Atasoy: Türkiye’nin O.Jay Simpson davası

Adli Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, Münevver Karabulut’un katil zanlısı Cem Garipoğlu’nun teslim olmasıyla ilgili olarak, “Bu Türkiye’nin O.Jay Simpson davasıdır” dedi.

NTV’de Oğuz Haksever’in programına katılan Adli Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, Münevver Karubulut’un katil zanlısı Cem Garipoğlu’nun yakalanmasıyla ilgili soruları yanıtladı.

Sevil Atasoy, şunları söyledi: “Önemli olan suçun işlendiği yaştır. İsterse 50 yaşına geldiğinde yakalansın ya da teslim olsun o tarihte dahi çocuk mahkemesinde yargılanacaktır. Tabii bu olay, 'de çok şey değiştirecek. Meseleye bir olay yeri, inceleme, delil toplama ve olayı yeniden canlandırma perspektifinden bakan ve gerçekleri bu çerçevede görmeye çalışan birisi olarak, bence bu Türkiye'nin O. Jay Simpson davasıdır. Medyanın bu olayların üzerine gitmesi olamasaydı ya da ailenin kimi zaman çok aşırıya varan, hatta bana zaman ya kendini ya birisini öldürecek dedirten babanın yaşadıkları sayesinde bir takım şeyler gün yüzüne çıktı. Yoksa bütün bu medya baskısı aslında güvenlik birimlerinin bu kişiyi aramasını güçlendiren bir hadise olarak görmüyorum. Medya baskısı olmasaydı ölen bir kişinin katinin kim olduğunu peşine zaten gidilecekti.

Gerçeğin ne olduğunu bilmiyoruz tek başına mıydı, bu planlanmış bir olay mı yoksa kendisinin ilk etapta söylediği gibi ‘Bundan pişmanım, anlık gelişen bir hadiseydi’ gibi mi gelişti.

Efendim teslim oldu, ‘Nasıl olurda Vali Bey, bunu güvenlik birimlerinin başarısı diye gösterir’ . Ben buna katılmıyorum. Teslim olmasını sağlayan güvenlik birimlerinin bu çemberi daraltmasıdır. Hiç bir mantığa oturmuyor, neyin pazarlığını yapacaklar. Yapmak isteselerdi, kendileri yakalamış olmak gibi bir sonucu tercih ederdi.

Suçu işlediğinde 18 yaşından küçüktü. Bizim Çocuk Koruma Kanunumuz ve Ceza Muhakemesi Usul Kanunumuza göre yargılanacaktır. 18 yaşından küçük bu suçu işlediği için polisin onu sorguya çekme bir şey sorma hakkı yok. Muhabbet edebilirler tabii ki ama söylediklerinin hiç birisi de kendisi hakkında delil olarakta kullanılamaz.

Ermenistan’daydı, Azeri sınırına geldi. Buradan tim gitti, geldi gibi senaryolar var. Tabii ki bir roman yazabilirsiniz. Bana göre bunun hiç bir önemi yok. Gerçekten kapalı bir yerde mi kaldı, ne yedi ne içti açlığa susuzluğa ne kadar dayanabildi gibi konular çok konuşulabilir ama benim için önemi yok.

Benim için önemli olan, burada bir kasıt var mıydu, öldürmeye niyetlenmiş bir şey var mıydı, yoksa bu ani gelişen bir hadise miydi? Bunun adını koymak gerekecek, çünkü verilen ceza buna dayanacak.

Münevver Karabulut’un vücudunda toksik madde ya da başka bir madde bulunmadı. Batı ile devamlı temasta olan bir gencin bir takım şeyleri bilmesi çok mümkün. Bu olayın aslında bir madde etkisi altında da gerçekleştiğini belki bu maddeden aslında fenalaştığını önce mağdurenin ötekinin korktuğunu çok çeşitli senaryolar yazabilirim. Temelde şu ana kadar cevaplanamayan hadiselerden bir tanesi de, kesinlerin hangisinin gerçek bir saldırı sırasında hangisinin ölümden sonraki bir ufalama sırasında olduğunu tam anlayamamış olmamızdan kaynaklanıyor.

Kollarında ve parmaklarındaki kesikler hiç kuşkusuz savunma kesikleridir. Öte yandan, karındaki birbirine paralel giden 25 santimlik çizgilerde hiç kuşkusuz kımıldamamıştır Münevver. Şimdi her bir kesik üzerine çok uzun konuşmak lazım, o nedenle böyle kısa bir zamanda incelenecek bir şey değil. Ama burada önemli olan, olay yerinde etraftaki sıçramışı kan izleri varsa bunlarla ilgili görüntüleri de görmemiz gerekiyor. Bunlar yargılama süreci sırasında muhakkak ki masaya yatırılacak. Bu olmazsa yeniden canlandıramazsınız. Yeniden canlandıramazsanız da doğru mu söylüyor yalan mı söylüyor anlayamayacaksınız.

Delillerin toplanması süreciyle ilgili olarak Türkiye'nin pek çok adli dosyasında yaşadığımız ne varsa artıları ve eksileriyle bu dosyanın içinde de var. “

Sayfa Yükleniyor...