'Anneme PES oynadığımı söylemeyin'

Bilgisayar oyunları bağımlılık yapar mı? Kaybeden şampiyonlar içimizde mi?Oyun dünyasını Avrupa'dan fetheden lejyoner Türkler kim? 'Oyuncunun Günlüğü' bilgisayar oyunları üzerine öncü bir kitap.

'Anneme PES oynadığımı söylemeyin'

Rodeo Albümler Dizisi'nin 3. kitabı çıktı! Bu kez, keyifli bir inceleme / araştırma / günce söz konusu: Oyuncunun Günlüğü, bilgisayar oyunları üzerine uzmanlaşmış olup, bu kulvarda yayıncı, eleştirmen ve hepsinden önemlisi "oyuncu" olarak tanınan Berk İybar'ın imzasını taşıyor. Kitap, bilgisayar oyunlarının tarihçesine ve çevrelerinde oluşturduğu kültüre dair izlenimler, anekdotlar, yorumlar içermekte.

"Anneme PES oynadığımı söylemeyin, o beni profesyonel futbolcu sanıyor" mottolu yayında, çok sayıda enteresan sorunun yanıtı gizli:

- Bilgisayar oyunları bağımlılık yapar mı?
- Oyun dünyasını Avrupa'dan fetheden lejyoner Türkler kim?
- Kaybeden şampiyonlar içimizde mi?
- Hayatın kendisinde ulaşılabilecek en yüksek skor kaçtır?

Cem Mumcu, Mevlüt Dinç, Erkan Bayol gibi isimlerle konu üzerine gerçekleştirilmiş kapsamlı röportajların da bulunduğu kitap, 'deki bilgisayar oyunları kültürüne yönelik derli toplu ve öncü bir çalışma olmak özelliği de taşıyor.

OYUN TEORİSİ YAŞAM PRATİĞİYLE ÇARPIŞINCA
Ne diye oyun oynarız ki?

Soru basit görünse de, yanıt hayli karmaşık. Cebimizdeki üç beş kuruşa göz dikmiş amansız bir endüstrinin kurbanları mıyız, yoksa monitör başında geçirilen saatlerin derin anlamları mı var?

Oyunlarla kurduğumuz ilişki, gerçek dünyadaki kayıpların rövanşı mı? Yoksa tam tersine bir prova, veya hayattaki duruşumuzun berrak bir yansıması mı?

İlerleyen sayfalarda çıkacağınız yolculuğun sürprizlerini bozmaksızın, Simon Kuper'e atıfla şu küçük tüyoyu verelim: Bilgisayar oyunları, asla eğlenceden ibaret değildir!... Ama bu, müthiş eğlenceli olmalarına engel teşkil etmez.

Berk İybar'ın bilgisayar oyunlarına dair yazılarından derlenmiş olan elinizdeki kitap, güncel röportajlarla ve Çağrı Kazancı'nın ilüstrasyonlarıyla zenginleştirildi. Sonuçta, ele aldığı mecra kadar keyifli ve ufuk açıcı bir çalışma çıktı ortaya. En az birkaç bağlamda “ilk” sıfatıyla anılmayı da hak ediyordur muhtemelen. Ancak, gücünü o tür boş etiketlerden değil, samimiyetinden alan bir çalışma bu. Analizler, tespitler ve esprilerle bezenmiş de olsa, İybar'ın oyunlar hakkındaki cümlelerinin en belirgin ortak özelliği bambaşka:

Çocukluk çağında tanışılıp sonra hiç ayrı kalınamamış bir sevgiliye yazılan mektuplardakiler kadar saf , “mutlu aşk yoktur” sözünü tasdik edercesine de sorgulayıcı satırlar okuyacaksınız. Hayatınızın yarıya yakınını konsol başında geçirmiş değilseniz bile, referans verilen eski oyunlar size sürmenaj edici uzaylı saldırılarını anımsatıp, onyıllardır duymadığınız metalik ses efektlerini çınlatacak kulaklarınızda.

Oyuncunun Günlüğü, Rodeo'nun temel kulvarıyla da hoş bir ilişki kuruyor: Yurt dışında sektörel deneyim kazanmış Türk sanatçı ve programcıların verdikleri röportajlar, sadece oyun dünyası için değil, çizgi romanlar için de geçerli durumların altını çizmekte. Tıpkı, genişletilmesi halinde başı başına bir kitap değeri taşıyacak Cem Mumcu röportajındaki değerlendirmeler gibi.

Oyun içindeki oyunu birlikte çözmenin vakti geldi. Ortada basılacak bir düğme olmadığına göre, çevirin sayfaları...  (Önsöz)

Sayfa Yükleniyor...