Başbakan'ı ağlatan iki idam

Referandumun "hesaplaşma" olacağını söyleyen Başbakan Erdoğan, idam edilen Necdet Adalı ve Mustafa Pehlivanoğlu’nu hatırlattı. Adalı için yazılan şiir ile Pehlivanoğlu’nun mektubunu okuyan Erdoğan, gözyaşlarını tutamadı.

Başbakan'ı ağlatan iki idam

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.

Anayasa değişikliğinin, AK Parti'nin, bir kişinin, zümrenin, bir partinin projesi olmadığını belirten Erdoğan, bu paketin 'nin topyekun ihtiyaç duyduğu, talep ettiği değişimlerin önemli bir kısmını içeren, milletin yıllardır özlem duyduğu bir Türkiye, memleket, millet projesi olduğunu söyledi.


Erdoğan, vatandaşın, 22 Temmuz'da, 29 Martta hangi partiyi tercih etmiş, bugün hangi partiye gönül vermiş, kime sempati duyuyor olursa olsun, 12 Eylülde yapacağı tercihin, siyasi partilerle ilgili değil, kendisi, kendi geleceği için ortaya koyacağı bir tercih olduğunu belirtti.

Referandumu, ''demokratik bir hak, ileri demokrasilerde sıkça başvurulan demokratik tercih yöntemi'' olarak tanımlayan Erdoğan, ''12 Eylülde aziz milletimiz, hükümet icraatlarını, muhalefet performansını değil, kendi geleceğini, ülkenin geleceğini oylayacaktır. Bu noktada tereddüt yaşayanların, referandumu demokratik bir tercihin ötesinde, siyasi tercih olarak görenlerin kendi vicdanlarıyla muhasebelerini yaparak, aklın, demokrasinin yolunu yani 'evet'i tercih edeceklerine ben tüm kalbimle inanıyorum'' diye konuştu.

Sözlerini, ''Şu anda anlatacaklarım belki biraz farklı olacak. Yakın siyasi tarihi ama trajik bir siyasi tarihi önünüze getireceğim. Bu dram olacak ama getirmek zorundayım'' diye sürdüren Başbakan Erdoğan, konuşmasının bu bölümünde duygulu anlar yaşadı, konuşmakta zorlandı.

DARBENİN İLK İDAMI
Erdoğan, Necdet Adalı'nın, 19 yaşında bir lise öğrencisiyken cinayet işlediği iddiasıyla 1977'de tutuklandığını anımsatarak, o dönem bir siyasi partinin İstanbul Gençlik Kolları Başkanı olduğunu anlattı.

Erdoğan, ''Adalı, suçsuzluğunun ortaya çıkacağından, serbest bırakılacağından o kadar emindi ki Ulucanlar Cezaevi'nde arkadaşlarının firar girişimine katılmadı. Kendisini yargılayan mahkeme reisi Adalı'nın masum olduğunu iddia etti, karara şerh koydu ancak fayda etmedi. Necdet Adalı 22 yaşındayken 8 Ekim 1980'de asılarak idam edildi'' diye konuştu.

'BENİ BURADA ARAMA ANNE'
Şair Nevzat Çelik'in, Adalı için yazdığı ''Şafak Türküsü'' adlı şiirden bir bölüm okuyan Erdoğan, şiirin, bu zamansız ölümü en güzel şekilde resmettiğini belirtti.

Erdoğan, ''Beni burada arama anne/Kapıda adımı sorma/Saçlarına yıldız düşmüş/Koparma anne/Ağlama/Kaç zamandır yüzüm tıraşlı/gözlerim şafak bekledim/uzarken ellerim kulağım kirişte/ölümü özledim anne/yaşamak isterken delice...'' dizelerini salondakilerle paylaştı.

Erdoğan, Adalı'nın 12 Eylül cuntasının idam ettiği ilk genç olduğuna dikkati çekerek, ''Bir televizyon kanalında o günlerin, idam kararlarının nasıl verildiğini takip ediyorsunuz değil mi? Nasıl verildiğini görüyorsunuz. Bir bu yandan, bir bu yandan...'' dedi.

KONUŞMAKTA ZORLANDI
Başbakan Erdoğan, sonradan suçluların yakalandığını, faillerin belli olduğunu ancak Necdet Adalı'nın geri gelmediğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''12 Eylülcüler, kendi ifadeleriyle asılan bir solcuyla denge kurmak için bir de sağcı idam etmek istediler. Adalı'dan sadece birkaç saat sonra 22 yaşında bir genç, Mustafa Pehlivanoğlu darağacına yürüdü. Ailesi, infazdan 3 gün sonra çocuklarını ziyarete geldiğinde, idam edildiğini öğrendiler.

MUSTAFA'NIN VEDA MEKTUBU
Mustafa'dan geriye şu satırlar kaldı, o da çok anlamlı satırlar: Sevgili anneciğim ve babacığım, Sizler beni bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı işlediğim hataları ve suçlarımı affedin, hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar cenabı hakkın ve onun resulünün, yüce peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış, kader neyse onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi biran önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa, cenabı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Anne sizlerle helalleşmek isterdim fakat olmadı, hakkım varsa hepinize helal olsun, siz de helal edin....''

Erdoğan, Pehlivanoğlu'nun ailesine yazdığı mektubun devamını okumakta zorluk çekti, bir süre sözlerine ara verdi.

Gözleri dolan Erdoğan, alkışlarla karşılandı. Erdoğan, mektuba, yutkunarak ve sesi titreyerek devam etti.

Erdoğan, mektubu, ''Son olarak ağbime, yengeme, yeğenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, cenabı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim'' cümleleriyle tamamladı.

'18 YAŞINDAN KÜÇÜK OLMASINA RAĞMEN İDAM EDİLDİ'
Bir başka ismin Erdal Eren olduğunu kaydeden Erdoğan, Eren'in 17 yaşındayken tutuklandığını, 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Cezaevi'nde 18 yaşından küçük olmasına rağmen idam edildiğini anımsattı.

Muhsin Yazıcıoğlu'nun, Mamak'ta çektiği çileleri, gördüğü işkenceleri ve Mamak Cezaevinden yazdığı dizeleri unutmadıklarını belirten Erdoğan, Yazıcıoğlu'ndan da, ''Huzur dolu içimde, ben sonsuzluğu düşünüyorum/Ey sonsuzluğun sahibi sana ulaşmak istiyorum/Durun kapanmayın pencerelerim güneşi mi kapatmayın/ Beton çok soğuk, üşüyorum'' dizelerini okudu.

Erdoğan, 14 Mayıs 1987'de Hüseyin Kurumahmutoğlu'nun, sabah namazını kılarken, başına vurulan dipçik darbesiyle Mamak Cezaevi'nde genç yaşında dünyaya veda ettiğini dile getirdi.

'GÜNAY CENAZEYE GİDEMEDİ'
Bu zulümlerin, işkencelerin, insanlık dışı uygulamaların en yakın şahitlerinden, mağdurlarından birinin de Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay olduğunu ifade eden Erdoğan, Günay'ın hapisteyken, vefat eden babasının cenazesine katılamadığını kaydetti.

'VİCDANLARININ SESİNE KULAK VERİP...'
Alparslan Türkeş'in, 1992'de verdiği bir röportajda DYP-SHP koalisyonuna neden güvenoyu verme gerekçelerini açıkladığını anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Türkeş şu gerekçelerle açıyor: '12 Eylül anayasasını değiştireceklerine söz verdiler. 12 Eylül, ülkücüler olarak bize çok haksızlık etmiş, büyük mağduriyetler getirmiştir. Ah Mamak Cezaevi'nin dili olsa da bize tabutlukları, C-5'leri anlatsa. Metris'in, Bayrampaşa'nın dili olsa da orada kararan hayatları anlatsa.' Buradan ah Diyarbakır Cezaevi'nin dili olsa da konuşsa... Diyarbakır Cezaevi'nin dili yok ama keşke 12 Eylül'de orada yatan bazı MHP yöneticileri, vicdanlarının sesine kulak verip, dürüştçe konuşsa.

'ALLAH'TAN BULACAKLARI GÜN OLACAK'
Tam 30 yıl sonra, yine bir 12 Eylül günü, işte bu işkenceler, zulümlerle, bu insanlık dışı uygulamalarla milletçe hesaplaşacağız. Gencecik ölümlerle, zamansız vedalarla, 17 yaşındaki çocukları yağlı urgana taşıyan zihniyetle hesaplaşacağız. Gencecik yaşında haksız bir şekilde idam edilen Mustafa'nın 'Allah'tan bulurlar' dediği gün işte 12 Eylül 2010 günüdür.''

Sayfa Yükleniyor...