Bahçeli: Önünde sadece iki yol kalacak

MHP Lideri Bahçeli, ''Türkiye yolsuzluğun ve rüşvetin adeta cirit attığı, devletin üstüne çöktüğü bir yer haline gelmiştir. Başbakan ya mahkemede hesap verecek ya da tası tarağı toplayıp okyanus ötesinde soluğu alacaktır'' dedi.

Bahçeli: Önünde sadece iki yol kalacak

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması konusuna değindi ve Demokratikleşme Paketi'ni hedef aldı.

MHP Lideri, Özel Yetkili Mahkemeler düzenlemesinin "gündemi değiştirme çabası" olduğunu savundu.

Bahçeli, düzenlemenin yer aldığı Demokratikleşme Paketi'ne ilişkin ise, "Böylesi bir pakete demokratik demek, bizzat demokrasiye ihanet, milletimize hakaret, adalete kelepçe takmak demektir'' ifadesini kullandı.

Devlet Bahçeli, rüşvet ve yolsuzluk operasyonuna da değindi. '' yolsuzluğun ve rüşvetin adeta cirit attığı, devletin üstüne çöktüğü bir yer haline gelmiştir'' diyen MHP Lideri, ''Başbakan ananas ve tesbih şifresi üzerine kafa yoracağına, yargı yakasından tuttuğunda, yandaş işadamları kendisini ele verdiğinde ne yapacağını şimdiden planlamalıdır. Böyle giderse yakın vadede kendisinin önünde sadece iki yol kalacaktır: Ya mahkemede hesap verecek, ya da tası tarağı toplayıp okyanus ötesinde soluğu alacaktır'' şeklinde konuştu.

Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkan satır başları şöyle:

'OYUNU BOZA BOZA BUGÜNLERE GELDİK'
''Milliyetçi Hareket’i sokağa yönlendirmek için yapılan planlar oldukça fazlalaşmıştır. Ancak hiçbir mihrak Milliyetçi-Ülkücü Hareket’i kardeş kavgasının tarafı yapamayacaktır. Biz bu oyunu 45 yıldır boza boza bugünlere geldik.

Biz bu paslanmış senaryoları yırta yırta 45 yılı devirdik. Hiçbir dava arkadaşım Türkiye ve Türk milletinin aleyhine olacak bir ilişki ve irtibatın içinde yer almayacak, sonu olmayan gayri meşru vuruşmaların figüranı olmayacaktır. Demokrasiden, hukuktan, millete hizmet yolundan asla ayrılmama konusunda kararlı olduğumuzu herkesin, özellikle AKP-PKK ortaklığının iyi bilmesi şarttır.

'TWITTER DELİKANLILIĞINDAN MEDET UMANLAR'
Bizim kaybedecek bir anımız yoktur. Bizim feda edecek bir insanımız yoktur. Bizim boş yere harcayacağımız, başkalarının çizdiği rotada israf edeceğimiz değerlerimiz yoktur. Sanal medya kanalıyla kavga çıkartmaya ve intikam ateşini körüklemeye çalışan özürlü beyinlerden öğrenecek bir şeyimiz yoktur. Sözde öç almak adına Twitter delikanlılığından, Facebook kahramanlığından medet uman korkaklara tahammülümüz de olmayacaktır. Bizim için tek yol demokrasidir.

Elbette tüm yollar bittikten, tüm çareler tükendikten ve başka da bir şans kalmadıktan sonra son sözümüzü herkes duyacak, Türk milleti ve aziz vatanımız için neleri gözden çıkardığımızı herkes öğrenecektir. Bu hafta sonunda, yani 8-9 Şubat’ta kutlayacağımız partimizin 45’nci yılının siz değerli arkadaşlarıma, aziz milletimize, demokrasimize, Türk siyasetine hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

'MERKEZ BANKASI'NIN HİÇBİR HESAP VE HEDEFİ TUTMAMIŞTIR'
Türkiye ekonomisi çok zor günler geçirmekte, tüm cephelerde bozguna uğramaktadır. AKP hükümetinin benimsediği ekonomi politikalarının hesapsız, ufuksuz, öngörüsüz ve vizyonsuz olduğu yaşanılan tecrübelerle sabittir. Döviz kurlarındaki aşırı oynaklık, Türk Lirası’ndaki endişe verici aşınma ve değer kaybı milletimizi gün be gün yoksullaştırmaktadır.

17 Aralık 2013 tarihinde 2,03 TL düzeyinde bulunan dolar kuru 27 Ocak 2014 itibariyle rekor kırmış ve 2,39 TL’ye kadar çıkmıştır. Bu kapsamda milli paramızdaki erime yüzde 17,7’yi bulmuştur. Kısa süre içinde Türk Lirası’ndaki bu denli kayıp doğrudan doğruya vatandaşlarımızın gelirini buharlaştırmış, maaş ve ücretlerin satın alma düzeyini geriletmiştir.

'MERKEZ BANKASI BAŞKANI İTİBARINI TARTIŞMAYA AÇMIŞTIR'
Emekliden memura, çiftçiden esnafa kadar her kesim kaybetmiştir. Geçtiğimiz yılın Ağustos ayında 'TL’nin değerini aslanlar gibi koruyacağız, bunu sadece döviz silahıyla yapacağız' diyen Merkez Bankası Başkanı hem kendinin hem de başında bulunduğu kurumun itibar, güven ve kredibilitesini tartışmaya açmıştır. 2013 yılı sonunda Dolar kurunun 1,92 olacağıyla ilgili kehanette bulunan Merkez Bankası Başkanı bunda da yanılmış ve mahcup olmuştur.

Merkez Bankası’nın hiçbir hesap ve hedefi tutmamıştır. Keza enflasyon hedeflemesindeki başarısızlığı da herkesin malumudur. Dün açıklanan 2014’ün ilk enflasyon rakamı beklentilerden yüksek çıkarak TÜFE’de yüzde 1,72 olarak gerçekleşmiştir.

Bozulan fiyat istikrarı, tutturulamayan enflasyon hedefleri, sağlanamayan finansal istikrar ve çarpıklaşan makroekonomik denge Merkez Bankası’nın inandırıcılığını yerle bir etmiştir.

İktidar, Merkez Bankası’nın bağımsızlığıyla oynadıkça ekonominin güvenlik duvarları bir bir yıkılmıştır. Hukuka verilen zararlar, demokrasiye vurulan darbeler, üstelik otoriter dayatmaların panik havasına neden olması ekonomideki sanal bahar havasının gerçek içyüzünü kısa süre içinde açık etmiştir.

Dövizdeki patlamayla mücadele edemeyen hükümetin devasa faiz arttırma yoluna giderek soluklanmaya ve günü kurtarmaya çalışması ekonomi politikalarındaki iflası teyit ettiği gibi, istikrar masallarını da yalanlamıştır.

'NE YAPACAĞINI ŞİMDİDEN PLANLAMALIDIR'
Türkiye yolsuzluğun ve rüşvetin adeta cirit attığı, devletin üstüne çöktüğü bir yer haline gelmiştir. Başbakan ananas ve tesbih şifresi üzerine kafa yoracağına, yargı yakasından tuttuğunda, yandaş işadamları kendisini ele verdiğinde ne yapacağını şimdiden planlamalıdır. Böyle giderse yakın vadede kendisinin önünde sadece iki yol kalacaktır: Ya mahkemede hesap verecek, ya da tası tarağı toplayıp okyanus ötesinde soluğu alacaktır.

'BAŞBAKAN GÜNDEM DEĞİŞTİRME MÜHENDİSLİĞİNE SOYUNMUŞTUR'
Başbakan Erdoğan İran seyahatinden dönüş yolculuğunda bir kez daha gündem değiştirme mühendisliğine soyunmuştur. Rüşvet ve yolsuzluğu gizlemek, konuşulmasını önlemek maksadıyla bildik taktiklerine tekrar müracaat etmiştir. Başbakan Erdoğan gizli dinlemelerden şikâyet ederek herkesin bundan dert yandığını açıklamıştır.

Cumhurbaşkanı’ndan Meclis Başkanı’na, şahsından ailesine ve çocuklarına varıncaya kadar dinlenmedik kimsenin bırakılmadığına vurgu yapmıştır. Her ne kadar Cumhurbaşkanı Sayın Gül Başbakan’ı pek ciddiye almasa da, şüphesiz ki konu önemlidir.

Ne tuhaftır ki, Türkiye’yi telekulak çetelerinin emrine sokan Başbakan telefon dinlemelerinden sızlanmaktadır. Korku devletinin sütunlarını diken bu şahıs her tarafı böcek sardı diyerek ön almaya çalışmakta, kendisini masum göstermeye çabalamaktadır. Halbuki AKP iktidar, Recep Tayyip Erdoğan Başbakan olasıya kadar hiç kimse hukukta sınırları çizilen alanın dışına çıkarak dinleme ve gözetleme yapmamıştır.

'ÖZEL HAYATA SAYGI DUYMAYAN SİCİLİNİN ESERİ'
Ortam dinleme alışkanlığı, teknik takip bugünkü kadar kontrolsüz, bugünkü kadar kuralsız olmamıştır. Başbakan, kazanına ne koyduysa çömçesinden de o çıkmıştır. Başkalarını dinlerken hiç sesi soluğu çıkmayan Başbakan’ın, bugün 'ofisime böcek konulmuş' demesi acizliğin değilse bile, özel hayata saygı duymayan sicilinin eseridir.

Şimdilerde ses kayıtlarının internet pazarına düşmüş olması elbette özel hayatın dokunulmazlığı açısından kayıptır. Fakat bu yolu Başbakan ve etrafındaki iki ayaklı böcekler çoktan açmıştır. Şayet Başbakan’ın şahsıyla, aile efradıyla ve yandaşlarıyla ilgili inanılmaz ifşaatlar yapılmamış olsaydı, bu kapsamdaki haberlerden dolayı sanal medya yıkılmasaydı her şeyin eski tas eski hamam yine devam etmesi kaçınılmazdı.Bir zamanlar, yüksek yargı üyelerinin konuşmaları çarşaf çarşaf sızdırıldığında Başbakan tepki vermemiştir.

Genelkurmay Başkanlarının, kuvvet komutanlarının, ordu komutanlarının, donanmadaki yüksek rütbeli subayların telefon görüşmeleri afişe edildiğinde Başbakan’ın çıtı çıkmamıştır. Siyasi parti genel başkanlarının, milletvekillerinin, gazetecilerin, öğretim üyelerinin, yazarların, hülasa herkesin dinlendiği anlaşıldığında Başbakan oralı bile olmamıştır.

'BAŞBAKAN ÜÇ MAYMUNU OYNAMAKTAN HİÇ GOCUNMAMIŞTIR'
Mahkeme kararı olmaksızın sözde darbe davalarında kullanılmak üzere önüne gelen izlenmiş, özel hayatlar delik deşik edilmiş, ama Başbakan üç maymunu oynamaktan hiç gocunmamıştır. Yıllardan beri herkes dinlendiğini düşünmüş, hiç kimse rahat olamamıştır.

'BÖCEK SÜRÜSÜ YOLUNU ŞAŞIRMIŞ'
Telefonla konuşmak sanki işkenceye dönmüştür. Başbakan Erdoğan tüm bunlar olduktan sonra, ilk defa 2012 yılının Aralık ayının son günlerinde ofisine böcek koyulduğunu duyurmuştur. Böcek sürüsü yolunu şaşırmış, orada burada gezerken sonunda Başbakan’ı da dinleme kafesine almıştır. Başbakan Erdoğan’ın ofis ve resmi konutunda bulunan dinleme cihazlarıyla ilgili düzenlenen Teftiş Kurulu Raporu tamamlanarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na intikal ettirilmiştir.

Müfettişlerin bu kadar önemli bir konuyu bir yılda tamamlaması ayrı bir tartışma konusu olsa da, adli sürecin nasıl ve ne şekilde cereyan edeceği bizim açımızdan mühimdir. Başbakan yasa dışı dinlemelerin önüne geçmek için yeni bir düzenlemenin arifesinde olduklarını söylemiştir. Buna göre, adli takibe ancak ağır ceza mahkemelerin karar vereceğini, oy çokluğunun değil, oy birliğinin aranacağını ifade etmiştir.

Başbakan dinlemelerin sınırsız olmayacağını, önce 3 aylık bir sürenin tayin edileceğini, bunun birer ay olmak üzere 3 ay daha uzatılabileceğini ve toplamda da 6 ayı geçmeyeceğini ileri sürmüştür. Ne var ki, yürürlükteki mevzuat ve uygulamada da aynı ilkeler zaten mevcuttur. Sadece işlenen suç örgüt kapsamındaysa, birer aylık sürelerle sınırsız dinlemeler geçekleşebilmektedir.

'ÖYM DÜZENLEMESİ GÜNDEMİ DEĞİŞTİRME ÇABASIDIR'
Başbakan ve hükümetinin telefon dinlemeleriyle ilgili kanun değişikliği hazırlığı bulaştıkları rüşvet ve yolsuzluk iddialarını örtme sinsiliğine hizmet etmektedir. Özel Yetkili Mahkemelerle ilgili planlama da buna dönüktür. Başbakan sıkışmış, kendince gündemi değiştirme mecburiyetinde kalmıştır. Bu sebeple düğmeye basmış, PKK’nın ve İmralı canisinin de rüşvet ve hırsızlık serüvenine verdiği destekten dolayı gönüllerini hoş edecek yeni bir demokratikleşme paketinin müjdesini vermiştir.

'DEMOKRATİK DEMEK DEMOKRASİYE İHANET'
Terörle Mücadele Kanununun 10’ncu maddesinde yapılması planlanan değişiklik PKK’ya verilen tavizlerde yeni bir halkadır. Rüşvetçiler, ihaleye fesat karıştıran yandaş işadamları, cezaevindeki sahtekarlar, yolsuzluk çeteleri Başbakan’ın paketiyle umutlanmıştır. Şunu biliniz ki, böylesi bir pakete demokratik demek, bizzat demokrasiye ihanet, milletimize hakaret, adalete kelepçe takmak demektir.

'DARI UNUNDAN BAKLAVA, İNCİR AĞACINDAN OKLAVA OLMAYACAKTIR'
Kanun kaçakları, kamu bankalarını soyanlar, mazlum ahı alanlar, yetimlerin hakkını gasp eden kutucular, ayakkabıcılar, kasacılar,  devlete sırtını dayayan haramzadeler ne yaparlarsa yapsınlar ne beşeri adaletten ne de Mahkemeyi Kübra’nın hükmünden kurtulamayacaklardır. Başbakan unutmasın ki, darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmamış, olmayacaktır.''

Sayfa Yükleniyor...