Bakan Ala: O sözlerimin altına imzamı atıyorum

İçişleri Bakanı Ala, NTV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. "Anayasayı tanımıyorum" ifadesine açıklık getiren Ala, Meclis tutanaklarına yansıyan sözlerini tekrar okudu ve "Altına imzamı atıyorum" dedi.

Bakan Ala: O sözlerimin altına imzamı atıyorum

İçişleri Bakanı Efkan Ala, NTV canlı yayınında Ahmed Arpat'ın sorularını yanıtladı.

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Ala, MHP'nin kendisi hakkında verdiği gensoru önergesinin görüşülmesi sırasında yaptığı konuşmaya değindi.

Ala, muhalefetin tepkilerine neden olan "Anayasayı tanımıyorum" ifadesini kullandığı konuşmasına ilişkin "Altına imzamı atıyorum" ifadelerini kullandı.

CHP ve MHP'nin kapatılacağı yönündeki iddialara da değinen Bakan Ala, "Ben şahsen böyle bir şey imkan ve ihtimal vermiyorum. Kimse 'de böyle bir şeye girişemez" sözleriyle parti kapatmaya karşı olduklarını ifade etti.

Ala, silah bırakma için müzakere metnindeki 10 maddenin ön koşul olup olmadığına yönelik soruya ise "Bunların adına birisi müzakere dedi diye benimde demem gerekmez" yanıtını verdi.

İçişleri Bakanı Ala'nın canlı yayında kendisine yöneltilen sorulara verdiği yanıtlar şu şekilde:

Anayasayı tanımıyorum çıkışınız çok tartışıldı. O çıkışı nasıl değerlendirirsiniz, maksadını aşan bir çıkış olduğunu düşünüyor musunuz? 

Tutanaklar incelendiğinde son derece doğru bir değerlendirme. Anayasanın ruhunu irdeleyen, anayasanın oturduğu zemini sorgulayan ve yapanların meşruiyetine dair tereddütleri anlatan bir konuşma. Tutanaklardan bunu izah için okumuyorum; Anayasaya evet yemin ediyoruz, uyuyoruz ama bu anayasanın kötü bir anayasa olduğunu söylemememize engel bir durum yok. Olsa da tanımıyoruz. Millet bu egemenliğini devletin anayasal kurumları eliyle kullanır diyor anayasa. Hiçbir anayasal kurum, Millet Meclisi hariç, millet egemenliğini kullanamaz. Bunların altında imzam eksik onu da atıyorum. Bu anayasanın kötü bir anayasa olduğunu söylememize engel bir durum yok, olsa da tanımıyoruz. Hala bu çağda muhalefet partileri nasıl oluyor da millet egemenliğini, satır aralarına gasp etmiş bir darbe anayasasını savunabiliyorlar. 20’ye yakın anayasal kurum var. TBMM’yi milletin seçtiği milletvekillerini o 20 anayasal kurumdan bir kurum olarak tanımlamış. Öyle bir şey olabilir mi? Neden bu statüko muhalefet partileri için bu kadar ehemmiyetli? Çünkü bu anayasal kurumlardan bir kaçıyla ittifak yaptıklarında vesayete ortak oluyorlar. Böyle bir anayasal düzen düzen değildir. YÖK’ten TRT’ye Uyuşmazlık Mahkemesi’nden HSYK’ya, Sayıştay’dan Askeri Yargı’ya bir çok şey var burada. Bu anlayışı tanıyor mu muhalefet partileri? Bu doğru bir şey değil. Yaptığım konuşmanın altında isterlerse o imzayı da atayım. Milletin önüne engel çıkarak bir anayasal düzeni değiştirmek bizim boynumuzun borcudur.

O tanımıyorum çıkışına bir anlam yükleniyor.

Anayasaya yemin ediyoruz uyuyoruz ama bu anayasanın kötü bir anayasa olduğunu söylememize engel bir durum yok, olsa da tanımıyoruz. Yani engel bir durum olsa da bunu tanımıyoruz.

Siz anayasayı tanımıyorum diyor musunuz?

Meclis tutanaklarında yazıyor. Anayasaya yemin ediyoruz uyuyoruz ama bu anayasanın kötü bir anayasa olduğunu söylememize engel bir durum yok, olsa da tanımıyoruz diyorum ve altına da imzamı atıyorum. 367 var mı anayasada? Verdiler mi verdiler. Anayasanın içeriğine ilişkin değişiklikte Anayasa Mahkemesi içeriğe girip iptal edemez usulüne bakar sadece demiyor mu? Ama referandumda iptal etti. Anayasada yürütmeyi durdurma kararı verme yetkisi Anayasa Mahkemesi'nin yok ama veriyor. Şimdi benim dediklerimden ziyade muhalefet partilerinin bunu eleştirmek için söyledikleri bir facia. Milletin iradesini gasp etmiş bir anayasayı savunur hale geldiler. Bu anayasada cumhurbaşkanlığı seçimleri Meclis yapar diyordu, biz onu değiştirdik halk seçer dedik. Halk bir seçim yaptı krizsiz, sözsüz. Eskiden cumhurbaşkanlığı seçimleri böyle mi yapılırdı? Muhtıralar verilmedi mi en son seçimde? 90’lı yıllarda açıklama üstüne açıklama yapılmadı mı? Bunların bedelini millet ödemedi mi? Ödedi. Demek ki anayasayı değiştirdikçe az maliyet ödüyoruz. Halk bir güzel seçim yaptı değerine değer kattı. Bizim söylediğimiz bu anayasa halkın egemenliğini öteleyen önüne engeller koyan bir anayasadır. Peyderpey değiştirdik ama tamamı değişmelidir. Bu seçimlerde de milletimiz inşallah gize 400’e yakın milletvekilini verirse bizde onlara batı standardında demokratik, kendi iradesini yansıtan bir anayasayı yapar ve takdim ederiz. Varsın muhalefet partileri bu anayasayı savunsunlar, kendi kendilerine kurdukları düzeni devam ettirmeye milletimiz evet derse devam ettirsinler. Anayasa mahkemesi 1990’ların başında Telekom’un özelleştirilmesi ile ilgili bir karar verdi. O zaman piyasalar Türkiye'nin dış borcuna yakın ederi var diyorlardı. Onu engelledi. Sonra biz onun 5’te birine 10 sene sonra zor sattık. Burada bizim milletin önüne milletin ihtiyaçlarını karşılayacak, temel hak ve özgürlüklerini karşılayacak, ekonomik yönden önünü açacak, Türkiye'nin zenginleşmesini kalkınmasını sağlayacak yeni, çağdaş, demokrat, halkın egemenliğini esas alan bir anayasa yapmak zorundayız. Fransız anayasasında diyor ki; egemenlik halkındır, halk egemenliğini milletvekilleri aracılığıyla ve referandum yoluyla kullanır. Bizde halk egemenliğini anayasal kurumlar eliyle kullanır diyor.

AHMED ARPAT'A O SÖZLERİNİ TUTANAKTAN OKUDU

Çözüm sürecine gelirsek, Dolmabahçe’deki hafta sonu olan fotoğrafta siz de vardınız. O fotoğrafla diyalog sürecinden müzakere sürecine geçtik diyebiliyor muyuz?

Biz bu konuda kendi dilimizi oluşturuyoruz ve böyle piyasada oluşmuş kavramlara ve dile mahkum olarak çözemeyeceğimizi bu sorunu biliyoruz. Bu sorunu Türkiye'ye yakışır biçimde çözmek için 2002’den beri sürekli adım atıyoruz. Bundan sonra da yine Türkiye'ye yakışan adımları atıp bedel ödemeden insanlar şehit cenazeleri görmeden, insanların çocuklarının dağa çıkıp terörist olmasını değil aşağıda mühendis olmasını her anne istiyor. Anneler ağladıklarında aynı dilden ağlarlar. Nasıl ki biz din ve vicdan özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırdığımızda Türkiye'ye irtica değil bir ferahlık geldi şimdi de bu sorun çözüldüğünde yeniden bir bütünlük duygusu ile katkı sağlayan bir ortam oluşacaktır. Malazgirt’ten beraber girdik, dünyaya örnek olacak Osmanlı'yı birlikte inşa ettik, şimdi de etnik kökeni dini inancı ne olursa olsun 78 milyon vatandaş olarak birlikte yeniden inşa edeceğiz. Biz bu meseleyi akılla, vicdanla silah hariç elimizde ne varsa onunla çözmek istiyoruz.

Müzakere metnindeki 10 madde ön koşul mu değil mi? HDP 'ön koşuldur' diyor silah bırakma için hükümet 'hayır' diyor.

Şimdi burada bizim yıllardır söylediğimiz şeyler var. Bana sorsanız ben belki 15-20 madde söyleyeceğim. Seçim beyannamelerinde bundan daha fazlası var. Bir vatandaşımızın ister Kürt, ister Laz, ister Çerkez ister Roman olsun kim varsa inançlarıyla etnik kimliği, kökeni ile değerleri ile uğraşan bir sistem vardı, biz o sistemi değiştiriyoruz. Arzu ettiğimiz noktaya henüz gelmiş değiliz. Biz gelişmiş ülke standartlarını benimsiyorsak o standartlarda demokratik anlayışla çözeceğiz. Türkiye en önemli şeyi yaptı, vatandaşını düşman gören bir devlet anlayışından 'vatandaşların tamamı devlettir' diyen bir anlayışa evrildi.

Bu 10 madde müzakere edilmeye ne zaman başlanacak?

Söyleyin mesela 10 başlıktan biri neymiş?

6.madde konuşuluyor mesela hatta İç Güvenlik Paketi'yle de ilişkilendiriliyor. Çözüm sürecinde demokrasi güvenlik ilişkisinin kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması.

Bunu yok farz edin. Siz olsanız ne söyleyeceksiniz? Kamu düzeni özgürlüklerle dengeli bir biçimde ele alınmalı değil mi? Şu anda ortalıkta bir kavramlaştırma yapılıyor ve o ortamda konuşmamız isteniyor. Biz zaten bunları yapıyoruz hiç maddeler yokken. 2002’den beri OHAL’i kaldırmadık mı? Demek ki özgürlük diyoruz. Kürtçe'nin önündeki engelleri kaldırmak mı? Kürtçe televizyon yayınını biz sağlamadık mı? Demek ki hak ve özgürlükleri biz o zamandan beri veriyoruz. Biz Türkiye'nin standartlarını ve Türkiye'nin girmek istediği Avrupa Birliği ve gelişmiş ülkeler seviyesinde yapmak için çalışıyoruz. Bunların adına birisi müzakere dedi diye benimde demem gerekmez. Ben diyorum bunlar doğru ve zaten biz bunları 2002’den beri yapıyoruz. Ama gelinen noktada bunlar da olsa iyi olur denmesi bizim itiraz edeceğimiz bir şey değil. Biz bugüne kadar güvenlik ve özgürlük dengesini gözeten bir Türkiye olarak bunları dikkate almadık mı? Almasak nasıl olacak?

İç güvenlik paketi çok tartışılıyor onunla ilgili siz önerilerle gelinirse görüşülür demiştiniz.

Biz ne yapacağımızı biliyoruz. Biz gösterilerde Molotof kullanılmasının engellenmesi için, uyuşturucu satışının engellenmesi için düzenlemeler yaptık. Biz jandarma ve sahil güvenliğin sivil otoriteye bağlanması için düzenlemeler yaptık. Nüfus hizmetlerinde vatandaşlara daha kaliteli hizmet sunmak için düzenlemeler yaptık. Polis teşkilatında baş komiser sayısının iki katına yakın emniyet müdürü olmuş bunu düzelten düzenlemeler yapıyoruz. Başından beri kimin en önerisi varsa ne katkısı varsa buyursun dedik. Her gün bir madde ile ilgili onlar önerge veriliyor. Biz başından beri kim ne öneride bulunmak istiyorsa getirsin diyoruz.

Polise gözaltı yetkisi, silah kullanma yetkisi tartışılan ve genel kurulda kabul edilmiş maddeler bunlar. Bu kabul edilmiş maddelerin dahi tekrar görüşülmesine hükümet olarak kapı açık mı?

Ona Meclis karar verir. Bizim bir takım cevapları baştan söylemiş olmamız hata mıdır? Baştan söyledik biz herkesin önerisine açığız diye. Şimdi önerisi varsa getirsin önerisini. Başından beri bunu engellemeye kalktılar. Peki neden mecliste öneri sunmak yerine meclisi çalışamaz hale getirdiler bütün muhalefet partileri? 3’ü birden Meclis'e yakışmayacak tutum ve davranış içine girdiler. Bunu yapacaklarına önerilerde bulunsaydılar.

Örneğin bu polise gözaltı yetkisi veya silah kullanma gibi tartışılan maddelerde bir yumuşamaya gider misiniz? 

Yumuşama nedir yani? Havanda su dövülmez ki öneriyi bir görmek lazım. Biz ciddi şekilde çalışarak metinler götürdük oraya. Milletvekillerinin önerileri varsa getirirler yine öneriler değerlendirilir.

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir iddiası vardı CHP için bir kapatma davası üzerine çalışıldığı yönünde bir iddiaydı. Sümeyye Erdoğan’a suikast iddialarıyla bu kapatma davasının da destekleneceği yönünde bir takım duyumları olduğunu söyledi sayın Kılıçdaroğlu.

Anayasa değişikliğinde parti kapatmayı neredeyse tamamen ortadan kaldıran bir öneriyi götürmedik mi Meclis'e? CHP en başından karşı çıktı. Biz parti kapatmaya karşıyız bu yanlıştır. O zaman partiler kapatılsın diyenler şimdi bağırıyor. Ama yine biz doğru yerde duruyoruz yine parti kapatılmasına karşıyız. Kendileri söylüyor herhalde ellerinde ana muhalefet partisi genel başkanı söylediğine göre önemli bir takım belgelerin olması lazım. Ben şahsen böyle bir şey imkan ve ihtimal vermiyorum. Kimse Türkiye'de böyle bir şeye girişemez. Ama böyle bir şey girişilirse o zaman biz de başından beri durduğumuz yerde dururuz. Biz parti kapatmaya karşıyız. Ama umarım CHP hiç olmazsa bundan bir şey öğrenir.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun da hatırlattığı bir iddiaydı Sümeyye Erdoğan’a suikast iddiası size bu konuda bir istihbarat gelmiş miydi?

Ben gelen istihbaratları televizyondan paylaşacak durumda değilim. Gelmişse ilgili birimlere talimata dönüştürülür televizyonlarda söylenmez adı üstünde istihbarat.

Fettullah Gülen’le ilgili ikinci kez yakalama kararı çıkmıştı. İadesi veya kırmızı bültenle ilgili bir gelişme var mı?

Normal bir prosedür var yakalama çıktıktan sonra kaçınılmaz olarak kırmızı bültene gidiyor. Mahkemelerin Adalet Bakanlığı'nın sonra İçişleri Bakanlığı'nın yapacağı işlemler prosedürler var ondan sonra da kırmızı bülten çıktığında da zaten karşılıklı ikili ilişkilerle ülkeler arasında prosedür sürdürülecektir.

Yarın görevi teslim ediyorsunuz ve uzun bir bürokrasi kariyerinin ardından resmen siyasete giriyorsunuz. Bakanlık döneminizde en zorlu en keyifli anları konuşsak.

Aslında can sıkıcı şeyler oluyor Türkiye'de ama siyaset teorisi bakımından beklenmedik şeyler değil. Fakat dini açıdan bakarsanız bir ihanet, siyasal açıdan kapalı sistem olduğu için böyle şeyleri besliyor sonra onlar böyle işlere girişebiliyorlar. Fakat nihayetinde bu kadar direk darbeyi yaşamış bir ülke burada yine bu tür şeylere teşebbüs edilmesi büyük bir sıkıntı doğuruyor. Tabii hangi enstrümanla yapılıyorsa onunla karşılık vermeyi öğrendi ülke. Zorlu bir dönemde Türkiye'nin etrafında Irak, Suriye, Ukrayna her taraf yanıyor. Böyle bir ateş çemberi içinde istikrar adası olarak gelişen bir Türkiye'nin oralara çevrilmesini amaçlayan darbe teşebbüslerini bertaraf etmek önemli bir vazifedir. Bunun bir kere önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye'de siyasal istikrar ki en yukarıdan saldırdılar bu uluslararası çıkar çevreleri ile ilişki içinde olan şebeke burada başarılı olsa ne hala gelirdi Türkiye. 6-7 Ekim olaylarını hatırlayın, Gezi olaylarını hatırlayın oralarda da siyasal istikrarı tarumar olmuş bir Türkiye’nin geleceği noktayı tahayyül bile etmek istemiyorum. Milletimizden Allah razı olsun irfanıyla, ferasetiyle ne yapılmak istendiğini çözdü ve bunu engellemek isteyenlerin arkasında durdu. Seçimlerde sandıktan buna destek verdi ve Türkiye o hallere düşmedi. O bakımdan Türkiye siyasi tarihinde çok konuşulacak yazılacak dersler alınacak bir yıl geçirdik. Ümit ediyorum önümüzdeki seçimlerde p400 civarında bir milletvekiliyle bur meseleyi dert edinenleri işbaşına tekrar getirir ve anayasa yapma çoğunluğunu verirse Türkiye’yi bir daha böyle meselelerle karşılaşmayacak bir düzene kavuşturmak bizim boynumuzun borcudur. Öyle kurumsallaştırmalıyız ki temel hak ve özgürlükler herkes için garanti de olmalı. Bir daha böyle fırsatçılara imkan tanımayacak bir demokratik düzeni inşa ederiz.

17 Aralık operasyonu çerçevesinde sonrasında size ait olduğu iddia edilen bazı ses kayıtları internete sızmıştı orada sizin sert ifadeleriniz vardı. Kapıyı kırın girin, savcıyı alın gibi. Şöyle baktığınız zaman o günlere ne düşünüyorsunuz ses kayıtlarına ilişkin?

Millet iradesine kastediliyor ve darbe yapılıyorsa, darbe hangi enstrümanla yapılıyorsa onunla karşılık verilir. Bütün milleti dinleyip kimine bir şeyler ekleyip kiminden bir şeyler çıkarıp kendine göre yorumlayıp dizayn edip kayıtları şantaja çık, milleti kandıracak hale getirmek yoluyla bir altyapı oluşturup, memleketi kaosa sürükleyecek bir darbeyi başlatmışsa bir takım yerler onu engellemek millet için engellemek hangi enstrümanla engellenecekse onu devreye sokmak boynumuzun borcudur. Burada sorgulanacak olan ve şu anda sorgulanıyor o darbe hazırlıklarını yapanlar ve darbeyi gerçekleştirmeye çalışanlardır. Elbette orada gereken yapılacaktı ve yapıldı.

Yarın bakanlık ceketini çıkarıyorsunuz ve alana ineceksiniz. Nasıl bir Efkan Ala izleyeceğiz alanda?

Efkan Ala: Şimdiye kadar zaten bunu meydanlarda iki seçim geçirdik. Birden bire girdik ama 1 yılda iki büyük seçim geçirdik. Orada zaten daha öncesinden de biz siyasette yakın çalıştık. Ben milletimin oldum olası ferasetine güvenmişimdir ve hiçte yanıltmadı. Halka giderken öğretmen edasıyla değil öğrenme isteğiyle gideceksiniz size çok şey öğretir. Biz gittiğimizde şimdiye kadar AK Parti’nin ortaya koyduğu performans ve hedefler vatandaş tarafından onaylandı. Belediye kaçıncı seçimdir ana muhalefet partisi 37 ilde yüzde 10 barajını aşamadı. Türkiye'nin her yerinde varız. MHP’ye bakıyorsunuz Güneydoğu’da doğruda en problemli illerde yüzde 1.1. Bizim orada her ilde ilçede teşkilatımız var. Siz anlatıyorsunuz hedeflerini ortaya koyuyorsunuz vatandaş paylaşıyor veya itiraz ediyor oradan birkaç proje daha çıkıyor siyaset aslında vatandaşa hizmet etmek için çok önemli ama daha önemlisi size iradesini verdiği zaman her bir oyun karşılığı mecliste görülmeli ve o millete hizmet olarak dönmeli.

  • Etiketler :
  • Haberler -
  • Türkiye
  • Gündem
  • Siyaset
  • Genel

Sayfa Yükleniyor...