il başkanlarına, ilçe başkanlarına bile karşı çıkıyor, muhalefet ediyor. Biz doğru yapılan her şeye 'evet' diyorduk. Mesela 'şu yanlıştır' dediğimiz zaman mutlaka gerekçesini söylüyorduk" dedi.

Kılıçdaroğlu, hükümetin yol, köprü yapmasına karşı çıkmadıklarına sadece maliyetini sorduklarına işaret etti.

"GARİBANIN ÇOCUĞU GİBİ BENİM OĞLUM DA ASKERE GİTMELİ"

"Siz de bir babasınız, yarın oğlunuz Sivas'a askere gidiyor. Hislerinizi alabilir miyim?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Çocuğuma paralı askerlik yaptırtabilirdim. Yani bedelini ödeyerek askere göndermeyebilirdim. Ama ben eğer bu ülkede siyaset yapıyorsam, teröre karşı duruyorsam, garibanın çocuğu nasıl askere gidiyorsa benim oğlum da askere gitmeli. Yarın Sivas'a gidecek, vatani görevini yapacak, inşallah huzur içinde evine dönecek" yanıtını verdi.

  • Etiketler :
  • Haberler -
  • Türkiye
  • Cumhuriyet Halk Partisi
  • chp
  • Kemal Kılıçdaroğlu

Sayfa Yükleniyor...