'Başbakan yapıcı bir dil kullanmalı'

Diyarbakır'daki sivil toplum kuruluşları, Erdoğan'ın Diyarbakır mitingi öncesi 'Kürt meselesinin barışçıl çözümünde yapıcı ve kucaklayıcı bir dil kullanmaları, bu sürecin başarıyla sonuçlanması açısından son derece önemlidir' açıklaması yaptı.

Aralarında kapatılan Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanı ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Başkanı Ahmet Türk, DTK Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Galip Ensarioğlu, Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı (GÜNSİAD) Şah İsmail Bedirhanoğlu, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı (GGC) Faruk Balıkçı'nın da yer aldığı 649 sivil girişim, Sümerpark'ta basın açıklaması yaptı.

Ortak açıklama metnini okuyan Baro Başkanı Aktar, 'nin gündeminin 12 Eylül'de yapılacak referanduma kilitlendiğini belirterek, referandum ve sonuçlarının Türkiye için çok önemli olmakla birlikte çözüm bekleyen en temel sorunun ise Kürt meselesi olduğunu belirtti.

Aktar, DTK ve sivil girişimler olarak referandum ve Türkiye'nin temel meselelerinin çözüm yöntemlerinde zaman zaman farklı yaklaşımlar içerisinde olduklarını, ancak Kürt meselesinin demokratik çözümü ve kalıcı barışın sağlanması söz konusu olduğunda yaklaşımlarının ortak olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan'ın 3 Eylül'de Diyarbakır'da Kürt meselesine yaklaşımının önemli olduğuna dikkati çeken Aktar, şöyle dedi:

''Bizim yaklaşımımız Kürt meselesinin diyalog çerçevesinde barışçıl ve demokratik çözüme kavuşturulmasıdır. Başta hükümet, siyasi parti temsilcileri ve STK'lar olmak üzere referandum sürecinden bağımsız olarak Türkiye'nin temel meselesinin barışçıl çözüm olduğunu gözardı etmeden, yapıcı ve kucaklayıcı bir dil kullanmaları, bu sürecin başarıyla sonuçlanması açısından son derece önemlidir. Bu nedenle, Başbakan'ın 3 Eylül'de, Diyarbakır'a gelişinde Kürt meselesine yaklaşımının, Kürtler ve tüm Türkiye açısından önemli olduğu düşüncesindeyiz. Kürt meselesinin barışçıl çözümüne zemin hazırladığına inandığımız eylemsizlik süreci için ilan edilen takvimin referandumdan hemen sonra olumlu bir yaklaşım gösterilmemesi halinde 20 Eylül’de sona erebileceği yönünde ciddi bir kaygı taşımaktayız. Sayın Başbakan'ın bu kaygılarımızı giderecek bir çaba, söylem ve irade içerisinde olmasını bekliyoruz. Geçmişte yaşadığımız ve ciddi can kayıplarına yol açan acı deneyimlerden de ders alarak, bu eylemsizlik sürecinin de heba edilmemesini talep ediyoruz. Daha önce birçok kez kamuoyu ile paylaştığımız gibi bu sürecin devamı aynı zamanda operasyonların yapılmamasına ve diyalog sürecinin geliştirilmesine bağlıdır. Bu bağlamda meselede söz sahibi olan duyarlı, etkili kişi ve kurumlarla diyalog başlatılmalı, halklarımızın birlikte yaşam iradesi ve barış duygusunu güçlendirecek kalıcı barışa giden yol ortak akılla yürütülmelidir.

Sivil toplum örgütleri olarak eylemsizlik kararının kalıcı bir ateşkese dönüşmesi için başta Cumhurbaşkanı olmak üzere hükümet, devletin kurumları, siyasi partiler, Kürt tarafından da çözüme etkisi ve rolü olabilecek kişi ve dinamiklerle görüşmeler yapmaya başlayacağımızı; her türlü yapıcı önermenin tartışılması, gündemleşmesi ve bir sonuca ulaştırılması için üzerimize düşeni de her zaman yapacağımızı belirtiyoruz.''

Bir gazetecinin; ''Başbakan'ın vereceği mesajlarda kaygıları giderecek bir tutum içinde olması'' yönündeki beklentilerin ne olduğuna açıklık getirilmesi istenen bir soruya Aktar, ''Ortak bir dil geliştirilmesi, empati kuran bir dile ihtiyaç duyulması'' yanıtını verdi.

Aktar, ''Çünkü son dönemlerde bunu aşan ağır ifadelerle belli kesimler rencide edilerek ötekileştirilmeye çalışıldığı gibi bir izlenim var kamuoyunda. Bu açıdan söylemek istediğimiz, Başbakan Erdoğan'ın bütün ülkeyi, bütün vatandaşları, bütün kesimleri kucaklayacak bir dile öncülük etmesidir'' dedi.

''BDP'nin boykot çağrısı bu süreci olumsuz etkiler mi?'' sorusu üzerine Aktar, referandum tartışması içerisinde olmadıklarını belirterek, Kürtlerin, Türkiye demokrasisine ciddi, çok ciddi katkı sunduklarını savundu. Aktar şöyle konuştu:

''Görmenizi isterim ki, biz Diyarbakır'da tabiri caizse gök kuşağının renkleri gibiyiz. Bunun unutulmaması gerekiyor. Bir arada oluşumuz gök kuşağının güzelliğini verir. Kürtler solcu bir toplumdur ve Kürtler, Türkiye demokrasisine çok ciddi bir katkı sunuyorlar. Muazzam bir katkı sunuyorlar. Bundan sonra da Kürtler inanıyorum ki katkı sunmaya devam edecekler.''

Sayfa Yükleniyor...