Azeri vekiller ayakta alkışladı

Başbakan Erdoğan, Azerbaycan ile Türkiye'nin yakınlığını, iki ülkenin kader birliğini kimsenin tartışma konusu yapmasına izin vermeyeceklerini söyledi.

Azeri vekiller ayakta alkışladı

Erdoğan, Azerbaycan Milli Meclisi'nde yaptığı konuşmada, ve Azerbaycan halklarının birlikte sevindiğini, birlikte üzüldüğünü ve gerektiğinde birlikte savaştığını belirterek, şöyle konuştu:

''Azerbaycan'ın istiklali, Azerbaycan'ın hürriyeti, refahı ve huzuru bizim kendi istiklalimiz, kendi hürriyetimiz, refah ve huzurumuz kadar önemlidir. Bizim aramızda sarsılmaz bağlar vardır. Bizim dilimiz, inançlarımız, adetlerimiz, medeniyet tasavvurumuz birdir. Biz tarih boyu hep aynı masalları dinledik, aynı manilerle büyüdük, ayni müzikle, aynı ritmlerle duygulandık, aynı oyunları oynayıp, eğlendik. Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk'ün 1920'de Bolşeviklerin eline düştüğünde söylediği gibi 'Azerbaycan'ın gamı bizim gamımız, hoş bahtlığı bizim hoş bahtlığımızdır'.



Başbakan Erdoğan, iki ülkenin siyasi ilişkilerinin menşeinin ortak hissiyat olduğunu vurgulayarak, 'nin Azerbaycan Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını tanıyan ilk devlet olduğunu, iki ülke ilişkilerinin o tarihten bu yana tarihi ve kültürel kökler üzerinde daimi bir gelişme gösterdiğini anlattı.

Bu ilişkilerin dünyada başka iki ülke arasındaki ilişkilerle kıyaslanmayacak kadar bir yakınlığı ve derinliği olduğunu cümle alemin bildiğini ifade eden Erdoğan, ''Azerbaycan ile Türkiye'nin yakınlığını, iki ülkenin kader birliğini kimsenin, ama kimsenin tartışma konusu yapmasına izin vermeyiz. Uluslararası camiada birbirinin hukukunu korumak ülkelerimizin en büyük hedefidir'' dedi. Kendisinin uluslararası toplantılarda Azerbaycan'la ilgili ne düşündüğünü, ne konuştuğunu o ülkelerin liderlerinin çok iyi bildiğine dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Hatta aranızda bir çok toplantılarda benim de bakan arkadaşlarımın da parlamenter arkadaşlarımın da Avrupa Parlamentosunda Avrupa Konseyinde Azerbaycan'la ilgili ne tür tavırlar takındığını çok iyi bilirsiniz, çok iyi bilinir. Öyleyse bizim aramızda fitneye, fesada asla yer olmamalıdır. Eğer birisi bizim arazımıza bir şeyler taşıyorsa, ona biz şunu söylemeliyiz: 'Hayır Türkiye'den bizim aleyhimizde olacak bir söz gelmez, sadır olmaz' demeliyiz.

Çünkü biz birimimize o derece güveniyoruz, o derece bağlıyız. Tarihi yürüyüşümüzü, birbirimizin hukukunu koruyarak, evrensel değerlerle bütünleşerek sürdüreceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.''

Başbakan Erdoğan, ne yazık ki son dönemlerde spekülatif ve yalan haberler üzerinden bu kardeşlik ikliminin gölgelenmeye çalışılmasına şahit olunduğunu belirterek, ''adeta bir bardak suda fırtınalar koparıldığını'' söyledi.

Bunlara neden olan hadisenin ise geçen şubat ayı başında bir internet sitesinin Ermenice bölümünde yayımlanan uydurma bir haber olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: ''Bu haberde ne dediğini burada tekrar bir hatırlatmak isterim. Haber, Türkiye'nin Ermenistan'la ilişkilerini normalleştirmek için Karabağ'dan vazgeçtiğini iddia ediyordu ve ön şartsız bir ifade... O günden bu yana dost ve düşman bütün ülkelerin kamuoylarının tüm dikkatleri bu konuya yoğunlaştı.

Can kardeşlerim, Türkiye'nin her şeyden önce Karabağ'dan vazgeçmesi gibi bir keyfiyetin telaffuz edilmesi bile bizlere büyük bir utançtır. Bu iftirayı açıkça bir kez daha huzurlarınızda reddediyorum. Bu yalan haberler üzerine bazı açıklamalarda bulunduk. Ben kendi parlamentomda, kendi grup konuşmalarımda, bunların hepsi medyaya açık yapılmıştır. İngiltere'ye G-20 zirvesine gittiğimde, oradaki bir sivil toplum örgütünde yaptığım konuşmada, uluslararası medyanın huzurunda bunun açıklamalarını yaptım.

Ama bütün bu açıklamalara rağmen haberler devam etti. Neredeyse Türkiye aleyhinde bir kampanyaya dönüştü. Diplomaside hepimizin birliği bir kural vardır. Yürütülmekte olan müzakereler sonuçlanmadan veya en azından belirli bir olgunluğa ulaşmadan kamuoyuyla paylaşım sınırlı düzeyde tutulur. Bundan asla kamuoyundan bir şeyler saklandığı sonucu çıkarılmalıdır. Bir ülkenin başbakanının söylediğine mi saygı duyulur veya herhangi bir internet sitesinin söylediğine mi?

Aynı şekilde Cumhurbaşkanımız da bu ifadeleri kullanmıştır. Nitekim, Azerbaycan-Ermenistan arasında Yukarı Karabağ sorununa ilişkin yürütülen Minsk sürecindeki görüşmelerin detayı kamuoyuna açıklanmadı, 18 yıl bu sürüyor. Orta Doğu'da, Balkanlar'da ve dünyanın diğer bölgelerindeki ihtilaf-çözüm mekanizmalarında da benzer politikalar izlendi, izleniyor.''



BU ORTADAN KALKTIĞINDA O ZAMAN KAPILAR AÇILIR
Başbakan Erdoğan, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi bağlamında yürütülen müzakerelerde de aslında farklı bir durumun bulunmadığını ifade ederek, burada bir sebep ve netice ilişkisinin olduğunu belirtti. Erdoğan, şunları kaydetti: ''Türkiye-Ermenistan kapısı ne zaman kapanmıştır?

Ne zaman ki Yukarı Karabağ tamamıyla Ermenistan'ın işgali altına girmiştir, ondan sonra kapılar kapanmıştır. Dolayısıyla bu ortadan kalktığında o zaman kapılar açılır veyahut biz Azeri kardeşlerimizle bu noktada mutabık kalmadığımız sürece bir adım atamayız. Bunlar birbirleriyle bağlantılıdır, ayrı düşünülemez. Nitekim az önce Cumhurbaşkanımızla birlikte yaptığımız basın açıklamasında da ben bunu tekrar ettim, ifade ettim. Bu nedenle henüz zamanı gelmediği için kamuoyuyla bu görüşmelerle ilgili biz bilgi paylaşımına gidemedik. Buna rağmen kamuoyundaki yanlış anlamaları bir nebze bertaraf edebilmek için devletimizin en üst düzey yetkilileri tarafından pek çok açıklamalar benim dışımda da yapıldı.

Aynı şekilde Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı tarafından 20 Şubat tarihinde yapılan bir açıklamada, Türkiye'nin Yukarı Karabağ'a ilişkin resmi politikasında bir değişiklik olmadığı da vurgulandı, bu da söylendi. Ben de basına verdiğim demeçlerde bunları tekrar ortaya koydum. Tabii bütün bunlarla beraber biz göreve geldiğimizde ne düşünüyorsak, bugün de aynı şeyleri düşünüyoruz. Çünkü biz bir milletiz, iki devletiz. Bu anlayışımız bizim bir temeldir. Bu temelde bir değişiklik yoktur, olamaz.''

Erdoğan, sadece Türkiye-Ermenistan arasındaki ilişkilerin düzeltilmesini değil, tüm bölgenin barış, istikrar ve refahına katkı sağlamayı amaçladıklarını kaydetti.

Erdoğan, ''Bir iletişim sıkıntısı olmuş olacak ki bu noktaya gelindi. Bundan sonraki süreçte Türkiye olarak bütün temel sorunları biz ilk elden görüşmenin gayreti içinde olacağız. Çünkü, medya ile bu ilişkiyi kuramayız, bu yanlış olur. Medyanın nerede, neler yaptığını görüyorsunuz. Onun için bu konularda çok hassas olmaya, direk konuşmaya mecburuz. Bunlar direk konuşulacak kadar önemli meselelerdir. Yasal bir metin haline herhangi bir görüşme gelmedikten sonra ona itibar etmek mümkün değildir'' diye konuştu.

YUKARI KARABAĞ SORUNU ABD'NİN DIŞ POLİTİKA GÜNDEMİNE GİRDİ
ABD Başkanı Barack Obama ile Cumhurbaşkanı Gül ve kendisinin İstanbul'da yaptığı görüşmede, ilk gündem maddesinin Türkiye-ABD ilişkileri değil, Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri ve Yukarı Karabağ sorunu olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bu konudaki görüşlerimizi muhataplarımıza kapsamlı olarak aktardık. Sorunların çözümü için destek beklediğimizi onlara da vurguladık. Yukarı Karabağ sorunu ABD'nin yakın dönemdeki dış politika gündemine girmiş oldu. Bu süre zarfında hiçbir zaman Azerbaycan'ın milli menfaatlerine halel getirecek adımlar atmadık, bundan sonra da atmayacağız.

Biz bu zamana kadar Azerbaycan halkının çıkarlarını ve iyiliğini hiçbir şekilde gözardı etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz. Azerbaycan'ın üzüntüsü bizim üzüntümüz, sevinci bizim sevincimizdir. Azerbaycan topraklarının işgali sona ermeden, bölgede arzu edilen normal ilişkilerin tesisinin mümkün olmadığını tüm bölge ülkeleri biliyor. Yukarı Karabağ bağlamında bir ilerleme sağlanmadan Güney Kafkasya'da barış ve istikrarın sağlanması da mümkün değildir. Biz bunu bütün muhataplarımıza söyledik, söylüyoruz. Bu konuyu uluslararası camianın gündemine dahil ettiğimiz için de ayrıca memnunuz.''

Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın 22 Nisan'da yaptığı açıklamada, ''Türkiye ve Ermenistan'ın İsviçre'nin arabuluculuğunda ikili ilişkileri normalleştirmek, tüm bölgede barışı, güvenliği ve istikrarı ileri götürmek amacıyla yoğun bir çaba gösterdiklerini'' vurguladığını anımsatan Erdoğan, üzerinde mutabık kalınan zeminin devam eden süreç için olumlu bir perspektif sağladığını ve bu durumun da Azerbaycan'ın lehine olduğunu kaydetti.

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, Yukarı Karabağ sorununun neden olduğu sonuçları hiçbir zaman gözardı etmediğini, edemeyeceğini belirterek, ''Tek gayemiz, bir yandan Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi yönünde ilerleme kaydederken, bir yandan da Yukarı Karabağ sorununun Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü esasında çözümü için uygun şartların oluşturulmasıdır. Bu at başı giderse biz varız, aksi takdirde biz yokuz'' dedi. Türkiye-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan arasındaki sorunların çözüme kavuşmasının sadece üç ülkenin değil, bütün Avrasya bölgesinin menfaatine olacağını vurgulayan Erdoğan, Bakü'den, Nahçıvan'a ve Türkiye'ye kadar uzanan ulaşım ağlarından üç ülkenin yararlanacağını, bölgesel iktisadi kalkınmanın bütün halkların refahını yükselteceğini söyledi.

"Ancak tüm bunların sağlanabilmesi için Azerbaycan topraklarının işgalinin son bulması gerektiğini bir kez daha bütün dünyaya hatırlatmak istiyorum'' diyen Erdoğan, ''Barış ve istikrarın tesisi sadece söz ve istemekle olmaz. Bunun için canla, başla çalışmak gerekir. Bu çağrım, özellikle Azerbaycan-Ermenistan sorununun çözümüne katkıda bulunacak ülkelere. Başta ABD, Rusya Federasyonu ve Fransa'ya.

Uluslararası hukukun itibarını korumak için bir an önce bu adım atılmalı, sonuca gidilmelidir'' diye konuştu. Erdoğan, Azerbaycan ve Türkiye arasındaki ilişkilerde kullanılan ''Kardeş'' tabirine de dikkati çekerek, iki ülke arasındaki kardeşlik ilişkisini, Azerbaycan'ın ilk Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in ''Bir millet, iki devlet'' sözüyle en iyi şekilde tarif ettiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, ''İki ülke arasındaki ilişkiler, gerçek bir kardeşlik ilişkisidir.

Azerbaycan'ın canı, bizim canımız, onun varlığı bizim varlığımız, mutluluğu ise bizim mutluluğumuzdur. Kardeşlik tabirinin uluslararası ilişkilerde yeri yoktur. Bu tabir dünyada sadece bizler arasında vardır. Bizim aramızda bu tabir yerini bir zirve olarak ifade eder. Biz daima isteriz ki ülkemizin varlığı Azeri Türkü'ne güven versin. İki kardeş ülke olarak üzerimize düşen görev, yakın istişarelerimizi sürdürmek, dosta düşmana karşı birlik olduğumuz mesajını güçlü şekilde vermek ve ülkelerimizi yıpratacak faaliyetlere iktidarıyla, muhalefetiyle parlamentolarımızda izin vermemektir'' dedi.

Erdoğan, konuşmasını Azerbaycan ve Türkiye'nin milli marşlarından bölümler okuyarak bitirdi.

Sayfa Yükleniyor...