Astroloji'nin Ruhani Değeri 2

Astrolojinin, bütün olarak işleyen bir sistem kurmuş olan bir Mutlak Varlık bilinci geliştirmesi dışında herhangi bir ruhani değeri yoktur. Bugünün dünyasında gezegenlerde oturan sayısız tanrıya ihtiyaç, bir “yıldız dinine” de yer yoktur. Astroloji, sadece ayrıntıların farklılaşmasını ve bütünün dönüşmesini gösteren, örnekleyici bir simgesel dildir.

Astroloji'nin Ruhani Değeri 2

“Kişiye ait” bir İlah ile evren üstü veya evren içi Mutlak Varlık kavramları, varoluşun anlamını keşfetmenin iki yolunu betimlerler. Kişilere ait Tanrı kavramı, astrolojiyi son derece gereksiz kılar çünkü varoluşla ilgili tüm sorunların çözümü "Tanrı ile bir olmak", en azından, Teselli Edici Varlık ile "diyalog" içerisinde bulunmaktır. Ancak, eğer evrenin, kozmik İlkeler'in ve "sonsuz bir Enerji Okyanusunun” döngüsel etkileşimi yoluyla devinimde olduğu düşünülürse, astrolojinin de bir "göksel Lisan" olduğu öne sürülebilir.

Kişi, astrolojiyi, müzikle de ilişkilendirebilir. Pisagor ve birçok antik çağ astroloğu, Küreler'in Müziği'nden bahsetmişlerdir. Tanınmış bir kimyager ve yazar olan Donald Hatch Andrews ise kitabı Yaşam Senfonisi'nde (The Symphony of Life), “Evren, maddeden değil, müzikten yapılmıştır,” yazmıştır. Evrendeki tüm döngüsel hareketler, son derece büyük bir Uyum'un birbirleriyle ilişkili parçalarıdır ve insan yaşamındaki herhangi bir durum da anlamını, işte bu Uyum'un mesajını devam eden bir devinim ile yayan evrensel var oluşla ilişkilendiği zaman kazanır.

Kişinin doğum haritasının, onun “Göksel adını” temsil ettiğini de bu nedenle defalarca söyleme ihtiyacı duydum. Bir kişinin adı ve soyadı, onun sosyal, dini ve grup değerlerini ifadelendirir ve “egosunu” oluşturan sosyal-kişisel karakterine işaret eder. Doğum haritası ise bir mandala (mantram) meydana getirerek, evrensel döngülerin diliyle, kişinin kozmik karakterinin ne olduğunu anlatır. Doğum haritası, kişinin, Göksel imzasıdır; yani bütün olan evrene bağlı olarak gerçekten ne olduğudur (bir Dünya organizması, bir “bütün kişi”), bu kişinin yaşam senfonisinin notalarla dökülmüş halidir.

Bundan ötürü, doğum haritasındaki hiçbir şey “kötü” veya “şanssız” olarak tanımlanamaz. Gezegenler, göklerin dilinin sesli harfleri olarak düşünülebilir; açılar ise sert veya yumuşak sessiz harflerdir. Astrolojik harita bir kelimedir, bir “logostur”. Ahşabın üzerindeki koyu renkli kısımlara “kötü”, açık renkli kısımlara “iyi” diyebilir miyiz? Bunun tersini yapabilir miyiz? Bunların ikisi de bütünün, “gestaltın” şeklini tanımlamak açısından gereklidir. İyi ve kötü gibi terimleri kullanmak, astrolojinin ana karakterini tamamen kaçırmak demektir.

Benzer terimlerin binyıllardır kullanılmış olması, bu ifadeyi geçersiz kılmaz; sadece astrolojinin, eski Hindistan'daki yüksek sınıf egemenliğindeki sistem yoluyla da tanımlanan Çatışmalar Çağı'nda gelişen toplumlara uygun olan yapısından sıyrılması gerektiğini ifade eder. Bugün, Bereket Çağı dediğim dönemin başında bulunuyoruz. İnsan, Bereket Çağı'nda, kozmosun büyük ritmine uyum sağlayan bir şekilde, çok sesli doğasıyla birlikte gelişmelidir.

Astroloji, basitçe, insanlığı, bu uyum sağlama haline doğru bilinçli ve nesnel bir şekilde götüren, bazen kafa karıştırıcı, bazen de belirsiz görülen bir çabadır. Şekil'in farkına varılmasına, varoluş ve varoluşla ilgili tüm durumlar için “bütüne dayalı” bir yaklaşım benimsenmesine dayanır. Batı medeniyeti, analitik düşünce ve atomculuğun çorak topraklarında kaybolmakta, Einstein'ın dediği gibi “daha az şey hakkında daha fazla şey bilme” güdüsüne kapılmakta, nicelik ve istatistiksel ortalama kavramları tarafından esir alınmaktadır. Ancak; ilerici zihinlere sahip birçok bilim adamı, çoktan sentez ve bütüncülük yolunda ilerlemeye başlamışlardır. Bu yol da tinin yoludur çünkü tin, sadece bütün içinde işler hale gelir. Tin, gerçekten de işlevi ile bütünleşmenin ve bütünlüğün ilkesidir. Farklı miktarları sürekli bölen, çözümleyen ve ölçen ise akıldır.

Gerekli olan tek şey, her insanın, belli bir noktada ve belli bir zamanda odaklanmış olan bütün bir evren olduğunun farkına varmaktır. Gerçekten de evrenin tümü, bir uzay-zaman formülüne, başka deyişle bir “tohum motifine”, yani doğum haritasına göre her insan içerisinde bir şekilde odaklanmıştır. Hepimiz aynı madde-enerjiden yapılmışızdır ama belli şekillerde birbirimizden ayrılırız. Tüm varoluş ise bir bütündür; birbiriyle ilişkili eylemlerin düzenli, yapılandırılmış bir sistemidir. Tin de bütünleştiren, ilişkilendiren güçtür. Astroloji'nin, BİR OLAN adını verdiğim bu bütünleştiren gücün farkına varmak dışında herhangi bir ruhani anlamı olamaz. Ancak; bunun farkına varmak, şekil ve düalist varoluştan kaçıp da hayali nirvanalara sığınarak değil, tüm durum ve varlıkları, kendi uzay-zaman formülü, yani kendi benliği ile evrendeki işlevini yerine getiren bir bütün olarak anlamak ve kabul etmekle mümkün olur.

Astroloji, böylesi bir bütüncü zihnin gelişmesine yardımcı olur. O, simgesel bir dildir; yine de, tüm kadim diller gibi, onun da kelime simgeleri ve sözdizimi kuralları, evrensel Uyum'un ritminde vücut bulan ilkelerden türemiştir. Bu Uyum, bizim içimizdedir. İçimizde bu Uyum'u deneyimleyebiliyor olmamız gerekir; zaten bazı kişiler, hiç şüphesiz bunu başarabilmektedirler. Ancak bu; hayali görüntüleri ve inceden inceye işleyen çekimi ile birçokları için anlaşılması son derece güç, öznel bir deneyim olur. Astroloji, bunun için bize, nesnel, kozmik bir yol daha gösterir. Bu da göklerin, Şekiller içerisinde vücut bulan tinin yoludur.

http://www.khaldea.com/rudhyar/astroarticles/spiritualastrology.shtml

Sayfa Yükleniyor...