Arınç: Bu işi yapanları bulacağız

İstanbul’daki yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ilgili açıklama yapan Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, olayların zamanlamasına dikkat çekerek, "Bazılarının bu kadar alçalabileceğini gerçekten düşünmemiştik. Saflığımıza verin" dedi. “Kötü şeyler duyduklarını” söyleyen Arınç, şöyle konuştu: “Bu işi yapanları en kısa zamanda bulacağız. Bunları ortaya çıkarmak boynumuzun borcudur.” Arınç, bakanlarla ilgili kararı Başbakan’ın vereceğini de ifade etti.

Arınç: Bu işi yapanları bulacağız

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İstanbul merkezli düzenlenen operasyonla ilgili "Bu işi yapanları bulacağız" dedi.

Arınç, Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlenen basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

3 bakanın oğlunun ve bazı kamu görevlilerinin de aralarında olduğu 51 kişinin gözaltına alındığı operasyona değinen Arınç, "Bazılarının bu kadar alçalabileceğini gerçekten düşünmemiştik. Saflığımıza verin. Bu işi yapanları en kısa zamanda bulacağız. Bunları ortaya çıkarmak boynumuzun borcudur" diye konuştu.

Arınç'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Bu operasyonlarda 4 bakanımızın isminin geçtiği ifade edilmektedir. Bir belediye başkanımız vardır, bazı bakan arkadaşlarımızın çocukları, isimleri ile bahsedilmektedir. Danışmanlar vardır. Koruma kurullarında görev almış bürokratlar vardır. Bazı iş adamları ve inşaat firmalarının isimlerinden bahsedilmektedir ve hepimizin üzerinde çok duyarlı olduğu bazı suçlamalar yapılmaktadır. Rüşvet gibi, yolsuzluk gibi, kara para aklaması gibi...

Yerel seçimler öncesinde ve önümüzdeki seçimlere yönelik, 'nin ekonomik gücünü yıpratmak amacıyla birtakım girişimler yapılıyor.

Bir komplo teorisi olarak söylemiyorum, bundan kesinlikle uzağız ama ulaşabildiğimiz bazı bigiler ve bulgular bu amaçların bu olaylarla, bu operasyonla ilgili örtüştüğünü ve at başı gittiğini gösteriyor.

Türkiye ekonomisin üç çeyrekte yüzde 4'ün üzerinde büyüme gösterdiğini ifade eden Arınç, işsizilikte de tek haneli rakamların muhafaza edildiğini söyledi. Türkiye ekonomisinin, iİhracatta artışlar gösterdiğini, yabancı yatırımları cazibe merkezi olarak çektiğini vurgulayan Arınç, "Bu tür Türkiye'nin yönetilemez hale geldiği veya yolsuzlukların başını alıp gittiği imajıyla karalamak, küçük düşürmek ve zarar görmesi noktasına getirmek amaçlanmış olabilir. Bunlarla ilgili çalışmalarımız devam edecektir.

Sözümüzün sonunda şunu söylüyorum, bir, ortada bir iddia vardır. Bu iddiada ismi kimlerin geçiyorsa, en yakınlarından, en uzaklarına kadar, hükümetimizle ilgili olanlarından hükümetimizle hiç ilgisi olmayanlara kadar bu iddialar sonuna kadar araştırılmalıdır. Nereye kadar varacaksa, kim hakkında deliller var ve suçlanacaksa, kim hüküm giyeceksebizi ilgilendirmiyor. Biz hükümet olarak bugüne kadar yolsuzluklara karşı savaş vermiş, bunu varlık sebebi saymış bir hükümetiz. Yolsuzluklarla, yasaklarla, yoksulluklarla mücadele edeceğiz ve hamdolsun ettik. O ayrı bir konu. Şimdi yargıya düşen bir an önce ifadelerin alınmasıdır, sorguların yapılmasıdır. İddianamenin tanzim edilecekse edilmesidir. Gözaltılardan serbest bırakılacaklar mutlaka olacaktır. Bu konularda gerekenlerin yapılması, elbette hakkında ciddi deliller bulunuyorsa bunların da yargı gereğini yapacaktır.

Bu operasyon niçin bu zamanda yapılıyor, niçin bu eksikliklerle yapılıyor ve niçin buna benzer bazılarının daha olabileceği tehditler olarak savruluyor, düşünün. Hükümeti yıpratmak için, zor durumda bırakmak için. Bizi bugüne kadar en çok iddiacısı olduğumuz, en çok başarıyla gerçekleştirdiğimiz yolsuzluklar konusunda kamuoyunun gözünden düşürmek için diye. Biz biliyoruz, düşünüyoruz bu kanaatimizipekiştirecek delilleri de, bu işi yapanları da en kısa zamanda bulacağız. Eğer devlet içerisinde kümelenmiş, yuvalanmış illegal bir örgüt söz konusu ise bunları ortaya çıkarmak da boynumuzun borcu olsun. Dün başkasına, bugün bunlara, yarın bir başkasına yapılacak şey hukuk devleti olan Türkiye'ye yakışmaz. Ellerindeki imkanları sadece kendi çıkarları için kullanan, bir kişiden, bir örgütten bahsetmemiz gerekiyorsa onu da en kısa zamanda halkımızın önünde ilan edeceğiz.

Bu işi yapanlar diyelim ki emniyetteki şube müdürleridir. Şube müdürünün bir üstüne haber vermesi emir, yönetmelik ve yönergelerle istenir. Arkadaşlar, şube müdürünün başlattığı bir operasyondan başındaki müdür habersizdir, daire başkanı habersizdir, İstanbul Emniyet Müdürü habersizdir, Ankara Emniyet Müdürü habersizdir. Şunu söyleyebilirsiniz, 'haber verselerdi önlem alırlardı, madem ki bakan ismi geçiyor haber vermemek de onların hakkıdır.

En azından bir operasyon yapılacak ama isimleri gizli tutabilirsiniz, bunu kendi uhdenize almaz, üstünüzdeki amirle paylaşarak 'şu saatte biz önemli operasyon yapacağız' dersiniz. Bir İçişleri Bakanının oğlunun gözaltına alındığını basından duyması kadar acıklı bir şey olabilir mi? Bir İstanbul Emniyet Müdürünün, bir İstanbul Valisinin yapılanlardan ta saatler sonra haberdar olması neyle izah edilebilir 'Efendim Batı da böyle oluyor.' Batı'da böyle oluyor mu bilmiyorum ama bizim kolluk güçlerimizin görevlerini ifa ederken üzerlerine aldıkları görevle ilgili sıralı amirlerine bilgi vermesi gibi bir mükellefiyet var. İyi midir kötü müdür farklı bir şey ama rütbene bakarak bir üst rütbedeki insanın senin görevinle ilgili bir kanaate ulaşması gerekebilir. İşte bu yüzden bazılarının hakkında görevi kötüye kullanmak iddiasıyla soruşturma açılmış ve soruşturmanın selameti bakımından de görev yerleri değiştirilmiştir.

Soruşturmanın gizliliği esastır ancak şu ana kadar da yayınlanmayan pek çok şeyi öğrendik, haberdar olduk, daha da şunlar var elimizde diyerek bakanlar hakkında fezleke tanzim edileceği veya gönderileceği, bu operasyonun veya adli soruşturmanın UYAP'a bilgi vermeden gerçekleştirildiği de iddiaların içerisinde. Dolayısıyla çok planlı, psikolojik harp benzeri bir operasyonla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim.

Bugüne kadar siyasetle, meşru usullerle yıpranmayan, 11 yıl içerisinde 3 milletvekili genel seçimi, 2 yerel seçim, 2 referandumdan başarıyla çıkmış olan bir hükümeti güçsüz muhalefet partileriyle yıpratamayacaklarını görenlerin önce Gezi'yle şimdi de bu tür olaylarla yıpratma kampanyası olduğu çok açık biçimde görülüyor.

Sayın Başbakan ilgili bakanları davet etti. Duyumlar ve eldeki bilgiler değerlendirdi. Bunun dışında yasa dışı dinlemeler yapılmış olabilir mi bunlar araştırılacaktır. Başbakanımızın kendi evindeki veya ofisindeki böcekle ilgili geçmişte bazı açıklamaları vardı. Bunlar kimlerdir, soruşturmanın sonucunda neye varılmıştır, bunları sayın Başbakanımız herhalde uzak olmayan bir zamanda kamuoyuna açıklayacak.

Biz sayın bakanlarımızı seviyoruz. Masum olduklarına inanıyoruz. Bu bizim karakterimizin gereğidir. Ama biri suça karışmışlarsa veya çocuklarıyla ilgili iddialarda onların da dahli varsa bu onları koruyacağımız anlamına gelmez. Ama 'beraati zimmet asıldır', Mecelle'nin en önemli kaidesi budur. Bir insanın suçluluğu hükmen sabit olmadıkça bizim nazarımızda o masumdur. Ancak siyaseten bu bakan arkadaşlarımız 'bize müsaade' diyebilirler veya sayın başbakanımız onlardan öyle bir talepte bulunabilir. Ne yapacaklarını yakın zamanda görürüz.

Buna cemaat ile karşı karşıya getirecek bir anlam yüklemek doğru değil. Dolayısıyla biz işin, fitnenin söndürülmesi noktasındayız. 15 gün evvel açıkladığım söze, bazıları burun kıvırmışlardı ama bu işin ne kadar doğru olduğunu gelinen noktada görebiliyoruz. Cemaatin temiz olduğunu, Türkiye'ye hizmetler yaptığını, eğer başındaki insan söz konusu ise ona olan sevgimizin ne kadar büyük olduğunu, onun Türkiye sevdasından ve eğitim sevdasından başka bir şey düşünmediğini her yerde söylemiş bir insanız. Eğer bir alçaklık söz konusu ise bu alçaklığı onlara hamletmek bence çok büyük bir yanılgı olur. Bunları yazabilirsiniz ama bana bunu soru olarak sorarsanız, incinirim. Bu sözlerimle cemaati hedef aldığım anlaşılamaz. Onlar, kendilerini hedef yaparlarsa, bazıları, onu ayrıca tartışırız.

Birileri Emniyet'te, birilerinin tasfiye edildiğinden ısrarla bahsediyorlardı. Onlar pasifize edildiler, görev yerlerinde kalmadılar, başka yerlere atıldılar, dolayısıyla bu operasyonu kendi üzerlerine alıp Hükümet'i hedef tahtasına koyanlar vardı. Hiç de tasfiye edilmemişler gördüğünüz gibi. Hepsi görevinin başında kalmış.

Sosyal medya, sorumsuz ve sınırsız bir alandır. Zaten baştan beri şikayetim odur ki, soruşturmanın gizliliği esas ise, ben Hükümet üyesi olarak bile bunları bilmiyorsam, Savcı Bey'e 'Elindekileri bana göster' deme imkanım da yoksa, nasıl oluyor da bunlar internette yayınlanabiliyor. Bu çok çirkin, çok ayıp bir şey. Doğru da olabilir, yanlış da olabilir. İnternette dolaşan ve yayınlanması gerçekten suç olan bir konuda benim düşüncemi almayın. Bu konulardaki hassasiyetim bellidir ama bu olayın içerisindeki bir veri olarak bana sorarsanız, ben henüz onun gerçekliğinden bile emin değilim.

Bir bankanın genel müdürü, aldığı maaş, sarf ettiği para bellidir. Herhalde bankada toplanan tüm mevduatı evine getirmiş saymamak lazım. 'Evinde veya iş yerinde para bulundu' derken, benim aklıma Sinan Aygün geliyor. Orada da, 2 buçuk, 3 trilyon civarında bir para bulunmuştu. Sonradan zannediyorum para kendisine iade edildi. Kendisine ait suçlamayla ilgilisi olmadığı anlaşıldı. Sayın Aygün, bu konuda aklanmış sayılabilir.

Burada da, para makine, bilmem ne, mizansen midir yoksa gerçeklik payı mı vardır? Yani parayı çok seviyor da sürekli bir makine içinde sayımını mı gerçekleştiriyor Doğrusu çok gülünç şeylerle meşgulüz. En iyisi, yargı ne yapacaksa bir an önce yapsın da biz de evdeki, iş yerindeki görüntülerin gerçek olup olmadığını anlayalım. İnsanlar haysiyetleri ve onurlarıyla yaşarlar. Onları katletmek, o insanı katletmek kadar kötü bir şeydir. Umarım yanlış çıkar ama doğruysa da bunun karşılığı neyse adalet onu versin. Kamu vicdanı bu adaletle biraz teselli bulsun.

Yargı sürecinin vereceği karara her zaman saygılı olacağız ve hiçbir zaman bu süreci engelleyecek bir çabanın içerisinde olmayacağız. Bilakis yargı bilmeli ki 11 yıldır çete ve mafyalarla mücadele eden bir hükümetin her konuda desteği yargımızın arkasında olacaktır. Dolayısıyla hükümet üyelerinin isimlerinin geçtiği veya bir başka isimlerin hükümete yakın kişiler olduğu konusundaki iddialar bizi bir şekilde hiç ilgilendirmiyor.

Elbette bu iddialar üzerine hükümeti eleştirmek, hükümette yer alan bakanlar üzerinden hükümetin yıpratılmasını istemek, hükümetin önümüzdeki mahalli seçimlere kırık bir şekilde gitmesini temin etmek, ondan sonraki süreci de bu olay sebebiyle belki tersine döndürmek isteyebilirler. Muhalefetin meşru hakları vardır, gayrımeşru haklarının olmaması gerekir. Bu olay, bugüne kadar cereyan etmiş pek çok iddiada olduğu gibi dikkatle takip edilmelidir.

Eleştiriler her zaman yapılmalıdır. Ama bunu bahane ederek peşin hükümle karar vermek, masumiyet ilkesini bertaraf etmek ve henüz ispatlanmış hiçbir şey yokken sadece basına ve internet medyasına servislerle vakit geçiriliyorken peşinen hükümlü saymak, suçlu saymak muhalafete yakışmaz. Sadece iddialar üzerine bu yolsuzluk iddialarının süratle araştırılmasını isteyebilirler, hükümetin kendi içerisinde bir tavır almasını isteyebilirler, bu tür olaylara yol açtığı iddia ediliyorsa hükümetin siyasi anlamda en çok eleştirilerini yapabilirler. Ama ne bakanlarla, ne burada ismi geçen kişilerle ilgili bir peşin hükümle suçlama noktasına gitmek ve hükümeti bu olay sebebiyle sorumlu tutmak doğru bir davranış olamaz, insaflı olsunlar, hakkaniyete uygun hareket etsinler ve kamuoyunda kendilerini de hükümeti de zor durumda bırakacak bir iş yapmasınlar.

Çünkü üç-dört gün öncesinden başlayarak dört-beş ay öncesinden başlamaya kadar bu tür bir suçlamayla bazı insanların karşı karşıya gelecekleri çok açık bir biçimde yazılıyordu. Emniyetten atılma insanlar tweetlerinde dört ay önce, beş ay önce 'Güler mi, ağlar mı, barış mı' bilmem ne derken İçişleri Bakanımızın oğluyla ilgili birtakım işaretleri esasen vermişler. Biz bugün farkında oluyoruz. Çünkü biz iyi niyetliyiz ve Türkiye'de hukukun egemen olduğunu düşünüyoruz. Üç beş gün öncesinden "artık her şey bitti, bundan sonra savaşacağız, herkes için kötü olacak', bir yerlere telefonlarla 'şunlar bunlar tutuklanacak'tan, 'şunlar bunlar hakkında resimler, kasetler, fotoğraflar servise konacak' tehditlerini siz de duyuyorsunuz biz de duyuyoruz. Ama bu kadar alçalabileceğini bazılarının, bu kadar belden aşağı, insanların kişilik haklarına saygısızlık yapacağını gerçekten düşünmemiştik, saflığımıza verin.

Bir tarafta ismini de vermek istemiyorum, meşhur bir sanatçıyla evli olan bir işadamı diyelim, onunla birlikte bir grup var, TOKİ ile ilgili, emlakla veya arazilerin şirketlere peşkeş çekildiği şeklinde iddialar var belediyenin ve kurulların bir arada çalışarak bazı haksız kazanç temin ettikleri var. Birbirinden farklı konular ve isimlerin böyle bir operasyonda bir araya getirilmesinin amacı ne olabilir Böyle bir şey görülmüş değil. Kaldı ki 14 aylık bir dinlemeyle bu işlerin takip edildiği ve şimdi sonuçlandığı iddia ediliyorsa yine bazı duyumlarımıza göre aslında 6 ay önce dinlemelerin kesildiği ama zamanlamasının bugüne bırakıldığı duyumları da var. Kötü şeyler duyduk, kötü şeyler hissettik. Şüphesiz bunların planlayıcılarını, ne amaçla yaptıklarını az çok biliyoruz ama bunların kamuoyuna açıklanması da bir diğer soruşturmaya gölge düşürebilir inancıyla belki zamanı geldiğinde açıklayabileceğiz. Bu kadar elit kişi, 52 kişi birbirlerini görmemişler, aynı yerde bir arada olmamışlar, birbiriyle ilişki kurmamışlar niçin birini bir ay önce birini iki ay önce birini bugün yapmıyorsunuz da sabahın beşinde 'gel' dendiği zaman gelebilecek insanların evlerine baskınlar yaparak bu operasyonu başlatıyorsunuz. üzerinde düşünülmesi gereken bir konu.

Bakanların ne yapacağını kişisel olarak, Sayın Başbakanımızın da Başbakan olarak, yakında görürsünüz. Bu konuyla ilgili kararı Sayın Başbakanımız verecek."

Sayfa Yükleniyor...